DOKUZUNCU MESELE:
Vaciplerin, gerçek anlamda vacip olarak yerleşebilmeîeri için, mutlaka onlarla diğer hükümlerin eşit tutulmaması ve aralarının ayrılması gereklidir. Onlar hiçbir zaman terkedilemez ve terkine asla izin verilmez. Aynı şekilde haramların da gerçek anlamda haram olarak yer edebilmeleri için, diğer hükümlerden ayrılması ve onlarla eş tutulmaması gereklidir. Onlar da hiçbir şekilde işlene-mez ve işlenmelerine asla izin verilemez. Bu husus açıktır. Ancak biz bu noktadan başka bir mânâya intikal etmek istiyoruz. Şöyle ki:
Vaciplerden bir kısmı vardır ki, terkleri durumunda üzerlerine dünyevî herhangi bir ceza terettüp etmez. Aynı şekilde haramlardan bir kısmı vardır ki, irtikap edilmeleri durumunda üzerlerine herhangi bir dünyevî ceza gerekmez. Bunlar üzerine âhirette terettüp edecek şeylerin bulunacağı hakkında söz yoktur. Çünkü bu husus, kulların tahakküm alanlarının dışındadır.
Bazı vacipler de vardır ki, yapılmadıkları zaman; bazı haramlar da vardır ki işlendikleri zaman üzerlerine ceza ya da benzeri dünyevî bir hüküm terettüp eder.
Üzerine hüküm terettüp eden, etmeyenden farklıdır. Bu iki kısımdan her birinin gerçek anlamda yerleşebilmesi için, birbiri ile eş değerde tutulmaması gerekmektedir. Çünkü bunların hükümlerinin değiştirilmesi, bizzat kendi mahiyetlerinin değiştirilmesi demektir. Geçen bahislerde beyana zarar veren herşey, burada da zarar verir; aralarında bu açıdan bir fark yoktur. Orada geçen deliller aynen burada da geçerlidir.
Bu mevzu şöyle bir izahla da açıklık kazanır: Meselâ Sâri' Teâlâ, yasak bir fiile bir had cezası koysa ve bu had, o fiili işleyen kimseye uygulansa, şer'î hüküm aynen benimsenmiş ve konulduğu şekil üzere beyan edilmiş olur. Had uygulanmadığı takdirde ise, o hüküm Şâri'in koyduğu şeklin dışında başka bir şekil üzere benimsenmiş ve o hüküm, işlenmesi halinde üzerine herhangi birşey terettüp etmeyen kısımdan bir hükme dönüştürülmüş olur ve yapılan beyan, asıl hükme muhalif düşer. Bunun sonucunda hükümlerin yerleştirilmesi için tayin edilmiş kimseler; fiili, sözünü yalanlayan kimseler halini alır ve hakkında daha önce anlatılanlar câri olur. Cahil birisi, olanları gördüğü zaman, şer'î hükmün aslında olduğu şeklin hilâfına gördüğü şekil üzere olduğunu düşünür. Beyan ile görevli kimse, hükmü belli bir şekil üzere açıklar, sonra da onu bir başka şekil üzere uygularsa, bundan şüphe doğar ve fiil, sözü yalanlar. Nitekim bu hususun izahı geçmişti. Bütün bunlar ise fesad-dır. Bu Örnekle Hz. Peygamber'in vârisi olan âlimlerin, hükümleri konulmuş oldukları şekil üzere uygulamakla yükümlü oldukları ortaya çıkar. Onlar, hükmün hem kendisinde, hem mukaddimelerinde, hem ona bitişik durumlarda, hem de sonuçlarında ve diğer ilgili bulunduğu konularda bunu dikkate almak zorundadırlar. Böylece Allah'ın dini hem aydınlar hem de halk arasında tam anlamıyla açıklık kazanmış olsun. Aksi takdirde âlimler Allah Teâlâ'nın şu buyruğunun kapsamına girerler: "Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan birşeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir[103][104]
Vaciplerden bir kısmı vardır ki, terkleri durumunda üzerlerine dünyevî herhangi bir ceza terettüp etmez. Aynı şekilde haramlardan bir kısmı vardır ki, irtikap edilmeleri durumunda üzerlerine herhangi bir dünyevî ceza gerekmez. Bunlar üzerine âhirette terettüp edecek şeylerin bulunacağı hakkında söz yoktur. Çünkü bu husus, kulların tahakküm alanlarının dışındadır.
Bazı vacipler de vardır ki, yapılmadıkları zaman; bazı haramlar da vardır ki işlendikleri zaman üzerlerine ceza ya da benzeri dünyevî bir hüküm terettüp eder.
Üzerine hüküm terettüp eden, etmeyenden farklıdır. Bu iki kısımdan her birinin gerçek anlamda yerleşebilmesi için, birbiri ile eş değerde tutulmaması gerekmektedir. Çünkü bunların hükümlerinin değiştirilmesi, bizzat kendi mahiyetlerinin değiştirilmesi demektir. Geçen bahislerde beyana zarar veren herşey, burada da zarar verir; aralarında bu açıdan bir fark yoktur. Orada geçen deliller aynen burada da geçerlidir.
Bu mevzu şöyle bir izahla da açıklık kazanır: Meselâ Sâri' Teâlâ, yasak bir fiile bir had cezası koysa ve bu had, o fiili işleyen kimseye uygulansa, şer'î hüküm aynen benimsenmiş ve konulduğu şekil üzere beyan edilmiş olur. Had uygulanmadığı takdirde ise, o hüküm Şâri'in koyduğu şeklin dışında başka bir şekil üzere benimsenmiş ve o hüküm, işlenmesi halinde üzerine herhangi birşey terettüp etmeyen kısımdan bir hükme dönüştürülmüş olur ve yapılan beyan, asıl hükme muhalif düşer. Bunun sonucunda hükümlerin yerleştirilmesi için tayin edilmiş kimseler; fiili, sözünü yalanlayan kimseler halini alır ve hakkında daha önce anlatılanlar câri olur. Cahil birisi, olanları gördüğü zaman, şer'î hükmün aslında olduğu şeklin hilâfına gördüğü şekil üzere olduğunu düşünür. Beyan ile görevli kimse, hükmü belli bir şekil üzere açıklar, sonra da onu bir başka şekil üzere uygularsa, bundan şüphe doğar ve fiil, sözü yalanlar. Nitekim bu hususun izahı geçmişti. Bütün bunlar ise fesad-dır. Bu Örnekle Hz. Peygamber'in vârisi olan âlimlerin, hükümleri konulmuş oldukları şekil üzere uygulamakla yükümlü oldukları ortaya çıkar. Onlar, hükmün hem kendisinde, hem mukaddimelerinde, hem ona bitişik durumlarda, hem de sonuçlarında ve diğer ilgili bulunduğu konularda bunu dikkate almak zorundadırlar. Böylece Allah'ın dini hem aydınlar hem de halk arasında tam anlamıyla açıklık kazanmış olsun. Aksi takdirde âlimler Allah Teâlâ'nın şu buyruğunun kapsamına girerler: "Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan birşeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir[103][104]
Konular
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE:
- ALTINCI MESELE:
- YEDİNCİ MESELE:
- BEŞİNCİ FASIL
- MÜCMEL[1] VE MÜBEYYEN (İCMAL VE BEYAN)
- BİRİNCİ MESELE:
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE:
- ALTINCI MESELE:
- YEDİNCİ MESELE:
- SEKİZİNCİ MESELE:
- DOKUZUNCU MESELE:
- ONUNCU MESELE:
- ONBİRİNCİ MESELE:
- ONIKINCİ MESELE:
- İKİNCİ TARAF
- TAFSİL ÜZERE DELİLLER
- (Kitap, Sünnet, İcmâ ve Re'y)
- KİTAP (KUR'ÂN)
- BİRİNCİ MESELE:
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE:
- ALTINCI MESELE:
- YEDİNCİ MESELE: