Korkunç Plân
Padişahın ademi muvafakatına rağmen İzzet Paşa, Fuad Paşanın bertaraf edilmesinden eninde sonunda memnunluk duyacağına hükmettiğinden, fikrini ortağı Fehim Paşaya da açdı. Fehim Paşa gözünü bürüyen hırsdan kopamadığından bu zor ve cüret istiyen işe evet dedi ve menhus plânlarını kuvveden fiile çıkarmanın hesaplarını tamamladılar.
Plân iki merhaleden ibaretti. Lodosun kuvvetli olduğu bir havanın akşamında Kalamış koyundaki iskeleye bir istimbot gönderilecek aynı zamanda da Fuad Paşaya acele saraya gelmesi hususunda bir telgraf çekilecekti. Paşa istimbota binecek gelirken güya dalgalar istimbotu Kızkulesİne sürükleyecek, kayalar parçalayacak Paşa da orada boğulacaktı. Şayet bu kabil olmazsa, o zaman bir fedai bulunacak Fuad Paşa arabasında vurdurulacak.
1317/1901 senesinin sonbaharında günlerden birinde şiddetli bir lodos kendini göstermişti. Moda, Kadıköy ve Üsküdar sahillerindeki yalılar boyunca dalgalar yükseliyor, köpüklü sular bahçelere doluyordu. Tersâne-i âmirenin küçük bir istimbotu da dalgaların uğultusundan başka bir ses du-yulmuyan gecenin zifiri karanlığında, bata çıka Kalamış koyuna doğru yol almaya çalışırken, Fuad Paşa'da henüz gelmiş bir telgrafı Feneryolun'daki köşkünde okumaktaydı:
"Feneryolunda mukim, yâver-i ekrem îrazreti şehriyariden müşirân-i izamdan, devletlû:
' Fuad Paşa Hazretlerine
Kalamış iskelesinde emri devletlilerine amade bulunacak olan istimbotla derhal sarayı hümayuna teşrifle mühim bir meselenin müzâkeresine iştirak buyurmanız şerefsüdûr buyrulan irade-i seniyye iktizasından olduğunu arz ederim efendim.
Kâtib-i sânii hazreti şehrîyâri kurenadan izzet
Fuad Paşanın bu telgrafdan şüphelenmesine gerek yokdu. Çünkü Mısır'da olsun, Bulgaristan ahvalinde olsun meydana gelen zuhurat her an beklenen hususattandı. Derhal kıyafet-i askeriyyesini giyerek Kalamış iskelesine geldi, istombot gelmiş kendisini muntazır idi. Bir hissikablelvukuu, Müşire:
"ben, Üsküdar'a faytonla gideceğim, gelin beni oradan alın" emrini verdirdi. Kaptan bahriye yüzbaşı Nuri Efendi istemiye istemiye üzeri-ne aldığı tehlikeli ve menhus işden kurtulmuş' olmanın rahatlığını yaşadı. Hemen istimbotu çalıştırıp, bata çıka Beşiktaş'a geldi. Oradan bindiği bir araba sayesinde ça-bucak Yıldız Sarayına kapağı atar, durumu Fuad Paşa aleyhtarı kafadarlara nakletti. Bunların etekleri tutuştu. Fakat çareden uzak kalmadılar. Yüzbaşı'ya; hemen Üsküdar İskelesine gidiniz Fuad Paşa'yı bekleyiniz ve işini de daha sonra dönüş yolunda bitirirsiniz, emrini verdiler. İstimbot Üsküdar iskelesine yanaştığında Fuad Paşa'nında iskeleye doğru geldiği görüldü. İstimbot'a binen Paşa'nın Beşiktaş'a geçmesi güç olmadı. Oradan da mabeyne geldi. Müşir Deli Fuad Paşa sarayda bekleme odasına alındı. Bir kaç dakika geçmişti, ki binbir temennah ile İzzet Holo, hiç bir şey olmamış gibi Fuad Paşa'nın yanına girdi ve:
-Hoş geldiniz Paşa hazretleri. Rahatsız oldunuz ne çâre! Bu akşam Hicaz demiryolları hakkında önemli bir toplantı akte-dilecekti fakat zât-ı şahane şiddetli bir baş ağrısından dolayı harem-i hümayuna geçtiler. Yola çıkmamanız hususunda telgraf çekilmişti amma size ulaştıramadılar demekki. Vah! Vah! nafile yere yoruldunuz.
Şeklindeki sözlerle Fuad Paşa'ya izahatta bulundu. Sözlerin bitimini müteakip, Fuad Paşa: "Böyle havada gelmek-git-mek kolaymı? Önce toplantı yapılır sonra padişaha arz edilirdi" şeklinde sözler etti. İzzet Paşa ise: "malum-u âlileriniz-dir, Efendimiz müzakerelerin dâima huzurunda yapılmasını ister." Beyanı ile karşılık verdi.
Fuad Paşa bindiği arabayla Beşiktaş İskelesine indi. İstim-bot'a binai İskeleden ayrılan İstimbot, Üsküdar istikametine yol almaya başladığında Paşa, alt kamaraya inmiş, fesini başından çıkarmış ve sedire uzanmıştı. Bu halden Nuri efendi uykuya yatan Paşadan dolayı rahatlamıştı. Artık; me'şûm vazifeyi yerine getirecek kolaylık, yakalanmıştı. Fakat bahriye zabiti pek fena aldanıyordu.
Çünkü; Fuad Paşa son bir kaç saat de olan anormal likier hakkında o müthiş zekâsını çalıştırmaya başlamıştı. İstimbot, lodos'un pek tesir ya pamadiğı alanda seyr etmekteyken kaptan yavaşça dümeni Şemsi Paşa Camii istikametine doğrultmuş az sonra da, lodosun iri dalgalan tekneyi tesiri altına almaya başladığı için sarsıntılar, geçen zamanın uzaması, Paşanın dikkatini çekti. Sessizce kamaradan çıktı, parmaklıklara tutuna tutuna köşkün yanına gelmiş ve çektiği rovd-verini yüzbaşının böğrüne dayamış ve "ben sana Üsküdar'a gitmek için emir vermiştim ne tarafa gidiyorsun?" dediğinde böğründeki silahın delecekmiş gibi şiddetli dokunuşu yüzbaşı da, müthiş bir korku husule getirmişti ve güçlükle:
-İstimbot dümeni kabullenmiyor. Onun için sular bu tarafa indiriyor! Dediğinde, Paşa:
-Şimdi Üsküdar'a dön yoksa beynini patlatırım. Tehdidiyle Üsküdar'a yanaşılmasını temin etti. İskeleye çıkınca, Nuri Kaptan'a: "İstimbot burada kalsın. Yarın erkenden mabeyne gideceğim. Sen de benimle geliyorsun." dedi.
Nuri Kaptan; başını kaldırıp yüzüne baktığı müşir'in yüzü kıpkırmızı, dâima dört köse kestirdiği geniş sakalı rüzgârdan uçuşuyor, bu yüzdeki mehabet ve saldığı korku rüzgârı, yüzbaşının denize düşmüş gibi ter akıtmasına vesile oluyordu. Paşaları bile ayağının altına alıp pataklayan bu yaman silahşora "ben gelemem" diyebilirmiydi?
Nihayet Fuad Paşa önde kılıcını sürüye sürüye yürürken, yüzbaşı korku içinde müşirin arkasında yürümekteydi. Bir kira arabasına yöneldiler ve ona binmek üzere hazırlanırlarken, iskelenin köşesinde karanlıkların içerisinde eli tabancalı bir adam iki kişilik kafilenin arabayabinmesini gözetliyordu ki Fuad Paşa ve Nuri Kaptan arabaya biner binmez meçhul adam da, Çerkeş eyerli atına sıçradı. Bu arada fayton Üsküdar'ın eğri büğrü yollarında sarsıla sarsıla gidiyor, Paşa yolu tarassutuna almış dikkatli, Nuri Yüzbaşı içinde olduğu durumu derin derin düşünüyordu. Atına atlayıp arabayı tâkipde olan meçhul adam ise, Kadıköy tulumbacılar reisi Çerkez Agâh Bey'di, Kurbağalı Dereye geldikleri sırada Fuad -Paşa faytonun arka ve küçük penceresinden geriye baktığında Agâh'ın kendilerini takip ettiğini gördü. Derhal tabancasını çıkartıp, faytonun sağ taraf penceresini yavaş yavaş indirdi. Agâh ise yavaşça bu tarafa yaklaşmakda idi. Paşa, vücudunu biraz geri çekerek saldırganın yanaşmasına fırsat tanıdı. Aniden tabancasını yanaşan Agâh Bey'e doğrultup: "Dur. Kımıldama! Gebertirim.." diye yüksek sesle bağırdı. Agâh Bey boş bulunmuş, bir şey yapamamış ancak ateş etmesi muhtemel Paşa'dan kurtulmak için atının boynuna yatabildi ve atını mahmuzladığı gibi yel gibi uçdu gitti. Bu hengâmede faytonun atları ürküp şaha kalktılar beş on metre gittikten sonra da şarampola yatıverdi fayton..
Fuad Paşa ve Yüzbaşı Nuri efendi ile faytonun sürücüsü ve onun yanında oturmakta olan Paşanın ağalarından Çerkez Şâkir ağa hafifçe yaralandılar. Şâkir ağa, kaçan süvariyi takip etmek maksadıyla, bir müddet peşinden koştuysa da, tozuna bile erişemedi. Hemen kazazedelerin yanına döndü. Paşanın kolu incinmiş, Yüzbaşı ise dizlerinden şikâyetçi idi. Ciçü bir olup arabayı kaldırmaya çalışırlarken teşebbüsünü tamamlamak üzere kaçan süvari geri dönmekteydi. Bir hayli yaklaşmış dikkatle Paşanın gölgesini araştırmaktaydı. Faytonun atlarından biri kokuyu almış olacak ki bir kişnedi ve böylece attan pek iyi anlayan Deli Müşir ve Şâkir ağa hemen teyakkuza geçtiler. Derhal bir tectib yaptılar. Agâh Bey, Paşaya yaklaşmayı başarmış tam tetiği çekecekken Şâkir ağa kollarının arkasından kaz kanadını vurarak tesirsiz hâle getirdi. Arabacının yardımıyla elleri arkasına bağlandı. Silahını da aldılar.
Fuad Paşa; Agâh bey'ide, yüzbaşı Nuri efendiyi de Kadıköy'deki askeri karakola getirip teslim etti ve ertesi günü doğruca saraya giderek başından geçenleri yazılı olarak Sultan Abdülhamid'e bildirdi. Padişahın cevabı çabuk yetişti. Pek müteessirdi. Pek dolgun bir mükafat ihsanında da bulunmuştu. Öte yandan yazılı müracaatında Fuad Paşa kendisine yapılan teşebbüsatın gazeteler yoluyla efkâr-ı âmmeye duyurulmasını da, taleb eylemişti. Padişah bu hususda hayır dememekle birlikte sadece 3. gün, yüzbaşı Nuri Efendinin Sivas'a, Çerkez Agâh'ın Kastamonu'ya sürgün haberinin ya-ymlanmasıyla iktifa olunmuştu. Esbab-ı mucibe ise; "Hilaf-1 nza-"i âl'î harekâta cesaret etmiş olmalarıydı" Bu hâli protesto için ilk Cuma selâmlığına gitmedi. Padişah Deli Müşir'i her za manki yerinde görmeyince derhal evhama kapıldı ve kendisine hemen ertesi cumaertesi günü şu telgraf çekildi:
Feneryolunda mukim Yaveri Ekremi Hazreti Şehriyâri Mü-şirânı İzamdan Fuad Paşa Hazretlerine
"Bu akşam saray-ı hümayuna teşrifleri iradei seniyyei hazreti Padişahı iktizasından olduğunu arzeylerim efendim.
Serkâtibi Hazreti Şehiryâri
Tahsin
Deli Müşir Fuad Paşa bu davete icabet etmediği gibi bir de cevab olara şu arızayı yolladı:
"Zâtı Akdes Hazret-i Padişahiye
Şevketmeâbim; dört gün evvel, Ahmed Celâleddin Paşa kulların ile takdim ettiğim arızamın meali tam anlaşılmamış olacak ki başkitabeti celileden aldığım tez kerenin adresi, yine eskisi gibi Yaveri ekrem Müşir Fuad Paşa diye yazılmıştır.
Gazetelerde Arap İzzet melunu ile Fehim habîs'inin cezalandırıldıklarını göreceğimi zannederken kendilerinin alet ittihaz ettikleri ve şüphesiz beceriksizliklerin den dolayt tecziye etmek istedikleri istimbot kaptanı, Nuri Efendi İle Çerkez Agâh'in nefyolundukîanni okudum ki bu havadis de tahkikatımda aldanmadığımı is-pata kâfidir. Başkâtip Süreyya Paşa merhumun, saraydan konağına avdetinden sonra zehirlenmiş olarak vefat etmiş olduğunu bildiğim halde, iradenize itaaten yine gelirdim. Fakat rahatsızlığım buna mâni teşkil etmektedir. Bu sebebdende kusurumun affını niyaz eylerim, Şevketmeâb Efendimiz.
Fuad
Suitan 2. Abdülhamid hân; Fuad Paşanın bu özür dileyen telgrafını yeterli görüp, sükunetle karşıladı ve bağlan tama-men koparmayı, gerginliğin vardığı safha yüzünden doğru bulmuyordu.
Plân iki merhaleden ibaretti. Lodosun kuvvetli olduğu bir havanın akşamında Kalamış koyundaki iskeleye bir istimbot gönderilecek aynı zamanda da Fuad Paşaya acele saraya gelmesi hususunda bir telgraf çekilecekti. Paşa istimbota binecek gelirken güya dalgalar istimbotu Kızkulesİne sürükleyecek, kayalar parçalayacak Paşa da orada boğulacaktı. Şayet bu kabil olmazsa, o zaman bir fedai bulunacak Fuad Paşa arabasında vurdurulacak.
1317/1901 senesinin sonbaharında günlerden birinde şiddetli bir lodos kendini göstermişti. Moda, Kadıköy ve Üsküdar sahillerindeki yalılar boyunca dalgalar yükseliyor, köpüklü sular bahçelere doluyordu. Tersâne-i âmirenin küçük bir istimbotu da dalgaların uğultusundan başka bir ses du-yulmuyan gecenin zifiri karanlığında, bata çıka Kalamış koyuna doğru yol almaya çalışırken, Fuad Paşa'da henüz gelmiş bir telgrafı Feneryolun'daki köşkünde okumaktaydı:
"Feneryolunda mukim, yâver-i ekrem îrazreti şehriyariden müşirân-i izamdan, devletlû:
' Fuad Paşa Hazretlerine
Kalamış iskelesinde emri devletlilerine amade bulunacak olan istimbotla derhal sarayı hümayuna teşrifle mühim bir meselenin müzâkeresine iştirak buyurmanız şerefsüdûr buyrulan irade-i seniyye iktizasından olduğunu arz ederim efendim.
Kâtib-i sânii hazreti şehrîyâri kurenadan izzet
Fuad Paşanın bu telgrafdan şüphelenmesine gerek yokdu. Çünkü Mısır'da olsun, Bulgaristan ahvalinde olsun meydana gelen zuhurat her an beklenen hususattandı. Derhal kıyafet-i askeriyyesini giyerek Kalamış iskelesine geldi, istombot gelmiş kendisini muntazır idi. Bir hissikablelvukuu, Müşire:
"ben, Üsküdar'a faytonla gideceğim, gelin beni oradan alın" emrini verdirdi. Kaptan bahriye yüzbaşı Nuri Efendi istemiye istemiye üzeri-ne aldığı tehlikeli ve menhus işden kurtulmuş' olmanın rahatlığını yaşadı. Hemen istimbotu çalıştırıp, bata çıka Beşiktaş'a geldi. Oradan bindiği bir araba sayesinde ça-bucak Yıldız Sarayına kapağı atar, durumu Fuad Paşa aleyhtarı kafadarlara nakletti. Bunların etekleri tutuştu. Fakat çareden uzak kalmadılar. Yüzbaşı'ya; hemen Üsküdar İskelesine gidiniz Fuad Paşa'yı bekleyiniz ve işini de daha sonra dönüş yolunda bitirirsiniz, emrini verdiler. İstimbot Üsküdar iskelesine yanaştığında Fuad Paşa'nında iskeleye doğru geldiği görüldü. İstimbot'a binen Paşa'nın Beşiktaş'a geçmesi güç olmadı. Oradan da mabeyne geldi. Müşir Deli Fuad Paşa sarayda bekleme odasına alındı. Bir kaç dakika geçmişti, ki binbir temennah ile İzzet Holo, hiç bir şey olmamış gibi Fuad Paşa'nın yanına girdi ve:
-Hoş geldiniz Paşa hazretleri. Rahatsız oldunuz ne çâre! Bu akşam Hicaz demiryolları hakkında önemli bir toplantı akte-dilecekti fakat zât-ı şahane şiddetli bir baş ağrısından dolayı harem-i hümayuna geçtiler. Yola çıkmamanız hususunda telgraf çekilmişti amma size ulaştıramadılar demekki. Vah! Vah! nafile yere yoruldunuz.
Şeklindeki sözlerle Fuad Paşa'ya izahatta bulundu. Sözlerin bitimini müteakip, Fuad Paşa: "Böyle havada gelmek-git-mek kolaymı? Önce toplantı yapılır sonra padişaha arz edilirdi" şeklinde sözler etti. İzzet Paşa ise: "malum-u âlileriniz-dir, Efendimiz müzakerelerin dâima huzurunda yapılmasını ister." Beyanı ile karşılık verdi.
Fuad Paşa bindiği arabayla Beşiktaş İskelesine indi. İstim-bot'a binai İskeleden ayrılan İstimbot, Üsküdar istikametine yol almaya başladığında Paşa, alt kamaraya inmiş, fesini başından çıkarmış ve sedire uzanmıştı. Bu halden Nuri efendi uykuya yatan Paşadan dolayı rahatlamıştı. Artık; me'şûm vazifeyi yerine getirecek kolaylık, yakalanmıştı. Fakat bahriye zabiti pek fena aldanıyordu.
Çünkü; Fuad Paşa son bir kaç saat de olan anormal likier hakkında o müthiş zekâsını çalıştırmaya başlamıştı. İstimbot, lodos'un pek tesir ya pamadiğı alanda seyr etmekteyken kaptan yavaşça dümeni Şemsi Paşa Camii istikametine doğrultmuş az sonra da, lodosun iri dalgalan tekneyi tesiri altına almaya başladığı için sarsıntılar, geçen zamanın uzaması, Paşanın dikkatini çekti. Sessizce kamaradan çıktı, parmaklıklara tutuna tutuna köşkün yanına gelmiş ve çektiği rovd-verini yüzbaşının böğrüne dayamış ve "ben sana Üsküdar'a gitmek için emir vermiştim ne tarafa gidiyorsun?" dediğinde böğründeki silahın delecekmiş gibi şiddetli dokunuşu yüzbaşı da, müthiş bir korku husule getirmişti ve güçlükle:
-İstimbot dümeni kabullenmiyor. Onun için sular bu tarafa indiriyor! Dediğinde, Paşa:
-Şimdi Üsküdar'a dön yoksa beynini patlatırım. Tehdidiyle Üsküdar'a yanaşılmasını temin etti. İskeleye çıkınca, Nuri Kaptan'a: "İstimbot burada kalsın. Yarın erkenden mabeyne gideceğim. Sen de benimle geliyorsun." dedi.
Nuri Kaptan; başını kaldırıp yüzüne baktığı müşir'in yüzü kıpkırmızı, dâima dört köse kestirdiği geniş sakalı rüzgârdan uçuşuyor, bu yüzdeki mehabet ve saldığı korku rüzgârı, yüzbaşının denize düşmüş gibi ter akıtmasına vesile oluyordu. Paşaları bile ayağının altına alıp pataklayan bu yaman silahşora "ben gelemem" diyebilirmiydi?
Nihayet Fuad Paşa önde kılıcını sürüye sürüye yürürken, yüzbaşı korku içinde müşirin arkasında yürümekteydi. Bir kira arabasına yöneldiler ve ona binmek üzere hazırlanırlarken, iskelenin köşesinde karanlıkların içerisinde eli tabancalı bir adam iki kişilik kafilenin arabayabinmesini gözetliyordu ki Fuad Paşa ve Nuri Kaptan arabaya biner binmez meçhul adam da, Çerkeş eyerli atına sıçradı. Bu arada fayton Üsküdar'ın eğri büğrü yollarında sarsıla sarsıla gidiyor, Paşa yolu tarassutuna almış dikkatli, Nuri Yüzbaşı içinde olduğu durumu derin derin düşünüyordu. Atına atlayıp arabayı tâkipde olan meçhul adam ise, Kadıköy tulumbacılar reisi Çerkez Agâh Bey'di, Kurbağalı Dereye geldikleri sırada Fuad -Paşa faytonun arka ve küçük penceresinden geriye baktığında Agâh'ın kendilerini takip ettiğini gördü. Derhal tabancasını çıkartıp, faytonun sağ taraf penceresini yavaş yavaş indirdi. Agâh ise yavaşça bu tarafa yaklaşmakda idi. Paşa, vücudunu biraz geri çekerek saldırganın yanaşmasına fırsat tanıdı. Aniden tabancasını yanaşan Agâh Bey'e doğrultup: "Dur. Kımıldama! Gebertirim.." diye yüksek sesle bağırdı. Agâh Bey boş bulunmuş, bir şey yapamamış ancak ateş etmesi muhtemel Paşa'dan kurtulmak için atının boynuna yatabildi ve atını mahmuzladığı gibi yel gibi uçdu gitti. Bu hengâmede faytonun atları ürküp şaha kalktılar beş on metre gittikten sonra da şarampola yatıverdi fayton..
Fuad Paşa ve Yüzbaşı Nuri efendi ile faytonun sürücüsü ve onun yanında oturmakta olan Paşanın ağalarından Çerkez Şâkir ağa hafifçe yaralandılar. Şâkir ağa, kaçan süvariyi takip etmek maksadıyla, bir müddet peşinden koştuysa da, tozuna bile erişemedi. Hemen kazazedelerin yanına döndü. Paşanın kolu incinmiş, Yüzbaşı ise dizlerinden şikâyetçi idi. Ciçü bir olup arabayı kaldırmaya çalışırlarken teşebbüsünü tamamlamak üzere kaçan süvari geri dönmekteydi. Bir hayli yaklaşmış dikkatle Paşanın gölgesini araştırmaktaydı. Faytonun atlarından biri kokuyu almış olacak ki bir kişnedi ve böylece attan pek iyi anlayan Deli Müşir ve Şâkir ağa hemen teyakkuza geçtiler. Derhal bir tectib yaptılar. Agâh Bey, Paşaya yaklaşmayı başarmış tam tetiği çekecekken Şâkir ağa kollarının arkasından kaz kanadını vurarak tesirsiz hâle getirdi. Arabacının yardımıyla elleri arkasına bağlandı. Silahını da aldılar.
Fuad Paşa; Agâh bey'ide, yüzbaşı Nuri efendiyi de Kadıköy'deki askeri karakola getirip teslim etti ve ertesi günü doğruca saraya giderek başından geçenleri yazılı olarak Sultan Abdülhamid'e bildirdi. Padişahın cevabı çabuk yetişti. Pek müteessirdi. Pek dolgun bir mükafat ihsanında da bulunmuştu. Öte yandan yazılı müracaatında Fuad Paşa kendisine yapılan teşebbüsatın gazeteler yoluyla efkâr-ı âmmeye duyurulmasını da, taleb eylemişti. Padişah bu hususda hayır dememekle birlikte sadece 3. gün, yüzbaşı Nuri Efendinin Sivas'a, Çerkez Agâh'ın Kastamonu'ya sürgün haberinin ya-ymlanmasıyla iktifa olunmuştu. Esbab-ı mucibe ise; "Hilaf-1 nza-"i âl'î harekâta cesaret etmiş olmalarıydı" Bu hâli protesto için ilk Cuma selâmlığına gitmedi. Padişah Deli Müşir'i her za manki yerinde görmeyince derhal evhama kapıldı ve kendisine hemen ertesi cumaertesi günü şu telgraf çekildi:
Feneryolunda mukim Yaveri Ekremi Hazreti Şehriyâri Mü-şirânı İzamdan Fuad Paşa Hazretlerine
"Bu akşam saray-ı hümayuna teşrifleri iradei seniyyei hazreti Padişahı iktizasından olduğunu arzeylerim efendim.
Serkâtibi Hazreti Şehiryâri
Tahsin
Deli Müşir Fuad Paşa bu davete icabet etmediği gibi bir de cevab olara şu arızayı yolladı:
"Zâtı Akdes Hazret-i Padişahiye
Şevketmeâbim; dört gün evvel, Ahmed Celâleddin Paşa kulların ile takdim ettiğim arızamın meali tam anlaşılmamış olacak ki başkitabeti celileden aldığım tez kerenin adresi, yine eskisi gibi Yaveri ekrem Müşir Fuad Paşa diye yazılmıştır.
Gazetelerde Arap İzzet melunu ile Fehim habîs'inin cezalandırıldıklarını göreceğimi zannederken kendilerinin alet ittihaz ettikleri ve şüphesiz beceriksizliklerin den dolayt tecziye etmek istedikleri istimbot kaptanı, Nuri Efendi İle Çerkez Agâh'in nefyolundukîanni okudum ki bu havadis de tahkikatımda aldanmadığımı is-pata kâfidir. Başkâtip Süreyya Paşa merhumun, saraydan konağına avdetinden sonra zehirlenmiş olarak vefat etmiş olduğunu bildiğim halde, iradenize itaaten yine gelirdim. Fakat rahatsızlığım buna mâni teşkil etmektedir. Bu sebebdende kusurumun affını niyaz eylerim, Şevketmeâb Efendimiz.
Fuad
Suitan 2. Abdülhamid hân; Fuad Paşanın bu özür dileyen telgrafını yeterli görüp, sükunetle karşıladı ve bağlan tama-men koparmayı, gerginliğin vardığı safha yüzünden doğru bulmuyordu.
Konular
- Dini Vatanı Ve Milleti Uğrunda İfnayı Vucüd Eden Gayet Şecî Bir Şehidin Mühtasar-I Târihçe-Hayatıdı
- Albay Feyzullah - Paşa Ölüyor
- Şehadet Ve İhanet
- Hüvelbakı
- Hatime
- Balkanlar'da Bir Bomba! Makedonya!
- Beka-İ Osmaniyye Mütalaası
- Almanya Ve Avusturya Devletlerine Gelince
- Osmanlı; Hayat Ve İstiklâliyetini Nasıl Teminat Altına Almalı?
- Esbâb-I Mücibeler
- Mücadelesi
- Deli Fuad Paşa
- Gelelim Menfaatçi Guruba
- Huzura Davet
- Sorgu Başlıyor
- Korkunç Plân
- Fuad Paşanın İstanbul Cihetine Geçişi
- İhtilâl Jurnali
- Padişah Füad Paşa'ya Konak Hediye Ediyor
- Füad Paşa Harekâta Geçiyor
- Kitaplar Bomba Oluyor
- Padişaha Tekmil!
- Heyet-İ Tahkikiye Kuruluyor
- Şam'a Sürgün
- Ve Geridekiler
- Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa
- Mehmed Ferid Paşa'nın Biyografisi
- Mehmed Ferid Biyoğrafisi!
- Ferid Paşa; Padişahı Anlamaya Çalıştı
- Şerif Hüseyin Hakkındaki Tesbiti