Korkunç  Plân

Padişahın ademi muvafakatına rağmen İzzet Paşa, Fuad Paşanın bertaraf edilmesinden eninde sonunda memnunluk duyacağına hükmettiğinden, fikrini ortağı Fehim Paşaya da açdı. Fehim Paşa gözünü bürüyen hırsdan kopamadığından bu zor ve cüret istiyen işe evet dedi ve menhus plânlarını kuvveden fiile çıkarmanın hesaplarını tamamladılar.

Plân iki merhaleden ibaretti. Lodosun kuvvetli olduğu bir havanın akşamında Kalamış koyundaki iskeleye bir istimbot gönderilecek aynı zamanda da Fuad Paşaya acele saraya gelmesi hususunda bir telgraf çekilecekti. Paşa istimbota bi­necek gelirken güya dalgalar istimbotu Kızkulesİne sürükle­yecek, kayalar parçalayacak Paşa da orada boğulacaktı. Şa­yet bu kabil olmazsa, o zaman bir fedai bulunacak Fuad Pa­şa arabasında vurdurulacak.
1317/1901 senesinin sonbaharında günlerden birinde şid­detli bir lodos kendini göstermişti. Moda, Kadıköy ve Üskü­dar sahillerindeki yalılar boyunca dalgalar yükseliyor, kö­püklü sular bahçelere doluyordu. Tersâne-i âmirenin küçük bir istimbotu da dalgaların uğultusundan başka bir ses du-yulmuyan gecenin zifiri karanlığında, bata çıka Kalamış ko­yuna doğru yol almaya çalışırken, Fuad Paşa'da henüz gel­miş bir telgrafı Feneryolun'daki köşkünde okumaktaydı:

"Feneryolunda mukim, yâver-i ekrem îrazreti şehriyariden müşirân-i izamdan, devletlû:

'   Fuad Paşa Hazretlerine

Kalamış iskelesinde emri devletlilerine amade bulunacak olan istimbotla derhal sarayı hümayuna teşrifle mühim bir meselenin müzâkeresine iştirak buyurmanız şerefsüdûr buyrulan irade-i seniyye iktizasından olduğunu arz ederim efendim.

Kâtib-i sânii hazreti şehrîyâri kurenadan izzet

Fuad Paşanın bu telgrafdan şüphelenmesine gerek yokdu. Çünkü Mısır'da olsun, Bulgaristan ahvalinde olsun meydana gelen zuhurat her an beklenen hususattandı. Derhal kıyafet-i askeriyyesini giyerek Kalamış iskelesine geldi, istombot gel­miş kendisini muntazır idi. Bir hissikablelvukuu, Müşire:

"ben, Üsküdar'a faytonla gideceğim, gelin beni oradan alın" emrini verdirdi. Kaptan bahriye yüzbaşı Nuri Efendi istemiye istemiye üzeri-ne aldığı tehlikeli ve menhus işden kurtulmuş' olmanın rahatlığını yaşadı. Hemen istimbotu çalıştırıp, bata çıka Beşiktaş'a geldi. Oradan bindiği bir araba sayesinde ça-bucak Yıldız Sarayına kapağı atar, durumu Fuad Paşa aleyh­tarı kafadarlara nakletti. Bunların etekleri tutuştu. Fakat ça­reden uzak kalmadılar. Yüzbaşı'ya; hemen Üsküdar İskelesi­ne gidiniz Fuad Paşa'yı bekleyiniz ve işini de daha sonra dö­nüş yolunda bitirirsiniz, emrini verdiler. İstimbot Üsküdar is­kelesine yanaştığında Fuad Paşa'nında iskeleye doğru geldi­ği görüldü. İstimbot'a binen Paşa'nın Beşiktaş'a geçmesi güç olmadı. Oradan da mabeyne geldi. Müşir Deli Fuad Paşa sa­rayda bekleme odasına alındı. Bir kaç dakika geçmişti, ki binbir temennah ile İzzet Holo, hiç bir şey olmamış gibi Fuad Paşa'nın yanına girdi ve:

-Hoş geldiniz Paşa hazretleri. Rahatsız oldunuz ne çâre! Bu akşam Hicaz demiryolları hakkında önemli bir toplantı akte-dilecekti fakat zât-ı şahane şiddetli bir baş ağrısından dolayı harem-i hümayuna geçtiler. Yola çıkmamanız hususunda telgraf çekilmişti amma size ulaştıramadılar demekki. Vah! Vah! nafile yere yoruldunuz.

Şeklindeki sözlerle Fuad Paşa'ya izahatta bulundu. Sözle­rin bitimini müteakip, Fuad Paşa: "Böyle havada gelmek-git-mek kolaymı? Önce toplantı yapılır sonra padişaha arz edi­lirdi" şeklinde sözler etti. İzzet Paşa ise: "malum-u âlileriniz-dir, Efendimiz müzakerelerin dâima huzurunda yapılmasını ister." Beyanı ile karşılık verdi.

Fuad Paşa bindiği arabayla Beşiktaş İskelesine indi. İstim-bot'a binai İskeleden ayrılan İstimbot, Üsküdar istikametine yol almaya başladığında Paşa, alt kamaraya inmiş, fesini başından çıkarmış ve sedire uzanmıştı. Bu halden Nuri efendi uykuya yatan Paşadan dolayı rahatlamıştı. Artık; me'şûm vazifeyi yerine getirecek kolaylık, yakalanmıştı. Fakat bahri­ye zabiti pek fena aldanıyordu.

Çünkü; Fuad Paşa son bir kaç saat de olan anormal likier hakkında o müthiş zekâsını çalıştırmaya başlamıştı. İstimbot, lodos'un pek tesir ya pamadiğı alanda seyr etmekteyken kaptan yavaşça dümeni Şemsi Paşa Camii istikametine doğ­rultmuş az sonra da, lodosun iri dalgalan tekneyi tesiri altına almaya başladığı için sarsıntılar, geçen zamanın uzaması, Paşanın dikkatini çekti. Sessizce kamaradan çıktı, parmak­lıklara tutuna tutuna köşkün yanına gelmiş ve çektiği rovd-verini yüzbaşının böğrüne dayamış ve "ben sana Üsküdar'a gitmek için emir vermiştim ne tarafa gidiyorsun?" dediğinde böğründeki silahın delecekmiş gibi şiddetli dokunuşu yüzba­şı da, müthiş bir korku husule getirmişti ve güçlükle:

-İstimbot dümeni kabullenmiyor. Onun için sular bu tarafa indiriyor! Dediğinde, Paşa:

-Şimdi Üsküdar'a dön yoksa beynini patlatırım. Tehdidiyle Üsküdar'a yanaşılmasını temin etti. İskeleye çıkınca, Nuri Kaptan'a: "İstimbot burada kalsın. Yarın erkenden mabeyne gideceğim. Sen de benimle geliyorsun." dedi.  

Nuri Kaptan; başını kaldırıp yüzüne baktığı müşir'in yüzü kıpkırmızı, dâima dört köse kestirdiği geniş sakalı rüzgârdan uçuşuyor, bu yüzdeki mehabet ve saldığı korku rüzgârı, yüz­başının denize düşmüş gibi ter akıtmasına vesile oluyordu. Paşaları bile ayağının altına alıp pataklayan bu yaman silah­şora "ben gelemem" diyebilirmiydi?

Nihayet Fuad Paşa önde kılıcını sürüye sürüye yürürken, yüzbaşı korku içinde müşirin arkasında yürümekteydi. Bir kira arabasına yöneldiler ve ona binmek üzere hazırlanırlar­ken, iskelenin köşesinde karanlıkların içerisinde eli tabancalı bir adam iki kişilik kafilenin arabayabinmesini gözetliyordu ki Fuad Paşa ve Nuri Kaptan arabaya biner binmez meçhul adam da, Çerkeş eyerli atına sıçradı. Bu arada fayton Üskü­dar'ın eğri büğrü yollarında sarsıla sarsıla gidiyor, Paşa yolu tarassutuna almış dikkatli, Nuri Yüzbaşı içinde olduğu duru­mu derin derin düşünüyordu. Atına atlayıp arabayı tâkipde olan meçhul adam ise, Kadıköy tulumbacılar reisi Çerkez Agâh Bey'di, Kurbağalı Dereye geldikleri sırada Fuad -Paşa faytonun arka ve küçük penceresinden geriye baktığında Agâh'ın kendilerini takip ettiğini gördü. Derhal tabancasını çıkartıp, faytonun sağ taraf penceresini yavaş yavaş indirdi. Agâh ise yavaşça bu tarafa yaklaşmakda idi. Paşa, vücudu­nu biraz geri çekerek saldırganın yanaşmasına fırsat tanıdı. Aniden tabancasını yanaşan Agâh Bey'e doğrultup: "Dur. Kı­mıldama! Gebertirim.." diye yüksek sesle bağırdı. Agâh Bey boş bulunmuş, bir şey yapamamış ancak ateş etmesi muh­temel Paşa'dan kurtulmak için atının boynuna yatabildi ve atını mahmuzladığı gibi yel gibi uçdu gitti. Bu hengâmede faytonun atları ürküp şaha kalktılar beş on metre gittikten sonra da şarampola yatıverdi fayton..

Fuad Paşa ve Yüzbaşı Nuri efendi ile faytonun sürücüsü ve onun yanında oturmakta olan Paşanın ağalarından Çerkez Şâkir ağa hafifçe yaralandılar. Şâkir ağa, kaçan süvariyi ta­kip etmek maksadıyla, bir müddet peşinden koştuysa da, to­zuna bile erişemedi. Hemen kazazedelerin yanına döndü. Pa­şanın kolu incinmiş, Yüzbaşı ise dizlerinden şikâyetçi idi. Ciçü bir olup arabayı kaldırmaya çalışırlarken teşebbüsünü ta­mamlamak üzere kaçan süvari geri dönmekteydi. Bir hayli yaklaşmış dikkatle Paşanın gölgesini araştırmaktaydı. Faytonun atlarından biri kokuyu almış olacak ki bir kişnedi ve böylece attan pek iyi anlayan Deli Müşir ve Şâkir ağa hemen teyakkuza geçtiler. Derhal bir tectib yaptılar. Agâh Bey, Paşa­ya yaklaşmayı başarmış tam tetiği çekecekken Şâkir ağa kollarının arkasından kaz kanadını vurarak tesirsiz hâle getir­di. Arabacının yardımıyla elleri arkasına bağlandı. Silahını da aldılar.
Fuad Paşa; Agâh bey'ide, yüzbaşı Nuri efendiyi de Kadı­köy'deki askeri karakola getirip teslim etti ve ertesi günü doğruca saraya giderek başından geçenleri yazılı olarak Sul­tan Abdülhamid'e bildirdi. Padişahın cevabı çabuk yetişti. Pek müteessirdi. Pek dolgun bir mükafat ihsanında da bulun­muştu. Öte yandan yazılı müracaatında Fuad Paşa kendisine yapılan teşebbüsatın gazeteler yoluyla efkâr-ı âmmeye du­yurulmasını da, taleb eylemişti. Padişah bu hususda hayır dememekle birlikte sadece 3. gün, yüzbaşı Nuri Efendinin Sivas'a, Çerkez Agâh'ın Kastamonu'ya sürgün haberinin ya-ymlanmasıyla iktifa olunmuştu. Esbab-ı mucibe ise; "Hilaf-1 nza-"i âl'î harekâta cesaret etmiş olmalarıydı" Bu hâli protesto için ilk Cuma selâmlığına gitmedi. Padişah Deli Müşir'i her za manki yerinde görmeyince derhal evhama kapıldı ve kendi­sine hemen ertesi cumaertesi günü şu telgraf çekildi:

Feneryolunda mukim Yaveri Ekremi Hazreti Şehriyâri Mü-şirânı İzamdan Fuad Paşa Hazretlerine

"Bu akşam saray-ı hümayuna teşrifleri iradei seniyyei hazreti Padişahı iktizasından olduğunu arzeylerim efendim.

Serkâtibi Hazreti Şehiryâri

Tahsin

Deli Müşir Fuad Paşa bu davete icabet etmediği gibi bir de cevab olara şu arızayı yolladı:

"Zâtı Akdes Hazret-i Padişahiye

Şevketmeâbim; dört gün evvel, Ahmed Celâleddin Paşa kulların ile takdim ettiğim arızamın meali tam anlaşılmamış olacak ki başkitabeti celileden aldığım tez kerenin adresi, yine eskisi gibi Yaveri ekrem Müşir Fuad Paşa diye yazıl­mıştır.

Gazetelerde Arap İzzet melunu ile Fehim habîs'inin ceza­landırıldıklarını göreceğimi zannederken kendilerinin alet it­tihaz ettikleri ve şüphesiz beceriksizliklerin den dolayt teczi­ye etmek istedikleri istimbot kaptanı, Nuri Efendi İle Çerkez Agâh'in nefyolundukîanni okudum ki bu havadis de tahki­katımda aldanmadığımı is-pata kâfidir. Başkâtip Süreyya Paşa merhumun, saraydan konağına avdetinden sonra ze­hirlenmiş olarak vefat etmiş olduğunu bildiğim halde, irade­nize itaaten yine gelirdim. Fakat rahatsızlığım buna mâni teşkil etmektedir. Bu sebebdende kusurumun affını niyaz eylerim, Şevketmeâb Efendimiz.

Fuad
Suitan 2. Abdülhamid hân; Fuad Paşanın bu özür dileyen telgrafını yeterli görüp, sükunetle karşıladı ve bağlan tama-men koparmayı, gerginliğin vardığı safha yüzünden doğru bulmuyordu.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..