Bomba Vak'ası


_ Sultan Abdülhaniid Hân'a Yıldız Camiinde Cuma Selamlı­ğı merasimine çıktığında, ermenilerin ve siyonist yahudile-rin ortak organizasyonuyla, bir arabanın içine yerleştirilen patlayıcılar infilak ettiğinde yetmiş-seksen kişi kadar şehid oldu. Padişahı; Şeyhülislâm Mehmed Cemâleddin Efendİ'nin her zamankinden bir iki dakika daha fazla lafa tutması, pat­lamanın te'sir sahası dışında kalmasını sağladı. Bu bir lutfû ilahiydi. Padişah kendini hemen toparladı. Lâzım gelen emirleri verip, ortalığı sükûnete kavuşturdu. Sonra da lan­donuna binip dizginleri eline alıp, deh diyerek arabasıyla bir başına Yıldız Sarayının yolunu tuttuğunda bü tün ecnebi se­firler bu soğukkanlılık, bu celadet karşısında kendilerini tu­tamayıp "Hurra Sultan" Diye bağırmaktan nefislerini mene-demediler. Bizim hâin şâirde, "Bir lahza-i teahhur attın ey şanlı avcı yazık ki vuramadın.." dizesini husule ge tirmişti.. Sultan Hamid merhum, faili buldurttu. Adı Jorİs olan suçlu­yu sorguya çekti bilahire mahkemeye verdi sanık Joris ar­kadaşlarıyla birlikte yargılandı ida ma mahkum oldu. Sul­tan; onu affedip, eline de para verip, avrupaya gönderdi ve Osmanlı devleti lehine casusluk yaptırdı! 21/Temmuz/ 1905'de vukubulan bu olay da, Ermeniler'in 1894 olayları sonrasında onbir sene sonra yeniden tedhiş faaliyetlerine giriştikleri ilânı olarak kabul edilse yeridir. Ermenilerin Doğu Anadolu'da büyük ermenistan hayallerini engelleyen kişi olarak görülen Sultan Hamid, bunların devirmesi gereken bir padişah olarak yaşarken, siyasi mahfiller ve haçlı dünya­sı bu devrilmeyi duysalar Sultan Fâtih'in vefatın-da çaldık­ları sevinç çanlarını yine çalmaktan içtinab etmezlerdi. Ayrı­ca Sultan Hamid, pek tedbirkâr olması hususunda bu olay-îa herkesin haklıymış ifadesini kazandı.
Sir Henry Wood; bomba olayını şu şekilde naklediyor: <Ben padişahtan pek uzak değildim. Tam bu sırada ancak bir namludan çıkabilecek bir gürültü duyuldu. Bastığım ze­min beni adetâ havaya kaldırmak gibi titredi. Padişahın so­ğukkanlılığına hayran kaldım. Birden Yıldız Câmiinin içinden elleri yüzleri kan içinde koşuşup dışarı çıkanları gördüm. Padişaha el bombası atıldığını sanmıştım. Ancak, padişahın gözlerini diktiği yeri takip edip cami avlusuna baktığım za­man hayretten irkildim. Avlu top top ateşiyle silinip süpü­rülmüş bir muharebe meydanına benziyordu; ölü atla, her tarafa sıçramış tahtalar, paramparça olmuş arabalar, can sız yatan zavallı sürücüler. Bîr iki metre ön sol tarafımda yüksek rütbeli bir Türk subayının emir çavuşu şarapnel isa-betiyle hayâtını kaybeden subayının üzerini örtmeye çalışı­yordu. Patlama sesi duyulur duyulmaz bir suvâri takımı, ya­lın kılıç, patlamanın olduğu yere at sürmeye başladı. Ancak Abdülhamid'in eliyle geri çekilmelerini emrettiğini gören ta­kım subayı birliğini geri çekti. Az sonra padişahın ayakta ve sağlam olduğunu herkes farkettı> şeklinde Bay Öztuna'nın Büyük Târihi adlı eserinin 7. cildinin 191. sahifesinden ay­nen aldık. Sir Wood bilindiği gibi, bir İngiliz deniz subayı olup, Sultan Aziz zamanında padişaha denizcilik hususunda müşavir olmuş Abdülhamid döneminde de bu görevi devam etmiş kırk yıla yakın Osmanlı nezdinde kalmıştır. Bu su-ikast'ta orda olması işin içinde İngiliz parmağı olmadığı inti­baını vermektedir. Yoksa böyle kırk yıla yakın İngiltere'ye bi­zim içimizde bulunarak hizmet veren bir amirali İngiliz istih­baratının feda edeceği akla gelmiyor, tâaki onun da ipi çekil-memişse..


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..