Ömer Naci Bey'in Ayıbı!

İttihatçıların reislerinden ve en önde gelen hatiplerinden bulunan Ömer Naci'yi» Kâmil Paşa'nın yanına yaklaşarak: "Efendim İnşaallah! Siz bu makamda devlete daha çok hiz­met edersiniz! Biz size muhtacız! Cümlemiz emriniz altında bulunuyoruz!" sözlerini dillendirerek adetâ teselli gösterisi yapıyordu. Bu sözler karşılığında Kâmil Paşa da: "Bana lü­zumu yok. Ben devletin taliini tecrübe etdim bu kâfidir!" ce-vabıyla mukabele ederek başından def etmeyi bilmiştir. Çok geçmeden Enver Paşa da, Sadnazam Kâmil Paşa'nın yanına gelerek, kendisinin tâlimde olduğunu dönüşü sırasında olayı duyduğunu ifade etmekten utanmıyarak yaptığı cinayetin getireceği mesuliyetten yakayı kurtarmaya bakmıştır. Ancak bu yatanın çuvala sığacak mızraklardan olmadığı her-kesin teslim ettiği bir hakikattir.

Bunların saatlerce devam eden bu hâlinden sonra diğer odalarda bulunan zâti sâm-ii meşihatpenahî ile diğer vükelâi meham, Kâmil Paşanın yanına gelmişlerdir. Bir kaç saat sonra sadaret makamına tâyin ettirmeye muvaffak oldukları Mahmud Şevket Paşa hz.leıi, yeni Şeyhülislâmla babıâlîye geldiğinden ihtilâlci beylerin kapı önündeki arkadaşlarına işittirmek için her zamankinin aksine olarak merdiven başın­da hatt-i hümayunu okuttuktan sonra arz odasına gelerek mevcud kaatillerin tebriklerini kabul ile tertibat-i lâzımiyeye başlamıştır. Odanın bir tanesinde Kâmil Paşa ve bazı kabine arkadaşları ile oturmakta iken diğer bir oda da yeni sadra­zam da yanında bulunanlarla gecenin İlerleyen saatine kadar bulunmuşlardır.

Mahmud Şevket Paşa gecenin yansından sonra bir aralık başka bir oda da Kâmil Paşa ile ayrıca görüşmüş ve hâli ha­zır durumdan bahsetmişti. Mahmud Şevket Paşa: "Biz bura­ya kendi isteğimizle gelmedik! Bizi getirdiler" demesi üzeri­ne Kâmil Paşa da: "Evet! Bizi dahi Öyle getirmişlerdi. Gelişi­niz bize benzedi. Dikkat edinizki gidişiniz benzemesin!!" de­miştir.

Bu siyaset pirî Kâmil Paşa hz.leri o gece alafranga saat üçden sonra evine avdet etmeye muvaffak olabilmiştir. An­cak bu yaşlı zat, o gün ve gecenin ağırlığı altında bir hayli üşümüş yatağa serilmek mecburiyetinde kalmıştır. Kendisini konağında ziyaret etmek isteyen düveli muazzama ülkeleri­nin elçilerini, rahatsızlığın verdiği engel yüzünden kabul ede­memiştir. Onbeş gün kadar süren bu rahatsızlık neticesinde Kâmil Paşa'ya doktorlar mutlak olarak istirahat ve tebdil ha­va tavsiyesinde bulunduklarından Paşa da Mısır'a istirahat etmek üzere gitmişlerdir. İttihatçılar; Kâmil Paşa hz.lerinin bundan evvelki kabi nesini gayri meşru bir şekilde düşürerek

devleti ve memleketi felâkete ve parçalanmaya doğru ilk adımı atmışken bu defa gayet feciî ve kan dökerek düşürme­leri devletimiz ve milletimiz için artık kurtuluş çâresinin, se­lâmete çıkmanın mümkünü kalmadığı istikametini sergile­mişti. Vicdan ve hamiyyet sahibi kimseleri derin düşüncelere salmıştır. Bu cemiyetin memleket meseleleri ile bir alakası olmayıp, cemiyetin, reislerinin ve şahsî menfaatlerinin dışın­da bir şey düşünmediklerinden bunlardan ümidli olmak abes ile meşguliyettir. Yaşı kemâl hududlarını aşmış bulunan Kâ­mil Paşanın ekmek ve ikramlanyla nimetlendiği milletine ve ahalisine son bir hizmet daha yapabilmek için devletin yaşa­dığı an ve gelecek günler için uğraması muhtemel felâketle­rin önüne kuvvetli bir engel koyabilmek için giriştiği, büyük teşebbüs, ani bir davranışla düşürüldüğü hâl yüzün den akim kalmış, dolaysıyla bu sadaretindede arzusu dâiresinde hare­kete muvaffak olamamıştır.

Eskiden beri mütegallibe ve eşkıya elinden kendini kurta­ramayan devlet ve millet, mukadderatını yine benzerlerine vermiş bulunduğundan ülkemiz bu günkü hâle gelmiştir. Kâ­mil Paşa hz.leride hiç şüphe yok ki bu eşkiya ve haydutların son dört-beş sene içinde memleketde oynadığı oyunlara ar­tık bir son vermek azminde bulunduklarını şu kısa süren sa­daretlerinde ortaya koyup isbat buyurmuşlardır. Mateessüf esbab-ı mania perdesiyle bu defada da bu cemiyet eşkıya­sından memleketi temizlenmeye muvaffak olamamıştır. Çün­kü Kâmil Paşa gelecek de düşerecekleri çukuru çokdan gör­müş ve bu cemiyetin izalesi için her ne yapmak lazımsa ya­pıp devlet ve memleketi kurtarmakdan geri ve durmadıkları gibi kendilerine müsaid ve yardımcı olan, kabinesi erkânının fikrinide bu yöne imâle etmeye başlamıştı. Kâmil Paşanın bu son kabinesinde vazife alan zevat, ülkemizin yüksek derecede takdire değer kişilerden müteşekkil olmasına rağmen ba­şarıyı maalesef yakalayamamışlardır. Bu kabinede vazife alanlar hiç bir fırkaya mensub değillersede, ülke başdan ba­şa ittihatçıların hizmetine amade idiler.

Memurların çoğu cemiyetin karanlık odası muhafızından bulundukları cihetle verilen emirlerin harfi harfine yerine ge­tirmek kabil olamadığından Kâmil Paşa matlûblarının husu­lünde endişe buyuruyorlardı. Nitekim endişeler hakikat oldu. Nazırlardan bazıları muhalif sıfatında etraflarını saran ittihat­çıların teşviklerine kanmış, bazısı da İnkılabın ilk dö'nem-lerinden beri ittihatçılar tarafından devlet memurlarının ve milletin kulaklarına yerleştirilen propagandalardan birisi oian (Kanuni hareket edelim. Bizde onlar gibi bir yanlışlıklara düşmiyelim) sözleriyle hareket etmek arzusunu izhar buyu­rarak hata etmişlerdi. Vükelânın yâni bakanların, bu hatasına harbiye nâzın Nâzım Paşa hz.terinin, temiz ve saf olan kalb-leri orduya, Talat'lar, Enver'ler. Cemal'Ier, Fethiler ve emsal­lerinin girişlerini önleyemediğinden tabiatıyla hükümet idare­si itihadçılar elinde kalmıştı.

Tabii neticenin vahameti o zaman görülmüştü. İşlere, Sad-rıazam Paşa ve şeyhülislâm Efendi hz.leri yalnız kalmışlar ne çâre bulurlarsa, bulsunlar bilinen kişiler ortaya çıkıp, başarıyı engellemişlerdir. Kanuna uygun hareket edelim arzusunu ile­ri sürenler arasında değerli zevata aflarına sığınarak sormak isteriz ki şimdiye kadar memleketde ittihatçıların asdıkları ve sürdükleri, aldıkları, yapdikları her işde kanunu kendilerine âlet ettiklerini görmüyorlarmiydı? Bu gün ittihatçı zorbalarına da sorulsa cevaplan yaptıkları her fiilin kanun dâiresinde ol­duğunu ispata kalkışırlar. Zâten şimdiye kadar dünyada ya­pılan fenalıkların hepsi ellerinde bir âlet olan kanun ile yapıl­mıştır.
Bu böyle olduktan sonra artık kanuni hareket edelim de­meğe hacet yok zâten verilen emirler gayri meşru ve gayri kanuni değil idi. Biraz da yukarıda dediğimiz gibi milletin is­tikbali devleti nazarı teemmüle alan Kâmil Paşa hz.[erinin, devlet-i Osmaniye için ne derece lüzumlu olduğunu, bu dost­luğun devletimiz ve memleketimize mahz-ı hayat olduğuna pek çana bildiklerinden ötedenberi İngiltere siyaseti aliye ve politikasını tasvib ve takip ederler daima mesnedi sadarete, geldikleri zaman bahse konu politikayı tercih ediyordu. Bir bakıma devlet-i âliyye-İ Osmaniye asırlardan beri İngiltere devlet-i muazzamasının sayesinde bir çok olayda mülkiyettinin tamamiyyetini muhafazaya muvaffak olmuştur.

Buna itirazı olanlar târih bilgisinde epeyi eksiklik taşıyan­lardır. Yoksa târihe âşinâ olan, târihi vakaları tetkik edenler bilirlerki, her ne zaman devlet-i âliyye-i Osmaniye, Avustur­ya ve Almanya devletlerinin entrikalarıyla felâket ve musibe­te mâruz kalmış ve Rusya hükümetinin taarruz ve tasallutu­na uğrayarak en büyük tehlike ve zorluğa düştüğünde ingi­lizlerin kapısı çalınmış ve yardımları ile, düşülen felâketten vede kötülüklerden kurtulabilinmiştir.

Devletin son zamanlarda yetiştirdiği en büyük siyasi şahsi­yetlerden olan Reşid Paşalar, Âlî Paşalar ve Fuad Paşalar ül­keyi kurtardığı felaketlerden bir çoğunda İngilterenin yoğun yardımlarını yanlarına almanın faydası kesindir. Aşağıya ala­cağımız ifşaat târih kitabı Sayfalarında belki de ilk defa yer alacak bir pasajdır. Mehmed Selahaddin Bey Bildiklerim adlı eserinde şunları söylüyor:


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..