logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Topçu Mirlivalarından Ferid Paşanın Suali

Topçu mirlivalarından olup, kudret ve dirayet sahibi, bütün akranları arasında mümtaz bir yeri olan, Selanik vâii vekilliği dönemindeki hengâmede ittihat ve terakki cemiyetine men­sup kumandan ve subayların bulundukları yerin selâmetini temin için oradan vücudlarınin kaldırılması talebine dâir har­biye nâzın Nâzım Paşa hz.lerine çekmiş bulunduğu telgrafda, vatansever hislerinin gereği olarak Ferid Paşa hz.leri; coşkun bir hamiyyet ile "Paşa hz.leri sizden her ne sual ediyorsak, hepsine bilmiyorum diyorsunuz. Halbuki bu yüksek meclisin suallerine cevap verecek olan ancak sizsiniz. Zira üç buçuk, dört senedir ordu sizin ellerinizde idi. Niçin bilmiyorsunuz? Ordumuzu maateessüf gördüğünüz şu hâle getiren kuman­dan ve harbiye nâzın siz değilmisiniz?

Düşman Çatalca'ya kadar geldi dayandı. İstanbul'umuzu müdafaya mahsus olan milyonlarca liralar sarfedilerek meydana getirilen Çatalca ve Hadımköyü istikametindeki toplan çıkartan, istihkâmları yıktıran payitahtı bugün mü­dafaasız bırakan, devletin bu günkü hâl-i felâketine aracılık eden hep sensin" beyanını ettikten ve cevap beklediğini be­lirttikten sonra, diğer paşalar da, Ferid Paşanın bu zehir zenberek sorusunu tekrarlarcasına Mahmud Şevket Paşaya sert davrandıklarından ve davranışdan ürken Mahmud Şevket Paşa yine bir firar etme yoluna sapıp, kaçıverdi.

Ferid Paşa'nın, bu sorusunun ardından bir müddet, daha doğru bir deyimle Kâmil Paşa kabinesinin düşmesinden son­ra Diyanbekir'e sürülmesini gerektirdiğini hatırlatalım. Saat­lerce süren ve hararetli konuşmalara sebeb olan toplantının kararı, savaşın devam edemeyeceğini, bu sebebden kabine­nin siyasi yolla bir çâre bulması karan alınmıştır.

Garp ordumuz dahi Selanik'in (hürriyetsever beylerimizin, hürriyet kâbesi! Daha doğrusu Osmanlı devletinin felâket se-beblerini hazırlıyan yâni, ittihad ü terakki cemiyetini doğur­makla tanınmış şehir) İttihad ve Terakki subay ve ordusu eliyle Yunan'a teslim edilmesinden dolayı insanlarının yarısı esir düşmüş diğer yansı da, Üsküp'lerden, İşkodra'lardan, Manastırlardan, Yanya'Iardan ricat ederek Adriyatik sahiline Avlonya ve Ayasaranda'lara kadar inmiş ve harb edecek va­ziyetten çıkmıştı. Selâtin-i âzam-ı Osmaniyenin ve ecdad-ı milletin kanı bahasına senelerce uğraşarak elde edilen, yüz­lerce sene Osmanlı idaresinde bulunan Rumeli vilayetleri bir iki ay içinde ittihatçıların sözde vatanperverâne(!)si yüzün­den böylece düşman eline geçti, gitti. Bir taraftan ordularımı­zın ricat ve bozgunu ve bir tarafdan da Çatalca hatt-ı müda-fasında tanzim olunmuş topların ancak bir kaç gün atılabile­cek gülleleri kaldığı, binaenaleyh Osmanlı başşehirinin bü­yük tehlike karşısında olduğu Harbiye Nâzın Nâzım Paşa ta­rafından meclis-i vükelâda, yâni bakanlar kurulunda beyan olunması üzerine vaktiyle Erzurum tarafına gönderilmek üzere Trabzon'a yollandığı haber verilen güllelerin hemen ge­tirtilmesi ve Krupp fabrikası mamullerinden olan bahse konu toplar için yeterli sayıda gülle satın alınması, çabucak gön­derilmesi hususunda Almanya'da bulunan askerî vazifelimi­zin uyarılması ve bunlar yetişinceye kadar bir mütareke ya­pılmasıyla düşmanın meşgul edilmesi şart görülmüştür.

O sırada iki tarafın ordularında da hükmünü sürdüren müthiş kolera salgını sebebiyle Bulgarların da mütarekeye eğilim taşımaları başkomutanları general Savofa duyurul­muş, onun da evet demesiyle harbiye Nâzın Nâzım Paşa ile Ziraat Nâzın Mustafa Reşid Paşa hz.leri mütareke müzakere­sine memur edildiler. Çatalcada mütareke imzalandı. İttihad ve Terakki cemiyeti hâinanesi; Osmanlı askerlerini firara teş­vik ettirmeseydi, meşrutiyetin ilk günlerinden savaşın çıka­cağı âna kadar sandalye kavgasıyla vakit geçirmeyip de, im­zaladığı borçları yerine sarfetseydi, ordularımız bu hâle gel­mez, cephane ve güllesiz kalmazdı.

Maazallah düşman mütareke teklifimize evet demeseydi, kaçışlar ve salgın hastalık ile perişan olan ordu, İstanbul'u düşmanlara çiğnetecek vede bu hâl devletin şan ve şerefini ebediyyen lekelemiş olacakdı. İşte; ittihad ve terakki cemi­yetinin hâince telkinleri ve tavsiyeleri sonunda bu duruma gelen ve bitaraf ve namlı kumandan ve subaylarını şehid ve­ren sonunda ittihadçi subayların elinde kalan ve bu ittihatçı cemiyetin yahudi ve dinsizleri, hoca kıyafetine giren propa­gandacıların açık ve net yalanlarına inanan bu ordu'dan artık beklenecek bir şey olmadığını anlayan sadrıazam Kâmil Pa­şa hz.leri, sulh yoluna adım arama çalışmalarına başladı.

Kâmil Paşa bir tarafdan sulh temini için çeşitli faaliyetlere girişirken; bu durumu kendi hesaplarına uygun bulmayan İt­tihatçıların yapmaya başladıkları her türlü hazırlıkla kabineyi düşürmeyi ve idareyi ellerine almak teşebbüsünde buluna­cakları haberini aldı. Yoğun işlerinin üstüne, bu tertipleri ön­leme faaliyetini de eklemek mecburiyetinde kaldı.

Halbuki o sırada ittihatçıların cüretkâr ve cani reisleri, hür­riyet ve itilâf partisinin kim oldukları pek bilinen ittihadçı azasından olup, Harbiye ve Adliye Nezareti ile Dahiliye nazır­lıklarına tâyin olunmamalarından dolayı Kâmil Paşa'ya muğ­ber olarak kabineyi devirmek azminde olduklarını, haber alıp, eski dostları olan bu gibi adamların ağzına bir parmak bal sürerek bu işin birlikte gerçekleştirilmesine çalışmak için anlaşmaya muvaffak olmuşlardır. Bunlar hükümeti ele geçir­mek çâresiyie uğraşırken, Kâmil Paşa hz.leri de, balkan sa­vaşının avrupa devletlerine, harb-i umumîye dönüşebilir şek­liyle takdim etmeye çalışıyor ve bir konferans toplamaya uğ­raşıyordu. M.Kâmil Paşa'nın umumiyetle, İngilizler ile arası iyi olduğundan, nitekim İngiliz hariciye nâzın Edvard Göre nin başkanlığında bir nevî konferans toplatma da başarı sağ­ladı. Londra'da yapılan konferansa murahhas olarak Ziraat nâzın Mustafa Reşid Paşa gönderildi.

Avrupanin büyük devletleri Karadeniz sahilindeki Midye noktasından, Dedeağac'ın Kalei Sultaniye yâni, Çanakkale yönündeki Enez noktasına bir hat çekerek dışında kalan ta­rafın Edirne vilayetide dâhil olmak üzere Anadolu sahilindeki cezire yâni adalarının bir mikdarının kendilerine verilmesini babıâlîye kesin bir tarzla teklif ettiler. Sadrıazam bunlara kar­şı icâb eden tedbirleri almakla meşgul bulunuyordu.

Sulhun temini için babıâlî'ye verilen nota ile bu notaya ce­vap olarak kaleme alınan müsvedde notaya dâir biraz bilgi verelim. Çünkü; bu nota hakkında İttihatçılar tarafından ya­yılmaya çalışılan çirkefin hakikat olmadığını ortaya koyarak ret edelim. Avrupanın büyük devletlerinin, müşterek notası Edirne istihkâmlarının çökmeğe mahkûm olduğunu görmüş bulunduklarından, devlet-i âliyenin daha fazla zarar görme­mesini arzu ettiklerinden Edirne şehrinin balkan ittifakı dev­letlerine terkini ittifakla, adaların tesbit edilecek kadarımda kendilerine terkini pek ciddi surette isteyip, bunu yapmamızı tavsiye ediyorlardı.

Bu vaziyet karşısında bakanlar kurulunda uzun uzadıya müzakerelere baş vuruldu sonucunda, sulha tarafdar olmak­tan başka çâre kalmadığı görüldü. Devletin menfaatlerini gö­zetmek şartıyla sulhun yapılması için cevabî bir notanın kaleme alınmasında ittifak hasıl oldu.