Gözde Kısas
Bir adam diğerinin gözüne vurunca; gözün görme gücü kaybolursa; kısas gerekir. Kâfi'de de böyledir.
Gözün görme gücünün kaybolması hususunda, alimlerimizin çe-şîtli kavilleri vardır:
Mnhammed bin Mnkâtil er-Razi: "Göz açık olarak güneşe karşı tutulur; eğer yaş çıkıp damlarsa; o gözde görüş gücünün mevcut olduğu anlaşılır. Şayet yaş çıkıp damlamazsa, gözün görme gücü gitmiş olur.' demiştir.
Tahâvî ise şöyle buyurmuştur:
O şahsın yanına yılan bırakılır. Eğer yılandan kaçarsa; gözün gördüğü anlaşılır.
İroâm Mahammed (R.A.) ise şöyle buyurmuştur: O şahıs, göz doktoruna gösterilir ve onun söyleyeceği söze itibar edilir. Zahîrriyye'de de böyledir.
Kerhî "Takvîn ve tehassüfde kısas yoktur." demiştir. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne kasden vurduğunda, onu gözüne görmeyecek şekilde boz inse; bütün âlimlere göre; bu durumda kısas gerekmez.
Kısas uygulanması gereken yerlerde, ister silahla vurulsun, ister başka şeyle vurulsun (parmakla vurmak gibi..) aralarında fark yoktur; kısas yapılır. Zahîriyye'de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuşlardır:
"Göz bebeği sökülen bir adam: "Ben kendi rızam ile söktürdüm.*' derse; kısas lâzım gelmez. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin sağ gözünü kör ettiğinde; bu cinayet sahibinin de sol gözü kör olsa; sağ gözüne kısas yapılır ve o şahıs, tüm kör olarak bırakılır. ZaMrîyye'de de böyledir.
Hasan bin Ziyâd şöyle buyurmuştur:
Bir adam, diğerinin gözünü kör ettiğinde, onun gözü şaşı fakat yine de görüyor olursa; onun için kısas yapılmaz.
Şayet, kasden çıkarırsa, o zaman kısas yapılır.
Eğer göremeyecek derecede şaşı ise, ona hükümeti adi karan verilir.
Kendi gözü ziyade şaşı olan bir kimse, bir başkasının gözünü çıkarırsa; bu durumda gözü çıkarılan muhayyerdir. İsterse onun gözünü çıkartır; isterse ondan gözünün diyetim onun malından, nısıf diyet olarak alır. Fetâvâyi KâdttıâiTda da böyledir.
Kendisinin sağ gözüne boz inmiş bulunan bir kimse, başka bir şahsın sağlam olan sağ gözünü çıkarırsa; bu durumda gözü çıkarılan muhayyerdir: Dilerse, onun çok az da görüyor olsa sağ gözünü çıkarır; dilerse, gözünün diyetini alır.
Şayet çıkarılan göz hiç görmeyen bir göz ise, ona kısas gerekmez.
Şayet gözü çıkarılan şahıs, diyet istemiş olsa ve, bir yabancı da göz çıkaranın gözünü çıkarsa idi, öncekinin hakkı bâtıl olamazdı. Hızânetü'l-Müffin'de de böyledir.
Hişam'ın Nevâdirin'de, İmâm Mutaammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Sağ gözüne boz inmiş bulunan bir şahıs, bir başkasının sağ gözünü çıkardıktan sonra, bu cinayet işleyen şahsın sağ gözündeki beyazlık kaybolursa; gözü çıkarılan adam, cinayet işleyenin aynı gözünü çıkarır ve kısasa kısas olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne vurarak ona boz indirdikten sonra, o beyazlık giderek, göz görür hâle gelse; vuran şahsa bir şey gerekmez.
Bu, göz eski haline döndüğü zaman böyledir. Fakat eskisi kadar göremez ise, o zaman hükümeti adi gerekir. Hızânetül-Müftin'de de böyledir.
Gözüne boz inmiş bulunan bir kimse gören göze karşı bir cinayet işlediğinde; cinayeti işleyeni** gözü de, onun gözü gibi ise, aralarında kısas yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne bir defa vurunca; onun gözünün bir kısmına boz iner veya yara meydana gelir; yahut göz perdelenir göze benzeri bir zarar isabet eder ve gözün görme gücü eskisinden aşağı düşerse kısas gerekmeyip, hükümeti adi gerekir. HızâneuVl-Müftîn'de de böyledir.
Hârûnî isimli kitapda, İmâm Muhammed (R.A)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir kadın doğum yaparken, çocuğun başı çıkıp, diğer yeri çıkmadan, bir adam gelerek, o çocuğun gözünü çıkarsa; kısas değil de diyet gerekir. Başı ile birlikte yarısı çıkmadıkça, bu böyledir.
Şayet yarısı veya daha fazlası çıkmış olursa; kısas gerekmez; hükümeti adi gerekir. Mnhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir çocuğun. doğar doğmaz veya birgün içinde yahut daha sonra onun gözünü çıkarır ve: "Ben, onunla görüyor mu, görmüyor mu idi, bilmiyorum." veya "Görmüyordu" derse, hükümeti adi gerekir.
O gözle gördüğünü bilir veya iki şahit: "Görüyordu." derlerse, yarı diyet gerekir.
Şayet kasden yapmışsa kısas gerekir. Zahîriyye'de de böyledir.
Sağ göz için, sol göz; sol göz için de, sağ göz çıkarılmaz. Gözlerin büyüklüğü küçüklüğü fark etmez; kısasa kısas gerekir. Muhıyt'te de böyledir. [15]
Gözün görme gücünün kaybolması hususunda, alimlerimizin çe-şîtli kavilleri vardır:
Mnhammed bin Mnkâtil er-Razi: "Göz açık olarak güneşe karşı tutulur; eğer yaş çıkıp damlarsa; o gözde görüş gücünün mevcut olduğu anlaşılır. Şayet yaş çıkıp damlamazsa, gözün görme gücü gitmiş olur.' demiştir.
Tahâvî ise şöyle buyurmuştur:
O şahsın yanına yılan bırakılır. Eğer yılandan kaçarsa; gözün gördüğü anlaşılır.
İroâm Mahammed (R.A.) ise şöyle buyurmuştur: O şahıs, göz doktoruna gösterilir ve onun söyleyeceği söze itibar edilir. Zahîrriyye'de de böyledir.
Kerhî "Takvîn ve tehassüfde kısas yoktur." demiştir. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne kasden vurduğunda, onu gözüne görmeyecek şekilde boz inse; bütün âlimlere göre; bu durumda kısas gerekmez.
Kısas uygulanması gereken yerlerde, ister silahla vurulsun, ister başka şeyle vurulsun (parmakla vurmak gibi..) aralarında fark yoktur; kısas yapılır. Zahîriyye'de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuşlardır:
"Göz bebeği sökülen bir adam: "Ben kendi rızam ile söktürdüm.*' derse; kısas lâzım gelmez. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin sağ gözünü kör ettiğinde; bu cinayet sahibinin de sol gözü kör olsa; sağ gözüne kısas yapılır ve o şahıs, tüm kör olarak bırakılır. ZaMrîyye'de de böyledir.
Hasan bin Ziyâd şöyle buyurmuştur:
Bir adam, diğerinin gözünü kör ettiğinde, onun gözü şaşı fakat yine de görüyor olursa; onun için kısas yapılmaz.
Şayet, kasden çıkarırsa, o zaman kısas yapılır.
Eğer göremeyecek derecede şaşı ise, ona hükümeti adi karan verilir.
Kendi gözü ziyade şaşı olan bir kimse, bir başkasının gözünü çıkarırsa; bu durumda gözü çıkarılan muhayyerdir. İsterse onun gözünü çıkartır; isterse ondan gözünün diyetim onun malından, nısıf diyet olarak alır. Fetâvâyi KâdttıâiTda da böyledir.
Kendisinin sağ gözüne boz inmiş bulunan bir kimse, başka bir şahsın sağlam olan sağ gözünü çıkarırsa; bu durumda gözü çıkarılan muhayyerdir: Dilerse, onun çok az da görüyor olsa sağ gözünü çıkarır; dilerse, gözünün diyetini alır.
Şayet çıkarılan göz hiç görmeyen bir göz ise, ona kısas gerekmez.
Şayet gözü çıkarılan şahıs, diyet istemiş olsa ve, bir yabancı da göz çıkaranın gözünü çıkarsa idi, öncekinin hakkı bâtıl olamazdı. Hızânetü'l-Müffin'de de böyledir.
Hişam'ın Nevâdirin'de, İmâm Mutaammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Sağ gözüne boz inmiş bulunan bir şahıs, bir başkasının sağ gözünü çıkardıktan sonra, bu cinayet işleyen şahsın sağ gözündeki beyazlık kaybolursa; gözü çıkarılan adam, cinayet işleyenin aynı gözünü çıkarır ve kısasa kısas olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne vurarak ona boz indirdikten sonra, o beyazlık giderek, göz görür hâle gelse; vuran şahsa bir şey gerekmez.
Bu, göz eski haline döndüğü zaman böyledir. Fakat eskisi kadar göremez ise, o zaman hükümeti adi gerekir. Hızânetül-Müftin'de de böyledir.
Gözüne boz inmiş bulunan bir kimse gören göze karşı bir cinayet işlediğinde; cinayeti işleyeni** gözü de, onun gözü gibi ise, aralarında kısas yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerinin gözüne bir defa vurunca; onun gözünün bir kısmına boz iner veya yara meydana gelir; yahut göz perdelenir göze benzeri bir zarar isabet eder ve gözün görme gücü eskisinden aşağı düşerse kısas gerekmeyip, hükümeti adi gerekir. HızâneuVl-Müftîn'de de böyledir.
Hârûnî isimli kitapda, İmâm Muhammed (R.A)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir kadın doğum yaparken, çocuğun başı çıkıp, diğer yeri çıkmadan, bir adam gelerek, o çocuğun gözünü çıkarsa; kısas değil de diyet gerekir. Başı ile birlikte yarısı çıkmadıkça, bu böyledir.
Şayet yarısı veya daha fazlası çıkmış olursa; kısas gerekmez; hükümeti adi gerekir. Mnhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir çocuğun. doğar doğmaz veya birgün içinde yahut daha sonra onun gözünü çıkarır ve: "Ben, onunla görüyor mu, görmüyor mu idi, bilmiyorum." veya "Görmüyordu" derse, hükümeti adi gerekir.
O gözle gördüğünü bilir veya iki şahit: "Görüyordu." derlerse, yarı diyet gerekir.
Şayet kasden yapmışsa kısas gerekir. Zahîriyye'de de böyledir.
Sağ göz için, sol göz; sol göz için de, sağ göz çıkarılmaz. Gözlerin büyüklüğü küçüklüğü fark etmez; kısasa kısas gerekir. Muhıyt'te de böyledir. [15]
Konular
- 1- CİNAYETİN TA'RİFİ, ÇEŞİTLERİ ?VE HÜKÜMLERİ
- Cinayet Ne Demektir?
- Haksız Yere Adam Öldürmenin (= Katlin) Nevileri:
- 1-) Amden Katl
- Âlât-ı Câriha:
- 2-) Şibh-i Amd:
- 3- Hatâen Katl:
- 4-) Hatâ Mecrasına Câri Kati:
- 5-) Tesebbüben Katl (= Ölüme Sebep Olmak)
- 2- KİSÂSEN ÖLDÜRÜLECEK VE ÖLDÜRMEYECEK OLAN KİMSELER
- 3- KISAS HAKKI KİME AİTTİR?
- 4- KISAS FÎ'L-ETRÂF (= NEFSİN HARİCİNDE, UZUVLARDA KISAS)
- El Kesmek
- Deri Vekil
- Tokat Vurmak
- Gözde Kısas
- Kulak Kesmek
- Burun Kesmek
- Dudak Kesmek
- Dil Kesmek
- Dişte Kısas
- Elde Kısas
- Parmaklarda Kısas
- Ayaklarda Kısas
- 5- KATL HAKKINDA ŞEHÂDET VE İKRAR; KATİLİN DAVACI VEYA CİNAYET SAHİBİNİ TASDİKİ YAHUT TEKZİBİ
- 6- KATİLDEN DOLAYI SULH VE AF VE BU HUSUSLARDA ŞEHÂDET
- 7- ÖLÜM HÂLİNDE NEYE İTİBAR EDİLECEĞİ
- 8- DİYETLER
- Dilin Diyeti
- Elin Diyeti