Îcâre Lafızları

İcare de, alış-veriş gibi mazi (= geçmiş zaman) sığası ile aktedilir. Müstakbel (- gelecek zaman) veya emir sîgası ile aktedilmez.

Bunun içindir ki "İcar edeceğim."; "İsti'car edeceğim." gibi lafız­larla icare mün'akid (= akdedilmiş) olmaz.

İcâre akdinin sahih olması için, akid taraflardan birisi: "Ben bu evi icara verdim." der; diğeri de: "kabul eyledim." veya "İcarladmı." der;

İcare lafızlarından birisi, istikbal (= gelecek zaman) ifade eden sözlerden olursa, icare akdi yapılmış olmaz.

Meselâ: Birisi "Bana icara ver." der; diğeri de: "İcarladım." derse, bu akid olmaz. Nihâye'de de böyledir.
Şemsü '1-Eimme    Halvâ nî,    Kitabü '1-Sulh    Şerhı'nde    şöyle buyurmuştur:

İcâre, hibe ve sulh sözîeriylede akdedilir.

Şemsü'l-Eimme Serahsî de şöyle buyurmuştur:

İcâre, ariyet sözüyle de yapılır. Bu durumda acir, evin menfaatini, diğerine, bir aylığını on dirheme bağışlar veya bir şeyi aylığı on dirheme, ariyet bırakır.

Ebû Tahir ed-Debbas, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu hikaye eylemiştir:

İcare tabirinde, menfaati önce veya sonra istemek lazım olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir adam: "Bu yerim, her ay bir dirhem karşılığında bağıştır, icaredir." veya "...icaredir, bağıştır." dese, işte bu, iki durumda da icaredir.

Bu icarenin geçerli olup olmadığı kitapta zikredilmemiştir. "Geçerli olmaz. Taraflardan her biri, teslim almadan önce dönüş yapabilir. Yine onlardan her birisi, teslim almadan önce sözleşmeyi bozabilir. demiştir.

Şayet adam eve oturmuşsa ev sahibine ecr-i misil verir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, acir (= kiraya veren kimse):  "Şu evimin bir aylığına karşılık şu kadar ücretle, menfaatini sana temlik eyledim." derse, bu icare caiz olur.

Eğer: "Şu evin aylığına karşılık, şu kadarla menfaatini sana icara verdim." derse, esahh olan kavle göre, bu icarede sahih olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Kitâbü's-Sulh'da şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, bir yerin bir parçasını iddia eder; da'valı da bunu inkar eder ve taraflar, davacının belirli bir evde, on sene oturması üzere, anlaşma yaparlarsa, bu anlaşma caiz olur.

Da*vah şahıs, anlaşma yaptığı kişiden o yeri icarlarsa, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu caiz olur; İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

V n veri. bir adama satmış olsa. bazı alimlerimize göre, bu caiz olmaz. "Gerçekten vakti terk ettiğinden dolayı, süknânın satımı caiz değildir. demişlerdir.

Bazıları da: "Vakti terk etmese bile, satışı caiz olmaz." buyurmuşlardır. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Her bir aylığına, şu kadar ücretle bu yerin menfaatini sana sattım." veya: "Bu ay şu kadar karşılıkla menfaatini sana sattım." derse, Uyun kitabında: "Bu icare fasiddir." denilmiştir. Nihâye'de de böyledir.

Şemsü'l-Eimme Halvânî şöyle buyurmuştur:

İcâre akdinde (= sözleşmesinde) satış lafzı, alimler arasında ihti­laflıdır. Zahir olan kavle göre "satış" sözüyle, —şayet vakit bulunursa— icare sahihdir. Gıyasiyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Senden, şu köleyi, hizmetine karşılık, ayda şu kadar vermek üzere satın aldım." dese, bu icare fasid olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, diğerine: "Şu köleyi, sana bir sene hizmet etmek üzere, şu bedel karşılığında verdim." derse, bu icare caiz olur. Hulâsa1 da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir adam, başka birisinden, belirli olmayan kazanları icarlamak isterse, kazanlar arasında, uyumsuzluk bulunduğundan ve kiminin büyük, kiminin küçük olduğundan dolayı, bu icare caiz olmaz.

Şayet adam, bir kazan getirir, müste'cir de onu, kirasıyla kabul ederse, işte bu caiz olur. Bu icare, teati sebebiyle olmuş olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Teâtî yoluyla yapılan, uzun vadeli icare sözleşmesi geçerli olmaz. Keza,  birinin:   "Yanıma  rehin  mi  koydun?"   demesi  üzerine,

diğerinin: "Öyle yaptım." sözü de geçersizdir. Bu durumda, her ne kadar ikisinin muradı da icare olsa bile, bu sözlerle icare akdedilmiş olmaz. Hulâsada da böyledir.

Yetime de şöyle zikredilmiştir: İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'dan sordum:

—   Gemiye binen  veya hacamat yaptıran  (kan  aldıran)  yahut hamama giren veya su satan kimsenden su içen ve sonra da bunların ücretim ödeyen bir kimsenin durumu nedir?

İmâm, şu cevabı verdi:

—  Bunlar istihsânen caizdir. Bu gibi durumlarda önceden akid yapmaya (= sözleşmeye) ihtiyaç yoktur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Şu yerin seneliği bir dinardır; ona razı mısın?" der; diğeri de: "Evet." karşılığını verir ve acir o yerin anah­tarını, müste'cire verirse, işte bu icaredir.

Bir adam, diğerine: "Sana, evinin bir senelik menfaatına karşılık, kölemi sattım." der; diğeri de bunu kabul ederse, bu da bir icaredir. Gmye'de de böyledir.

Bir adam, icareyi ileriki bir zamanda bir vakte izafe eylese ve meselâ: (<Şu evimi, sana yarın icara verdim." dese veya buna benzer bir söz söylese, işte bu icare caizdir.

Şayet, o vakit gelmeden önce sözleşmeyi bozmak isterse, bu hususta İmâm Muhammed (R.A.)'den iki rivayet vardır: Rivayetin birinde: "Bozmak sahih olmaz." diğer rivayette ise: "Sahih olur." buyurulmuştur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, başkasına "Şu hayvanımı, yarın bir dirheme icare verdim." dedikten sonra, o hayvanı, başka bir şahıs o günden itibaren, üç güne kadar icarîasa; yarın olunca da önceki icarci hayvanı isteyerek ikinci icarlamayı bozmak dilese, burada da alimlerimizden iki rivayet vardır: Rivayetin   birinde:    "Birinci   icarcı,    ikinci   icarı   bozar." denilmiştir.

Bu görüşü Nasıyr kabul etmiştir.

İkinci rivayete- göre ise, birincinin, ikinci icareyi bozma hakkı yoktur.
Bu görüşü de Fakıyh Ebû Ca'fer, Fakıyh Ebû '1-Leys, Şemsü'I-Eimme Halvânî ve îsâ bin Ebân kabul etmişlerdir.

Fetva da bunun üzerinedir.

Şemsü'l-Eimme Serahsî şöyle buyurmuştur:

Bana göre esahh olan, izafe edilen icare vaktinden önce lazım olur. İkinci zat, birincinin hakkım alamaz.

Bu, önce, yarına izafe edilip, sonra da başkasına icara verdiği zaman böyledir.

Şayet icare yarma izafe edilir de, bundan sonra, sahibi onu bir başkasına satarsa, Müntekâ'da bu hususta iki rivayet zikredilmiştir: Birinci rivayette: "İcare veren şahıs, vakti gelmeden Önce o şeyi satamaz." denilmiş; diğer rivayette ise: "Vakti gelmeden, satar veya bağışlarsa bu caiz olur." denilmiştir.

Fetva: "Satış caiz; izafeli icare batılıdır.

Bu, Şemsü'l-Eîmme Halvânî'nin ihtiyarıdır.

Sonra; satış geçerli olup,-hakimin hükmüyle ve kusuru yüzünden, satılan bu şey geri verildi veya vakti gelmeden bağışdan döndü, ise, önceki icare hali üzerine avdet eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Ebû'i-Leys'in Fetvâları'nda şöyle zikredilmiştir:

Bir kimse, diğerine: "Ay başı gelirse, şu evi sana icara verdim." veya "Yarın olursa, gerçekten şu evi sana icara verdim." derse, —her ne kadar, burada ta'lik varsa da— icare caiz olur. Gınye'de de böyledir.

Şemsü'I-Eimme Serahsî, şöyle buyurmuştur: Alimlerimizden bazıları, feshi (akdi bozmayı), ayın gelmesine veya

her hangi bir vaktin gelmesine izafe etmek sahihtir. Ayın veya herhangi bir vaktin gelmesine, feshi talik etmek sahih değildir." buyurmuşlardır. Fetva da bu kavle göredir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Hür olan bir kimse: "Bir ay çalışmama karşılık, nefsimi şu kadara sattım." derse, bu icare de şahindir. Zahîriyye ve Huiâsa'da da böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, diğerine satmak üzere bir elbise verip, ona: "Şu kadardan fazlasına satarsan, o fazlalık senindir." derse, i$te o fazlalık onun olur.

Bu icare ciheti üzerinedir.
Bu icare ise fasiddir ve şayet, elbise onun yanında zayi olursa, tazmin eder. [3]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..