11- HİZMET İÇİN İSTİCAR (= ÜCRETLE ADAM TUTMAK)

Alimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Bir adamın, hür bir kadını veya bir cariyeyi hizmet için karlaması, —yabancı ile halvetin kerahatinden dolayı— mekruhtur. Zahîriyye'de de böyledir.

Hür bir kadın, kalabalık bir ailede ücretle hizmet edebilir. Bunda bir beis yoktur. Bu kadının yalnız kalması mekruhtur.

Bununla fetva verilir. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) şöyle buyurmuştur: Bir adam, kendi karısını, aylığı belirli bir şey karşılığında icarlarsa, bu caiz olmaz. Evinde ekmek yapması, yemek pişirmesi, çocuğunu emzirmesi gibi şeyler için icarlaması, caiz olmaz.

Ev işi gibi olmayan işler için kiralarsa, (hayvan otlatması ve benzeri gibi...) bu durumda icar caiz olur. Çünkü onları yapmak bu kadının görevi değildir. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer kadın cariye ise, kocasının onu icarlaması caizdir. Huİâsa'da da böyledir.

Sayrafiyye kitabında şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, ekmek pişirmek üzere bir kadın icarlarsa, o ekmeği yemek için icarladı ise, bu caiz olmaz. Satmak için icarladı ise, caiz olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir  kadın, kocasını hizmeT için kiraladığında, koyunlarım otlatmak için icarlarsa, işte bu caiz olur. Koca isterse, bu akdi bozar ve hizmet etmeyebilir.

Zahirü'r-rivayede böyledir.

Ebû İsmet Sa'd-İbni Muaz el-Mervezî, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Gerçekten bu batıldır.

Hakim de, Muhtasar'ında böyle buyurmuştur: Kadın çalışmakla, kocasından ücret almaya müstehak olmaz. Kölenin icaresi caizdir.

Cariye de böyledir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir. Haher Zade de bununla fetva vermiştir.

İster hür, ister köle olsunlar, ana ve babayı icarlamak caiz olmaz. Kâfir olsalar bile böyledir. Şayet, bunlar çalışırlarsa, ecr-i misil ödenr. Serahsî'nin MuhıyU'nde de böyledir.

Büyük baba veya büyük anneyi, hizmet için icarlamak caiz olmaz. Şayet  bunlar  hizmet  ederse,  konuşulan  ücret  verilir.  Muhıyt'te  de böyledir.

Bir adam, veya kadın, evinde hizmet etmesi için —köle olan— oğlunu icarlarsa,  bu caiz olmaz.  Oğul hizmet etse bile, ona ücret gerekmez.

Ancak hür veya mükatep olursa, o müstesnadır. Hulasa'da da böyledir.

Şayet oğul hür olur, ana-babadan birisi de onu koyunlarını otlatmak üzre veya başka bir iş için icarlarsa, işte bu caizdir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kadın, kocasına: "Ayaklarımı oğ, sana bin dirhem vereyim." der; kocası da "yeter artık, fazla istemiyorum." diyene kadar oğarsa, bu icare  batıldır. Bu  cevap, Ebû İsmet'in cevabına muvafık ve zahirü'r-rivayeye muhaliftir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Kardeşlerin, birbirlerini ücretle çalıştırmaları caizdir. Diğer akraba da böyledir.

Bazı alimler: Büyük amcayı, hizmette, ücretle 'çalıştırmak veya büyük kardeşi çalıştırmak caiz olmaz." buyurmuşlardır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir müslüman, kafire, kendi nefsini ücretle hizmet etmek için icara verip gitse, bu caizdir; ancak mekruhtur.

el-Fadlî şöyle buyurmuştur:

İçinde zillet (hakaret) bulunan hizmeti yapmak caiz olmaz. Ziraatçılık ve su sulamak bunun hilafınadır. Hulasa'da da bönledir.

Bir adam, bir köleyi, iki ay çalıştırmak için, bir aylığı dört, diğer aylığı beş dirheme olmak üzere icarlarsa onlardan önceki ay için dört dirhem, alması caizdir. Hatta önce bir ay çalışsa, dört dirheme hak kazanır. Fakat ikinci ayı, birinci aydan önce çalışırsa, bu defa da beş dirhemi hak etmiş olur. CamiuVSağîr Şerhi'nde de böyledir.

Bir adam, diğerini üç aylığına "iki ayı, bir dirheme; bir ayı ise, beş dirheme" olmak üzere, icarlarsa, işte o zaman, önceki iki ay, bir dirheme olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, bir köleyi hizmet için kiraladığı zaman o köle, şartsız ve izinsiz yolculuk yapamaz.

Bu, şehirde bulunulduğu ve, yolculuk hazırlığı olmadığı zaman böyledir.

Fakat, yolculuk hazırlığı varsa, alimler, bu durum hakkında ihtilaf eylediler. Kendisi mü safir ise, köle de sefere çıkar. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Bir adam, Kûfe'de, hizmet için bir. köle icarladığmda, hizmet edeceği yeri açıklamazsa, bu takdirde, o köleyi Kûfe'de hizmet ettirir. Kûfe'nin haricinde hizmet ettirme yetkisi yoktur. Çünkü, Kûfe'de istih­damı halin delaleti ile sabittir.

Şayet yolculuğa çıkarırsa, tazminat gerekir.

İmâm Muhammed (R.A.) böyle söylemiştir.

Bir kimse, bir yer iddiasında bulunduğunda, davacı şahıs ile, onun kölesinin bir yıl hizmet etmesine karşılık ve o köleyi ehline götürmemek üzere, anlaşma yaparlarsa;
Şeyhû'1-İmâm Şemsü'l-Eimme Halvânî, Kitâbü's-Sulh Şerhinde: "Bu sözüyle, o köleyi ehline götüremez." demiştir.
Şeyhu'1-İmâm Şemsü'l-Eimme Serahsî de, sulh meselesi ile icare mes'elesini  ayırmıştır. Sulh meselesinde,   hizmet  sahibine, "köle  ile sefere  gidebileceğini"   söylemiş  ve:   "Müste'cir  ise,   köle  ile  sefere çıkamaz." demiştir. Muhıyt'te de böyledir.   

İmâm   Muhammed   (R.A.):    "Müste'cir,   ecîrini   dövemez." buyurmuştur. Zahîriyye'de de böyledir.

Müste'cir, ücreti köleye verir; akid yapan da bu kölenin kendisi olursa, bu durumda müste'cir, ücretten kurtulmuş olur.

Şayet akid yapan köle değilse, müste'cir ücretten berî olamaz; o ücreti, kölenin efendisine vermesi gerekir. Zehıyre'de de böyledir.

Müste'cir, icarladiği köleye evde her işi görmesini teklif eder. Elbise yıkamasını, elbise dikmesini, hamur yoğurup, ekmek yapmasını teklif ettiğinde, köle bunları güzel yapıyorsa, yaptırır. Yoksa, hayvan­larını otlatmasını evinden eşyaları indirmesini veya eve çıkarmasını, koyun sağmasını, kuyudan su çıkarmasını ister.

Şayet akid yaparken, "her hangi bir san'atı yapacağını" söyle-' memişse, bu böyledir.

Müste'cir icarladığı zatın yemeğini vermekle mükellef değildir. Şayet verirse, bu tatavvu (= fazladan) vermiş olur. Veya bunu vermek örf ise, yine verir.

Müste'cir isterse, icara tuttuğu bir köleyi başkasına icara verebilir.

Müste'cir, icarladığı kadınla evlenir ve ona: "Bana ve aile efra­dıma hizmet eyle; sana şu kadar ücret vardır." derse; o öyle olur.

Keza, bir kadın müste'cir icarladığı erkekle evlenir ve ona: "Bana hizmet eyle." derse, buna hakkı vardır. Mebsût'ta da böyledir.

Müntekâ'da, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu, İbrahim nakletmiştir:

Bir adam, bir köleyi, bir seneliğine icara verdikten sonra, bu köle, efendisinin, kendisini, icareden önce azad eylediğini, beyyinelerse, bu durumda ücret kölenin olur,

Şayet köle: "Ben, hürüm" derse, akid fasid olur. Eğer, bu durumda beyyinesi olmaz ise, hakim onu, efendisine geri verir. Çalıştığının ücreti de efendisinin olur.

Sonra hürlüğünü isbat eder ve "efendisinin —icareden önce— azad eylediğini" söylerese, ücret kölenin de olmaz; efendisinin de olmaz. "İcâre fasid oldu." denilmedikce, ücret kölenin olur.

Şayet bu köle baliğ olmaz ve azledildiğini iddia eder; onu da efendisi icare vermiş, sonra da: "İcareyi feshettim." demiş; bundan sonra da o köle çalışmışsa, baki mes'ele hali üzre kalır; yani ücret, kölenin olur.

Bu hal, bir çocuk bulup onu icara verenin durumunda olur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, kölesini bir seneliğine icare verir, altı ay geçtikten sonra da, bu efendi, o köleyi azad ederse, bu durumda, o köle muhayyerdir: İsterse icareyi devam ettirir; isterse bozar. Feshederse akrd batıl olur ve müste'cir   ücretten   düşer.   Geçmiş   günlerin   ücreti   efendinin   olur. Bedâi'de de böyledir.

Bu, kölenin üzerinde borç olmadığı zaman böyledir. Eğer ala­caklısına harcarsa, artan efendisinin olur. Gıyasiyye'de de böyledir.

Şayet efendisi izin verir ve icare müddeti de tamam olursa ücretin tamamı kölenin olur.

Eğer icareyi ihtiyar edip onu bozmaz, ücreti de tamam alırsa, bu durumda ücretin tamamı efendinin olur. Kölenin, bu durumda ücret alma hakkı yoktur. Ancak, efendisi vekalet verirse o müstesnadır.

Bu, müste'cir ücreti peşin vermediği ve efendinin de ücreti peşin almayı şart koşmadığı zaman böyledir.

Şayet müste'cir peşin vermiş' veya efendi peşin almayı şarta bağlamış, köleyi de azad eylemiş, köle de çalışmayı seçmişse, ücretin tamamı efendinindir.

Eğer köle icareyi feshetmişse, ücretin yarısı müste'cire geri verilir. Bu, ister köleyi efendisi icare versin; ister köleye nefsini icara vermesi hususunda izin vermiş bulunsun, böyledir.

Şayet, köleyi efendisi icare verir; sonra da müddetin yarısında azad ederse, kalan ücreti köle alır.

Eğer köle izinli değilse ve kendi nefsini efendisinin izni olmaksızın icara vermiş ve efendisi de bu müddet içinde onu azad eylemişse, bu durumda köleye muhayyerlik, hakkı yoktur. Bedâi"de de böyledir.

Eğer köle, efendisinden izinsiz olarak nefsini icara vermiş, kendisi de bil fiil çalışmışsa bu icare sahih ve ecrini alma hakkı olur. Müste'cir onu geri isteyemez.
Şayet, bu durumda azad edilmiş olursa, bu kölenin muhayyerlik hakkı olmaz. Zira kendisi akid yapmıştır. Ücreti, bi'1-ittifak kendisinin olur.

Azad olmadan önce ölürse icare sahih olmaz ve bu durumda müste'cir, o kölenin kıymetini, efendisine öder ve ücret vermez. Gıya-siyye'de de böyledir.

Bir adam, bir köleyi, bir aylığına icarlayıp,onu teslim aldıktan snora, ikinci ay köle kaçar veya hasta olur; müste'cir de: (<Teslim aldığım zaman, hasta oldu veya kaçtı/' der; efendisi dp: "Hayır bir müddet sonra kaçtı." derse, bu durumda müste'cirin sözü geçerlidir. O an köle kaçmamış veya hasta olmamış olsa, efendinin sözü geçerli olur. Timurtâşî'de de böyledir.

Bir adam, bir köleyi gasbeder; bu köle de kendini icara verip çalışırsa bu icare sahih, ücret de kölenin olur.
Bu bi'1-icma böyledir. Köle ücretini aldıktan sonra, onu gasbeden şahıs alıp, yese, tazminat gerekmez.
tmâmeyn: "Tazminat gerekir." buyurmuşlardır. Bir efendi, icara verdiği köleyi bulsa, onu bi'1-icma alabilir. CamîuVSağîr'de de böyledir.

Bir mükâtep, bir köleyi icara verdikten sonra, kitabet bedelini ödemekten aciz kalırsa, bu icare İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre batıl olmaz. îmâmyn'e göre ise, b^atıl olur.

Bu mükâtep azad edilirse, bi'lricma icare bakî kalır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, kendi kölesini icara verdikten sonra, o köleye bir hak sahibi çıkar ve bu icareye izin verirse, icare hak olur. Ve ücret kölenin asıl sahibinin olur.

Eğer ücret alındıktan sonra izin vermişse, ücret, bu akdi yapanın olur.

Bir müddet geçtikten sonra,izin verirse, Önceki icare de, sonraki icare de İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre, kölenin asıl sahibinin olur.

İmâm Muhammed (R.A.) ise: "İzinden önceki ücret, köleyi gasbe-denin; sonraki ise sahibinin olur." demiştir. Zahîriyye'de de böyledir.   ,

Baba,   babanın  babası  veya  bunların  vasileri,   bir  küçüğün çalışmasına izin verirler, o da gücü nisbetinde çalışırsa, bu caiz olur.

Baba mevcud iken, çocuğa dede ve vasi, yeli olamazlar.

Babanın vasisi dededen öncedir.

Çocuğun, babası veya babasının babası ve her ikisinin vasileri de yoksa o çocuğa —yanında durduğu— akrabaları izin verebilirler.

Çocuk, bir akrabasının evinde dururken, ona başka bir akrabası izin verir ve bu akraba evinde durduğundan daha yakın olursa (Meselâ: Çocuk amcasının yanında dururken, bu çocuğun anası, onu icara verirse) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu caizdir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, caiz değildir.

Şayet evinde durduğu akrabası, çocuğun kazancını ona harcamı­yorsa, onun malını tasarruf hakkına sahip olamaz. Çocuğun malını bağışlaması gibi...

Çocuk ev sahibine bağışta bulunursa, o zaman-, onu istediği yere sarfedebilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Gıyâsiyye'de şöyle zikredilmiştir:

Bir çocuğa, babası ve büyük babası infakta bulunma zorunluğundadır. Onlar, buna mecburdurlar.

Eğer çocuğun kendi malı bulunur ve hakim de —mutlaka— hüküm verirse, o maldan sarf ederler. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Baba, büyük baba (dede) ve bunların vasileri, küçük kölenin akarını icare verebilirler. İsterse o, kendi evlerinde olmasın...

O takdirde, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, veremezler. Üstadım da, böyle fetva vermiştir. Zira onlar, çocuğun nafakasını temine mecburdurlar. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

İki vasiden birisi, yetimi icara vermeye yetkilidir.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir. Köleyi veremezler. İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Köleyide verebilirler." buyurmuştur. Çünkü onun mülkünü ona tasarrufa yetkilidir. Siraçü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir sabiyi, babası, dedesi veya bunların vasileri yahut hakim veya onun emini icara verdiklerinde, bu çocuk, bu müddeti içinde bulûğa erişirse, bu durumda, muhayyerdir: İsterse, işine devam eder; isterse icareyi fesheder.

Eğer bunlardan birisi, kendini değil de, bu çocuğun malını icara vermiş olurlarsa, çocuk bulûğa erişince, onu feshedemez. Bedâi"de de böyledir.

Bir baba, nafakası veya elbisesi karşılığında küçük oğlunu bir seneliğine, icara verir ve sene tamam olursa, baba, ecr-i misil ücretini isteyebilir.

Sabi onu babasına teberru edebilir.

Baba, ihtiyacı miktarında, çocuğa yeme, giyme masrafı yapar. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Kâdîhân: Elbisesini geri alır; ecr-i mislini verir. En doğru olanı da budur. Çünkü, onu meccânen vermiştir." buyurmuştur. Gınye'de de böyledir.

Babası, amcası olmayan bir yetimi, hakimin hükmü olmaksızın, bir akrabası evine alır; on sene orda kaldıktan sonra, bu yetim bulûğa erişirse, o zat, bakımı için ecr-i misil isteyebilir. Gmye'de de böyledir.

Bir adam, nefsini veya kölesini bir yetimin işinde çalışmaya icar-lasa, bu caiz olmaz. Mebsût, Cevâhirü'l-Ahlâtî ve Muhıyt'te de böyledir.

Yetimin veya kölenin vasisi, onu kendi nefsî mali için icarcı tutsa, uygun olanı bunun caiz olmasıdır. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), böyle buyurmuşlardır. Kübrâ'da da böyledir.

İki yetim için vasî olan bir kimse, bunlardan birini, diğerinin malı için icarlasa, bu caiz olmaz. Birinin malını, diğerine satmasının caiz olmadığı gibi... Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, bir küçüğü, kendi nefsi için icarlarsa, bunun caiz olduğunda hiç şüphe yoktur. Zahîriyye'de de böyledir.

Baba, küçük çocuğu için, nefsini veya malını icara verir; yahut küçük çocuğunun malını kendisi için icarlarsa, bunlar caizdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Ticaretten men edilmiş bir sabî, nefsim icara verirse, bu caiz olmaz.

Mahcur olan köle de böyledir.
Şayet, bi'1-fiil çalışırsa, istihsanen belirli ücretini alır; bu caizdir.

Şayet çalışırken ölürse, sabinin baba tarafına, müste'cir diyet öder ve ücretini de verir. Eğer köle ise, kıymetini efendisine öder. Kölenin çalıştığına karşılık ücret ödemez. Muhiyt'te de böyledir.

Şayet hakim, bir adamı, yetimin malında çalıştırmak için icar-larsa, bu durumda ecr-i misil gerekir.

Eğer fazla olursa ödenmesi icabetmez.

Şayet kasden çalıştırırsa, hakim o fazlalığı kendi malından öder.

Eğer küçük çocuğun veya yetimin evini icara verir; ücreti de ecr-i mislinden düşük olursa, bu caiz olmaz.

Şayet müstecir evde oturuyorsa ecr-i misil öder. Bu durumda ecr-i mislin en yüksek haddi olacaktır.

Eğer bir adam, o evde gasben oturuyorsa, onun ücret vermesi gerekmez.

"Evin noksanına bakar ve ecr-i misli verir. Hangisi yetim için hayırlı ise onu yapar." denilmiştir. Gıyâsiyye'de de böyledir.
Bir adam, bir sabiyi, diğer biriyle birlikte bir iş yapması için, oturtur; o adam da bu sabiye bir kat elbise verir; sonra da bu sabi, kendiliğinden onun yanında çalışır ve o adam da sabiye keten bez verir; sabi de onu dikmesini isterse, bu durumda o-adamın verdiği elbiseyi alması için, bir yol yoktur. Çünkü, onu dikmekle hakkı kesilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [22]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..