1- İcâre Akdini Bozan Şeyler

İcare akdi, bazı kere, çalışacak şahsın yapacağı işin miktarını bilmemesinden dolayı feshedilmiş (= bozulmuş) olur.

Meselâ: İş veren, işin yapılacağı yeri belirtmez; işçi, —cehaleti yüzünden— menfaatinin miktarını bilmez ve onun ne kadar çalışacağı açıklanmazsa, bu gibi hallerde şart fasid ve akde muhalif olur.

İcâre akdinin fesadı, ecr-i misü'den dolayı da olabilir. Akid esnasında belirlenen ücret üzerine —eğer bu mal (= ücret) belirli olursa, o artırılamaz. Şayet bu ücret belirlenmemişse, o zaman da, ecr-i mislin yüksek haddi verilmez.

Bu durumda, akid batıl (= geçersiz) olursa, ecr-i misil de gerekmez. Ve ayn da, —akid ister sahih, ister fasid, isterse batıl olsun— müste'cirin elinde mazmûne (= ödenmesi gereken şey) olmaz. Gıyasiyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine:  "Şu evi, hudûdiyle, hukukiyle, senenin —tamamında değil— on aylığına, şu vasıflı ve şu kadar dirheme icara verdim." der ve ilaveten: "Eğer dilersen, sen oturacaksın." der ve sıhhatinin şartları söylenirse; bu icare sahih olur mu?

İmâm şu cevabı vermiştir:

— Hayır çünkü, müddetin başlangıcını söylememiş ve o belirsiz olmuştur. Elbette, "şu günden, şu saattan itibaren..." demesi gerekirdi. Çünkü ancak, bu şekilde vaktin ne zaman başlayıp, ne zaman biteceği belli olur. Fetâvâyi Nesefî'de de böyledir.

Arazinin icaresinde, mutlaka beyan lazımdır. Yani ziraatçılık mı, ağaç dikimi mi, bina inşası mı veya benzeri bir şey mi yapılacak onun belirtilmesi gerekir. Eğer bu açıklama yapılmazsa, bu icare fasid olur.

Ancak onun için, menfaat istediği kadar temin edilmişse, o müs­tesnadır. Bedâi"de de böyledir.

Şayet, arazi de ziraat yapacağını beyan etmez ve: "Ben, orada istediğimi ekip dikeceğim." demezse, bu durumda icare fasid olur. Tebyîn'de de böyledir.

Hayvan icaresinde, elbette müddeti veya mekânı beyan edilmesi gerekir.

Şayet bu beyan yapılmaz ise, o icare de fasiddir.

Keza, icarîayacağı hayvana binecek mi, yük mü taşıtacak; ne kadar yük yükleyecek, kim binecek? bunlar açıklanacaktır.

Hizmet için köle icaresinde, giymek için elbise icaresinde, pişirmek için kazan icaresinde elbette müddet açıklanacaktır.

Şayet bu eşyaları icarlama esnasında husumet meydana gelirse, artık hakim icareyi fesheder.

Eğer araziyi eker, hayvana yükü yükletir veya biner elbiseyi giyer, kazan da yemeği pişirir, böylece bir müddet geçerse, istihsanen konuştukları icare vardır.

Şayet hakim icareyi fesheder; sonra da yine o araziyi eker; hayvana yük yükletir; elbiseyi giyerse, bir şey gerekmez. Zira bu gasb olur. Bedâi"de de böyledir.

Bir kimse, binmek için kiraladığı hayvana, kimin bineceğini söylemez veya kiraladığı araziye ne ekeceğini açıklamaz da, bunları fesihten sonra açıklarsa, bu icare caiz olur. Gıyasiyye'de de böyledir.

Bir kimse, bir araziyi, buğday ekmek için icarladığı halde, oraya sebze ekerse, tazminat yapar; bu durumda ücret yoktur. Bedâi"de de böyledir.

Bir kimse, bir yük devesinin, üzerine un, bulgur, sirke, zeytin yağı ve benzeri şeyler gibi bir yük yüklemek için bir deve kiraladığında, ona ne yükleyeceğini söylemezse, işte bu kıyasen fasid; istihsali caizdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, Mekke'ye kadar götüreceği bir yük devesini icarlayıp, ona iki kişi bindirecek olsa, elbette binecek olan kişileri göstermesi gerekir. Şayet çıkış zamanında, ihtilaf ederlerse, itibar kafilenin çıkış vaktinedir. Ondan önceki vakte itibar edilmez.

Keza, hayvanı icara verenin "Hac vaktinin geçmesinden kor­kuyorum." demesine itibar edilmez.

Şayet şart koşarlarsa ona itibar olunur, ve şartın gereği yerine geti­rilir. O takdirde, daha önce Kabe'ye gidebilir. Çünkü, icare ona muzaf kılınmıştır. Giyasiyye'de de böyledir.

Bir adam, mahmilli yük devesini kiralayıp, bu yük devesine neyi yükleteceğini açıklar ve yükü de dediğinden az olursa,onu ölçülen, tartı­lan,   yenilen şeylerle tamamlayabilir. Bunu, hem giderken, hem de gelirken yapabilir. Taşıyıcı şahsın, buna hiç bir yerde itiraz hakkı yoktur.

Şayet iki kişi bindirmeyi şart koşmuşsa, bu durumda sahibinin rızası olmadan, o iki kişinin haricinde, başka iki kişiyi bindiremez. Çünkü, binecek şahısların ayrı olmaları hayvana zarar verebilir. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet, yükleteceği hediyeyi de söylerse, bu güzel ve ihtiyata uygun olur.

Her mahmele ne kadar su koyacağını da söylemelidir. Mahmele koyacağı kitap, kırba, çadır, kubbe ve sair ihtiyaç maddelerini de beyan etmelidir. Bunları şart koşarsa, caiz olur. Yokuşu çıkarken, icarcının hayvana binmesi şart koşulmalıdır; bu şart olursa caizdir; değilse, binmefii caiz olmaz. Ecir için, yokuşun açıklamasında İki söz vardır. Birisi: İcarlayan her sabah ve akşam hayvandan iner ve bu zamanda eciri bin­dirir. İkinci söz: Eciri her merhalede, bir fersah ve emsali zamanda bindirir. Bu mütearifdir. Odun yüklüde olsa arkasına binebilir.

tmâmeyn: "Biz Mekke'den alınacak hediyenin, şu kadar batman olacağının şart koşulmasını uygun görürüz." buyurmuşlardır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, üzerine buğday yüklemek üzere, bir deve veya bir eşek kiralar ve buğdayın ne kadar olacağını söylemez, işaret de etmezse, bazı alimlere göre, bu icare caiz olmaz. Bazılarınca ise, caiz olur.

Bu hususta adet ve an'aneye bakılır.

Zahir olan da budur.

Fetva da buna göredir, Cevâhirü'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Bir adam, bir hayvan veya belirli bir şey icarlar ve akid esnasında da, bir açıklama yapmazsa, işte bu caiz olmaz. Ancak, icarlamadan önce açıklama yapılırsa, caiz olur. Fetâvâyi Attabiyye'de de böyledir.

Bir kimse, Semerkanl'a kadar gitmek üzere, bir hayvan kiralarsa, bu caiz olur. Çünkü o, belirli bir yerin adıdır.

Buhara'ya kadar gitmek üzere icarlarsa, bu caiz olmaz. Çünkü o, bir beldedir. Fetvada muhtar olan bunun da caiz olmasıdır. Zira, bu sözle örfen, şehre gitmeyi murad eylemiştir. Cevâhirü'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Bir kimse, Fars'a (îran'a) gitmek üzere, bir hayvan kiralarsa, bu icare fasiddir.  Çünkü,  Fars denilen yer,  Horasan,  Harzem,  Şam, Ferğana, Maveraünnehir, Hind, Hata, Dest, Rum, Yemen, Belh, Herât, Evzencd beldelerinin ismidir. Ve bunların her biri, bir vilayet adıdır. En yakınına gitse, ecr-i misil gerekir; daha ileriye gidemez. Ve her biri bir beldedir; birine vasıl olsa diğerine vusûlu gerekir. Kerderî'nin Vedzi'nde de böyledir.

Bir adam, üzerinde her ay on batman un Öğütmek üzere bir hayvan icarlar ve neyi öğüteceğini de söylemezse, her neyi öğütürse Öğütsün caiz olur. Çünkü, öğütüceği şeyler bilinen şeylerdir.

Eğer yük haddini tecavüz ederse, tazminat gerekir.

Şayet, müddetini ye neyi ne kadar Öğütüeceğini söylemezse, bu icare caiz olmaz.

Eğer: "Her gün, on ölçek buğday üğüteceğim." derse, işte bu caiz olur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bir adam, un öğütmek için, yevmiyesi bir dirheme bir hayvan icarlar; Öğüteceği şeyin de buğday mı» arpa mı olduğunu açıklarsa, kitapta "bunun caiz olduğu" yazılmıştır. Şayet öğüteceği şeyin miktarını açıklamamışsa, bazı alimler ve İmâm Ebfi Bekir Hâher-Zade "Elbette, günde ne kadar öğüteceğini de söylemesi gerekir. buyurmuştur. Fetva da bunun üzerinedir. Zahîriyye'de ve Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, bir yurt veya ev icarladığında, orada ne yapacağını açıklamazsa, istihsanda bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerini bir şey satmak veya satın almak üzere kiralarsa, işte bu caiz olmaz.

Şayet, bu şekilde kiralanan şahıs, bir şey satıp bedelini alırsa, işte o bedel, onun yanında emanet olur. Gıyasiyye'de de böyledir.

Vaktini önce söyleyip, sonra da: "Ben, onu, bu gün bir dirheme kiraladım; onu bana satman üzere (veya benim onu, şu fiata almam üzere..." derse bu caiz olur.

Eğer, önce ücretini söyler; sonra da vaktini söylerse (Meselâ: Ben, onu bir dirheme, bu gün icarladım; satın almam ve satman üzere..." derse, bu caiz olmaz. Ve bu icâre fasid olur. Adam tam iş yaparsa, ecr-i misil (o beldede de örf her ne ise) o şekilde Ödenir.

tmâm Muhammed (R.A.), buna çare olarak şöyle buyurmuştur:

Onu simsara verip ona: "Bunu malum bir fiata satın al veya sat." der; ücretini söylemez; sonra da bu simsara, yaptığı iş için, bir hediye verir. İşte bu, caiz olur.

Simsar ecr-i misil alırsa, ona helal olur mu?

Bu hususta alimlerimizin muhtelif kavilleri vardır:
Şeyhu'1-tmâm Hâher-Zâde: "Helâl olur." buyurmuştur.

tmâm Muhammed (R.A.), başka şeylere de, kitap da böylece işarette bulunmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Fasid bir icarede, müste'cir, icarladiğı şey zayi olursa, onu Ödemez. Sahih icarede olduğu gibi...

Hasan bin Ali el-Mürğînânî'den soruldu:

—Bir adam, koyun kanı ile bir elbiseye nakış yapıp, onu da siyah nakış ile birlikte karıştırsa; bu iş, kansız yapılsaydı, elverişli olumluydu? Ve bu işe bedel, ücret alabilir mi? Bu ücret temiz olur mu?

İmâm: "Evet." buyurdu. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, kuru bir kanalı, su akıtıp kendi yerini sulamak üzre veya değirmen döndürmek üzre yahut evinin üzerindeki oluktan, evinin suyunu akıtmak üzre veya oluğunda çamaşır suyunun akması için, yahut helasına idrar, necaset atmak üzere icarlarsa, işte bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, başka birim, helasına abdest suyu dökmek üzere icar-lasa, bu caiz olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

İmâm Muhammedi (R.A.)'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: bir  adam, suyu akan ma'ruf bir yeri  icarlarsa,   bu  caizdir.

Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Nehirdeki suyu karlamak caiz olmaz. Kanal ve kuyu da böyledir.

Nehri ve kanalı, suyu ile birlikte icarlamak da caiz olmaz. Çünkü bunlar, helak olabilirler.

Fetva da, umumî belvâ olduğundan dolayı, bu caiz olur.

Bir araziyi, suyu ile birlikte icarlamak da böyledir.

Bir evi, onun üzerine ev yapmak üzre icarlamak, Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz değildir.

İmâmeyn'e göre ise, caizdir. Zira, bir evin üstü, o evin altı gibidir.

Bir yeri üzerine bina yapmak üzere icarlamak —her ne kadar binanın miktarı belli olmasa bile— caizdir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Yürümek üzere veya insanların yürümesi için, bir yol icarlamak, el-Asl kitabında, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz değil; İmâmeyn'e göre ise caizdir.

Çeşmeler de tmâmeyn'in kavli üzeredir. Hulasa'da da böyledir.

Bir adamın evinin üzerinden, kendi evine gitmek için, orayı kar­lamak, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz değil; İmâmeyn'e göre caizdir.

Evin altından gitmekte de durum aynıdır.

Şeyhu'I-İmâm Ahmed et-Tırvavisî: Uygun olanı, bu şekildeki icare-lerin caiz olmamasıdır. Bu icmâan böyledir." demiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin evinin dış tarafını, bir ay orda yatıp gecelemek veya oraya eşyalarını koymak üzere icarlasa, bu hususta alimler ihtilaf eylediler: Bazıları: "Caiz olmaz."; bazıları da: "Caizdir." demişlerdir.

Sahih olan da budur. Çünkü, üzerinde akid yapılan belirli yerdir. Bedâi"de de böyledir.

Bir adam, belirli bir vakte kadar, aşağı katın üzerine, bina yapmak üzere, icarlasa, bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Câmİu'l-Esğâr kitabında şöyle zikredilmiştir:

Hallâf, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Müste'cirin bir ev yapması veya bir müsafirhane yapması, şayet icarcıya zarar vermiyorsa, bunda bir beis yoktur.

Ebû'I-Leys el-Kebîr, bununla fetva vermiş ve:('Bu kabul edilir." demiştir. Hâvî'de de böyledir.

Belirli bir yeri veya belirli bir evin üzerini, belirli bir müddetle karlamak, sonra da oradan su akıtmak caizdir.

Bir adam, bir yerini icara verir; müste'cir de o yerde kanal kazıp su akıtır veya duvarını, karcı üzerine bina yapsın diye, icara verir veya üzerine ağaç  korsa;  bu durumların tamamında, icare caiz olmaz. Suğrâ'da da böyledir.

Bir adam, belirli bir ücretle, her ay evine bırakmak üzere bir oluk icarlarsa, bu caiz olur. Eğer oluk icara verenin duvarında olursa caiz olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Mer'a, (otlak) karlamak caiz değildir. Şayet arazi icarlarsa bu caizdir.

Ancak, kim bir otlak karlamayı murad ederse, bunun çaresi şudur: O araziden bir çadır yeri veya koyunlarını yatırıp kaldırmak için bir ağıl yeri icarlar ve böylece icare sahih olur. O mer'adan faydalanmak da caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Camiu'l-Fetâvâ'da: Böyle bir yere girmek isteyen kimse, men edilir." denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, belirli bir köle için, bir mer'ayı icarlar ve bu köle bir sene orda çobanlık yaparsa, otlattığı hayvanlardan tazminat yapmaz. Şayet onu efendisi azad eder veya satarsa, bu caizdir. Ve o takdirde, kıymetini tazmin eder. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, kuyu çarkını, ipini veya kovasını, koyun sulamak için icara verirse, bu, —cehalet sebebiyle— fasiddir. Ancak, vaktini tayin ederse caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimsenin, üzerine ağaç veya perde koymak yahut delik açmak için bir duvar kiralaması caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, belirli bir yeri kazıklar çakıp, orda iplik ıslah etmek ve onu örmek için icarlarsa, bu caiz olur. Çünkü bu, insanların yaptığı şeydir.

Şayet bir duvar icarlayıp, kazık çakar, ibrişimi ıslah eder ve orda dokumacılık yapmak isterse, o caiz olmaz. Bazı alimlerimiz: "Bu insan­ların icarladığı bir şey değildir." dediler.

Örf ve adete göre, bizim diyarımızda bu caizdir.

Bazı alimler: Bu teamül halindedir. Bütün mevsimlerde yapılır." buyurmuşlardır.

Hişam'ın Nevâdiri'nde: Çakmak için, kazık kiralamak da caizdir." denilmiştir. Zehıyre'de de böyledir.

Üzerinde ibrişim ıslah  edilen kazıkları  (direkleri) icarlamak sahihtir.

Üzerinde eşya takılı direkleri icarlamak caiz olmaz. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Meyvesi müste'cirin olmak üzere, ağaç icarlamak caiz olmaz.

Keza, bir ineği, bir koyunu sütü için icarlamak caiz olmaz. Serahsfnin Muhıytı'nde de böyledir.

İmâm Kerhî, Muhtasarında şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, bir hurma ağacını veya yerde yatan bir ağacı, üzerine elbise sermek için icarlarsa, bu caiz olmaz.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, üzerinde çamaşır kurutmak üzere, bir ev üstü icarlasa bu caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Üzerinde çamaşır kurutmak için ağaç icarlamak, caiz değildir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, diğerinden Bağdad'a gitmek üzere bir hayvan icarladığında: "Oraya varınca, ne istersen veririm." derse, bu icare caiz olmaz. Çünkü, bedel belirli değildir.

Keza, "kendi veya hayvan sahibi neye hükmederse, onu vereceğini" söylerse, yine, bu icare caiz olmaz.

Şayet: "Benim rızam yirmi dirhemdir. Ondan fazla da, noksan da olmaz." derse, yine icare fasiddir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, arkadaşlarının icarladiğı hayvanların benzerini, icarlar, yalnız o hayvanlar muhtelif vasıflarda olurlarsa, bu icare fâsid olur.

Şayet hepsinin icarı malum ve hepsi de. on dirhem olup, fazla noksan olamazlar ve bu da bilinirse, bu durumda, icare caiz olur.
Eğer ücretler değişik ve o hayvanın benzerlerinden kiminin icarı fazla, kiminin noksan olur; durumları da muhelif bulunur; on tane veya daha az yahut çok olurlarsa, ortalama bir icar lazım olur. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir. [27]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..