7- Nikâh Hükmüyle, Başkasının Cariyesinin Çocuğunun Nesep Davası


Bir adamın yanında, bir cariye ile ondan doğma bir çocuk bulunur ve bu adam beyyinesiyle: "Bu cariye Zeyd'indir. Ondan nikahladım. Bu çocuk da benimdir." der; Zeyd de, —beyyinesiyle— "zi'1-yedin elindeki cariyeyi nikahladığını ve ondan, başka bir çocuğunun olduğunu" iddia ederse; bu durumda o çocuk, onlardan her birine hükmedilir.
Cariye ise, zi'1-yedin yanında bekletilir. Ona hiç birisi cima edemez. Bunlardan her hangi birisinin ölümüyle, cariye azad edilmiş olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Cariye çocukla beraber bir adamın yanında bulunduğunda, bir başka adam onu iddia ederek: "Onu, zi'l-yed bana nikahladı ve o da doğum yaptı." der; zi'l-yed de: "Bu cariyeyi davacı (= müddeî) bana nikahladı; çocuk da bendendir." derse; bu çocuğun nesebi, ikisinden sabit olur. Cariye ise bekletilir; ona ikiside cima edemezler. Onlardan birisi ölünce, bu cariye azad edilmiş olur. Tatarhâniyye'de de böyledir,

Cariye bir adamın yanında bulunan bir cariyenin çocuğu da yanında olur ve bir adam da iddia ederek: "O cariyeyi, efendisinin izni olmaksızın nikahladığını ve ondan da yatağında, efendisinin yanında bulunan çocuğun doğduğunu" söyler; bu husustaki beyyinesini de izhar eder; efendi de —beyyinesiyle— "o çocuğun, kendi oğlu olduğunu ve o cariyeden, kendi yatağında doğduğunu" iddia ederse; bu durumda ben, o çocuğu, cariyenin kocasına hükmeylerim ve nesebini ondan sabit kılarım. Ve, efendisinin ikrarı sebebiyle de, bu çocuğu azad ederim.

Cariyeyi de, ümm-ü veled yerine korum. Ve efendisi ölünce, azad olmuş olur. Havî'de de böyledir.
Bir adamın yanında bulunan cariye doğurur ve bu adam, o çocuğu iddia eder; başka bir adam da: "Bu, senin cariyendir. Onu bana nikah­ladın." der; diğeri de bunu doğrularsa; bu cariye, onun olur. Ve çocuğun nesebi, zi'1-yeden tesbit olunur. Anası da, onun ümm-ü veledi olur. Fakat onun kıymetini, kendi için ikrar olunan şahsa tazmin eder. (= öder.)

Eğer cariyenin aslı bilinirse, çocuk kendi için ikrar olunan şahsın olur ve nesebi ondan sabit olur. Her ikisi de, memlûk olurlar.

Eğer aslı bilinmez ve zi'İ-yed diğerine: "Sen sattın." der; o da gerçekten: "Çocuk, karımın çocuğudur." derse, çocuğun babası kıyme­tini Öder; mehri tazmin eylemez. Keza, çocuğun babası, diğerine: "Sen, bu cariyeyi bana sattın/' der; diğeri de: "Hayır, bilakis sana nikah­ladım." derse; işte bu ve bundan önceki mes'ele aynıdır.

Eğer, aslı böylece bilinirse, bu durumda o, anasını da çocuğunu da —her ikisini de— memlûk olarak alır; başka haslet kalmaz. Mebsût'ta da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir adam, diğer bir adamın yanında bulunan, bir cariyenin kendi­sine ait olduğunu iddia ederek: "Onu nikahladığını ve onun da kendi­sinden bir çocuk doğurduğunu" söyler; efendisi de: "Ben, onu sana bin dirheme sattım. Bu çocuk da sendendir." derse, işte o çocuğun nesebi sabit ve kendisi azad edilmiş ölür.

Cariye de bu şahsın ümm-ü veledi olur.

Bu durumda, cariye bekletilir; onlardan hiç birine hizmet etmez.

Kocasının da ona cima etmesi helal olmaz.        

Efendisinin cima etmesi helal olmaz.

Kocanın, onun bedelinden mehrini vermesi gerekir.
Şayet, çocuk sahibi, "cariyeyi satın aldığını" iddia eder; efendisi de "ona nikahladığını" söylerse, mes'ele yine hali üzeredir. Çocuğun nesebi ondan sabittir. Cariye ise, çocukla birlikte efendisinin memlûke-sidir. Çocuk sahibinin bu cariyeyi cima etmesi helal olmaz. Ancak, bu durumda efendisinin cima etmesi, helal olur. Muhiyt'te de böyledir. [51]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..