7- MÎRÂS-I HAML = ANA KARNINDA BULUNAN ÇOCUĞUN MİRASI
Hami (= ana karnında bulunan çocuk), takdirî hayatla berha-yat sayılır.
Dolayısiyle, ana rahmindeki çocuk, sahabenin icmâı ile vâris olur.
Bir hamlin mirasa hak sahibi olması için iki şart vardır:
1-) Murisinin ölümü sırasında ana karnında mevcut olmalıdır.
2-) Doğumu sırasında berhayat olması gerekir.
Bir hamlin, doğumu sırasında berhayat olduğu, bağırması, ağlaması, aksırması, gülmesi veya bir uzvunu kımıldatması gibi, hayat alâmetlerinden birinin zuhuru ile anlaşılır.
Bir hami, doğumu sırasında hayat alâmeti gösterir ve bundan sonra vefat ederse, duruma bakılır: Eğer vücûdunun az bir kısmı çıkıp, büyük kısmı içeride iken ölmüş bulunursa, tamamen ölü sayılır. Ve vâris olamaz. Çünkü, ekser için, hükm-ü kül vardır.
Fakat, vücûdunun büyük kısmı çıktıktan sonra ölecek olursa, tamamen ber hayat doğmuş sayılır ve vâris olur.
Hamlin vücûdunun kısm-ı ekalli (= az bir kısmı) ile kısm-ı a'-zammın (= büyük bir kısmının) belirlenmesi hususunda şöyle bir kaide vardır:
Eğer çocuğun, evvela doğru olarak başı çıkarsa; göğsüne itibar olunur. Hayatta iken göğsü tamamen çıkmış olunca, o, diri olarak doğmuş sayılır. Bundan daha aza itibar edilmez.
Eğer, ters olarak evvelâ ayakları gelirse; bu durumda göbeğine itibar olunur. Daha hayatta iken göbeği dışarı çıkmış olunca, tamamen diri doğmuş hükmünde olur. Fakat, daha göbeği tamamen çıkmadan ölürse; ölü .sayılır.
Hamlin vâris olabilmesi için ber hayat olması şartı, onun, ana rahminden kendiliğinden ayrılmış olması hâlinde geçerlidir. Ana rahminden, başka bir sebeple ayrılmış olursa, varis olur. Meselâ: Gebe btr kadın, dövülür ve bundan dolayı, ölü olarak bir çocuk düşürür-se, bu ölü çocuk vâris olur. Çünkü, bu kadını döven şahsa, bu hamlinden dolayı gürce denilen bir tazminat lâzım gelmektedir. Bir cinayetten dolayı tazminatın şer'an vucûbu da, o suçun bir hayat sahibine karşı işlenmiş olmasını gerektirir. Bu durumda cenin, zî hayat ( = hayat sahibi) hükmünde olduğu için, vâris olması icâbeder. Ve bu ceninin hissesine de, onun varisleri hak sahibi olurlar Mebsûi Şerhinde de böyledir..
Hami, ölen şahıstan olur ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin en fazla haddi geçmeden önce doğarsa, duruma bakılır: Eğer hamile olan kadın (zevce veya ümm-ü veled), iddetin tamamlandığını, bunun için müsait zaman geçtiği hâlde ikrar etmemişse, bu hami ölen şahsa ve onun yakınlarına vâris olur. Çünkü ölüm sırasında, bu hamlin mevcud olduğuna hükmedilen
Fakat bu kadın, hami müddeti içinde, iddedin suna ermiş olması tasavvur olunabilecek bir zaman geçtikten sonra iddetin tamamlandığını ikrar etmiş ve bundan sonra da doğurmuş olursa; bu hamlin nesebi, ölen o şahıstan sabit olmaz ve bu çocuk, o adama ve onun yakınlarına vâris olamaz.
Baba ölür ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin azami haddi geçtikten sonra karısı veya ümm-ü veledi doğrursa; bu çocuğun nesebi de ölen şahıstan sabit olmaz. Ve bu çocuk o ölüye ve onun yakınlarına vâris olamaz.
Bu hadd-i azam, hanefî mezhebine göre iki senedir.
Hami, ölen şahıstan başka bir şahsa ait olursa, yine duruma bakılır: Eğer vefat tarihinden itibaren altı aydan daha az bir müddet içinde doğarsa, yine vâris olur. Çünkü, hamlin, bu müddette anasının karnında olduğu muhakkaktır.
Fakat, hâmile kadın ile kocası arasında nikâh kâim olduğu zaman, hami, altı aydan daha uzun bir zamanda doğarsa, vâris olamaz. Zira, bu durumda, ölen şahsın ölümü anında, bu hamlin anasının karnında mevcut olduğu katiyetle bilinemez; bu hamlin, ölüm-deri sonra vâki olmuş bulunması da muhtemeldir. Nesebi de, nasıl olsa sabit olacağından, vefat sırasında mevcud sayılması için bir zaruret de yoktur.
Hamile olan kadınla kocası arasında nikâh kâimolmayıp,ölüm veya talâk sebebiyle ayrılık vuku' bulur ve ayrılık vaktinden itibaren iki sene geçmeden hami doğarsa; vâris olur. Çünkü, nesebinin sabit olması için bu zarurîdir. Nesep sabit olunca da, oria tabi olarak mî-rasa hak sahibi olmak da sabit olmuş olur.
Bir kimse, kendisine vâris olacak bir hami bırakarak ölürse, duruma bakılır: Eğer, bu hami ber hayat doğduğu takdirde kendisinin terikesine kamilen, (tamamen) müstahik olacaksa, bu terike, kamilen onun namına tevkif edilir. (= elde tutulur.) Bu terikeden baş-kalarına hiç bir şey verilmez.
Keza, hami gerek erkek, gerekse kadın olduğunu da, onunla birlikte hissesi tebeddül etmeyecek bir vâris bulunursa; bu vârisin hissesi, terikeden derhâl verilir; mütebakisi ise, hami namına tevkif edilir.
Fakat hami, ber hayat doğunca,kendisi ile başkaları da vâris olur ve hisseleri, ölen şahsın erkek veya kız oluşuna göre değişecek olursa, bu hami namına, bir erkek veya bir kız hissesinden, hangisi daha çok olacaksa o hisse hıfzedilir. Ancak, bu vârislerinden, hâkim hamlin birden fazla olması ihtimâlinden dolayı kefil alır.
Meselâ:Bir ölünün vârisi, dayısı ile, (baba bir erkek veya kız kardeşi olacak) bir hami olsa; bu durumda terikenin tamamı, bu hami namına tevkif edilir. Bu terikeden, o anda dayısına bir şey verilmez. , Çünkü bu hami diri olarak doğunca, bu terikenin tamamına hak sahibi olacaktır.
Keza: Ölen şahsın, vâris olarak, bir karısı ile bir de karısının hamli bulunursa; karısına, bu şahsın terikesinin sekizde biri verilir. Baki kalanı da hami namına saklanır. Çünkü bu hami, ister erkek. olsun, ister kız olsun, doğunca, terikenin sekizde yedisine müstahik olacaktır.
Ölen şahsın vârisleri böyle bir hami, karısı ve iki oğlundan ibaret bulunursa; bu şahsın terikesi usulen 24'ten tashih edilir ve bundan 3 senim zevceye; yedişerden 14 sehim de iki oğula verilir. 7 senim de hami namına tevkif edilir. Bu hami, erkek ve canlı olarak doğarsa bu 7 sehimi alır; kız olarak doğarsa; aradaki fark iki oğula reddedilir. Şayet bu hami ölü olarak doğarsa, bu yedi sehim yarı yarıya iki oğulun olur.
Bu Mes'ele, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen ve muhtar olan rivayete göredir.
Müftâbih olan da budur. Çünkü gâlib-i ahvâle göre, bir batında, bir hamiden fazla bulunmaz.
Fakat, İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, hami namına dört erkek nasibi ile dört kız nasibinden hangisi fazla ise, ihtiyaten o kadar tevkif olunur.
İmâra Muhammet! (R.A.)'den gelen bir rivayete göre ise, üç erkek nasibi ile üç kız nasibinden hangisi daha çoksa, o kadar tevkif edilir.
Hamlin doğum zamanı yakın olsun olmasın, yukarıda anlatıldığı şekilde terike taksim olunur.
Ancak, Semerkant ulemâsının fetvalarına göre: Eğer, hamlin doğumu yakınsa, terike hiç taksim edilmez; doğum beklenir. Fakat yakın değilse, diğer vârisleri mutazarrır etmemek için, terike taksim edilir.
Doğumun yakın sayılıp sayılmaması hususunda âdete itibar edilir. Bazı zevata göre "bir aydan az bir müddet, yakın müddet" sayılır. [70]
Dolayısiyle, ana rahmindeki çocuk, sahabenin icmâı ile vâris olur.
Bir hamlin mirasa hak sahibi olması için iki şart vardır:
1-) Murisinin ölümü sırasında ana karnında mevcut olmalıdır.
2-) Doğumu sırasında berhayat olması gerekir.
Bir hamlin, doğumu sırasında berhayat olduğu, bağırması, ağlaması, aksırması, gülmesi veya bir uzvunu kımıldatması gibi, hayat alâmetlerinden birinin zuhuru ile anlaşılır.
Bir hami, doğumu sırasında hayat alâmeti gösterir ve bundan sonra vefat ederse, duruma bakılır: Eğer vücûdunun az bir kısmı çıkıp, büyük kısmı içeride iken ölmüş bulunursa, tamamen ölü sayılır. Ve vâris olamaz. Çünkü, ekser için, hükm-ü kül vardır.
Fakat, vücûdunun büyük kısmı çıktıktan sonra ölecek olursa, tamamen ber hayat doğmuş sayılır ve vâris olur.
Hamlin vücûdunun kısm-ı ekalli (= az bir kısmı) ile kısm-ı a'-zammın (= büyük bir kısmının) belirlenmesi hususunda şöyle bir kaide vardır:
Eğer çocuğun, evvela doğru olarak başı çıkarsa; göğsüne itibar olunur. Hayatta iken göğsü tamamen çıkmış olunca, o, diri olarak doğmuş sayılır. Bundan daha aza itibar edilmez.
Eğer, ters olarak evvelâ ayakları gelirse; bu durumda göbeğine itibar olunur. Daha hayatta iken göbeği dışarı çıkmış olunca, tamamen diri doğmuş hükmünde olur. Fakat, daha göbeği tamamen çıkmadan ölürse; ölü .sayılır.
Hamlin vâris olabilmesi için ber hayat olması şartı, onun, ana rahminden kendiliğinden ayrılmış olması hâlinde geçerlidir. Ana rahminden, başka bir sebeple ayrılmış olursa, varis olur. Meselâ: Gebe btr kadın, dövülür ve bundan dolayı, ölü olarak bir çocuk düşürür-se, bu ölü çocuk vâris olur. Çünkü, bu kadını döven şahsa, bu hamlinden dolayı gürce denilen bir tazminat lâzım gelmektedir. Bir cinayetten dolayı tazminatın şer'an vucûbu da, o suçun bir hayat sahibine karşı işlenmiş olmasını gerektirir. Bu durumda cenin, zî hayat ( = hayat sahibi) hükmünde olduğu için, vâris olması icâbeder. Ve bu ceninin hissesine de, onun varisleri hak sahibi olurlar Mebsûi Şerhinde de böyledir..
Hami, ölen şahıstan olur ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin en fazla haddi geçmeden önce doğarsa, duruma bakılır: Eğer hamile olan kadın (zevce veya ümm-ü veled), iddetin tamamlandığını, bunun için müsait zaman geçtiği hâlde ikrar etmemişse, bu hami ölen şahsa ve onun yakınlarına vâris olur. Çünkü ölüm sırasında, bu hamlin mevcud olduğuna hükmedilen
Fakat bu kadın, hami müddeti içinde, iddedin suna ermiş olması tasavvur olunabilecek bir zaman geçtikten sonra iddetin tamamlandığını ikrar etmiş ve bundan sonra da doğurmuş olursa; bu hamlin nesebi, ölen o şahıstan sabit olmaz ve bu çocuk, o adama ve onun yakınlarına vâris olamaz.
Baba ölür ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin azami haddi geçtikten sonra karısı veya ümm-ü veledi doğrursa; bu çocuğun nesebi de ölen şahıstan sabit olmaz. Ve bu çocuk o ölüye ve onun yakınlarına vâris olamaz.
Bu hadd-i azam, hanefî mezhebine göre iki senedir.
Hami, ölen şahıstan başka bir şahsa ait olursa, yine duruma bakılır: Eğer vefat tarihinden itibaren altı aydan daha az bir müddet içinde doğarsa, yine vâris olur. Çünkü, hamlin, bu müddette anasının karnında olduğu muhakkaktır.
Fakat, hâmile kadın ile kocası arasında nikâh kâim olduğu zaman, hami, altı aydan daha uzun bir zamanda doğarsa, vâris olamaz. Zira, bu durumda, ölen şahsın ölümü anında, bu hamlin anasının karnında mevcut olduğu katiyetle bilinemez; bu hamlin, ölüm-deri sonra vâki olmuş bulunması da muhtemeldir. Nesebi de, nasıl olsa sabit olacağından, vefat sırasında mevcud sayılması için bir zaruret de yoktur.
Hamile olan kadınla kocası arasında nikâh kâimolmayıp,ölüm veya talâk sebebiyle ayrılık vuku' bulur ve ayrılık vaktinden itibaren iki sene geçmeden hami doğarsa; vâris olur. Çünkü, nesebinin sabit olması için bu zarurîdir. Nesep sabit olunca da, oria tabi olarak mî-rasa hak sahibi olmak da sabit olmuş olur.
Bir kimse, kendisine vâris olacak bir hami bırakarak ölürse, duruma bakılır: Eğer, bu hami ber hayat doğduğu takdirde kendisinin terikesine kamilen, (tamamen) müstahik olacaksa, bu terike, kamilen onun namına tevkif edilir. (= elde tutulur.) Bu terikeden baş-kalarına hiç bir şey verilmez.
Keza, hami gerek erkek, gerekse kadın olduğunu da, onunla birlikte hissesi tebeddül etmeyecek bir vâris bulunursa; bu vârisin hissesi, terikeden derhâl verilir; mütebakisi ise, hami namına tevkif edilir.
Fakat hami, ber hayat doğunca,kendisi ile başkaları da vâris olur ve hisseleri, ölen şahsın erkek veya kız oluşuna göre değişecek olursa, bu hami namına, bir erkek veya bir kız hissesinden, hangisi daha çok olacaksa o hisse hıfzedilir. Ancak, bu vârislerinden, hâkim hamlin birden fazla olması ihtimâlinden dolayı kefil alır.
Meselâ:Bir ölünün vârisi, dayısı ile, (baba bir erkek veya kız kardeşi olacak) bir hami olsa; bu durumda terikenin tamamı, bu hami namına tevkif edilir. Bu terikeden, o anda dayısına bir şey verilmez. , Çünkü bu hami diri olarak doğunca, bu terikenin tamamına hak sahibi olacaktır.
Keza: Ölen şahsın, vâris olarak, bir karısı ile bir de karısının hamli bulunursa; karısına, bu şahsın terikesinin sekizde biri verilir. Baki kalanı da hami namına saklanır. Çünkü bu hami, ister erkek. olsun, ister kız olsun, doğunca, terikenin sekizde yedisine müstahik olacaktır.
Ölen şahsın vârisleri böyle bir hami, karısı ve iki oğlundan ibaret bulunursa; bu şahsın terikesi usulen 24'ten tashih edilir ve bundan 3 senim zevceye; yedişerden 14 sehim de iki oğula verilir. 7 senim de hami namına tevkif edilir. Bu hami, erkek ve canlı olarak doğarsa bu 7 sehimi alır; kız olarak doğarsa; aradaki fark iki oğula reddedilir. Şayet bu hami ölü olarak doğarsa, bu yedi sehim yarı yarıya iki oğulun olur.
Bu Mes'ele, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen ve muhtar olan rivayete göredir.
Müftâbih olan da budur. Çünkü gâlib-i ahvâle göre, bir batında, bir hamiden fazla bulunmaz.
Fakat, İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, hami namına dört erkek nasibi ile dört kız nasibinden hangisi fazla ise, ihtiyaten o kadar tevkif olunur.
İmâra Muhammet! (R.A.)'den gelen bir rivayete göre ise, üç erkek nasibi ile üç kız nasibinden hangisi daha çoksa, o kadar tevkif edilir.
Hamlin doğum zamanı yakın olsun olmasın, yukarıda anlatıldığı şekilde terike taksim olunur.
Ancak, Semerkant ulemâsının fetvalarına göre: Eğer, hamlin doğumu yakınsa, terike hiç taksim edilmez; doğum beklenir. Fakat yakın değilse, diğer vârisleri mutazarrır etmemek için, terike taksim edilir.
Doğumun yakın sayılıp sayılmaması hususunda âdete itibar edilir. Bazı zevata göre "bir aydan az bir müddet, yakın müddet" sayılır. [70]
Konular
- Hacb Ne Demektir?
- Hacbin Çeşitleri:
- Hacb-i Mırman:
- Hacb-i Noksan:
- Hâcib
- 5- MÎRAS HAKKINDA MÂNİ OLAN SEBEPLER
- 1-) Kölelik (= Rık H/Ali)
- 2-) Katl
- 3-) İhıilâf-I Dîn (= Din Ayrılığı)
- 4-) İhtilâfı Dar (= Ülke Ayrılığı)
- 5-) İrtidad (= İslâm'dan Çıkmak):
- 6-) Mülâane (= Karşılıklı Lânetleşmek)
- 7-) Cehâlet-i Vâris (= Vârisin Meçhul Olması)
- 6- EHL-Î KÜFRÜN MİRASI
- Mürtedin Mirası
- 7- MÎRÂS-I HAML = ANA KARNINDA BULUNAN ÇOCUĞUN MİRASI
- 8- MEFKÛD'UN, ESİRİN, SUDA BOĞULAN VE ATEŞTE YANAN KİMSENİN MİRASI
- Esirin Mirası:
- Birlikte Ölenlerin Mirası:
- 9- HÜNSÂNIN MİRASI
- 10- ZEYİ'I ERHAM
- Zevi'l-Erhâmın Sınıfları
- Zevi'l-Erhâmın İkinci Sınıfının Tevarüsü
- Zevi'l-Erhâmın Üçüncü Sınıfının Tevarüsü
- Zevil-Erhâmın Dördüncü Sınıfı
- 11- FERÂİZ HESABI
- 12- TEBÂYÜN, TEMÂSÜL, TEDAHÜL VE TEVÂFUK ADEDLER ARASINDAKİ NİSBET
- (= SAYILARIN BİRBİRİ İLE ORANI )
- 1-) Tebâyün:
- 2-) Temsül