Kabir, Defin Ve Ölünün Kabirden Başka Bir Yere Nakledilmesi

Ölüyü defnetmek, farz-ı kifayedir. Sirâcüİ - Vehhâc'da da böyledir.

Sünnet olan mezar şekli, lahiddir. Serahsî'nin Muhayt'inde de böyledir.

Lahdin şefcli : Mezar kazılıp bittikten sonra, mezarın kıble cihetini biraz daha kazıp, ölüyü oraya koymaktır. Muhıyt'te de böy­ledir.

Lahid, sanki tavanı olan bir ev gibi yapılır. Babrü'r-Râık-

ta da böyledir.

Yeıyumuşak olduğu zaman, şak yolu ile mezar yapmakta da bir beis yoktur. Fetâvâyî Kâdîhan'da da böyledir.

Şıkkın şekli şudur : Kabrin ortası, bir nehir gibi kazılır. îki tarafı kerpiç veya benzeri bir şeyle Örülür. Cenaze oraya konularak, üzeri tavan gibi kapatılır. Mirâcü'd - Dirâye'de de böyledir.

Kabrin derinliğinin, erkeğin göğsüne kadar veya yaran boy ka­dar olması münasiptir. Aslında, kabir ne kadar derin olursa, o kadar efdal olur. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Hasan bin Ziyâd, İmâm Ebû Hanîîe (R.A.) 'nin şöyle buyur­duğunu nakletmiştir : «Kabrin uzunluğu, —gömülecek— adamın uzunluğu kadardır; genişliği ise, yarım boydur.» Muzmarât'ta da böyledir.

Şeyhü'İ - İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fazl: «Yerin yu­muşak olmasından dolayı, bizim beldemizde tabut edinmek caizdir... Demirden tabut yapılmasında da bir beis yoktur. Ancak, demir tabut içine toprak döşemek, cenazeye yalan yerleri çamurlamak ve lahid yerini tutsun diye ölünün sağma ve soluna birer kerpiç koymak uy­gun olur. Cenazeye dokunması halinde, lahde kiremit koymak mek­ruhtur.» demiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.

Cenazeyi, fâsıklann yerine defnetmek mekruhtur. Fethü'I - Ka-dîr'de de böyledir

Cenazeyi mezara indiren kimselerin, kuvvetli, güvenilir ve iyi kimseler olması müstehaptir. Tatarhânİyye'de de böyledir.

Bir kadının cenazesini, rahm sahibi olan bir akrabasının indir­mesi, diğer akrabaların indirmesinden daha evladır. Uygun oîan bu­dur. Ceyheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Keza, mahrem olmayan akrabanin (rahm sahibi), kadını kabre indirmesi de, yabancıların indirmesinden daha evlâdır. An­cak, akrabasından kimse yoksa, kadını yabancıların kabre indirme­sinde de bir beis yoktur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Cenazeyi indirmek için, hiç bir kadın kabre inmez. Serahsî-'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Cenaze, mezarın kenarına indirilir ve mezarın kıblfe tarafına konur. Buradan da alınarak Lehda konur. Mezara inip, yerine koymak üzere cenazeyi alan kimselerin yönleri kıbleye doğru olur. Fethü'I - Kadîr'de de böyledir.
Cenazeyi lahda koyan kimseler, bu esnada : «Bismillah ve alâ milleti Resûliîlah». (= Allah'ın adı ile ve Allah Resûlü'nün mille­ti üzere —koyuyoruz.—0»derler. Mutunda da böyledir.

Cenaze, sağ yanı üzerine, kıbleye karşı konur. Kefenin bağ­lı yerleri çözülür. Mezar, kerpiç ve kamışla tesfiye edilir; mezara kiremit konulmaz.

fCadm defnedilirken, kabri kapatılır. Erkeğin kabri kapatılmaz; toprak dökülür. Toprağı elfe dökmekte bir beis yoktur. Kabir, bütün imkanlar kullanılarak, toprak atihr ve örtülür. Cevheretii'n - NeyyS-re'de de böyledir.
Kabre, bu kabir kazılırken çıkmış olan topraktan daha faz­la toj5rak atmak mekruhtur. Aynî'de de böyledir.

Cenaze defnolunurken hazır bulunan kimsenin, bu ölünün kabrine, avucunun dolusu ile, üç avuç toprak  atması müstehaptır. Toprak atan kimsenin, ölünün baş ucunda durması ve birinci defa toprak atarken : «Minhâ halaknâküm (^ Sizi topraktan yarattık)»; ' ikinci defa toprak atarken : «Ve fihâ nü'ıydükum  (= sizi toprağa

döndürürüz) » ve üçüncü defa toprak atarken de : «ve minhâ nüh-ricüküm .târeten uhrâ (= Sizi topraktan ikinci defa çıkarırız.) » la­fızlarını okumak da müstehap olur.

Cenazeyi geceleyin defnetmekte bir beis yoktur. Fakat im­kan nisbetinde, cenaze gündüz defnedîlmelidir. Sirâcül Vehhâc'da da böyledir.

Kabir, yerden bir karış kadar, yukarı kaldırılır. DÖrtkÖşe yapılmaz. Çamurla sıvanmaz. Kireçle badana edilmez. Kabrin üzeri­ne su dökmekte bir beis yoktur. Kabrin üzerine ev yapmak mekruh­tur.

Kabrin üzerine oturmak, uyumak, üzerinde cim'a etmek, üze­rine abdest bozmak, bevletmek, mezar üzerine yazı ile işaret etmek ve benzeri şeyler yapmak mekruhtur. Tebyîn'de de böyledir.
0 Kabiiüer yıkıldığı zaman, onları çamurla sıvamak veya yap­makta da bîr beis yoktur. Tatarhâniyye'de de böyledir. Esahh olan budur. Fetva da buna göredir. Cevâhirü'İ - Ahlâtî'de de böyledir.

Bir kimsenin, sağlığında kendisi için kabir kazdırmasında bir beis yoktur. Bununla sevap kazanır. Tatarhânİyye'de de böyledir.

Bir kimsenin kendisi için kazmış olduğu mezara, bir baş­kasını gömmek isteseler, eğer mezar genişse, bu kimseyi defn etmek mekruh olur. Fakat, mezar dar isef defnetmek caiz olur. Ancak, ön­ceki adama, mezarı kazma masrafım borçlanırlar ve Öderler. Muz-marât'ta da böyledir.

îçinde iyi kimselerin bulunduğu, kabristana defnedilmek en efdal olandır.

Ölü defnedildikten sonra, kabrin başında, bir deve kesilip eti dağıtılacak kadar bir müddet oturup Kur'an okumak ve ölü için dua etmek müstehap olur. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.Ve göre, kabrin yanında Kurban okumak mekruh değildir. Âlimlerimiz bu görüşü alıp, kabul etmiş­lerdir.

Okunan Kur'an ölüye fayda verir. Muhtar olan kavil budur. Muz-marât'ta da böyledir.

Kabrin üzerine mescit veya başka bir bina yapmak mekruh­tur. Sfcrâcül - Vehhâc'da da böyledir.

Kabrin yanında sünnete uygun olmayan bir şey yapmak; va-siyyet edilmemiş bir iş yapmak mekruhtur.

Ancak, kabir ziyareti ve kabrin yanında ayakta durup dua et­mek caizdir; mekruh değildir. Bahru'r - RMkta da böyledir.

Zaruret olmadıkça, bir kabre, iki veya üç cenaze koymak mekruhtur.

Zaruret halinde ise, ihtiyaçtan dolayı kabrin kıble tarafına er­kek, onun gerisine erkek çocuk, onun gerisine hunsâ ve onun gerisi­ne de kadın konur; araları da toprakla aynlır. Serâhsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir.

Eğer iki erkek bir kabre konacaksa —zaruretten dolayı—, bunlardan efdal olan hangisi ise, o, lahdin ön tarafına konur, Mu-hiyt'te de böyledir.

Keza, iki kadın bir kabre defnolunacağı zaman da, bunlar­dan efdal olan, kabrin ön tarafına konur. Tatarhaniyye'de de böy­ledir.

Bir cenaze tamamen çürümüş, toprak olmuş ise, o kabre başka birini defnetmek, Jcabrin üzerine bir şey ekmek ve bina yap­mak caiz olur. Tebytu'de de böyledir.

Ölen veya öldürülen kimseleri, Öldükleri yerin kabristanına defnetmek müstehaptır. Ancak, defin'den Önce, cenazeyi bir veya iki mil mesafede bîr yere nakletmekte bir beis yoktur. Hulâsa'da da böyledir.

Keza, bir kimse başka bir memlekette Ölürse, onu öldüğü yerde defnetmek müstehaptır. Başka bir şehre nakletmekte de bir beis yoktur. Ancak, defnedüdikten sonra, bir cenazeyi çıkarmak mü­nasip olmaz. Fakat, defnedilmiş olduğu yer zorla veya şuf'a yolu ile alınmış olursa, bu cenaze kabirden çıkarılır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

 Bir cenaze, başka bir kimsenin yerine ve yerin sahibinin iz­ni olmadan defnedilmiş olursa; bu durumda mal sahibi muhayyer­dir : isterse emreder ve cenazeyi çıkarttırır; dilerse o kabri düzleyip üzerinde ziraat yapar. Tecnîş'de de böyledir.

Cenaze kıble tarafına konmamış olsa; sol tarafı ürerine ve­ya başı ayağının konacağı tarafa konmuş bulunsa, eğer üzerine top­rak atılıp mezar kapatılmışsa, geri açılmaz. Şayet ölü lahde kon­muş, kerpiçler örülmüş ve fakat kabir Örtülmemişse, kerpiçler kaldırılır ve ölü sünnet olan şekilde konulıar. Tebyîn'de de böyle­dir.

Eğer kabre bir şey düşer de, bundan kabir örtüldükten son­ra haberdar olunursa; kabir açılıp, düşen şey çıkartılır. Fetâvâyi Kâ-dîhân'da da böyledir.

«Kabre düşen şey, bir dirhem miktarında bile olsa, —kabir acılır. —» demişlerdir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Kabristanın otunu koparmak, odununu kesmek mekruhtur. Fakat bunlar kurumuş olursa, kesmekte, koparmakta bir beis yok­tur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bize göre, kabristanda ayakkabı ile yürümek mekruh değil­dir. Sirâcü'l - Vehhâc'da  da böyledir. [30]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..