logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Nikâhın Şartları:


1- Nikahlanan kimselerin; âkil, baliğ ve nikâh akdi hususunda -hür olmaları şarttır.

Akıl, nikâh akdi hususunda gerçekten şarttır. Mecnunun ve aklı ermeyen çocuğun nikâh akdetmesi sahih olmaz. Diğer iki şart ise, nikâhın infaz edümesinfn şartıdır. Akıllı çocuğun nikâhı, velîsinin izni ile aktedilir. Bedii'de de böyledir.
2- Şeriatın nikahlanmasın! helâl kıldığı bir kadının bulunması da, nikâhın şartlanndandır. Nihâye'de de böyledir.
3- Nikâhı akdedenlerden her birinin sözünü, diğerinin İşitme­si şarttır. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.

Nikâh, her ikisinin de anlamadığı bir sözle akdedilmiş olsa, yine­de kıyılmış olur; muhtar olan kavil budur. Muhtârü'l - Fetâvâ'da da böyledir.
4- Nikâh akdedilirken, şahitlerin bulunmaları da şarttır. Âlim­lerimizin tamamı, şehâdeti nikâhın caiz olmasının şartlarından say­mışlardır. Bedâİ'de de böyledir.

Nikâhta şahit olan kimselerde, şahitliklerinin sahih ojması için, şu dört şartın bulunması gerekir:
1- Hür oimak,
2- Akıllı olmak,
3- Bulûğa ermiş olmak,
4- Müslüman olmak.

Kölelerin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bunların müdebber, mükâtep olmaları erasmda da bir fark yoktur.

Delilerin ve çocukların şahitlikleri ile de nikâh kıyılmış olmaz.

Müslümanın nikâhına, kâfirin  şahitliği de  yeterli değildir. Bah-rti'r - Râık'ta da böyledir.

Koca müslüman, kadın ise zîmmî olsa, bunların nikâhı, iki zımmînin şahitliği ile kıyıîabilir. Bunların, dinlerinin birbirine uyup uymaması da müsavidir. (Yani kadın yahudî, şahitler ise hıristiyan ve­ya kadın hıristiyan, şahitler ise yahudî olabilir.) Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Birbirleri ile nikahlanan kâfirlerin nikâhında, şahitlerin müs­lüman olmaları da şart değildir. Kâfir olan erkek ve kadının nikâhları, iki kâfir şahitle kıyılır. Bunların da aynı milletten (= dinden) olmala­rı şart değildir. Bedâi'de de böyledir.

İki fasık şahitle ve iki kör şahitle kıyılmış olan nikâh sahih olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Keza, —nikâh hususunda— kendilerine hadd-i kafz tatbik olan kimselerin şahitlikleri de sahih olur. Bahrü'r - Râik'ta da böyle­dir.

Keza, hadd-i zinaya çarptırılmış olanların da, —bu hususta­ki — şahitlikleri sahih olur. Hulâsa'da da böyledir.

Nikâhı kıyılan kimseler hakkında, şahitlikleri asla kabul edilme­yecek olan kimselerin şahitlikleri ile kıyılan nikâh da sahih olur. Me­selâ : Bir kadının, kendi öz oğlunun şahitliği ile kıyılan nikâhının, sa­hih olması gibi...

Keza, bir kadının, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhianmasi da sahihtir. Bir erkeğin de, kendinden olmayan iki oğulluğunun şahitliği ile nikâhlanması sahihtir. Bedâi'de de böyledir.

Bu hususta asıl olan şudur: Velîsi olarak nikâh kıydırması sahih olan kimsenin, şahit olarak hazır bulunması  ile kıyılan nikâh sahih olur. Aksi takdirde sahih olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Nikâh konusundaki şahitlikte de, nisap şarttır. Tek bir kim­senin şahitliği ile nikâh kıyılmaz. Bedâi'de de böyledir.

Şahitlerin tamamının erkek olması şart değildir. Bir erkek ile iki kadının şahitlikleri ile kıyılan nikâh sahih olur. Hidâye'de de böy­ledir.

Ancak, —erkek şahit olmadan— iki 'kadının şahitliği ile kı­yılan nikâh sahih olmaz.

Keza, yanlarında bir erkek bulunmayan iki hünsânın, şehâdetiyle de nikâh kıyılmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
5- Nikâhın sshih olması için, şahitlerin, her iki tarafın söyle­diklerini de duymaları şarttır. Fethü'l - Kadîr'de de böyledir.

Akit esnasında, iki tarafın da sözlerini işitmeyen kimselerin, meselâ: Bu esnada uyumakta olan iki kimsenin hazır bulunması ile kıyılan nikâh, mün'akıd olmaz. (= kıyılmış sayılmaz.) Fetâvâyi Kâdî­hân'da da böyledir.

Sağır olduğu için duyamıyan kimselerin, şahitliği ile kıyılan nikâh, sahih olmaz. Bu konudaki kavillerin en doğrusu 'budur. Kadî-hân'ın Câmîu's - Sağîri'nde de böyledir.

Dîiî tutulmuş olan veya lahras bulunan kimseler, eğer işiti­yorlarsa; bunların şahitlikleri ile, nikâh kıyıiabilir. Hulâsa'da da böy­ledir.

Şahitler, iki taraftan birinin sözünü işitseler de, diğerinînki-ni işitmeseler veya şahitlerden biri, taraflardan birini, diğeri de di­ğerini işitmiş olsalar, bu nikâh caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.

Nikâh akdi esnasında 'hazır bulunan iki şahitten biri sağır ol­muş olsa; kulağı duyan şahit, akidle ilgili sözleri sağıra duyurmak için bağirsa veya bir başka şahıs, o sağırın kulağına söylemiş olsa, — akid sözlerini, her iki şah-it birlikte işitmiş olmadıklarından— bu ni­kâh caiz olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Nszm-ı Zendûyestî'de : «İki şahitten birisi kadının, diğeri de erkeğin sözünü işitmiş olsa; sonrada bu akid yenilense ve bu ye-nileniş esnasında, önceki akid sırasında kadının sözünü işitmiş olan şahit, erkeğin; erkeğin sözünü işitmiş olan şahit de, kadının sözünü işitmiş olsa; eğer bu akidler, ayrı ayrı iki mecliste yapılmışsa, bil -ittifak bu nikâh caiz olmaz. Eğer, bu İki akid, bir meclisde yapılmışsa, âlimlerin bir kısmına göre, bu nikâh yine caiz olmaz.» denilmiştir. Ebü Sehi gibi bazı âlimler de : «Bu nikâh caiz olur. demişlerse de Zendû-yestî: «Biz, Ebû Sehl'in bu kavlini, alıp kabul etmeyiz.» demiştir. 2e-hıyre'de de böyledir.

Şahitler, akit yapanlardan İkisinin de sözünü îşitseîer ve fa­kat manâsını anlamasalar; «bu nikâh sahih olur.» denilmişse de; za­hir olan kavii, bunun hiiâfınadır ve bu nikâh sahih olmaz.

İmâm Muhammed (R.Â.): «Akdedilen    nikâha    iki Türk ve iki Hindii şahit olsalar: eğer bunların her ikisi de duydukları sözleri an­lama imkânına sahip olurlarsa akdedilen bu nikâh sahih olur; aksi tak-. dirde sahih olmaz.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.

Şahitlerin, yapılan sözleşmeyi anlamaları şart mıdır? Bu hu­susta fetvalarda: «İtibar, işitmeyedir; anlamaya değildir. Hatta, dil bilmeyen iki kişinin şahitlikleri ile evlenmek de caizdir.» denilmişse

de; en açık olan kavil —önce de söylendiği gibi— şahitlerin, akidde-ki sözleri, anlamaları da şarttır. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Sahih olan budur. Cevheretü'n - Neyyİre'de de böyledir.

Nikâh-kıyıldığını bilen, sarhoş kimselerin şahitliği ile nikâh akdedilse de, bu sarhoşlar ayılınca, kıyılan nikâhı hatırlamasalar; bu durumda bile, kıyılan nikâh, caiz oiur. Hizânetü'l • Müftîn'de de böyle­dir.

Ebû'I - Leys'in Fetâvâsı'nda :    «Bir kimse, hazır bulunan ce­mâate hitaben : «Şahit olun! Ben şu evdeki kadını aldım.» dese; ev­deki kadın da : «Kabul ettim.» dese ve bu sözü duyan cemâat kadını görmese; eğer evde bsşka bir kadın yoksa, bu, nikâh olarak caiz olur; fakat, o kadınla  birlikte evde başka bir kadın daha  varsa, bu nikâh caiz olmaz.» denilmiştir.

Kızını bir adama nikâh edecek olan şahıs bir evde, şahitler de başka bir evde bulunsa; kızın babası, onları görmediği halde şa­hitler, onun ne söylediğini duysalar; bu evden şahitlerin bulunduğu eve açılmış bir pencere bulunur ve şahitlerden birisi, kızın babasını görürse, bu nikâh caiz ve o şahısların şahitlikleri makbul olur. Ancak, hiç biri kızın babasını görmüyorsa, şahitlikleri makbul olmaz ve bu nikâh da caiz olmaz. Zehiyre'de de böyledir.

Bir şahıs, bir kadının nikâhı için, bir cemâati o kadının baba­sına gönderse; kadının babası da : «Verdim.» dese, bunun üzerine, o cemâatten birisi : «Ben de, o şahss adına kabul ettim.» dese; bu ni­kâh sahih olmaz, denilmiştir. «Sahih olur.» diyenler de vardır ve bu görüş sahihtir. Fetvâ'da bunun üzerinedir. Serahsî'nin Muhıyt'İnde ve .Tecnîs'de de böyledir.

Bir kimse, «Allah ve O'nun Resulünün şehâdetiyle» bir kadını nikahlamış olsa, bu nikâh sahih olmaz. Tecnîs'de ve Mezîd'-de de böyledir.

Bir kadın, nikâhlanması için birine vekâletini, verse; bu ve­kil de şahitlerin huzurunda : «Ben filân kadını nikahladım.» dese ve şahitler bu kadını tanımasalar; vekil, o kadının ve babasının adını söylemedikçe, bu nikâh caiz olmaz. Çün^O ~ !'~:i n, — ak'.â yapılır­ken— hazır değildir. Hazırda olmayan ise, ismi Ne tanınır. Serahsî'-nîn Muhıyt'inde de böyledir.

E! - Kâdî'l - İmâm Rüknü'I - İslâm AH es-Sağdı,  İbtîdâ'ında :

«Kadının dedesinin isminin söylenmesi şart değildir.» demiştir. An­cak, bu zat da, ömrünün sonuna doğru, bu kavlinden dönmüş ve de­desinin isminin söylenmesini de şart koşmuştur: Sahih olan da budur. Fetva da bunun üzeredir. Muzmarât'ta da böyledir.

Nikâhı kıyılacak icadın, yüzü örtülü olarak, nikâhın kıyılacağı meclisde hazır bulunsa da, şahitler onu tanımasalar, bu şekilde kıyı­lan nikâh caiz olur ve bu görüş sahihtir. Fakat, İhtiyat istenirse, kadın yüzünü açar ve şahitler onu görürler veya kadın kendi adı ile babası­nın ve dedesinin adın! söyler.

Şayet, kadın nikâhın akdedileceği meclisde hazır bulunmaz ve fakat şahitler onu tanımakta olurlarsa, kocası olacak şahıs —sade­ce— kadının adını söyler: onun söylediği kadın, eğer şahitlerin ta­nıdığı kadın ise: bu nikâh caiz olur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böy­ledir.

Bîr kimse, bir başka kimseye, küçük bir kızı, kendisine ni­kahlamasını emretse, o şahıs da, bir başka şahısla gidip kızın baba­sının nezdinde, kızı o adama nikâhlasa; bu nikâh sahih olur. Aksi tak­dirde sahih olmaz. Kenz'de de böyledir.

Âlimler: «Bir kimse, bulûğa ermiş, bakire kızını, 'kızının is­teği i!e bir şahidin huzurunda evlendirirse; bu nikâh sahih olur. Eğer kız, orada hazır bulunmazsa, nikâh sahih olmaz.» demişlerdir. Serah­sî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse, başka 'bir kimseye, kölesini evlendirmek üzere, vekil etse, 'bu vekil de, o kölenin ihazır 'bulunduğu bir mecliste, bir erkek şahit veya iki kadın huzurunda, o köle ile, 'bir kadını evlendir­se; bu nikâh caiz olmaz. Tebyîn'd-e de böyledir.

Bir kimse, kölesine nikâhianmast hususunda izin verse o köle de, efendisinin ve bir başka şahidin 'huzurunda evlense, bi­zim âlimlerimize göre, bu nikâh caizdir. Sahih olan da ibudur. Tecnîs'-de de böyledir,

Bir efendi, büîûga ermiş olan bir kölesini, o kölenin de hazır bulunduğu bir meclisde ve bir şahidin huzurunda evlendirse, bu ni-kgh sahih olur. Fakat, bu ko!e, o meclisde hazır bulunmazsa, bu nikâh caiz olmaz. Cariyede, bu minval üzeredir. Mürğînânî de : «Caiz olmaz.» demiştir. Tebyîn'de de böyledir.

Bu cinsten olan mes'eleler,    Mecmû'u'n - Nevâziî'de zikre­dilmiştir.

Bir kadın, kendisini bir başka erkekle evlendirmek üzere bir şahsı vekil etse, o şahıs da, kendisini vekil etmiş olan bu kadının hazır bulunduğu bir meclisde, iki  kadının da şehadetiyle, bu kadını evlendirse, İmâm N&cmü'd-din' «Bu nikâh caiz olur.» demiştir. Ze-hıyre'de de böyledir.

Nikâh kıyılırken, şahitlerin hazır bulunma vakti, îcap ve ka­bul vaktidir. Şahitlerin hazır 'bulunma vakti evlenmeye izin verilen vakit değildir. Dolayısı ile, icazete bağlı olarak, şahitsiz olarak ak-tedilen nikâh caiz olmaz. Bedâî'de de böyledir.
6- İcâp ve kabulün bir meclisde olması da nikâhın şartlarındarıdır.

Şayet, meclis değişirse, nikâh akdedilmiş olmaz. Şöyle ki: Bir meclisde, iki taraf da hazır bulunur; bunlardan biri îcap (= evlenme­yi talep) eyler, diğeri ise, kabul etmeden o meclisten kalkar veya meclisin değişmesini gerektiren bir işle meşgul'olursa, bu durumda nikâh aktedilmiş olmaz.

Keza, meclisde, taraflardan biri hazır bulunmazsa, yapılan bu akîd (yani kıyılan bu nikâh) sahih olmaz. Şöyleki: Bir kadın, iki şehid hu­zurunda : «Ben kendimi filan adama nikâh eyledim.» dese; eğer o adam orada hazır değilse, bu haber kendisine ulaşınca : «İşte ben de kabul ettim.» dese bile, bu nikâh caiz olmaz.

Veya, bir şahıs, iki şahit huzurunda : «Ben filân kadınla evlen­dim.» demiş olsa ve fakat «evlendim» dediği kadın, o mecliste ha­zır olmasa ve bu haber o kadına ulaşınca : «Ben de, kendimi o şahsa tezvîc ettim.» demiş olsa, yine bu nikâh caiz olmaz. Bu kabul, yine, aynı iki, şahidin huzurunda olsa bile durum böyledir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R-A.)'in ve imâm Muhammed (R.A.)'în kavlidir.

Bir şahıs, bir kadına bir elçi veya —evlenme talebi ile— bir mektup gönderse; o kadın da, iki şahit huzurunda kabul eylese, bu durum da mânâ bakımından meclis bir olduğu için, nikâh caiz oiur.

Eğer şahitler gelen elçinin sözünü veya mektubu işitmezlerse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, bu nikâh caiz olmaz; İmâm Ebû Vûsuf (R.A.)'a göre ise, caiz olur. Bedâi'de de böy­ledir.

Mektup gelip okunduğu zaman, kadın o mecliste nefsinî o adama nikâh -eylemese de, başka bir mecliste, şahitler huzurunda, nefsini o adama tecviz eylese; şahitler de, kadının sözünü ve mek­tubun mahiyetini işitseler, yine bu nikâh caiz olur. Hulâsa'do da böy­ledir.

Bir kadın : «Gerçekten filan şahıs bana mektup yazmış; beni nikahlamak istiyor. Şahit olunuz; muhakkak ki ben, nefsimi Ona tezvic eyledim.- demiş olsa; bu nikâh caiz olur. Çünkü şahitler, bu akdin icabını kadından duydular; nikâhı talep eden şahsın sözünü de kadın, şahitlere, böylece duyurmuş oldu. Zehıyre'de de böyledir.

îcâb ve kabû! —sadece— yazılmış olursa, bu yazılarla, ni­kâh akdedilmiş olmaz. Fethü'l - Kadîr'de de böyledir.

Elçi olmak hususunda; hür, köle, küçük, büyük, âdil ve fasık müsavidir. Çünkü elçilik, sadece gönderen kimsenin sözünü tebliğ etmekten ibarettir. Hulâsa'da da böyledir.

Yürürken veya hayvan üzerinde giderken yapılan nikâh akdi caiz olmaz. Ancak, gemide gidilirken yapılan nikâh akdi câîz olur, Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Kabul için acele etmek, bize göre şart değildir. El-Aynî Şer-hü'I - Hidâye'de de böyledir.
7- Kabulün, İcaba muhalif olmaması da nikâhın şartlarındandir. Şöyfeki :

Bir kimse, diğer bir kimseye : «Bin dirhem üzerine kızımı sana tezvîc ettim.» dediği zaman, ikinci şahıs : «Nikâhı kabul ettim; fakat mehri kabul etmiyorum.» dese, bu nikâh batıl olur, (= geçerli ol­maz.) Fakat, ikinci şahıs, nikâhı kabul etse ve mehir hususunda ise sussa; nikâh, aralarında geçmiş bulunan konuşma üzere kıyılmış olur. Fetâvâyi Ebi'I - Leys'de de böyledir.

Mecmûu'n - Nevâzil'de : «Bir kn!e, bir kadını, efendisinin iz­ni olmadan, kendisinin  kıymeti karşılığında nikâhlasa;  efendisi de: «Nikahlatmasına izin verdim, rakabesî (= hürriyeti) karşılığı ücret yoktur.- dese; bu nikâh caiz oiur. Kadına mihir olarak, mislinin et azmınvdeğeri veya köle satılmış olursa, satıştan elde edilen miktar mehir olarak verilir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kadın, kendisini, bin dirhem mehirle, bîr şahsa tezvic et­se; o şahıs da bu kadını, iki bin veya beş bin dirhem mehirle kabul etse, !bu  nikâh sahih   olur. Ve  mehir olarak,  edamın  kabul ettiği en yüksek miktar ödenir. Fetva da bunun üzerinedir. Nehru'I -Fâık'ta da böyledir.
8- Nikâhı, kadının vücûdunun tamamına veya tamamı .aniams-na gelecek bir şeye izafe etmek de şarttır. Baş ve boyun gibi... El ve ayak bunun hilâfınadır.

Nikâh sırta veya karna izafe edilmiş olursa, Halvanî: «Bizim âlimlerimiz, bu nikâh sahih olur demişlerdir.» demiştir. Bahrü'r - Râık'­ta da böyledir,

Nikâh, kadının yansına Izâfe edilmiş olursa, bu durumda iki rivayet vardır. Sahih olan rivayet ise, o nikâhın sahih olmadığıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir,

Tefârıyk'ta  «Bir kimse, bir kadının  yarısını tezvîc  etsa âlimlerin bazıları bu nikâh caiz olur demişlerdir.» şeklinde bir kavil vardır, Muhtâru'l  Fetâvâ'da da böyledir.
9- Kocanın ve kadının beüi olmaları ve   bilinmeleri de nikâhsn şartlarındandır.

Bir kimse, bîr adamın, iki kızından —her hangi —birini tezvic eylemiş olsa, bu nikâh sahih olmaz. Ancak, bu kızlardan birisi evli ise, bu durumda evli olmayan kıza yönelinir, Nehru'I - Fâık'ta da böyledir.

Küçükken kendisine bir isim verilen ve büyüyünce de bu is­mi değiştirilen bir kız, eğer ikinci ismi söylenerek tezvic edilir ve kız, bu isimle tanınıyorsa nikâh sahih olur. En doğrusu, kızın isimlerinin her ikisini de zikretmektir. Zahirlyye'de de böyledir.

Bir kimsenin Fatma isimli bir kızı olsa da, babası 'bir şahsa : «Ayşe isimli kızımı sana nikahladım;» dese de kızın şahsını işaret etmese;  Fetâvâ el-Fadlî'de:  «Bu nikâh kjyilmiş sayılmaz.» denilmistir, Ancajc, bu şahıs : «Kızımı sana nikahladım.» dese ve başka bir şey söylemese, eğer bu adamın bir kızı varsa, bu nikâh caiz olur. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimsenin, büyüğünün adı Ayşe, küçüğünün adı Fatma olan iki kızı bulunsa; bu adam büyük kızını nikâhlamayı isterken, kü­çük kızının adını söylemiş olsa, nikâh küçük kızın üzerine kıyılmış olur. Şayet, bu adam  «Büyük kızım Fatma'yı nikahladım.» demiş olsa, hiç biri nikahlanmış olmaz. Zrhîriyye'de de böyledir.

Küçük bir kızın babası: «Ben filan kızımı, filanın oğluna nî-kâhladim.» dese; o adam da: «Oğlum adına kabul ettim.» dese, fa­kat oğlunun adını söylemese; eğer bu adamın iki oğlu varsa, bu ni­kâh caiz olmaz. Ancak, bu adamın bir oğlu varsa, bu nikâh sahih olur.

Şayet kızın babası, oğlanın adını söyleyerek: «Kızımı, filan oğ­luna verdim.» der ve oğlanın babası da : «Onun adına kabul eyledim.* derse, nikâh sahih olur.

İki küçük hünsâ bulunsa; bunlardan birisinin babası, diğeri­nin babasına, şahitlerin huzurunda : «Şu kızımı, şu oğluna verdim.» dese, diğeri de :«Kabuİ ettim.» dese; sonra da, kız zannedilenin oğ­lan, oğlan zannedilenin de kız olduğu açıklık kazansa, bu nikâh caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
O Küçük çocukları olan iki babadan biri, diğerine : «Kızımı ver­dim.» dese ve başka 'bir şey söylemese, oğlanın babası da : «Ka­bul ettim.» dese, bu nikâh babaya âit olur. Muhtar olan budur. Muh-târü'l - Fetâvâ'da da böyledir. Sahih olan budur. Zahîriyye'de de böy­ledir. [4]