Orucu Bozup Sadece Kazayı İcabettlren Şeyler :

Oruç tutan bîr kimse, unutarak yer, içer veya $mâ' ederse, orucu bozulmaz. Bu hususta, orucun farz veya nafile olması arasında bir fark yoktur. Hidâye'de de böyledir.

Bir şey yemekte olan kimseye: «Sen oruçlusun» dense ve fakat o şahıs oruçlu bulunduğunu hatırlamasa, sahih olan kavle göre onun orucu bozulmuş olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Unutarak orucunu yemekte olan bir şahsı gören bir kimse, şayet onun akşama kadar oruç tutacak kudrette olduğunu anlarsa, muhtar olan kavle göre o kimseye oruçlu olduğunu hatırlatmaması mekruh olur. Ancak, unutarak orucunu yemekte olan kimse zayıf veya yaşlı bir kimse İse, ona haber vermeme ruhsatı vardır. Zahîriyye'de de böyledir.

Orucu zorla yedirilmiş olan kimseye, ve hatâen orucunu boz­muş olan kimseye, sadece kaza lâzım gelir; keffâret lâzım gelmez. Fstâvâyî Kâdîhân'da da böyledir,

Bir kimse, oruçlu olduğunu bile bile, kasdı olmadan hata ile yer veya içerse, —sadece— kaza gerekir. Nehrü'l - Fâık'ta da böy­ledir.

Unutarak oruç yiyen böyle değildir. Nihâye'de de böyledir.

Unutarak yiyen, içen veya cima' eden kimsenin orucu bo­zulmaz. Bu hususta farz ile nafile arasında bir fark yoktur. Hidâye'ds ds böyledir.

Mazmaza ve ıstinşak yapmakta iken karnına su giren bîr kimse, eğer bu durumda oruçlu olduğunu hatırlarsa, orucu bozulur ve onu kaza etmesi gerokir. Fakat, bu sırada oruçlu olduğunu hatır­lamazsa, o kimsenin orucu bozulmaz-. Hulâsa'da da böyledir. İtimad bu kavil üzerinedir.
Bir kimse, oruçlu olan bir şahsın1 ağzına bir şey atsa ve o şey de, oruçlu kimsenin kanuna gitse, orucu bozulur. Bu durumda o şahıs hatâ eden kimse gibidir.

Keza, yıkanırken boğazına su kaçan Kimse de böyledir. Yani bu durumda onun  da  orucu  bozulur. Strâcü'I - Vehhâc'da da böyledir

Uyuyan bir kimse su içse. orucu bozulur. O kimse_ unutan kimse gibi değildir. Çünkü uyuyan veya aklı giden kimsenin kestiği hayvanın eti yenmez. Unutanın kestiği ise yenir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse tas, toprak gibi kendisinden gıda alınmayan ve tedavi de kullanılmayan bir şeyi yutmuş olsa orucu bozulur, fakat kef-fâret lâzım gelmez, Tebyîn'de de böyledir

Oruç tutan bir kimse, çakıl, çekirdek, taş, kuru çamur, pamuk, kuru ot veya kâğıt yutmuş olsa, yine bü kimseye kaza lâzım gelir, kef-fâret lâzım gelmez. Hulâsa'da da böyledir,

Yetişmemiş ham ayva, pişmemiş ham ayva ve yaş ceviz yutmak da keffâreti gerektirmez. Nehrü'l - Fâık'ta da böyledir.

Kuru ve kabuklu ceviz, kabuklu  kuru badem yutmak keffâ-retî gerektirmez.

Keza, kabuklu yumurta veya kabuklu nar yutmuş oian kimseye de keffâret gerekmez. Hulâsa'da da böyledir.

Yaş fıstık da ceviz gibidir. Fıstık eğer kuru ise ve içinde ta-nesi olduğu halde çiğnenirse, keffâret icâbeder.. Çiğnenmeden yutulur­ca keffâret gerekmez. Fıstığın kabuğunun yarılmış olması halinde de, âlimlerin ekserîsine göre yine keffâret gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.

Oruçlu bir kimse, kuru karpuz kabuğu yemiş olsa, keffâret gerekmez. Fakat, karpuz kabuğu yaş olursa keffâret îcâbeder. Zahîriy-yefda de böyledir

Kuru pirinç, mercimek ve dan yemek de keffâreti îcabet-tirmez. Zâhidi'de de böyledir.

Baş yıkamakta kullanılan (ve kil denilen) çamuru yiyen oruç­lu bir kimsenin orucu bozulur. Eğer bu kimse, çamuru yemeyi âdet haline getirmişse bu kimse için hem kaza ve hem de keffâret îcâ­beder. Zâhîriyye'de de böyledir.

Oruçlu olan bir kimse, —geceden— dişleri arasında kal­mış bulunan az bir şeyi yemiş olsa. orucu bozulmaz. Fakat, bu şey çok olursa orucu bozulur.

Bu hususta, nohut kadar veya ondan fazla bulunan şey çok; bun­dan aşağı olan ise azdır.

Bir kimse, dişlerinin arasında bulunan az.bir şeyi, ağzından çı­karıp eline aldıktan sonra, tekrar ağzına alıp yese orucu bozulur. Uy­gun olan kavil budur. Râfî'de de böyledir.

Bu kimseye keffâretin gerekip gerekmiyeceği hususunda ise pek çok kavil vardır. Fakîh ise bu hususta : «Esahh olan, bu kimseye keffâretin îcâbetmiyeceğidir.» demiştir. Hulâsa'da da böyledir.

Dişleri arasında kalmış bulunan susam tanesini yutmuş olan kimsenin orucu bozulmaz. Çünkü bu azdır. Eğer bu şeyi, dışardan alıp yutarsa, o kimsenin orucu bozulur. "Bu durumda, keffâret lâzım gelir.» diyenler de vardır. Ancak, muhtar olan, çiğnemeden yuttuğu takdirde keffâretin gerekmemesidir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Esahh olan da budur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Oruç tutan kimse, bunu —sadece— çiğnerse orucu bozul­maz. Fakat, bunun tadını damağında hissederse,    bu durumda yine orucu bozulur. Güzel olan budur. Az olan her şeyi çiğnemek halinde asıl olan — kaide — budur. Fethü'l - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse, kapçıklı olan bir buğday tanesini çiğnemiş olsa, orucu bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Başkasının çiğnemiş olduğu bir lokmayı yutmak, zâhir-İ ri­vayetle keffâret  İcabettirmez. Vecîzü'l - Kerderî'de de böyledir,

Bir kimse, sahur yemeğinden ağzında kalmış olan lokmayı, fecir tulü' ettikten sonra yutsa veya ekmek kırıntılarını yemek için voplasa da, —oruçlu olduğunu— unutarak onları çiğnemeye haşiasa we sonra durumu hatırlasa; oruçlu olduğunu bildiği halde bunları yut­sa, bazı âlimler: «Eğer onu ağzından çıkarmadan yutmuş ise, kendi­line keffâret lâzım gelir. Ancak, bu lokmayı önce ağzından çıkarmış jlur. sonra da tekrar ağzına alıp yutarsa,.o; kimseye keffâret lâzım gelmez» demişlerdir. Sahih olan da budur, 'f etâvâyi  Kâdihân'da da

öyledir,

Bir başkasının lükrüğünü yutmuş olan kimseye —keffâret değil— kaza lâzım gelir. Ancak, dostunun tükrüğünü yutan kimseye ı keffâret lâzım gelir, Muhiyt'te de böyledir,

Bir kimse, kendi tükrüğünü eline çıkarır ve oradan da ahp yutarsa —keffâret değil— kaza lâzım gelir. Vecîzü'l - Kerderî' de böyledir,

Konuşmak için dudaklarım —kendi— tükrüğö Üs ıslatan kimse, sonra da o tükrüğü yutsa, —zarurete binâen™ bu orucunu bozmaz. Zâhidî'de de böyledir

Bir kimse, arkası kesilmeden ağzından çenesine akan salya­sını, geri ağzına çekip yutsa, o kimsenin orucu bozulmaz. Çünkü he­nüz salya çıkışını tamamlamamıştır. Ancak, salyanın arkası kesildik­ten sonra, ağza tekrar alınıp yutulsa, bu orucu bozar. Zahîriyye'de böyledir.

Huccet'de : «Hastalıklı Dİr adamın ağzından su çıksa, sonra tekrar girse ve boğazına gitse, o kimsenin orucu bozulmaz. Tatat-hâniyye'de de böyledir.

Mazmazadan arta kalan ıslaklığı, tükrüğö Us   birlikte yutan

kimsenin orucu bozulmaz.

Başından burnuna sümük inmiş oian kimse, onu kasden boğazına çekse, bu tükrük menzilinde olduğu için, o kimsenin orucu bozulmaz. Serahsî'nin MuhıytMnde de böyledir.

Zahir-i rivayete göre, kan yutmuş olan kimseye de sâdece kaza lâzım gelir. Çünkü bu, insan tabiatının nefret ettiği bîr şeydir. Zahîrîyye'de de böyledir

Dişlerin arasından çıkan kan, boğaza girdiği zaman bakılır: Eğer bu kan îükrûkten az olursa, oruca bir zarar vermez; fakat kan tükrükten fazla ise oruç bozulur. Eğer kanla tükrük eşit miktarda olursa, yine orucun bozulmuş olduğuna hükmetmek güzeldir.

İpek işlerinde çalışmakta olan oruçlu bir kimsenin ağzına ipek gitmiş olsa ve bu ipeğin yeşil, kırmızı veya sarı renkteki boyası o şahsın tükrüğüne karışsa ve tükrük sanlaşsa, yeşilleşse veya kırmi-zılaşsa, sonra da o kimse, oruçlu olduğunu bile bile bu boyalı tükrü­ğünü yutmuş olsa, orucu bozulur. Hulâsa'da da böyledir.

Hindistan eriği emen bir kimsenin tükrüğü boğazına gitse, eriğin  kendisi  gitmedikçe o kimsenin orucu bozulmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Oruçlu bir kimse, şeker sorsa ve tadı boğazına gitse, bu kim­seye hem kaza, hem de keffâret lâzım gelir. Serahsî'nin Muhiyt'İnde de böyledir.

Sinek gibi yenilmesi maksud    olmayan ve kaçınılması da mümkün bulunmayan bir şey .oruçlu bir kimsenin ağzına girip boğazı­na kaçmış olsa, bu kimsenin orucu bozulmuş    olmaz.    Kîrmânî'nin fzâh'ında da böyledir.

Sineği kendi isteği ile alıp yiyen kimseye de —sadece— kaza lâzım gelir. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

O Bir kimse esnerken başını yukarı kaldırsa ve bu esnada oluk­tan akmakta olan sudan bir damla, o kimsenin boğazına gitse, orucu bozulur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

O Oruçlu bîr kimsenin boğazına yağmur veya kar tanesi girer­se, orucu  bozulur. Sahih  olan  budur. Zahîriyye'de de böyledir.

Oruç tutan bir kimsenin boğazına, bir değirmenin tozu veya bir ilacın tadı veya çırpılan ve benz-eri bir işleme tâbi tutulan bir şeyin tozu veya duman veya toz, rüzgâr veya hayvan sürüleri sebebi ile çıkan toz veyahud da bunlara benzer şeylerin kaçması ile orucu bozulmaz. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Oruç tutan kimsenin ağzına, bir iki damla kadar az bir mik­tardaki göz yaşı girmiş olsa, o kimsenin orucu bozulmaz. Fakat göz yaşı çok olur, oruçlu kimse onun tuzluluğunu hisseder ve onu yu­tarsa orucu bozulur.

Keza, oruç tutan kimsenin yüzünün terido bu şekilde olursa, oru­cunu bozar. Huiâsa'da da böyledir.

Vücûda, mesanelerinden giren yağlar orucu bozmaz. IWec-ma' Şerhi'nde de böyledir.

Suda yıkanan bir kimse; suyun serinliğini karnında hisset­miş oîsa, orucu bozulmaz. Nehrü'l - Fâık'ta da böyledir.

Göze damlatılan bir İlacın tadım, boğazında hisseden kim­senin orucu, bize göre bozulmaz.

Keza, tükürüğünde sürmenin eserini ve rengini gören kîmsenîn orucu da, âlimlerin ekserisine göre bozulmaz. Zehıyre'de de böyledir. Esahh üian. da budur- Tebyîn'de de böyledir.

Bîr kimse, ağız dolusu kussa veya kusturuisa veyahud da ağız dolusundan az kussa ve kusmuk kendiliğinden ağızdan geri dö­nüp karna gitse veya bu kimse tarafından geri çevrilse veyahud da dışarı çıkmış olsa, esahh olan kavle göre bu kimsenin orucu bozulur. Ancak, kusmuğu geri döndermek ve kasden kusmak hallerinde —oru­cun bozulması için— kusmuğun ağız dolusu olması şarttır. Nehrü'l-Fâık'ta da böyledir.
Bu hükümler, kusuntunun yemek, su veya acı su olması ha­lindedir. Eğer kusmuk balgam olursa, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.AJ ve İmâm Muhammed [R.AJ'e göre, bu orucu bozmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise, buna muhaliftir. Oma göre, ağız dolusu olursa, bu da orucu bozar. Bu kavil daha güzeldir. Fethü'l - Kadîr'de de böyledir. İğne vurunarî, burnuna veya kulağına yağ (= ilâç) damlatan kimsenin orucu bozulur; ancak bu kimseye keffâret gerekmez. Hîdâ-yede de böyledir.

Bîr kimsenin kulağına, kendi isteğinin dışında yağ girmiş ol­sa, o kimsenin de orucu bozulur. Serâhsî'nin. Muhıyt'inde de böyle­dir

Kulağına su damlatılmış olan kimsenin orucu bozulmaz. Hi-dâye'de böyledir   Sahih olan da budur. Serahsî'nin  Muhıyt'inde de böyledir.

Hılîline (— zekerinin deliğine) yağ davlatılan kimsenin orucu, İmâm Ebü Hanîfe (R.A.) va İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bozulmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Damlatılan şeyin yağ veya su olması müsavidir İhtilâf, dam­latılan şeyin, mesaneye ulaşıp ulaşmaması hususundadır. Damlatılan şey, eğer mesaneye ulaşmaz ve zekerin kamışında kalır ise, bu bil -icmâ' orucu bozmaz. Tebyîn'de de böyledir,

Aktâr'da:  «Kadınların  ön  taraflarına   konulan  şeylerin  onların  oruçlarını bozduğunda ihtilâf yoktur.» denilmiştir.    Sahih olan budur. Zahîriyye'de de böyledir.
Gâife[22] ilâçları hakkında, âlimlerin ekseriyetine göre, ko­nulan 'bu ilâcın karna veya dimağa ulaşıp ulaşmamasına itibar edilir. Bu ilâcın yaş veya kuru olmasına itibar edilmez. Meselâ : Bir kim­se, böyle bir yaraya konmuş bulunan kuru bir ilâcın karna vasıl oldu­ğunu bilirse, o kimsenin orucu bozulur. Veya, yaş bir ilâcın vâsıl ol­madığını bilirse, bu durumda da orucu bozulmaz. 'Inâye'de de böy­ledir.

Bir kimse, bu ilâçlardan hangisinin vâsıl olduğunu bilmezse, bu . durumda ilâç yaş olursa, İmâm Ebû Hanîfe ER.AJ'ye göre âdeten vü-sûi vâki olmuş sayılır ye d kimsenin orucu bozulur. İmâmeyn'e göre ise, o kimsenin, ilâcın karnına veya dimağına yasıl olduğuna dair — kesin — bir bilgisi olmadıkça, şüphe ile orucu bozulmuş olmaz. Eğer, câifeye konan deva-i = ilâç) kuru ise, vâsıl olduğu bilinmedikçe, bil -ittifak orucu bozmaz. Fethü'l - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse süngülense veya ona ok isabet etse ve bunlar bir müddet içirde kalsa, o kimsenin orucu bozulur. Ancak, süngünün ve­ya okun bir ucu dışarıda kalırsa, oruç bozulmaz. Tebyîn'de de böyledir.

Bir kimse, kemiğin üzerine yapışmış olan eti ağzına alsa sonra cis Bynı zamanda geri çıkarsa, o kimsenin, orucu bozulmaz; fa­kat çıkarmazsa, orucu bozulur. BedâTde de böyledir.

Bir kimse, bir ucu elinde bulunan ağaç parçasını yutsa ve sonra da geri çıkarsa, orucu bozulmaz. Ancak, bu ağaç parçasının tamamını yutarsa, orucu bozulur. Hulâsamda da böyledir.

O Parmağın, dübürüne sokan bir erkeğin veya parmağını fercl-ne sokan bir kadının orucu bozulmaz. Ancak, bu durumda, parmak ıs-iak veya yağlı olursa, o takdirde oruç bozulur. Çünkü, bu du­rumda suyun veya yağın vüsûlü söz konusudur. Zahîriyye'de de böy­ledir.

Bu hükümlerin hepsi, bir kimsenin oruçlu olduğunu hatırında bulundurduğu zamandadır. Ve bunlar güze! tenbihlerdir ve hafızada saklanıp, dikkâtle riâyet edilmesi gerekir.

Çünkü, bir kimse oruçlu olduğunu hatırladığı müddetçe, —yu­karıda zikredilen durumların her birinde— orucu bozulur; ancak, oruçlu olduğunu unutarak bunları yapmış olursa, orucu 'bozulmaz. Zâhidî'de de böyledir.

Oruçlu bir kimsenin oturağı çıkmış olsa. onu tekrar yerine korken. İçeriye su gidip orucu bozulmasın diye, parmağına bir bez sararak, onu yerine koyması münâsip oiur. Bundan dolayıdır ki, bazı âlimler: «Oruçlu kimse, taharetlenirken, suyun içeriye girmemesi için, nefes almamalıdır.» demişlerdir. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Oruçlu bir kimse, taharetlenirken fazla su kullanır ve su îçe-riye girerse, orucu bozulur. Bahrû’r- Râık'ta da böyledir,

O Ramazan'da, gündüz aktindo zorla ve ölüm tehdidi ile mü-câmatta bulunan kimseye, — keffâret doğîl — kaza lâzım gelir. Fö-tâvâyi Kâdshân'da da böyledir. Fetva da bunun üzerinedir.

Kocası tarafından —bu iş için —zorlanmış olan kadının durumu da böyledir. Yani, bu şekildeki zorlama karşısında, o kadına da keffret gerekmez. Hulâsa'da da böyledir.

Bir erkek, fecrin tulûundan önce. zekerini kadının fercine soksa ve sabah oldu korkusu ile geri çıkrsa. sabah olduktan sonra da menisi dışarı çikmrş olsa, o kimsenin orucunu kraa etmesi gerekme?

Unutarak cimâya başlayan bir kimse, oruçlu olduğunu hatirlasa ve derhüi zekerinier. çekse veya fecrin doğmasından önce zekerini îdhâl -etmiş olan şahıs. —vaktin geçmesinden korkarak— derakep geri çekse, sahih o'tan rivayete göre, bu kimselerin orucu bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bu durrmdakt bir kimse, eğer —2eker1ni hemen çekmez ve— az da olsa beklerse, o şahsa hem kaza, hem de keffâret lâzım gelir. Bedâi'de de böyledir.

Ramazanda karısının yüzüne veya fer-cine şehvetle, bir veya birkaç defa bakan kims öden inzal vâki o!sas orucu bozul­maz. Fethü'I - Kadîr'de d-e böyledir.

Keza, düşünmekte meni gelmiş oba. yine oruç bozulmaz. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir

Bir kimse, oruçlu iken karışım Öper ve inzal vâki olursa orucu bozulur; fakat keffârşt icâbetmez. Muhiyt'te de böyledir.

Keza, cariyesini, genç kimseyi veya hanımım Öpen bir kim­se,  kendisinde, bu sebeptep   doiayı bir  yaşlık görürse veyahut da yaşlık görmemesine rağmen bundan tad almış, zevk duymuş olursa; İmâm Ebû Yûsuf bu kimsenin  orucu bozulur; İmâm Muhsmmed (R.A.)'e göre ise. bu kimsenin —bu durumlarda— orucu bozulmaz. Zahidi de de böyledir.

Hayvanı öpmesi sebebi ile kendisinden inzal vâki olan kim­senin orucu bozulmaz. Muhıytvtts de böyledir

Mübâşere (— etleri  ~~çıplak  olarak— birbirine dokundur mak), el sıkışmak ve kucaklaimak da öpmek gibidir. Bahrü'r - Rûık'ta da böyledir.                             

Kadına dokunmaktan vay a onun kilor (gibi rhahrem bir eşyasını) görmekten dolayı menisi cûdunun sıcaklığını hissetmiş orucu bozulmaz. Mi'râcü'd - Dir

gelmiş olan kimse, şayet kadsnın vij-oiursa orucu bozulur;    aksi takdirde âıye'de de böyledir.

Bir kadın, kocasının manisi gelinceye kadar onu tutmuş ol­sa, bu durumda kocanın orucu bozulmaz. Ancak kadın, kocasını, onun teklifi 'ile tutmuş olursa, bu dlummda kocanın orucunun bozulup bo­zulmayacağı hususunda, âlimler arasında ihtilaf vâki olmuştur: «... Bozulur.» diyenler de vard'ır; *--. bozulmaz.» diyenler de vardır. Muhiyt'te de böyledir.             

Bir kimsede, 'bir hayvanın fercinc dokunmaktan dolayı inzâ! vaki olsa, o kimsenin orucu bozulmaz. Sirâcü'i - Vehhâc'da da böy­ledir,                                         

O Bir kimse, bir hayvana veya bir ölüye veyahut da bir kadı­nın Ön ve arkasının haricine mücâmaatta bulunmuş olsa ve kendisin­den inzal vuku' bulmasa, oruç bozulmaz; şayet İnzal vâki olursa-, oru­cu bozulur fakat keffâret icâbeimez: kaza ermesi lâzım gelir. Fetâ-vâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Menisi gelene kadar, zekerin? ilâç tatbik etmiş olan kim­senin, o orucu kaza etmesi gerkir. Muhter olan budur ve âlimlerin âmmesi böyle söylemiştir. Bahrü'r - Râik'tr.

Bir kimse, karısının elj ile, zc bepl-e de inzal vaki olsa, o kimsenin or da da böyledir.

Uyuyan veya geçici olarak c:. şeye —ifâkat halinde— oruca nfyyet

bulunulsa, imamlarımızdan  yetine gör lan kimsenin orucu bozulur. Huiâsa'da
Birbirleri ile cima' eden iki da böyledir. terine ilaç sürdürse ve bu se-ıcu bozulur. Sirâcü'I - Vehhâc'-net getirmiş bulunan bir kim-ettikten sonra, cima' olunmuş i de, bu durumda cim'â olunu-da böyledir. kadından da înzâl    vâki olmuş olsa, ikisinin de orucu bozulur. İnzâlfolmazsa. oruçları da bozulmaz. İnzal vâki olması hallerinde de kefaret lâzım gelmez. Fethü'l - Ka-dîr'de de böyledir. [23]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..