7- VELAYET, NESEP, DOĞUM VE MİRASLAR HAKKINDAKİ ŞAHİTLİKTEN DÖNMEK

Bir adam, diğerine karşı iddiada bulunarak, "gerçekten ben, senin oğlunum." der; o adam da bunu inkar eder; oğul da beyyine-ibraz eder ve hakim de, öyiece hükmederek, nesebini isbât eder; sonra da oğuiun şahitleri şehadetlerinden dönerlerse; baba için, bir tazminatta bulun­mazlar. İster, bu dönüş babanın sağlığında olsun; isterse, ölümünden sonra olsun müsavidir.

Keza, diğer vereseler için de —yani üzerine şahitlik yaptıkları oğlanın varisleri için de— bir tazminatta bulunmazlar.

Keza, bir adam, bir adamın efendiliğini iddia eder ve: "Gerçekten sen, beni azad ey!edin." der; azad eyleyen de onu inkar eder ve iddiacı davasına beyyine ibraz ettikten sonra da, şahitler şehadetlerinden vaz geçerlerse; bu şahitler, bir tazminatta bulunmazlar. İster, azad edenin sağlığında olsun; isterse, ölümünden sonra olsun müsavidir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, şahitler şehadette bulunarak: "Gerçekten, bu oğlu katildir; ondan başka da varisi yoktur." derler; katil de, katli kabul eder ve kasden olduğunu ikrar eder; hakim de kısasla hükmedip oğlu öldür­dükten sonra da, şahitler şehadetlerinden dönerlerse; kısas hakkında, onlara tazminat yoktur.  Belirli  vereseler,  o  katledilenin varislerine tazmin   ederler. Ve onlara,   ta'zir   cezası   uygulanır.  Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Azad eden adamın Ölümünden sonra, şahitler bir kölenin ıtkına şehadette bulunurlar sonra da bu şehadetlerinden dönerlerse; azad olunanın, belirli vereselerine tazminatta bulunurlar.

Şahitler, hakimin nikah hakmdaki hükmünden sonra, kocası ölmüş bir kadının, nikahına şahitlik yapsalar sonra da, bu şehadetle­rinden dönseler veya dönüşsleri, koca hayatta iken olsa; onlara tazminat gerekmez.

Kocanın ölümünden sonra, nikahına şahitlik yaparlar; sonra da o şehadetten dönerlerse; kadının mirasından hissesini, diğer varislere tazmin ederler. Muhıyt'te de böyledir.

Bir müsiüman için,  "Bunun babası, kafirdi." diye şahitlik yaparlar ve "Müslüman olarak da öldü." derler; ölen adamın kafir olan bir oğlu daha bulunur; hakim, malın tamamını müsiüman oğluna hük­mettikten   sonra   da   şahitler, şehadetlerinden dönerlerse; mirasın tamamını-kafir olan oğluna tazmin ederler. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kafir, müsiüman olur; sonra da ölür; onun iki de müsiüman oğlu bulunur ve onlardan her biri, -'babasının ölümünden önce müs­iüman olduğunu" iddia ederek iki de şahit dinletirler; hakim de, onları müştereken varis kıldıktan sonra, onlardan birisinin şahitleri şehadetle­rinden  geri dönerse;  malın tamamını,  yani şehadetten  döndükleri oğlanın hissesine düşenin tamamını diğer oğlana tazmin ederler.

Keza, bir adam ölür, onun da tanınmış bir kardeşi bulunur ve ölen şahıs onun tarafından öldürülmüş olur; bir adam da öldürenin, onun oğlu olduğunu iddia eder ve böylece iki şahit de şahitlik yapar; hakim de mirası ona verir; sonra da, şahitler şehadetlerinden dönerlerse; şahitler o malın tamamını, kardeşine tazmin ederler.

Bir adamın yanında bulunan bir sabinin hür mü yoksa köle mi olduğu bilinmez; sonra da iki şahit, şehadette bulunarak: "O adamın, o çocuğa oğlum dediğini ikrar" ederler; hakim böylece çocuğun nesebini tesbit ettikten sonra da, o adam ölür ve hakim onun mirasını, o çocuğa hükmeder; daha sonra da, şahitler şehadetlerinden dönerlerse; bir taz­minatta bulunmazlar. Havî'de de böyledir.

Esir olan bir sabi ile bir sabiyye büyürler ve azat edilirler; veya onlardan birisi, diğeri Üe evlenir; sonra da, müsiüman bir harbî gelerek "onların, kendi çocukları olduğunu" isbat eder; hakim de hükmünü vererek;   onların  aralarını  ayırır;   sonra  da şahitler  şehadetlerinden dönerlerse; bunların dönüşleri kabul edilmez.

Ancak kocanın, karısına ciması men edilir.

Şayet, onların yalancı şahit oldukları bilinse bile, yine bu şahitler, —bize göre— bir tazminatta bulunmazlar.

Bir kız çocuğu, bir adamın yanında bulunur ve onun, o adamın cariyesi olduğu sanılır; iki şahit de: "Biz, ona, o adamın kızım diye ikrarına şahidiz." derler; hakim de, "onun kızı olarak" hükmederse; efendisinin ona ciması yasaklanır.

Şayet şahitlerin yalancı şahit oldukları anlaşılır ve şahadetlerinden de dönerlerse; onun kıymetini efendisine tazmin ederler.

Şayet o kız, ölür ve miras bırakırsa; efendisinin onun mirasından yemesine ruhsat vardır.

Şayet, baba ölürse; kızın da onun mirasından yemesine ruhsat vardır.

Ölen bir şahsın, iki köle ile bir de cariyesi ve bir hayli de malı kaldığında;   iki   şahit   şehadette   bulunarak:   "Filan   adam,   ölenin kardeşidir." derler ve "başka da varisinin olmadığını" söylerler; hakim de o iki köle ile bir de cariyeyi ve malları o kardeşe hükmettikten sonra da iki şahit,  "o kölelerden, —bizzat— birisinin, ölen adamın oğlu olduğuna" şahitlik yaparlar; hakim de şehadetlerini kabul edip mirası ona verse ve kardeşi mahrum kalsa; sonra da iki şahit daha gelerek, "diğer kölenin de ölen adamın oğlu olduğuna" şahitlik yapsalar, hakim onu da kabul edip, önceki ile birlikte mirasa ortak etse ve malı ara­larında eşit şekilde taksim eyleşe; bundan sonra da iki şahit, "ölenin, o cariyyi azad eylediğini" söyleseler ve "bunu sağlığında yaptı ve onu kendisine nikahladı." deseler; hakim de onun nikahına ve mehrine hü­küm verse," ve ona terekenin sekizde birini hükmetse; ve onlardan herbi-risi de diğerini inkar etse; sonra da, iki şahit, "öncekinin, oğlu olduğu sehadetinden "rücu eylese; gerçekten onlar, o önceki oğlunun kıymetini ikinci oğluna tazmin ederler.

Miras, kadın ile diğer oğlan arasında, sekize bölünür; bir hisse kadına, yedi hisse de oğlana verilir. Önceki şahitler, öncekine verilen mirasın tamamını, kadına ve diğer oğluna tazmin etmezler.

Keza, ikinci oğlun şahitleri şehadetlerinden dönerlerse, yukardaki mes'elenin aynısı olur.

Eğer  kadının,   şahitleri,  şehadetlerinden  dönerlerse,  o  şahitler, kadının kıymetini ve mehrini, iki oğul arasında müşteken tazmin ederler.

Bu, bazısının bazısını yalanladığı vakit böyledir. Ve, kendisini, —diğerinin haricinde— varis zannettiği zaman böyledir.

Fakat, bir kısmı, diğer kısmını doğruladığı zaman ve kendilerinin varis olduklarını zannetikleri vakit, şehadetten dönen şahitlerin bir şey tazmin etmeleri gerekmez. Bunların, herbirinin varisliğinin isbat edildiğinde, cevap yine böyledir. Hepsinin de oğulların nesebini dava eyledikleri zaman şahitler, ister ayrı ayrı vakitlerde şehadette bulun­sunlar; isterse, bir vakitte şahitlik yapsınlar, müsavidir. Şöyleki: Önce, bir fırka iddia eyledi; sonra da diğeri iddia eyledi, sonra da şehadetten döndü. Bu fırkalar arasında oğullardan biri ile'kadına tazminat yap­makta bir fark yoktur.

Ancak, fark kardeş hakkında şahitlik yapan şahitleredir. Bu şahitler, iki fırka olurlarsa; şehadetten dönene, kardeş için bir tazminat ödenmez. Her ne kadar, kardeşin varis olduğunun ikrarına şahit olmuş olsa bile bu böyledir.

Ancak kardeşin varis olduğunu iddia eden fırkanın kardeşe taz­minat ödemesi gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet bir adamın elinde küçük bir köle ve küçük bir cariye bulu­nur; iki şahid de: "Gerçekten o oğlanın o adamın oğlu olduğuna" şahitlik yaparlar; diğer iki şahit de: "O kızı, azad eylediğini, sonrada bin dirhem mehirle nikahının altına aldığını," söylerler; o adam da, bunu iknar eder ve malın tamamı, o adama hükmedilir; sonra da adam o çocuktan başka, çocuğu olduğu halde ölürse; hakim, o kadın için mehir hükmeder ve malıda aralarında mirasa göre taksim eder.

Sonra da, oğlun şahitleri şehadetlerinden dönerlerse;  kıymetini tazmin ederler.

Ancak, onun nasibinden, cariyenin şahitleri de mirasının kıymetini tazmin ederler; başka bir tazminat yapmazlar.

Ancak, mehri, mehr-i misilden fazla ise, onu tazmin ederler. Fakat onun mirasını oğlana verirler. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın iki cariyesi olur; her birinden de çocuk bulunur ve o adamın mülkünde doğum yaparlar; iki şahit, o çocuklardan birisi için iddiada bulunur; o da inkar eder; başka iki şahit de diğerini iddia eder; —önceki gibi—, hakim de, onların adamın oğullan olduğuna hükmeder ve analarını da umm-ü veled kabul eder; sonra da şahitler şehadetten dönerlerse; eğer, hem şehadet, hem de dönüş, adamın hal-i hayatında olursa; her şahit, o çocuğun kıymetini tazmin eder ve ümm-ü veledin de noksan olan kıymetini tanzim eder.

Bunlar borçlanırlar, sonra da, baba ölür; o iki çocuktan başka da varisleri kalmaz; oğullardan her birisi de diğerini inkar ederse; her bir fırkanın şahitleri, diğer oğlana ümm-ü veledin kıymetinin yarısını tazmin ederler. Serahsî'nin Mnhıytı'nde de böyledir.

Onun için, şahitlik yaptıkları çocukların kıymetini tazmin eyle­mezler. Muhıyt'te de böyledir.

Şahitlerden her birisi malın tamamına varis olana müracaat ederek,   bu   şahıs   hayatta   iken   tazminatlarını   alırlar.   Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Kendisinin üzerine şehadette bulundukları için diğer oğlana, bir müracatta bulunamazlar.

Eğer bunlardan her birisi, diğerini inkar değil de, tasdik ederlerse; artık şahitler, iki oğula da bir şey ödeme yapmazlar. Şahitler taifesinden her biri kendisi için şahitlik yaptıkları çocuktan, ölen babalarına yaptık­ları tazminat bedelini alırlar. Ve cariyenin de noksan kıymetini de baba­larının mirasından alırlar. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer şahitler, babaları hayatta iken şehadette bulunur da öldükten sonra dönerlerse; bu durumda her bir şahid üzerlerine şahitlik yapmış oduklan çocukların nısıf kıymetini, diğerine tazmin eder ve mirasdan bir şey ödemezler. Ümm-ü veled olmayanın nısıf kıymetini de ümmü veled olana öderler. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Şahitlerden hiç bir fırka, diğer oğlana karşı, kendi lehine şahitlik yaptığı oğlana, bir şey ödemez.

Bu, oğullar bir birini inkar eyledikleri zaman böyledir. Oğullar birbirini tasdik ederse (= doğrularlarsa) şahitler için taz­minat yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer bu şahitler, adamın ölümünden sonra şahitlik yapar ve: "Bu adam, onun ana-baba bir kardeşidir.' derlerse; her fırka üzerine şahitlik yapmadığı çocuğun kıymetini, diğerine tazmin eder. Ve kardeş için, bir tazminatta bulunmazlar. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Bu şahitlerden hiç bir fırka, kendisi için şahitlik yapmış olduğu oğula da, miras hususunda müracaatta bulunamaz.

Eğer iki şahit, o fırkalardan birisinden olur; ve efendi hakkında şöyle söyledi: "Bunlar benim oğullanmdır; bunların ikisi de cariyele-rimdir.*' dedi derler; ve oğullar da, cariyeler de aynı iddiada bulunurlar; hakim de, hükmünü verir; sonra da şahitler, şehadetten dönerler ve bu dönüşü , efendinin sağlığında yaparlarsa; lehine şahitlik yaptıkları oğlanlarla cariyelerin kıymetlerini tazmin ederler. Adam. bu kıymetleri alır; zayi eder; sonra da ölürse; o iki oğulların kıymetinden bir şey tazmin eylemez. Ve şahitler, tazminat için efendiye müracaat ederler. Ölenin kardeşine tazminat yapmazlar.

Eğer dönüş, adamın öldümünden sonra olursa; şahitler oğullarına da kardeşine de borçlu olmaz.

Eğer hem şehadet, hem de dönüş, adam öldükten sonra olursa; şahitler oğullara değilde kardeşine borçlu olurlar. Oğulların mirasından, oğulların kıymetlerini ve cariyelerin kıymetlerini borçlanırlar.

Eğer şahitler iki fırka olurlar; şehadet vaktinde de çocuklar küçük olursa; buluğa erişme vakitleri beklenir. Buluğa erişince de, birbirlerini tasdik edib; şahitleri de doğrularlarsa; böyle olur.

Eğer şehadet vaktinde büyük iseler ve şahitlerin şehadet ettiği şeyi de iddia ederlerse; —isterse birbirlerini doğrulasmlar; isterse, yalanlasınlar— bu durumda; şahitler oğlan için şahitlik yapmışlar; başka bir fırka da kız için şahitlik yapmışlarsa; —isterse bunlar inkar etsinler,— eşit haklara sahiptirler.

İmâm Muhammed (R.A.), Siyer-i Kebiri'nde bunu yazmamıştır.

Şahitler iki fırka olurlar; onlardan bir fırka, iki oğlu tasdik eder; diğer şahitler de, yalanlarlarsa; şehadetleri kabul edilir mi?
Kadî'1-tmâm Ebû Ali el-Huseyn bin el-Hıdr, en Nesefî (R.A.)'nin: "Onların şehadetleri kabul edilmez." buyurduğunu nakletmiştir.

Alimlerin ekserisine göre, bu cevap büyükler ve küçükler hakkın­dadır; ikisi de birdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adama karşı, iki şahit şehadette bulunarak: "Biz, bu adamın, bu çocuk cariyemdendir; dediğini duyduk." derler; adam da bunu inkar eder; hakim ise, şahitlere göre hükmeder; sonra da adam ölür; bilahare de; iki şahit, sabi için: "Bu çocuk, cariyesinden idi. Ölen böyle söyledi ve bunu sağlığında söyledi. Bu çocuk cariyemdendir; diye ikrar eyledi." deseler; hakim onların şehadetini kabul eder ve çocuğun nesebi sabit ve annesi hürre olur. Önceki oğlunun elindeki malm yarısı, ona verilir.

Şayet bundan sonra şahitler, şehadetlerinden dönerlerse; ikinci oğiun şahitleri birinci oğluna, ikinci oğlun kıymetinin tamamını ve cariyenin de kıymetini tazmin eder.

Eğer şahitler, bundan sonra şehadetlerinden dönerlerse; birinci oğlun şahitleri, ikinci için yarısını ve cariyenin de yarısını Öderler; mirasından bir şey ödemezler. Zehıyre'de de böyledir.

Bedâi 'de şöyle zirkedilmiştir:

İki şahit, efendisinin: "Bu benim cariyemdir. Bundan çocuk doğmuştur." diye ikrarına şahitlik yapsalar; hakim de öylece hükmetse sonrada şahitler, o çocuğun olmadığı zaman, «fakat hayatta iken şeha­detlerinden dönseler; onun noksan olan kıymetini tazmin ederler.

Şayet efendi ölürse, cariye ümm-ü velet olur ve azad edilir. Şahitler de, bu ümm-ü veledin noksan olan kıymetini varislere öderler.

Şahitler, çocuk ile birlikte iken ve efendi hayatta iken, çocuğun kıymetini'tazmin eder.

Eğer çocuk mirasa ortak olmamış olsaydı, o takdirde, ona bir şey Ödemezlerdi.

Çocuğun, o adamdan olduğu iddiasından dönerlerse, baba onlardan tazminat almışsa, bu durumda bir şey ödemezler; değilse öderler.

Eğer onunla beraber bir kardeşi daha varsa; onun kıyemtinin yansını da ona tazmin ederler.

O şahitler, önceki oğlana müracaat edip, kardeşi için yaptığı taz­minatı ondan geri alırlar. Ve o tazminatı o kardeşin mirasından alırlar.

Eğer şahitler, efendinin vefatından sonra şahitlikten dönerler, oğlanın da ortağı olmazsa, bu şahitlere tazminat gerekmez.

Ancak, durum böyle değilse, (yani oğlanın ortağı varsa) mirasından kıymetinin yarısını tazmin ederler.

Ve eğer şahadet efendinin ölümünden sonra olur, ölen adamda bir oğul, bir köle, bir de cariye bırakırsa; şahitler de: "Bu köle de, bu adamın oğludur. Bu cariyeden doğmuştur." derler; ölenin oğlu da, şahitlerin sözünü doğrularsa; yine böyledir.

Bundan sonra, şahitler, şehadetlerinden dönerlerse; o kölenin ve cariyenin mirasının yarısını öderler. Bahrû'r-Râık'ta da böyledir.

İsa bin Ebân, Nevâdir'inde şöyle zikretmiştir:

Bir kimse ölür ve babadan bir kardeş bırakır; başkada varisi bilinmez; sonrada bir adam gelerek "kendisinin baba ye anneden bir kardeş olduğunu" iddia eder ve iki de şahit dinletir; o şahitlerde: "Bu, baba bir kardeştir." derler; başka iki şahit de: "Ana bir kardeştir." der­lerse; hakim, ana-baba bir kardeş diye hüküm verir. Bundan sonra şahitler, şehadetlerinden dönerlerse, onun mirasından, baba bir kardeşe mirasın üçte ikisini, diğerine de üçte birin tazmin ederler. Zehiyre ve Muhiyt'ler de de böyledir.

Şayet bu kardeşlerden birinin şahitleri şehadetten dönerler, o da baba bir kardeşin şahidi olursa; ana ve baba bir kardeşin şahitleri, onun kıymetinin üçte iksini aralarında tazmin ederler. Muhıyt'te de böyledir.

Bu durum şahadetten dönen şahitlerin birisinin ana —baba bir kardeş olanın şahidi olduğu zaman böyledir.

Şayet iki şahit, şahadetlerinde: "baba bir kardeştir." diye şahitlik yaparlar ve ona mirasın yarısı verilir; sonra da iki şahit gelerek, "Baba bir değilde; ana bir kardeştir." diye şahitlik yaparlar; ona da öylece hü­küm verilirse; ona da geri kalan terekenin yarısı verilir.

Bundan sonra, hepsi birden şahitlikten dönerlerse; mirasın yansını kardeşin birine, yarısını da diğerine verirler. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
İki şahit, eğer, "Gerçekten o, ana bir kardeştir.'5 diye şahitlik yaparlar; hakim de ona mirasın altıda birini verir; sonra da iki şahit: "O baba bir kardeştir." derler; hakim de geri kalanı ona verir; sonra da hepsi şehadetten dönerlerse; "ana bir kardeştir." diye şahitlik yapanlar, mirasın altıda birini; "baba bir kardeştir." diye şahitlik yapanlar da mirasın altıda beşini, o kardeşe öderler.

Keza beraber şahitlik yaparlar ve ikinci fırkanın adaleti tesbit edilir; hakim de bunların şehadetine, hükmederse; sonra da ikinci fırkanın adaletleri tesbit olunur; hakim onların şahadetiyle de hükmederse; bu durumda hakimin hükmüne bakılır:

Eğer önceki şahitlerin şahadetleriyle hüküm vermişse; ikinci şahit­lerin hükümleri geçersiz olur...

Şayet baba ve ana bir kardeş olduğunu iddia ederler ve onun "ana baba bir kardeş olduğunu" söylerler; başka bir şahit de,"O, baba bir kardeştir." derse; bu durumda hakim, ona da miras hükmeder.

Bundan sonra, "ana-baba bir kardeştir." diye şehadette bulu­nanlar, şahitlikten dönerlerse; mirasın yarısını, ona tazmin ederler. Her ne kadar, diğer kardeş sözünden dönmemiş olsa bile, böyledir.

Fakat, "baba bir kardeştir." diye şahitlik yapan şahitliğinden dönerse; malın üçte birini, o kardeşe tazmin ederler.

Şayet, "ana bîr kardeş" diyen şahit, şahitliğine!en dönerse, mirasın altıda birini öder.

Eğer şahitlerin tamamı şahadetten dönerse, malın tamamını onlara öder. Muhıyt'te de böyledir.

Isa bin'Eban'm Nevâdiri'nde şöyle zikredilmiştir: Bir adam ölür; geride bilinen bir kardeş ile, iki kölesini ve bir de cariyesini bırakır; sonunda iki şahit gelerek: "O kölelerin birinin ölen adamın oğlu olduğuna" şahitlik yaparlar; iki şahit daha gelerek, "diğer kölenin de, o adamın oğlu olduğuna" şahitlik yaparlar; bundan sonra, iki şahit de, "cariyenin, ölen adamın kızı olduğuna" şahitlik yapar hakim de bu şahitlerin şehadetleri üzerine, ölen adamın mirasını, bunların arasında taksin eder; sonra da, bu şahitler, şahitliklerinden geri dönerlerse; ölen adamın kardeşine hiç bir şey tazmin etmezler.

Her fırkanın şahitleri, şahitlik yaptıkları fırkanın kıymetlerini diğer mirasçılara öderler

Şayet ölen adam, belirli bir kardeş, bir de köle ve bir cariye bırakır; iki şahit de gelerek, "ölen adamın oğhı olduğuna" şahitlik yapar; diğer iki şahit de" cariyenin ölen adamın kızı, olduğuna" şahitlik yaparlar; hakim de bunların şehadetine göre mirasın üçte ikisini oğluna, üçte birinide kızma hükmederse; sonra da şahitler şahitliklerinden geri dönerlerse; bu durumda, "köleye, oğlu" diye şahitlik yapanlar, mirasın yarısını,   ölenin   kardeşine   öderler.   Kölenin   kıymetinin  yarısını   da öderler.

Kızın şahitlerine gelince, onlar da mirasın altıda birini ve kızın-kıymetinin de yansını, ölenin kardeşine öderler. Zehıyre'de de böyledir.

Yine, İsa bin Ebân'm Nevâdiri'nde şöyle zikredilmiştir.
Bir adam ölür ve geriye bir kızı1 ile bir de baba bir kardeşini bırakır; hakimde mirasın yarısını kızma, diğer yarısını da baba bir kardeşine taksim eder; sonra da bir adam gelerek, "ölenin ana-baba bir kardeşi olduğunu" iddia eder iki de şahit dinletir, bu şahitler:"Bu adam, ölen şahsın ana-baba bir kardeşidir." derler; diğer iki şahit de, "yalnız, baba bir kardeşidir." derler; başka iki şahit de, "ana bîr kardeşidir." derler ve hakim de mirasın yansını, bu adama verir; bundan sonra da, "baba bir kardeş" diyen de; "ana bir kardeş" diyen şahitler de, şahitlikle­rinden dönerlerse; bu durumda bunlar mirasın yarısını o adama öderler.

Eğer, yalnız "baba bir kardeş." diyenler şahitliklerinden döner­lerse; o adama mirasın sekizde üçünü öderler."

Şayet, "ana bir kardeş" , diyenler şahadetlerinden dönerlerse; mirasın sekizde birini öderler Muhıyt'te de böyledir.

İbnü Semâa'nın Nevâdir'inde İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: Bir adam ölür ve bir amca oğlunu terk eder; amcasının oğlunda da bin dirhem alacağı bulunur; bir adam da gelerek, "kendisinin, ölen adamın kardeşi olduğunu" iddia eder; hakim o bin dirhemi kardeşine hükmettikten sonra da bir adam daha gelerek: "Ben ölenin oğluyum." der; hakim de, o bin dirhemi oğluna hükmeder; bundan sonra, kardeşlik iddiasında bulunan şahsın şahitleri şehadetle-rinden dönerlerse; ölenin amca oğluna bir şey ödemezler.

Bundan sonra, oğlunun şahitleri şehadetlerinden dönerlerse; işte o zaman, oğlanın şahitleri, ölenin kardeşine oğlanın bin dirhemini öderler.

Amca oğlunun şahitleri de, ölenin kardeşine, bin dirhem öderler. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam ölür, iki tane de oğul bırakır; onlar da, mirası aralarında bölüşürler; sonra da bir adam gelerek "ben de o babanın oğluyum." diye iddia eder ve mirasa ortak olmak ister; ancak bilinen oğullan, onun kardeşleri olduğunu inkar ederler; o da, iki şahit getirerek, kendisinin de o adamın oğlu olduğunu iddia eder; hakim de o oğlanın nesebine şahit­lerin şehadetiyle hükmederse; o da mala ortak olur.

Keza, hakim, iddia eden oğlana, önceki oğlanların hisselerinin yarısı kadar hükmeder; sonra da o oğlanın şahitleri şahitliklerinden dönerlerse; o oğlana isabet ede^ malı, şahitler diğer kardeşlere tazmin ederler.

Eğer bütün şahitler şahadetlerinden dönerlerse; o zaman, sonraki oğlan, kendi hakkında şahitlik yapana müracaat ederek, hissesini alır. Ve dilerse, mal sahiplerinden tazminatım alır. Muhiyt'te de böyledir.

Câmi"de şöyle zikredilmiştir:

Ölen bir adamın, diğer birinin yanında, bin dirhem emaneti bulunur; yanında emanet bulunan şahıs da, bunu kabul eder; bir adam da, iki şahit dinleterek; "ölenin baba ve ana bir amcası olduğunu" iddia eder ve ölenin başka da varisi bilinmezse; hakim o bin dirhemi, ona hükmeder.

Sonra da, bir adam şahitler getirerek, "ölenin ana-baba bir kardeşi olduğunu" idda ederse; hakim, amcadan malı olarak, ona teslim eder.

Bundan sonra da başka bir adanı gelerek, "ölenin oğiu olduğunu" iddia ederse; hakim kardeşten alır, oğlana verir.

Sonra da bu şahitlerin tamamı şahadetten dönerlerse; oğlun şahit­leri kardeşin, şahitlerine; kardeşin şahitleri de, amcasının şahitlerine; amcanın şahitleri de o emanet bulunan adama bir şey ödemezler.

Keza, hepsi şahitlik yapsalar ve dönüş yapmasalar, malın hepsi oğlunun olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam ölür, iki tane kız, bir tane baba ve ana bir kardeş bırakırsa, kızlar mirasın yarısını kardeş de nısfını (= yansını) alırlar. Sonra   da bir adam gelerek, "ölenin ana-baba bir kardeş olduğunu" iddia ederek, iki de şahit dinletirse; hakim onu diğer kardeşin hissesine ortak ettikten sonra, bu şahitler, şahadetlerinden dönerek, "bu adam ana-baba bir kardeş değilde, yalnız ana bir kardeş derlerse; bu şahitler o adamın hissesinin yarısını tazmin ederler; tamamını değil.   

Keza, şahitlerden birisi dönerse birşey lazım gelmez. İkisi döner kardeş de, baba bir kardeş olursa, şahitler hissesinin dörtte birini öderler. Bu iki şahit, şahitliklerinin yarısından döndükleri için böyle yaparlar.

Şayet her fırka kardeşin nesebine şahitlik yaparlarsa; baba bir kardeş diyenler ve ana bir kardeş diyenler, şahitliklerinden dönünce, malın yarısını o adama öderler. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam ölür, iki ana bir kardeş, bir de baba bir kardeş bırakır; bir başkası da gelerek, "ana ve baba bir kardeş olduğunu" iddia eder ve iki de şahit dinletirse; diğerlerinin şahitleri de, "birinin babadan bir"; diğerlerinin de, "anadan bir kardeş" olduğunu söylerler; hakim baba bir kardeşten üçte birini aldıktan sonra da şahitler şehadetlerinden döner­lerse, dörte üçünü, baba bir kardeşe tazmin ederler.

Şayet ölen adam, ana-baba bir kardeş yerine, ana bir kardeş bırakır; diğer bir adam da "ana-baba bir kardeş olduğunu" iddia eder; iki şahit de, birinin baba bir kardeş olduğuna şahitlik yapar; o da, mirasın altıda birini almış olursa; sonra da şahitler şahadetlerinden dönerek, "bunlar da baba bir kardeştir." diye'şahitlik yaparlarsa; altıda dördü bunlardan alınır. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam ölür, ana bir iki kardeş; babadan da bir kardeş bırakır; hakim de ana bir iki kardeşe; üçte birini, babadan bir kardeşe de üçte ikisini, hükmeder ve bundan sonra da bir adam, "ölenin ana ve baba bir kardeşi olduğunu" iddia eder; şahitler de: "Bu adamın, gaib babadan bir kardeşi var." derler ve hakim buna göre hükmünü verirse; ana-baba bir kardeşe, diğer kardeş takdim edilir. O zaman hakim baba ve ana bir kardeşe, ana bir kardeşten ve baba bir kardeşten ana-baba bir kardeşin hisselerini alarak onlara verir.

Bundan sonra, şahitler şahadetlerinden dönerlerse "ana bir kardeş" diyenlere tazminat gerekmez.

Baba bir kardeş diyenlere, üçte iki tazminat lazım gelir.

Eğer şahitler, onun, "baba bir kardeş olduğunu isbat ederler; hakim de ona mirasın yarısını hükmeder; sonra da iki şahit gelerek "ana bir kardeş" derlerse; hakim, baba bir kardeşten fazlasını geri alır.

Sonra da, bütün şahitler, şahitliklerinden dönerlerse; her fırkaya mirasın yarısını ödemek gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen, Allahu Tealadır. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..