9- HADLER VE CİNAYETLER HUSUSUNDAKİ ŞEHADETLERDEN DÖNMEK

îki kişi, c'bir adamın, bin dirhem çaldığına" dair şahitlik yapsalar ve bizzat o adamında eli kesilse; sonra da bu şahitler, şehadetlerinden dönseler; o şahitlerin malından eli kesilen adama elinin diyeti ödettirilir.

Şahitlere kısas yoktur. Bu bize göre böyledir.

Bin dirhem ikisine ödettirilir. Çünkü, onların şahadeti üzerine adamın eli telef olmuştur.

Bütün nefsî kısaslar böyledir. Bundan aşağı olsa bile yine böyledir. Mebsût'ta da böyledir.

Eğer şahitler, iki sirkata şahitlik yaparlar; adamın da eli kesilirse; sonra da o şahitler, sirkatin (=  hırsızlığın) birinden geri dönerlerse; tazminat gerekmez. Attabiyye'de de böyledir.

Dört kişi, bir adam hakkında, "zina etti." diye şahitlik yaparlar; iki  kişi. de,   "bu  adamın,  zina yapmayan  birisi  oduğuna"  şahitlik yaparlar; hakim de dört şahidin şehadeti gereğince recmine - taşlanarak öldürülmesine) karar verir; sonra da hepsi de şehadetlerinden döner­lerse; "zinasına" şahit olanlar, diyetini tazmin ederler. Ve kendilerine de kazf cezası verilir. İmamlarımızın üçüne göre de, bu böyledir.

Doğruluğuna (= iffetine) şahitlik yapanlara bir tazminat gerekmez. Muhıyt'te de böyledir.

Dört kişi, "bir adamın zina eylediğine" şahitlik yaparlar ve onu iffetli sayan da olmaz; hükümdar da onu dövdürür ve o şahıs kamçı yarası alır; sonra da şahitler, şehadetlerinden dönerlerse İmâm Ebû Hânîfe (R.A.)'ye göre, yaralama diyeti lazım gelmez.

İmâmeyn'e göre ise, lazım gelir.

Şayet kamçı, yaralama yapmazsa, bi'İ-ittifak tazminat gerekmez.

Kazf, içki ve ta'zir hadleri de buna göredir. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet şahitlerden birisi, had hükmünü verilmeden önce, döner; birisi de had hükmünden sonra, şehadetinden döner; fakat henüz had yapılmış olmazsa; İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.): "Had tatbik edilir." buyurmuşlardır.

İmâm Muhammed (R.A.) ise: "dönene had yapılır. Şayet had ifadan önce, hükümden sonra dönmüş olursa, hassaten had (= ceza) onaugulanır." buyurmuştur. Havî'de de böyledir.

Dört kişi, bir adamın zina yaptığına şehadette bulunsalar sonra da "muhsan olduğunu" söyleseler; hakim de, recmine hükmeylese; bundan sonra da şahitler şehadetlerinden dönseler; adam da, taşlarla yaralansa, fakat henüz sağ olsa; artık hakim onun recmini durdurur .Ve bu şahitlere, yaralama tazminatı ödettirir. Mebsût'ta da böyledir.

İki şahit, bir adam hakkında, ""kölesini azad eyledi." diye şahitlik yaparlar; dört kişi de onun zina eylediğine ve ihsasına şahitlik ederler; hakim de önce hürriyetine, sonra da recmine hükmeder; sonra da bütün şahitler şehadetlerinden dönerlerse; bu durumda hürriyetine şahitlik yapanlar kölenin bedelini efendisine öderler. "Zina yaptı diyenler" de diyetini öderler. Şayet recm olunanın başka varisleri ve asabası yoksa, efendisine tazminat verirler. Muhiyt'te de böyledir.

Eğer o hürriyet şahitlerinden birisi, aynı zamanda zina ve ihsan şahidi de olsaydı kiymeti nisbetinde diyetini de öderdi. Hâvî'de de böyledir.

Dört kişi, bir kölenin, hem hürriyetine, hem de zinasına şahitlik yapsalar;  hem  de  evli  olduğunu  söyleselerdi;  hakim  de  bunların tamamım kabûî ve infaz etseydi; sonra da hürriyetine şahitlik yapanlar, şahitliklerinden dönselerdi; diyet, gerekmez, kölenin kıymetini efendi­sine öderleredi.

Şayet ikisi zina şahitliğinden, ikisi de hürriyet şahitliğinden dönselerdi. hürriyet şahitlerine, tazminat gerekmezdi. Yalnız, zina şahiliğinden dönenlere, yarım diyet ve kazf cezası verilirdi. Mebsût'ta da böyledir.

Şahitler,  babalarının,  kardeşlerinin,  amacalarınm veya maca oğullarının nikahlı ve zinalarına şahitlik yaparlarsa; verasette töhmetle­rine itibar olunup, acele edilmez.

Şayet recmedilirlerse, ölümlerine sebeb olana, miras düşmez.

Sonra da, birisi, şehadetinden dönerse; diyetinin dörtte biri dönene borç olur. Ve şayet, şahitler onun butlanına şahitlik yaparlar ve "o zinayı görmedi. Biz onun dörtte bir diyetini borç görüyoruz. O varis olamaz." derler ve onu yalanlarlarsa; diyeti borçlanır ve kazf cezasına da uğrar. Verasetten de, mahrum olur. Kâfî'de de böyledir.

İki kişi, kısasa şahit olurlar; adam öldürüldükten sonra da bu şahitlikten dönerlerse; diyeti öderler. Onlardan hiç birine kısas icra edilmez. Muzmarat'ta da böyledir.

İki kişi, kısasa şahitlik yaparak, "bir adamın, başka bir şahsı hataen öldürdüğünü" söylerler; sonra da şehadetten dönerlerse, onlara diyet lazım olur. Ve bunu kendi mallarından öderler.

Keza: "filanın elini, hataen kesti" derler; hakim de böylece hük­meder; sonra da şehadetleriden geri dönerlerse; elin diyetini öderler. Bedâi'de de böyledir.

Üç kişi, "kasden, bir adamın, birisini öldürdüğüne" şahitlik yaparlar; veliye de akid hakkı verilince, o da, batilin döğülüp, elinin kesilmesini ister ve öyle de yapılır; sonra da şahitlerden birsi, şehadetten dönerse; dönen, kendi malından kesilen elin diyetinin dörtte birini tazmin eder. Bunun üçte ikisini birinci senede öder. Üçte birini de, ikinci senede öder. İkinci olarak şehadetinden dönen, diyetin yansını —üç senede, her sene üçte birini almak üzere— öder.

Eğer, üçüncü şahit de dönerse, o da diyetin yarısın üç senede —her senede, üçte birisi olmak üzere—öder.

En önceki dönen şahit, elde kalan diyetin dörtte birinden artanını öder.

Eğer üçüncü şahit, bir köle bulabilirse, işte o, elin tam diyeti olur. îkincı şahit akîleye üç senede öder.

Üç kişi, "bir adamın kasden öldürüldüğünü" söyleseler; hakim de hükmetse ve adamın velisi, öldürenin elini kestirse; sonra da şahitlerden birisi, şehadetten rücu' etse; veli de adamın ayağını kestirse; sonra da bir şahit daha vazgeçse; bütün rivayetlere göre kısas geçersiz olur.

Eğer, adam yaralamalardan beri olursa; önceki şahide dörtte bir diyet düşer.

İkinci şshide de, dörtte bir diyet ile adamın yaralama diyetinin yarısı düşer.

Eğer üçüncü şahit, , köle ise, o kölenin velisine de adamın diyeti düşer. Eğer adam, o ikisi tarafından öldürülmüş ve üçüncü köle de cinayete dahil olmuş ise; "rücû edicilere adamın diyetinin yarısı düşer. Üçüncüye, ise, onun köleliği açık değilse ve o birlerinden de uzak ise, el kesim diyeti öncekilere aid olur. Üçte birer nisbetinde ödeme yaparlar. İkinci ve üçüncüye nısıf diyet düşer.

Üçü tarafından öldürülmüş, diyet eşit olarak (üçte bir + üçte bir + üçte bir) ödenir. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.

Bir adam, diğerine karşı, "velisinin elini kestiğini iddia eder ve "bunu hataen yaptığını ve ondan dolayı da öldüğünü" beyyine ile anlatır; şahitler de "gerçekten velinin hataen elinin kesildiğine, fakat ölmediğine" şahitlik yaparlar; başka iki şahit de, "elinin kesildiğinden dolayı öldüğünü" söylerler fakat elinin kesildiğine şahitlik yapmazlar ve kölenin diyetini öderler; sonra da şahitler şehadetinden dönerlerse; bu şahitler diyetin tamamını öderler.

Bundan sonra, eğer şahitler ölüm şahidiyse, el kesme şahitleri onlara müracaat ederek, verdiklerini alırlar.

Keza bir adam, diğerine karşı, "hata yoluyle, parmağını maf­salından kestiğini" iddia eder; fakat, hangi mafsaldan kestiğinde şüphe eder; iddia' olunan adam da, iki şahit getirerek, "O, eli kesilenin şahsın evvelden çolak olduğunu" söylerler; sonra da, başka iki şahit gelerek: "Bunun eli çolaktı." derler; hakim de, "onun elinin kesildiğine" hüküm verir bundan sonra da, şahitler şahitliklerinden dönerlerse; el kesme diyetini öderler. Zehıyre'de de böyledir.

İki şahit, "bir adamın, kölesini hataen öldürdüğüne" şahitlik yaparlar; başka iki şahit de, "aynı adamın, kölesini azad ettiğine" şahitlik ederler; hakim öldürüldüğüne hüküm verdikten sonra da şahitler şahitliklerinden dönerlerse; ölüm şahitleri, kölenin kıymetinin tamamını tazmin ederler.

Hürriyet şahitleri ise, on bin dirhemin dokuz bin dirhemini tazmin ederler.

Eğer, hürriyet şahitleri önce şahitlik yapmışlar; hakim de Ölenin hürriyetine hüküm vermiş; sonra da iki şahit: "Kölenin efendisi, onu hürriyetinden sonra öldürdü." derlerse; kölenin efendisi de böylece bilir; sonra da hürriyet şahitleri şehadetlerinden dönerlerse; cinayet şahitleri on bin dirhem tazminat öderler. Kâfî'de de böyledir.

İki şahit, "kölenin, şartlı olarak hürriyetine" şahitlik yapsalar, (Meselâ: "Gerçekten kölenin velisi şu adamı, dünden önceki gün öldürdü." deseler, o da, kölenin kıymetinin bin dirhem olduğunu bilse; iki şahid de: "Dün öldürdü ve "eğer köle şu eve girerse, hürdür." demişti deseler; iki başka şahit de: 'O köle, bugün o eve girdi." deseler; hakim de hükmünü verdikten sonra da şahitler, şehadetlerinden dönseler; cinayet şahitleri bin dirhem tazminat öderler. Diğer şahitlere birşey gerekmez. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) İmlâda şöyle buyurmuştur:

İki şahit, bir adam hakkında gerçekten bu adam, şu adamın oğlunu kasden öldürdü." ve yine ayni şahitler şehadette bulunurak: "Ayni adam, şu adam da oğlunu kasden öldürdü." diye iddia da bulunsalar; o ana ve baba da öldüren kimseyi iddia eyleseler ve kendilerinden başka da ölenlerin varisleri olmadığını söyleseler, hakim de kısasla hükmeylese sonra da şahitler şehadetlerinden vazgeçseler ve: "Hayır, Öldürmedi." deseler, o şahitler mısıf diyet öderler.

Eğer şehadetlerinden vazgeçmezler, fakat, onlardan birinin oğlu sağ olarak gelirse; ölenin velisi diyetin yarısın ister şahitlere; isterse katilin babasına Ödettirir.

Şayet ölen iki kişi, bir adamın oğlu olsalar, hakim de öldürene kısas hükmü verse ve baba oğlunu öldürmüş olsa sonra da oğullarını, öldürdü diyen şahitler, "şahitliklerinden vazgeçseler, onlara tazminat gerekmez. Muhiyt'te de böyledir.
En doğrusun bilen Allahu Teala'dır. [12]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..