2- BORÇLA İLGİLİ SULH VE BU SULH BEDELİNİ AYNI MECLİSTE VEYA BAŞKA MECLİSTE ALMAYA TEALLUK EDEN MES'

Bir adamın, başkasına bin dirhem borcu olduğunda, bu şahıslar kendi aralarında, beşyüz dirheme sulh olsalar, bu caiz olur. Fetâvâyi Suğrâ'da da böyledir.

Bîr adamın, diğerine bin dirhem siyah gümüş borcu olduğunda, bunlar aralarında beşyüz dirhem beyaz gümüşe sulh yapsalar bu caiz değildir.

Ancak, beyaz dirhem borcu olduğu zaman siyah gümüşden anlaşma yapsalar, bu caiz olur. Gâyetü'l-Beyân'da da böyledir.     .

Bir adamın, siyah yüz dirhem borcu olduğunda, taraflar ara­larında, hali hazırda veya bir müddet sonra vermek üzere elli gülleye anlaşma yapsalar, bu caiz olur; Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın, başka birisi tarafından katışık bin dirhem borcu olduğunda, bu borç karşılığında, beşyüz taze dirheme anlaşma yapsalar ve onu da o mecliste nakden ödese, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bu caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adamın, başkasına, katışık bin dirhem borcu olduğunda, ona karşılık, bin yeni dirhem üe anlaşma yapsalar; şayet bunu ayrılmadan teslim alırsa, caiz olur. Teslim almadan önce ayrılırlarsa, bu durumda sulh batıl olur. Eğer, buna bir müddet belirtirlerse, sulh yine batıl olur. Mebsût'ta da böyledir.

Zimmette bulunan dirhemlere karşılık dinarlar üzerine anlaşma yapılır veya durum bunun aksine olursa, bu durumda bedeli almak şart kılınmıştır.

Eğer anlaşma zimmette olan dinarlara karşılık daha az dinarlarla vaki olmuşsa, bu durumda teslim almak şart kılınmamıştır.

Eğer anlaşma zimmette olan yüz dirheme karşılık, bir aya kadar verilecek olan on dirhemle yapılırsa, bu caiz olur. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir adamın, şimdi ödeyeceği bin siyah dirheme karşılık belirli bir müddet sonra ödemek üzere, yeni bin dirheme anlaşma yapılırsa, bu caiz olmaz.

Eğer borç olan siyah dirhem, vadeli bir borç ise ve hali hazırda ödemek üzre yeni bin dirheme anlaşma yapılır ve bu yeni dirhemler aynı mecliste ödenirse, bu sulh caiz olur. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Şayet, hemen ödenmesi gereken yeni bin dirhem borç olur ve katkıntıh olan bin dirhem üzerine, va'deli olarak anlaşma yapılırsa, bu sulh caiz olur.

Ancak, malın aslı borç olursa, beşyüz dirheme vadeli olarak yapılan anlaşma caiz olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Va'deli olan bin dirhem borcun, şimdi beşyüz dirhem olarak ödenmesi hususunda anlaşma yapılsa, bu sulh caiz olmaz. Hidâye'de de böyledir.

Bir adamın, diğerinin üzerinde bin dirhem beyaz gümüş alacağı olduğunda, bu şahıslar aralarında, bir müddet sonra, siyah beşyüz dirhem altın ödemek üzere anlaşma yapsalar, bu caiz olur.

Eğer, bu şahıslar, darbedilmİş beş yüz dirhem karşılığında anlaşma yaparlar ve bu da vadeli olursa, caiz olmaz.

Hulasa olarak, taraflar, alacaklının hakkından yeni dirhemler üze­rine sulh olurlar ve bu yeni dirhemler miktar bakımından borçtan, hakkından noksan olursa, bu sulh caiz olmaz.

Şayet mikdar bakımından, kendi hakkından az olan yeni dirhem­lerle anlaşma yaparlarsa veya yenilik yönünden hakkı kadar olan dirhemlerle, mikdar bakımından, kendi hakkından daha az bir miktara anlaşma yaparlarsa, bu sulh caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir  adamın,  diğerinde yüz dirhem ve yüz de dinar alacağı olduğunda, bu şahıslar aralarında, bir aya kadar ödemek şartıyla, elli dirhem ve on dinara anlaşma yapsalar, bu sulh caiz olur.

Keza, elli dirheme peşin veya vadeli olarak anlaşsalar, yine, sulh caiz olur.

Keza, elli dirhem beyaz gümüşe karşılık, peşin veya va'deli altın, verilmesi hususunda anlaşma yaparlarsa, bu da caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.
Şeyhu'1-lslâm, bu mes'elenin te'vilinde şöyle demiştir:

Altın, yenilik bakımından üzerinde olanın benzeri veya ondan aşağı olursa, sulh caiz olur.

Fakat altın, üzerinde olandan daha yeni olursa, bu durumda sulh caiz olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adamın, diğerinde, yüz yeni dirhem ve on dinar alacağı olduğunda bunlara karşılık peşin veya vadeli elli dirhem gümüşe, anlaşma yaparlarsa, bu sulh caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın, yüz dirhem ile on dinar borcu olduğunda, bu borçtan dolayı, yüz dirhem ve on dinara, vadeli olarak anlaşma yapsalar; bu sulh caiz olmaz.

Bu sulh yapılınca, borçlu onları verirse, bu durumda sulh caiz olur. Taraflar birbirinden ayrılmadan, alacaklı on dirhemi alsa da, yüz dirhemi kalsa, bu da caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, diğerinde, tartısını bilmediği yüz dirhem alacağı olduğunda, ona bedel olarak, bir elbise veya bir yer karşılığında anlaşma yapsalar, bu sulh caiz olur.

Eğer, taraflar belirli (ağırlığı bilinen) yüz dirhem karşılığında anlaşırlarsa, işte bu istihsan yönünden caiz olmaz.

Keza, bu borca, bir vade koymaları da caizdir.

Bu alacağın bir kısmından vazgeçip, bir kısmını da vadeye bağlamak da, caizdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adamın, diğerinde tartısı belirli bin dirhem alacağı olduğunda, borçlu ona tartısı belirsiz dirhemler ödese; bu caiz olmaz.

Ancak, bu Ödeme anlaşma yoluyla yapılmışsa caiz olur. Ve o, az üzerine hamlolunur. Hıılâsa'da da böyledir.

Bir adamın, diğerinde bin dirhem alacağı olduğunda, yüz dirhe­mini bir aya kadar ödemek üzere anlaşma yapsalar ve borçlu bir aya kadar ödemese, bu anlaşma sahih olmaz. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinin üzerinde şu kadar dinar alacağı olduğunu iddia edince, iddia olunan zat, bunu inkar etse ve bir kısmı peşin, bir kısmı vadeli olmak üzere, belirli dinarlar karşılığında anlaşma yapsalar, bu sulh sahih olur. Cevâhiru'i-Fetâvâ'da da böyledir.

Bir adam, diğerinde bin dirhem alacağı olduğunu iddia ettiğinde, bu alacağına karşılık, zimmetinde bulunan buğday üzerine, ister peşin, ister vadeli olsun, anlaşma yapıp teslim almadan da birbirinden ayrılsalar, bu durumda sulh batıl ( = geçersiz) olur.

Eğer anlaşma, zimmette olan dirhemlerin yerine, belirli bir kür buğday üzerine yapılır ve buğdayı da almadan, taraflar birbirinden ayrıhrlarsa, bu durumda sulh caiz olur.

Şayet sulh, zimmette olan buğday yerine, on dirhem karşılığında yapılır ve taraflar birbirinden ayrılmadan önce; on dirhemi teslim alırsa, bu durumda sulh caiz olur.

Şayet, on dirhemi almadan önce, birbirinden ayrıhrlarsa, anlaşma batıl olur.

Şayet, taraflar, borç olan bir kür buğday için, on dirheme anlaşma yaparlar ve beş dirhemini aldıktan sonra, birbirinden ayrıhrlarsa, yarım kür buğday hakkındaki anlaşma baki kalır. Bu, alınana göredir. Alın­mayan kısmı hakkındaki anlaşma ise batıl olur.

Eğer bizzat bir kür arpaya karşılık, anlaşma yapılır; sonra da teslim almadan önce, taraflar birbirinden ayrıhrlarsa, bu da caiz olur.

Eğer arpa bizzat olmazsa, ayrılmadan önce karşılıklı teslim alır­larsa, yine caiz olur. Eğer teslim almadan Önce ayrıhrlarsa, bu durumda sulh fasid olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kür buğday borcu olan bir adam ile alacaklısı, yarım kür buğday ve yarım kür arpa karşılığında anlaşma yapsalar ve bunlar da bizatihi olmayıp vadeli olsa, bu durumda sulh caiz olmaz. Buğday borcu hali üzre kalır. Ona bir va'de konulmaz. Arpa ise, bizatihi yerinde kalır.

Buğday bizzat olmaz ise, bu durumda sulh caiz olur.

Keza, arpa ayninin gayrı olur ve alacaklı aynı mecliste teslim alırsa, bu da caiz olur.

Keza, buğday va'deli olur ve arpa bizatihi olmaksızın yarım kür olur ve ayrılırlar, buğdayı ona verir de arpayı vermez ise, yine, bu anlaşma fasid olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, başka birine on dirhem ve on ölçek de buğday borcu olduğunda, aralarında onbir dirheme anlaşma yapıp, teslim almadan da ayrılsalar, o bir dirhem sebebiyle anlaşma bozulmuş olur. Sirâciyye'de de böyledir.

İki şahsın, bir adamda, bir kür buğday alacakları olduğunda, onlardan birisi, hissesini on dirhem karşılığında anlaşma yapsa, işte bu caizdir. Bu durumda, bu şahıs ortağına, isterse, bir kür buğdayın dörtte birini, verir; dilerse, beş dirhem verir. Mebsût'ta'dâ böyledir.

îki şahsın, bir kimsede bin dirhemler alacakları olduğunda, bu alacak birisinin sözleşmesiyle vacip olan bir alacak olmasa, (Şöyleki: İkisi de bir adamın varisi olsalar) onlardan birisi peşin ödenmek üzere, yüz dirheme sulh olur ve hissesinden geri kalanı yani dörtyüz dirhemi de, bir yıl va'deli yapsa bu durumda, teslim alınan şeye, ikisi ortak olurlar. Geride kalan dört yüz dirhemin anlaşması, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre  —diğer  arkadaşı  bir  şey teslim  alana  kadar—  batıldır.   (= geçersizdir)

Eğer, arkadaşı bir şey almışsa, o şey, alanın olur.

İmâmeyn'e göre, eğer alacakları vacip bir alacak ise, (ınân ortak­larından birine diğerinin, izin vermesi gibi) onlardan birinin onu tecil etmesi, borcun tamamı hakkında sahihdir. v   Birinin kendi hissesini te'hir etmesi sahih olmaz.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre ise, sahih olur. Eğer ortaklar müfâveda ortaklan olur ve onlardan birisi de alacağa va'de tanırsa, onu vadelemesi sahih olur. Ortaklardan hangisi te'cil ederse etsin caizdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İki ortağın, ortaklaşa alacakları olduğunda, bu ortaklardan birisi, kendi hissesi hakkında bir elbise karşılığında anlaşmaya bağlasa, diğer ortağı muhayyerdir: Dilerse o elbisenin yansını alır; değilse, ortağı ona alacağın dörtte birini öder. Dilerse, alacağını (yani alacağın yarısını) borçludan alır.

Şayet hissesini veya ortağından hissesinin yarısını alırsa, sonradan ikisi, alacaklı oldukları şahsa kalan alacakları için müracaat ederler. Kâfî'de de böyledir.

İki adamın, bir başkasında taze bin dirhem alacakları olduğunda, onlardan birisi, hissesini beşyuz katkmtılı dirheme veya beşyüz siyah, dirhem karşılığında sulha bağlarsa, ortağı, ondan, onun yarısını alır. Mebsût'ta da böyledir.

İki adamın her birinin üzerinde, (dirhemler ve dinarlar olmak üzere) iki mal (alacak) bulunduğunda, bu iki şahıs birinde yüz dirhem üzerine anlaşma yapsalar işte bu caizdir ve o yüz dirhem aralarında dirhemlerin ve dinarların kıymetine göre taksim edilir. Dinarlara isabet eden kısım sarf işlemi olur ve ona isabet edenin aynı mecliste teslim alınması şarttır.

Dirhemlere isabet eden ise, işte bir kısmı için almak; bir kısmı için de iskattır. Hâvî'de de böyledir.

Bir adam, iki adamda, alacağının olduğunu iddia ettiğinde, tara­flar vadeli olarak, yüz dirhem üzerine anlaşma yapsalar, bu caiz olmaz.

Bu sulh, ister ikrar üzerine yapılsın, isterse inkar üzerine yapılsın müsavidir.

Şayet taraflar, zimmette bulunan yiyecek üzerine anlaşma yapsalar, —ister vadeli olsun, isterse vadesiz olusn—, bu da caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, diğerinde bin dirhem alacağı olduğunda, tarafların bizzat bir köle karşılığında anlaşma yapmaları caizdir. Bu durumda köle, talibin olur. Ve onu azad etmesi caizdir.

Köle kendisinden istenilen şahsın onu azad etmesi caiz olmaz. Eğer köle talip teslim almadan önce, matlûbun elinde ölürse, bu durumda o, matlûbun malı olarak ölmüş  olur. O zaman alacaklı,alacağı için borçluya başvurur.

Keza, bizatihi olan her şey, teslim alınmadan taraflar birbirlerinden ayrihrlarsa anlaşma batıl olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bin dirhem alacak karşılığında bir köle verilmesi şeklinde anlaşma yapıldıktan sonra, iki taraf da alacak bir şeyin olmadığını doğrulasalar, bu durumda, köle kendisine verilen zat muhayyerdir: Dilerse köleyi geri verir; dilerse, bin dirhem verip, köleyi yanında bırakır.  Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

İki şahıs, bin dirheme karşılık, yüz dirheme (bu yüz dirheme elbise almak üzere), anlaşma yapsalar; bu sahih olmaz. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinin üzerinde alacağmin olduğunu iddia eder ve bir yere karşılık olarak da anlaşma yaparlarsa (Şöyleki: Alacaklı şahıs, alacağına bedel, o evde bir sene oturacak, sonra da iddia olunan şahsa, onu teslim edecek) işte bu caiz değildir.

Keza, bir adam, diğerinde alacağının olduğunu iddia ettikten sonra, bu alacağına karşılık, borçlunun bir kölesinin, bir sene kendisine hizmet etmesi bilahare de onu, borçluya geri teslim etmek üzere anlaşma yapsa, bu sulh caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, diğerinde yüz Nisâbur dinarı alacağı olduğunda, yüz Buhârâ dinarı karşılığına anlaşma yapıp, teslim almadan da ayrılsalar; (bu durumda sahih olan, teslim almanın şart olmayışıdır.) sulh batıl olmaz. Zehiyre'de de böyledir.

Necmüddin en-Nesefî'den sorulmuş:

—Bir adam, diğerinde, içinde gümüş olmayan bin dirhem alacağı olduğunu iddia ettikten sonra, yüz gıtrifî dirhemi karşılığında anlaşma yapıp, teslim almadan önce de birbirinden ayrılsalar ne olur?

İmâm şöyle buyurmuş:

Bu sulh, batıl olur.

Bu cevap, şayet dirhemler zimmette olursa doğrudur.

Fakat,, dirhemler belirli olursa, sulh caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, vadeli borcu olduğunda, vade gelmeden, bu adam borcunu öder; sonra da o ödenen şeye bir hak sahibi çıkar veya o ödenen şey kalp, katkmtılı olduğundan alan şahıs onu hakimin hükmüyle geri verirse, bu durumda, o mal, eski haline avdet eder; yani borç yine vadeli olur.

Keza, bu şahıs, o vadeli borcu hakkında bir köle karşılığında anlaşır; bu köleye de bir hak sahibi çıkar veya o kölenin hür olduğu belli olur yahut hakimin hükmüyle, bir aybı sebebiyle, o köle geri verilirse, borç eski haline dönüşür.

Sulhdan önce, sulh talebinde bulunur veya hakimin hükmü olmaksızın, bir aybı sebebiyle geri verirse, bu durumlarda mal (borç) vadeli olur.

Eğer va'de söylemez ve red de —aybı sebebiyle— hakimin hükmü olmaksızın olursa, işte o zaman mal (borç) vadeli değil; hal-i hazırda verilmesi gereken bir borç olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adamın, diğerinde bir kür buğday alacağı olduğunda, taraflar bir kür arpa karşılığında anlaşma yaparlar ve borçlu da onu teslim eder ve iddia sahibi, bu arpada kusur, bularak, onu, —meclisten ayrılmadan— geri verirse; bu durumda sulh batıl olur. Alimlerimizin tamamının görüşü budur.

Teslim almadan önce tarafların birbirlerinden ayrılmaları halinde batıl olan her sulhda , sonradan, alınan şeyde kusur bulunursa, o geri verilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir  adam,   diğeri  bir  şahıstan  bin  dirhem  alacaklı  olduğu iddiasında bulunduğunda, davalı şahıs da onu inkar ederek, yüz dirheme anlaşma yapmak istese, davacı ise: "Benim sende olan bin dirhemime karşılık, yüz dirheme anlaştım; geri kalanından da vaz geçtim." derse, bu caiz olur. Ve iddia olunan şahıs (da'valı) geride kalan dokuzyüz dirhemden beraet etmiş bulunur.

Bu, kaza yönünden de, diyanet yönünden de böyledir. Zahîriyye'de de böyledir.

Borçlu bin dirhemi ödediği halde, alacaklı onu inkar eder ve borçlu, bu durumda yüz dirheme anlaşma yaparsa, onun önceki ödediği caiz olur. Alacaklının o yüz dirhemi alması —onun ödediğini biliyorsa helal olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adamın, diğerinde —sattığı bir şeyin bedeli olarak— bin dirhem vadeli alacağı olduğunda, bu alacaklı, kefil vermesi üzere borçıü ile anlaşma yapar ve borcu o vadeden bir yıl sonraya tehir ederlerse, bu sulh da caiz olur.

Bu cevap istihsandır.

Keza, kefil ile birlikte, başka bir kefil daha almak üzre anlaşma yapsalar ve vadeyi de uzatsalar, yine bu sulh caiz olur.

Şayet, yarısını acele ödemek, yarısını vadeye bağlamak üzere anlaşma yapsalar, işte bu sulh fasid olur.

Şayet alacaklı, va'deden sonra, bir sene daha tehir eder; .sulh da yapmazlarsa, bu da caizdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, diğerinde bin dirhem alacağı olduğunda, bu şahıs borçluya: "Yarın beşyüz dirhemini verirsen kalanından vaz geçerim." dese der; borçlu da denilen günde beşyüz dirhemi verirse, kalanından kurtulur.

Şayet beşyüz dirhemi, denilen günde vermezse^ borcu, yine bin dirheme dönüşür.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'in kav­lidir. Kâfî'de de böyledir.

Eğer, alacaklı, vakit tayin etmeksizin: "Beşyüz dirrjemi nakden ödersen, kalanından vaz geçerim." der; borçlu da bunu kabul ederse, beşyüz dirhemi verince, kalan beşyüz dirhemden kurtulur.

Şayet alacaklı: "Bugün beşyüz dirhemi verirsen, kalandan vaz geçerim." dediği halde, borçlu, o gün ödeme yapmaz ise, borç eski haliyle kalır.

Eğer borçlu, denilen günde öderse, kalan beşyüz dirhemden berî (= kurtulmuş) olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Alacaklı: "Yarın beşyüz dirhemi vermen şartıyle, kalan beşyüz dirhemden vaz geçtim." derse, —beşyüz dirhemi verse de vermese de— ibra vaki olur. (Yani borçlu kurtulmuş olur.) Hidâye'de de böyledir.

Bir adamın, diğerinde bin dirhem alacağı olduğu zaman, beş yüz dirhemi vermesi üzerine anlaşma yapsalar ve diğer beşyüz dirheme bir vakit tayin etmeseler, bu anlaşma caiz olur. Ve kalan beşyüz dirhem de düşer.

Şayet: "Bu gün beşyüz dirhem vermen üzere anlaşma yaptım." ve devamla: "Eğer vermez isen, borcun bin dirhemdir." der ve o gün beş yüz dirhemi verirse, anlaşma geçerlidir. Eğer vermez ise, bin dirhem hali üzere durur.
Eğer: "Bu gün vermen üzere, bin dirheme karşılık, beş yüz dirheme anlaşma yaptım." dediği halde, "vermez isen, bin dirhem hali üzeredir." demez ve borçlu beşyüz dirhemi verirse, bi'1-icma' kalan beşyüz dirhemden beri olur.

Eğer vermez ve o gün geçerse İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre borç yine bin dirhem olarak kalır. Tahâvi Şerhı'nde de böyledir.

Şayet: "Yarma kadar, beşyüz dirhem vermen şartiyle, bin dirhem karşılığında sulh yaptım." der ve devamla: "Eğer veremezsen, borç —hali üzre— bin dirhemdir." derse, beşyüz dirhemi verebilirse ibra bakidir. Şayet veremezse, bi'I-icma ibra geçersizdir; yani borç, hali üze­redir. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Bana beşyüz dirhemi öde; fazlasından vaz geçtim." der ve bir vakit tayin etmez ise, bu ibra sahih olur.. Ve bu. durumda, borçlu, ne zaman beşyüz dirhemi öderse, o zaman fazlasından kurtulur. Hidâye'de de böyledir.
Alacaklı: "Bana beşyüz dirhem verirsen, beşyüz dirhemi bor­cundan düşürdüm." derse, bi'1-ittifak bu düşürme sahih olmaz. Borçlu ister ödesin, isterse Ödemesin bu böyledir.

Keza alacaklı, borçluya veya kefiline: "Onun beşyüz dirhemini bana ödersen, (veya ödediğin zaman) kalanından berisin." derse; (bun­ların tamamı batıldır) kalandan beraet yoktur. Zahîriyye'de de böyledir.

Ortaklardan birisi, —borçlunun borcundan— bir şey düşürse, —ister tamamını, isterse bir kısmını düşürsün— bu sulh ve akid caizdir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bu şahıs ortağının hissesini tazmin eder. (= öder) Kendi hissesi hakkında, alacaktan düşürmesi caizdir; ortağının hissesi hakkında caiz değildir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [7]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..