Nafakadan Sulh

Nafakadan sulh, eğer hakimin nakid ve yiyecek gibi bir şey üze­rine takdir yapması ile olmuşsa, bu sulh caiz olur.

Eğer aralarında anlaşma yapmışlarsa, nafaka takdiri caiz olmaz. Köle gibi, hayvan gibi bir bedele itibar olunur ve koca nafakadan kur­tulmuş olur. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Bîr adam, daha yaklaşmamış olduğu karısı ile çocuğunu, bu çocuk kendi eliyle yiyebilene kadar iki yıl emzirmesi ve eğer daha fazla emzi-rirse, belirli bir elbise vermek üzere, anlaşma yapar ve bu kadın o elbiseyi teslim alıp onu zayi eder; çocuğu da bir yıl emzirince, bu çocuk ölür ve elbisenin kıymeti ile mehrinin kıymeti müsavi olursa, bu durumda koca, kadına müracaat ederek, elbisenin parasının yarısını geri ister.

Eğer kadın, bununla beraber bir koyun ziyade eylemiş ve koyunun kıymeti de emzirme bedeline eşit bulunursa, o zaman adam, müracaat ederek kadından elbisenin kıymetinin dörtte biriyle, emzirme bedelinin dörtte birini geri alır. Koyunu da kadın adama teslim eder.

Bununla beraber, o koyuna bir sahip çıkarsa, bu takdirde adam, elbisenin dörtte üçüne ve emzirme bedelinin dörtte birine müracaat edip kadından geri alır. Koyunun kıymetinin de yarısını alır.

Eğer koyuna değil de elbiseye hak sahibi çıkarsa, mes'ele hali üze­redir. Bu durumda kadın, erkeğe müracaatla koyunun yarısını emzirdiği bir senenin ecri mislinin yarısını alır. Adam da kadına müracaat ederek emzirme bedelinin dörtte birini alır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kadın, kocasıyla, her ay üç dirhem nafaka vermek üzere anlaşma yapar, bir ay geçince, onun nafakasını alır ve bundan sonra, ikinci bir anlaşma daha yapıp, her ay başında, üç dirhem nafaka yerine, ü ç    batman    un    karşılığında    anlaşırlarsa,    bu    sulh    caiz   olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Şayet kadın, dirhemlerin yerine, her ay geçtikçe belirli olmayan —miktarda— un almak için anlaşırsa, bu anlaşma caiz olmaz.

Bir kadın, kocasıyla, her ay üç dirhem nafaka üzerine sulh yapar; sonra da kocası: "Benim buna gücüm yetmiyor." derse; ilzam olunur.

Ancak kadın veya hakim, nafakanın bir kısmından vazgeçerse bu caiz olur.

Eğer kadın: "Bu nafaka bana kafi gelmiyor." derse; —kocasının zengin olması halinde— artırmak için dava açma hakkı vardır.

Eğer hakim, her ay için nafaka takdir ederse; kadın bu nafaka kafi gelmeyince, dava açabilir. Ve, bu durumda kifayet miktarı talep de bulunur.

Bu, yakınların nafakasında da böyledir.

Eğer nafaka karşılığında kefil verirse, her ayın nafakası kefile aid olur.

Şayet kefil, bir şey söylerse, onun sözü geçerli olur.

Eğer koca ölür ve kadının anlaşma bedeli, kocanın üzerinde kalırsa, bu durumda, o geçersiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın karısı, bir senelik nafakasına karşılık bir hayvan veya bir elbise alarak anlaşma yaparsa, bu ister peşin, isterse vadeli olsun, caizdir.

Karşılıklı razı olduktan sonra böyle yapsa, bu caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Karı-koca ayrıldıktan sonra,  sabinin (küçük çocuğun) emme ücreti hakkında anlaşma yapsalar, bu caiz olur.

Bu anlaşmadan sonra, kadının yiyeceğine karşılık, dirhemlerle tekrar anlaşma hakkı yoktur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, boşadığı kadınla, nafaka olarak belirli dirhemi ;r karşılığında, bu miktarı, iddeti bitene kadar artırmamak üzere anlaş. ıa yapsa,   —kadının  iddetinin  ay  hisabına  göre  olması  halinde—  bu anlaşma caiz olur.

Şayet, kadının iddeti hayız sebebiyle olursa, bu anlaşma caiz olmaz. Çünkü hayız, muayyen değildir. Gerçekten iki ayda üç hayız olur veya on ay geçer de bir defa hayız olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kadın, kocası hayatta olduğu müddetçe, nafakası onun üze­rine olmak üzere anlaşma yapsa, bu caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Bir adamın karısı mükâtebe veya cariye olduğunda, efendisi onu, bir evde otürtsa ve onunla belirli bir giyim ve her sene için belirli bir nafaka üzerine anlaşma yapsa, bu caiz olur.

Bir adamın karısı çok küçük olur ve kocaya gücü yetmezse, babasının, nafakası üzerine anlaşma yapması caiz olmaz.

Kadın yaşlı, kocası küçük olur ve o küçüğün babası, nafaka üzerine anlaşma yapar ve onu da öderse, bu caiz olur.

Bir mükâtep, her ay vermek üzere, karısının nafakası üzerine anlaşma yapsa, —diğer hususlarda caiz olduğu gibi— sulh burda da caiz olur.

Keza, ticaret yapmasına izin verilmiş veya ticaretten men edilmiş köle de karısının nafakası üzerine anlaşma yapsa, caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, karısının bir senelik nafakasına karşılık, ona bir elbise vermek şartıyle anlaşma yapar; kadın da o elbiseyi, ondan teslim alır ve o elbiseye bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda kadın, nafakası için tekrar kocasına  müracaat  eder  ve  o  elbisenin  kıymetini  alır.   Serahsî'nin Muhsytı'nde de böyledir.

Bir adamın, iki karısı bulunur; onlardan birisi cariye olur ve onu evine yerleştirse, bu durumda hür kadın ile her ay miktarı belirlenmiş bir nafaka üzerine anlaşma yapar; cariye ile de ondan daha fazla bir mik­tarla anlaşma yaparsa; bu da caiz olur.

Keza, bu şahsın kanlarından birisi, zimmiye olur ve onunla mü'min kadından daha fazla bir miktarla nafaka anlaşması yapsa bu da caizdir. 

Bir iakir, karısıyla, fazla miktarda nafaka üzerine'anlaşma yaparsa, bu fakir ancak, benzerinin nafakası ile ilzam olunur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse, bir mahreminin nafakası üzerine anlaşma yaptıktan sonra, onun zengin olduğunu iddia eder ve o da, onu doğrulasa, bu anlaşma batıl olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, mahremlerinden birinin nafakası üzerine anlaşma yapar; fakat bu şahıs fakir olursa, onu vermekle cebredilmez. Eğer fakir olduğunu ikrar eder ve halide bilinmezse, onun sözü geçerli olur. Ve yaptıkları anlaşma batıl olur.

Ancak, onun zengin olduğu belgelenirse, sulh geçerli olur.

Küçük çocuğun nafakası, karının nafakası gibidir. Bunun vücûbu için, zenginlik şart değildir: Eğer baba muhtaç ise, sulh yukarıda geçtiği gibidir.

Keza, bir kimse bir ihtiyaç için, giyim üzerine anlaşma yaparsa, bunda da nafaka gibi kifayet miktarına itibar edilir.

Bir kadın, yahudi giyimi üzerine anlaşma yaptığında, o giyimin enini, boyunu, inceliğini, kalınlığını söylemese bile, bu anlaşma caiz olur.

Yakınların giyimleri de böyledir.

Bir adam, sıhhatli ve bulûğa erişmiş kardeşi ile belirli nafaka ve giyim üzerine, her ay için anlaşma yapsa hu caiz olmaz ve ona cebr edilmez. Mebsût'ta da böyledir.

Bain talakla boşanan bir kadın, oturma yerine karşılık, dirhem­lerle anlaşma yapsa, bu caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdfhân'da da böyledir.
Bir koca, karısının nafaka ve giyimine karşılık, on sene için orta halli bir cariyeyi bir aya kadar vermek şartıyle (veya vade belirtmeden) anlaşma yapsa, işte bu caiz olur. Mebsût'ta da böyledir. [9]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..