6- ÇALIŞANLARIN YAPTIĞI SULH

Bir adam, çamaşır yıkayan bir şahsın yanına vararak, elbisesini yıkatmak istediğinde, çamaşırcı onu yıkarken yırtarsa, bu durumda, temizleyicinin çamaşır sahibi ile, elbise çamaşırcının olması veya elbiseyi sahibinin geri alması üzerine, belirli miktardaki dirhemler karşılığında sulh olsalar, bu anlaşma, bu halde caizdir.

Bu durumda dirhemlerin, peşin veya vadeli olması da farketmez.

Bu anlaşma dinar karşılığında yapılırsa, hüküm yine böyledir.

Bu anlaşma, Ölçülen veya tartılan şeyler karşılığında yapılır ve bunlar da belirli şeyler olursa, yine bu sulh caiz olur.

Elbiseyi sahibinin veya yıkayıcının alması müsavidir;

Eğer ölçülen veya tartılan şey zimmette olur ve anlaşmada "elbise çamaşırcının olacak kaydı." bulunursa, bu durumda sulh caiz olur.

Şayet "elbise elbise sahibinin olacak" kaydı varsa; anlaşma caiz olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Eğer çamaşırcı: "Ben, sana elbiseyi verdim." der, elbise sahibi de, onu inkar eder ve sonra da anlaşma yaparlarsa, bu anlaşma İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olmaz.

Bu durumda çamaşırcıya ücret de verilmez. İmâm Muhammet! (R.A.)'e göre bu anlaşma caiz olur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un son kavli de budur. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet çamaşırcı iddia eyleyerek "elbiseyi sahibine verdim." deyip ücret ister; elbise sahibi de bunu inkar eder ve taraflar ücretin yarışma sulh olursa, bu anlaşma caiz olur.

Eğer elbiseci, elbiseyi aldığını doğrular ve ücretini verdiğini de iddia eder; temizleyici de, onu inkar eder ve bu şahıslar, temizleme ücretinin yansına anlaşma yaparlarsa, bu sulh da caizdir. Hulasa'da da böyledir.

Bir kimse, ipliğini dokuyucuya yerdiğinde, dokuyucu ona muha­lefet ederse (Şöyleki: O, yedi parça doku dediği halde, dokumacı dört parça dokur veya dediğinden daha çok parça dokursa) bu durumda iplik sahibi muhayyerdir. İsterse dokunan bezi alıp onun, ecr-i mislini verir; dilerse, elbiseyi dokumacıya bırakıp ipliğini ödetir.

Eğer elbiseyi dokumacıya bırakmak ve karşılığında da dokumacının belirli dirhemleri va'deli olarak vermesi şartıyla anlaşma yaparlarsa, bu bu anlaşma caiz olmaz.

Alimlerimiz, bunu şöyle açıklamışlardır:

İplik sahibi elbiseyi dokumacıya terk edip, ipliğinin bedelini ona ödetir, sonra da bir müddete kadar dirhemler üzerine anlaşma yapar­larsa, bu borç olur ve haramdır. Fakat iplik sahibi, elbiseyi almak ister, sonra da dokumacı ile bir müddete kadar, belirli dirhemler karşılığında anlaşma yaparlarsa, işte bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer iplik sahibinin, bezi alarak ücretin bir kısmım verip, bir kısmım  düşürmesi  şartı  ile  anlaşma yaparlarsa,  bu da caiz  olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, boyacıya bir dirhem mukabili, bir kafîz boya ile boyamak üzre, bir elbise verir; boyacı da onu iki kafîz ile boyarsa, bu durumda elbise sahibi muhayyerdir. Elbiseyi alıp, dirhemi verir, sonra da bir ölçek buğday karşılığında anlaşma yaparsa, bu caiz olur. Eğer, elbise sahibi bu durumda buğdaya vadeli olarak anlaşma yaparsa, İmâm Muhammed (R.A.) bunu kitab da zikretmemiştir.

Alimler de bu hususda ihtilaf etmişlerdir. Irak alimleri: "Caizdir." demişler; Belh alimleri ise: "Caiz değildir." demişlerdir.

Şayet bir kafîz boyaya anlaşma yaparlarsa, bu belirli olursa caiz olur. Eğer belirsiz olursa caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer boyacı, va'deli olarak anlaşma yaparsa bu caiz olur.

Keza bir kırat altına anlaşma yaparsa aynı mecliste altını teslim alması halinde bu da caiz olur. Eğer aynı mecliste teslim almaz ise ve kıymeti de ikinci ölçekden fazla değilse, bu anlaşma caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [12]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..