21- SULH KONUSU İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER

Bir hükümdar veya hakim, şarap içen bir şahısla, ondan maİ almak üzere anlaşma yaparak onu af eyleseler; bu anlaşma sahih olmaz. Alman mal, şarap içene iade edilir. İster davası mahkemeye intikal etsin, ister etmesin bu müsavidir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, karısına zina isnadında bulunup, lanetleşme gerekir, sonra da —kadının lanetleşme istememesi için— bir mal mukabili anlaşma yaparsa bu da batıldır. Mahkemeye intikal ettikten sonra, affı da batıldır.

"Bu caizdir." diyen de olmuştur. Füsûlü'Mmâdiyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin karısıyla zina ettiğinde, kadının kocası da bunu bilir ve her ikisinin de cezalanmasını ister; suçlular da ikisi birden veya onlardan birisi belirli dirhemler veya başka bir şeye karşılık kendi­lerini affetmeleri şartıyle anlaşma yaparlarsa bu anlaşma batıldır; mal gerekmez; af da geçersizdir. İster dava hakime intikal etsin, isterse etmesin müsavidir: Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Zina edilen bir kadın, dirhemlere karşılık anlaşma yapıp onları da alsa veya onları geri verse; her haliyle bu anlaşma batıldır. Bu durumda erkek verdiği malı geri alır. Mebsût'ta da böyledir.

Hakimin, böylesi anlaşmalara bizatihi mübaşeret etmesi uygun olmaz; bilakis bu gibi şeyleri başkasına havale eder.

Hakimin hasımları, iki veya üç defa anlaşmaya teşvik etmesi uygun olur. Tarafların aralarında sulh ümidi olur ve iki taraf da hüküm değilde, anlaşma talebinde bulunursa o zaman anlaşma (= sulh) ciheti tercih edilir.

Fakat, iki taraf da hüküm cihetini istiyorsa, o zaman anlaşmaya mahal kalmaz.

Şayet husûmet, iki yabancı arasında olursa; onların arasında anlaşma değil, hükmeylemek uygulanır.

Eğer husumet iki kabile arasında veya akrabalar arasında olursa, onlar iki veya üç defa anlaşmaya teşvik edilirler. Bu durumda taraflar anlaşmadan kaçınırlarsa, o zaman mahkeme yapılırlar. Zehıyre'de de böyledir.

Koyunun memesindeki süt veya karnındaki yavru karşılığında yapılan anlaşma, caiz olmaz. Bu, bil-ittifak böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir köle hakkında yapılan dava için, "şu buğdayın ununun kepeğine" veya "sağ bir koyunun, şu kadar kilo etine karşılık" diye yapılan anlaşma caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bir insan, diğerinden bir mal veya bir hak iddiasında bulunduktan sonra, belirli bir mala karşılık anlaşma yaptıklarında, gerçekten o mal veya o hak sabit olmazsa; davalının verdiği malı geri alma hakkı vardır. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Davacı davalı ile anlaşma yapıp sulh bedelini dealdıktan sonra: "Ben, davamda haksızdım." derse, bu durumda davalının, verdiği sulh bedelini geri alma hakkı vardır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinden mal veya bir hak iddia ederek davalı ile anlaşma yapar;  sonra da  "hakkının başka bir şahısta olduğunu" açıklarsa; bu durumda da aldığı sulh bedelini geri iade eder. Kerderı'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinin yanında elli dinar ortaklık malı, elli dinar da alacağı olduğuna iddia ettiğinde davalı şahıs, ortaklık malını ikrar ettikten sonra, elli dinara anlaşma yaparlarsa, ortaklık hakkındaki sulh sahih olmaz; alacak hakkındaki sulh ise caiz olur.

Şayet davalı şahıs, ortaklık malını inkar ettikten sonra anlaşma yaparlarsa, o zaman, alacak hakkındaki sulh da ortaklık hakkındaki sulh da caiz olur. Zehıyre'de de böyledir.

Borçlu, borcunu verdiği halde, alacaklı bunu inkar eder; sonra da bir mal mukabili anlaşma yaparlarsa, zahirde bu sulh caiz olur. Diğer yönü, Allahu Teâlâ ile kendisi arasındadır. Bu durumda alacaklının sulh bedelini alması helal olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, elinde bulunan bir yeri, "filanın kendisine tasadduk ettiğini" iddia ettiği halde, diğer şahıs, "onu bağış yaptığını" söyler ve "ondan döndüğünü" beyan eder ve bu durumda aralarında yüz dirheme anlaşma yaparlarsa, bu caiz olur.

Bu sulhtan, taraflardan herhangi biri sonradan geri dönme gücüne sahip olamaz.

Keza, bir adam, elindeki evin kendine bağış yapıldığım söyler ve bağış yapan şahıs da, bu bağıştan dönmeyi muradeder ve bu durumda o evi yüz dirheme karşılık teslim edeceğine dair anlaşma yaparlarsa, bu sulh caiz olur.

Şayet ev sahibi, onun bağış olduğunu da sadaka olduğunu da inkar ederek evi alacağını söyler; ev elinde bulunan şahıs da bir elbise mukabi­linde anlaşma yaparak, o elbiseyi alıp evi teslim ederse; bu sulh da caizdir.

Bu evin» aralarında yan yarıya ortak olacağına dair anlaşma yaparlar ve ev elinde olan da yüz dirhem anlaşma bedeli verirse; bu anlaşma da caiz olur.

Bir adamın elinde, bir köle bulunduğunda, bir başkası "o köleyi, ona tasadduk eylediğini" iddia eder; köle elinde bulunan da buna inkar ederek, bir elbise karşılığına davasından vazgeçmek üzere anlaşma yaparlarsa, bu anlaşma caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

On dirhemlik bir davada taraflar beş dirheme anlaşma yaptıktan sonra, bu anlaşmayı bozsalar; bu durumda, sulh bozulmuş olmaz. Gunye'de de böyledir.

İbnü Semâa'nın Nevadiri'nde İmâm Ebû Yûsuf R.A.)'ün şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bir adam, bir köleyi bin dirheme satıp, parasını da aldığı halde, bu köleyi teslim etmese ve müşteriye teslim etmek üzere, onu, başka bir şahıs zimnına alıp, müşteri köleyi isteyince de, onu zımnına alan şahıs, müşterinin, "kölenin parasını vermesi karşılığında" anlaşma yapsa, bu anlaşma da caiz olur.

Nitekim, bir adam, "kölesini bin dirheme sattığı hususunda" başka bir şahsı dava ettiğinde köle yanında bulunan zat da onu inkâr eylese ve bunlar aralarında anlaşma yaparak, "parasını verip, kölesini almaya" sulh olsalar, bundan sonra da, davalı şahıs, "köleyi sattığım" ikrar eylese; bu durumda köle, kendisinin parası da alanın ölür.

Bir kimse alacağına karşılık bir köle almak üzere, borçlu ile anlaşma yapar; sonra da borçlu, borcunu ikrar ederse; fazla alacaklı şahsın, o köleyi, alacağı miktardan fazlaya (yani kâr ile) satması doğru olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın, diğerinde bin dirhem alacağı olduğun da, borçlu olan şahıs, —sulh yoluyla— konuşmaksızın, yarısını teslim ettikten sonra, onun geri verilmesini istese, —eğer verdiği bir uruz ise— bunu geri almaya malik olamaz. Kerderî'nin VecizFnde de böyledir.

Binefsihî (= nefsini, kendini ortaya koyarak) kefil olan zat, kefa­letten kurtulmak üzere, bir mal karşılığında anlaşma yapsa, bu anlaşma batıl (= geçersiz) olur.

Bu durumda kefalet batıl olur mu?
Bunda iki rivayet vardır: Bir rivayete göre, bu durumda kefalet de sakıt olur. (- düşer) Zehıyre'de de böyledir En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ'dır. [31]
[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/385.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/385.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/386.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/386.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/386-390.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/390-393.
[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/394-403.
[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/404-407.
[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/407-410.
[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/411-418.
[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/419-426.
[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/427-428.
[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/429.
[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/430-436.
[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/437-447.
[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/448-450.
[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/451-462.
[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/463-465.
[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/466-469.
[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/469-477.
[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/478.
[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/479-483.
[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/484-501.
[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/502-503.
[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/503-504.
[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/505-506.
[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/506-507.
[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/508-512.
[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/513-515.
[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/516-523.
[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 8/524-527.

Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..