3- GİRMEK, DURMAK VE BENZERİ FİİLLER ÜZERİNE YAPILAN YEMİN

A;; I olan : Yeminlerde kullanılan lafızlar, bize göre, örf üze­re bina kılınmıştır. Kâfi'de de böyledir.

Eve girmemeye yemin eden bir kimse; mescide veya hav­raya yahut kiliseye; ateş naneye; veya kâbe'ye hamama veya evin kapusunun gölgeliğine girse yemini bozulmaz. Bedâî'de de. böyledir.

Eğer safaya girerse yemini bozulur. Hidâye'de de böy­ledir.

Bir kimse : «Şu mescide girmem.» diye yemin eder ve o mescit yıkılıp; yerine ev yapılır sonra o ev de, yıkılıp yerine tekrar mescit yapılır ve o mescide girmiş olursa; yemini bozulmaz.

Şayet : «Şu mescide girmem.» diye yemin etmiş olsaydı da, o mescid yıkıldıktan veya yerine başka bir mescid yapıldıktan sonra girseydi; yemini bozulmuş olurdu, Câmîu'l - Kebir Şerhin'nde de böyledir.                                         Bir kimse : «Şu komşunun evine girmem.» diye yemin eder; komşu da evine ilâve yaparak, onu genişletir ve artırırca; bu şahıs o yapılan ilâve eve girmiş olsa, yemini bozulur.

Bir kimse, işaret eyliyerek : «Şu mescide girmem.» diye ye­min eder; yeminden sonra da, mescide ilâve yapılırsa; o ilâve yapı­lan yere, girmekle, yemini bozulmaz.

Bir kimse : «Şu mescide, girmem.» diye yemin eder; bir cemâat de o mescidin yanına bir ev ilâve ederler; bu şahıs da, o eve girerse; yemini bozulmaz.

 «Filanın yaptığı mescide girmem.» diye yemin eden kimse, o adamın ilâve ettiği yere girse; yemini bozulur. Keza : «Şu eve gir­mem.» diye yemin eden kimse; o eve yapılan ilâve yere girse; yemi-bozulmaz.

Bir kimse : «Filân adamın evine girmem.» diye yemin eder; o adam da, evine ilâve yapar ve bu şahıs o ilâveye girerse; yemini bozulmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Mescide girmem.» diye yemin eden kimse, o mescidin üze­rine çıksa; üzerinde durmakla, muhtar olan kavle göre, yemini bo­zulmaz. Cevâhiru'l - Ahlâtî'de de böyledir.

»Şu eve girmem.» diye yemin eden bir şahıs, o ev yıkılıp,

veri boş sahra olunca; oraya girse bile yemini bozulur.

«Şu eve girmem.» diye yemin eden kimse, o ev yıkılıp, ye­rine yenisi yapılınca; j'eni yapılan bu eve girerse; yine yemini bo­zulur.

Eğer, oraya meseid veya hamam yapıldıktan veya bostan edil­dikten sonra oraya girerse; yemini bozulmaz.

Keza yapılan hamam yıkıldıktan sonra, girse, yine yemini bo­zulmaz. Hidâye'de de böyledir.

«Eve girmem.» diyen kimse o ev, yıkıldıktan sonra girse; yemini bozulmaz.

Keza, yıkılan evin yerine meseid, hammam, bostan yapılsa; ora­ya girmekle de yemini bozulmaz.

«Şu eve girmem (veya eve girmem)» diye yemin eden kim­senin girdiği yerde, bina yoksa yemini bozulmaz.

Bir adam : «Şu eve girmem.» diye yemin etse de, o eve bi-nekli veya yaya olarak veya başka birisi taşıyarak girse, yemini bo­zulur. Zahîr'İyye'de de böyledir.

Eğer, üzerine bindiği havvan kaçar ve onu durdurmaya gücü yetmiyerek, o eve girerse; işte o zaman, yemini bozulmaz. Muhıyl'ie de böyledir.

Eğer, kendisinin emri olmadan, başka birisi yüklenir de o eve girdirirse; yemini bozulmaz. Kalbinden, ister razı olsun; ister, olma­sın müsavidir.

İmtina etmeye gücü yetsin, yetmesin; bütün âlimlere göre, bu da müsavidir.

İster, evin kapusundan girsin; ister, başka bir yerinden, girsin; 'yine müsavidir. Bedâi'de de böyledir.

«Şu eve girmem.» diye yemin eden şahıs, o evin duvarının üzerine çıkıp dursa; yemini bozulur. Damına çıksa, yine yemini bo­zulur.

«Bu onların örfüdür.» Bizim Örfümüzde, duvara ve dama çık­mak eve girme anlamına gelmez. Onun için de yemini bozulmaz.» denilmiştir. Câmiu's - Sağîr Şerhl'ııde de böyledir.

Bir adam : «Şu eve girmem.» diye. yemin etse de, o evin tava­nından inse veya bir ağacın üzerine çıkarak dalından o eve inse; yemini bozulur.

Eğer, o evin duvarı, komşsusu ile müşterekse, o duvarın üzeri­ne çıkınca yemini bozulmaz.

Bu hal, yemin lafzı arabca olduğuna göredir. Eğer lafız, farsça olursa evin duvarına çıkmakla veya damına çıkmakla yemini bo­zulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse «gimem.» diye yemin eylediği evin, kitH olan kapısı­nın dış tarafında dursa; yemini bozulmaz. Kâfi'de de böyledir.

Evin içinde olan tuvalete girse; yemini bozulur. Eğer, ye­min eylediği evin eşiğinden, sadece, ayağının birisini içeri atsa, ye­mini bozulmaz. Fdtâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bu hal ayakta ikendir. Fakat, sırtının, karınınm veya yanı­nın üzerine yatarak, bedeninin ekserisi içeri girse bacakları dışarda olsa bile, yemini bozulur.

Şayet başını eve sokarda, ayaklarını girdirmezse yemini bozulmaz. .

Keza eliyle evden bir şey alsa; yine, yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Başı ile birlikte ayağının birisini de girdirirse yemini bozu­lur. Hızlı yürüyerek kapıya kadar gelir; kendini alamadığından ve­ya ayağı kayarak kapıdan içeri girerse; yemini bozulmaz.

Rüzgarın kuvvetiyle girerse, yine bozulmaz. Yani, haricî tesirle-,   rin men'ine gücü yetmezse yemini bozulmaz.

Bir başkası, zoraki eve girdirir; bu şahıs da, o adamda hemen geri çıkar; sonra kendi isteğiyle tekrar girerse; yemini bozulmuş olur. Zahîriyye'de de böyledir.

«Evin şu kapısından girmem.» diye yemin eden kimse baş­ka bir kapısından, girerse; yemini bozulmaz. Eğer, yeni bir kapı açar ve eve oradan girerse, yemini bozulur.

Kapıya tâyin eylemişse; başkasından girmekle, yemini bo­zulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

«Şu eve, (veya filanın evine) girmem.» diye yemin eden kimse; o evin altına oturacak bir yer sçsada, oraya girse; yemini bozulmaz.

İçinde bulunduğu eve girmemeye yemin eden adam, o ev­de bir gün dursa, yemini bozulmaz. Çıkıpta, geri girerse; o zaman bozulur. Kâfî'de de böyledir.

Bir adam, diğerine : «Vallahi, bu gün senin şu evine, kimse girmez.» dese de, o gün, o eve, ev sahibi girse; adamın yemini bozul­maz.

Şayet bir başkası veya kendisi... girerse; yemini bozulur.

«Şu eve, ayağımı basmam.» diye yemin eden kimse; o eve, binekli olarak girse, yemini bozulur. Eğer, niyyeti, yaya olarak aya­ğını basmamak ise, bu durumda, niyyeti gibi olur. Bedâi'de de böy­ledir.

«Ayaklarımı, filan adamın evine goymam.» diyen kimse, ayağının birisini, eve koysa; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir

«Şu mahalleye, girmem." diye yemin eden kimse, bir eve girse de, o evin iki kapısından birisi o mahalleye; diğeri de, başka bir mahalleye açılsa; yemini bozulur.

Bir kimse : «Belhe girmem.» diye yemin etse; o şehre gir­memeye yemin etmiş olur. Köy için yemin etmiş olmaz.

«Belh'in. şehrine, girmem.» diye yemin eden kimsenin yemini, şehrin ve şehrin etrafının üzerinedir. Eğer, yemin edenin niyyeti, yalnız şehire ise; o öyledir.

«Köye girmem.» diye yemin eden kimsenin yemini, o köyün arazisine girmekle, bozulmaz.

«Bağdad'a girmem.» diye yemin eden kimse, Bağdad'm hangi cihetinden girerse girsin, yemini bozulur.

«Selâm şehrine girmem.» diye yemin eden kimse, Küfe na­hiyelerine girmedikç, yemini   bozulmaz.

Bir kimse : «Fırat Nehrine girmem.» diye yemin ettiği hal­de, Fıratta bir gemiye binse veya fıratm üzerinde olan köprüden geçse, yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Basra'ya girmem.» diye yemin eden kimse, Basra'nın köy­lerinden birine girse; yemini bozulmaz. Eğer, «Bağdad'a girmem.» diye yemin eder ve gemi ile araya uğrarsa; yemini bozulmuş olur. Bu İmâm Muhammed (R.A.)'e göredir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre; yemini bozulmaz. Fetvada buna göredir. Serahsî'nin Muhıy-tı'nde de böyledir.

«Nahiyeye (veya büyük bir köye) girmem.» diye yemin eden kimse, o nahiyenin arazisine girince, yemini bozulur.

«Şu sokağa girmem.» diye yemin eden kimse, o sokakta olan bir eve girse; o sokağa çıkmadıkça, yemini bozulmaz. «Filânın sokağına girmem.» diye yemin eden kimse, o sokağın mescidine giıre; sokağa girmese; yemini bozulmaz. Hulâsada da böyledir.

«Filan adamın evine girmem.» diye yemin eden kimse, bir şeye niyyet eylemese de, o eve İcârcı olarak veya emaneten otursa; yemini bozulur.

Keza : («Filanın evine girmem.» diye yemin eden kimse, o ada­mın, kira ile oturduğu eve girse; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdî­hân'da da böyledir.

Bir kadın/kocasının, kendi evine girmemesine yemin et­se; sonra da evini satsa; kocası da o satılan eve girse; eğer kadının niyyeti, içinde kadın var iken idiyse, satması sebebiyle yemini bo­zulmaz. Eğer, böyle bir niyyeti yok idiyse, evi satınca, yemini kal­maz.

«Filânın evine girmem.» diye yemin eden kimse, o adam evinin yansım sattıktan sonra, girerse; yemini bozulur. '

Keza, kadının evine, girmemeye yemin eden kimse, kadın, evini birine sattıktan sonra; yemin eden adam, evi satın alandan, icarlar-sa; eğer yeminden kasat, kadın ise, yemini bozulmaz. Eğer, hoşnut­suzluğu ev yüzünden ise, yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Filân adamın evine girmem.» diye yemin eden kimsenin yemini, o adam velime yemeği yedirmek için bir ev tanzim eylese, yemin edende, o eve girse bozulmaz.» Ancak, evin asıl sahibi evden nakleder ve evi velime sahibine bırakır, o da eşyalarını o eve taşır­sa; bu durumda, yemin eden, o eve girince, yemini bozulur. Muhıyt'-te de böyledir.

Bir kimse : «Filan adamın evine girmem.» diye yemin eylese; c adam da, babasıyla birlikte oturmakta ve baba da, o evi icarla-itîiş olsa, o eve girince yemini bozulur.

«Filan adamın evine girmem.» diye yemin eyliyen kimse; o ada-' m in karısının evine girse; o adam da o evde oturuyor oisa, eğer o adamın başka bir evi yoksa yemini bozulur. Eğer, o adama nisbet olunan, başka bir evi varsa; yemin bozulmaz.

Keza ; «Filanca kadının evine girmem.» diye yemin eden k'nıst, o kadının içinde oturduğu kocasının evine girerse; eğer ka­dının başka bir evi yoksa; yemini bozulur; vaısa   bozulmaz. liulâsa'da da böyledir.

Bir adam, hamama girmemeye yemin ettiksen sonra; ha­mama, hamam yapmak için değil de, hammamcıya selâm vermek .cm girse; sonrada hammamda başını yıkasa, yemini bozulmaz. Fe-tâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

tçinde bostan olan bir evi, bulunan bir şahıs, 'o eve girme-, in ey e yemin eder ve evin bostanına girer; bostanın kapısı da eve açı­lır; bostanın başka yolu bulunmaz; evi ve bostanı, tek bir duvar ku­şatmış olursa; İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, o bostana girmekle yemini bozulmuş olmaz. İster bostan küçük, ev büyük olsun; ister ev.küçük, bostan büyük olsun. Eğer, evin ortasında, bostanın etra­fında odaiar varsa; bostana girmekle yemini bozulur. Zahîrîyye'de de böyledir.
Bir adam : «Şu eve girmem.» diye yemin eder; evin sahibi de evinin yanındaki bir evi satın alıp, o evden eski evine bir kapı açar ve yolu oradan yaparak, evin önceki kapısını kapatır; ye­min eden adam, o yeni acılan kapıdan girerse; İmâm Muhammed (R.A.) 'e göre, yemini bozulur. Çünkü, o ev de, öncekine dahil olmuş­tu.1.

«Bir adam, başka birisine: «Abdullah'ın oğlu Muhammed, eğer şu eve girerse; bu eve giren, Abdullah'ın oğlu Muhammed'in karısı boş oisun.» der ve Abdullah'ın oğlu Muhammed de :  «Böylece, şahit olunuz.» dedikten sonra; «o eve girse; talâk lâzım olur.» denilmiştir.

Bir kimse: Vallahi, şu eve şu odaya girmem dese, sonra o evden çıkıp geri girse; fakat o odaya, girmese; yemini bozulmaz. Çünkü, yemin, her ikisine karşı yapılmıştır. Fdtâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İkisi de seferde olan adamlardan birisi Filanın evine gir­mem diye yemin etse; kıldan yapılmış çadır, Haynıe, Kubbe ve her eğlenilecek yer ev mefhumuna dahildir.. Serahsi'nîn Muhiytı'nde de böyledir.                                                                                       

Bir yerde kurulmuş olan, «Şu çadıra girmem.» diye yemin eden kimse, o çadır ordan sokülse de, başka bir yere kurulsa; ona girdiği zaman yemini bozulmuş olur. Kubbe de böyledir. Minber de, böy­ledir. Yer değiştirmekle hüküm değişmez. Bedâi'de de böyledir.

«Şu hibaya girmem.» diye yemin eden kimse için, Keçesi ne itibar edilir, denilmiştir. «Direğine...» ete denildi. İşte, ona girdi­ği vakit, yemini bozulur.

Hiba diye, iki veya üc direk üzerine konulan keçeden veya aba­dan yapılan gölgelik eve derler. Muhıyt'te de böyledir.

İki adamdan her biri , «arkadaşının yanma girmeyeceğine» yemin eder ve birlikte, bir yere girerlerse, yeminleri bozulmaz. Fe-tâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Filan adamın yanına girmem, diye yemin et­tiği zaman, mescidde, gölgelikte veya çadırda ve haymada yanına girse; eğer badiye ehli, değilse; yemini bozulmaz. Bizim örfümüze göre mescidde yanına girse, yemini bozulur. Yemin ettiği adamın Grda olduğunu bilmeden girse; yemini bozulmaz. Kudûrî'ye göre: Bir toplumun yanına girse, o adamda arada bulunsa; Onu kasdet-n"iediyse yemini bozulmaz.

«Şu evde, filan adamın yanına, girmem.» diye yemin eden bir kimse, O eve girse ve O filanda evin bir odasında olsa; yemini bozulmaz. Eğer evin salonunda olursa yemini bozulur. Çünkü, gör-irmeyince, yanma girmiş olmaz.

Keza -. «Şu Köyde, filan adamın yanma girmem.» diye yemin et se; onun evine varmadıkça yemini, bozulmaz.

Bir kimse; «filancanın yanına girmemeye» yemin etsede, öldükten, sonra; yanına varsa; yemini bozulmaz. Sirâciyye'de de beyledir.

Bir kimse, diğerine : «Şu iki evden birisine, her girişinde, vallahi, seni dövmem.» der; o adamda, o iki eve girer; yemin eden­de onu döverse; yeminini, bir defa, bozmuş olur. Eğer; «Döversem, üzerime yemin olsun.» dese ve o adam da, evlerin ikisine veya biri sine girse; sonrada o adamı dövse; her girdiği için, ayrı bir keffâret gerekir.

İkinci giriş arasından dört ay geşmiş 'olsa; ikinci girişe kadar karısıyla mürcamaatta bulunmadıysa; işte o yemin olur.

Eğer, birinci girişten itibaren dört ay geçtiyse; bâin olur. Eğer, ikinci girişten itibaren, dört ay geçtiyse; kadın, o iddet içinde, bir defa daha bâin olur. Şayet: «Yemin olsun üzerime; sana yaklaşır­sam.» demiş; iki defada dâhil olmuşsa; işte o, iki îlâ (=yemin) oimuş olur. Eğer, her yaklaşmada, cima yapmışsa; iki keffâret lâ­zım gelir. Birinci girişten dörtay geçene kadar, cimayı terk eylediy-se; bâin olur. îkinci girişten itibaren dört ay geçerse; bu iddet için de, bir bâin daha olmuş olur. .

Bir kimse, karısına: «Bu eve, her girişimde, eğer, sana yak­laşırsam, üç talâk boşsun.» der; iki defa da girse; her girişi bir yemin olur. Eğer, kadına iddeti içinde, yaklaşırsa, kadın üç talâk boş olur. Dört ay geçene kadar yaklaşmaz; bir talâk bain olur. îkinci girişten dört ay geçerse; bir bâin daha olur. Üçten fazla zaten lâzım değildir.

Keza,  bir kimse, karsına : «Sana, yaklaşırsam;  üç talak boş­sun.» der; bir gün geçtikten sonra da «Sana yaklaşırsam; üç talâk boşsun.» derse; bunlar iki yemin olur. Eğer kadına yaklaşırsa yemini bozulur ve Üç  talâk vâki oiur.

Bir kimse : «Sen şu eve, her girdikçe; eğer, sana yakın olursam, Hac yapmak üzerime lâzım olsun; (veya yenlin olsun üze rime; veya üzerime nezrolsun)» dedikten sonra, kadın o eve iki defa girse; adamda, her girişinde, kadına yakın olsa; üzerine ya iki hac, veya iki yemin keffareti lâzım olur.

Keza: «Şu eve her girişinde; sana, yaklaşırsam, Haç üze­rime olsun.» dedikten sonra, eve girse ve Kadına yaklaşsa; sonra, yine girse ve yine yaklaşsa, iki hac lâzım olur. Eğer, eve mütead­dit defa girerde; Kadına bir .defa yaklaşırsa; bir yemin Keffâre-tinden başka, bir şey gerekmez.

«Her ne zaman, şu eve girersem; vallahi sana yaklaşmam.» diyen kimse, Kadına yaklaşınca; yemini bozulmuş olur.

Eğer iki nefi arasına, bir kelime kor ve meselâ: «Vallahi, şu eve girmem veya şu ikinci eve girmem.» der ve o iki evden biri­sine girerse; yemini bozulur. Eğer ölene kadar, her ikisinede gir^ mezse yemini bozulmaz.

«Vallahi, elbette, şu eve girerim; veya şu başka eve gire­rim.» diye iki müsbet arasında bir kelime koyan kimse; o iki ev den birisine girse; yemini yerine getirmiş olur. Eğer ölene kadar o evlere, girmezse yemini bozulmuş olur. Müsbetle menfî arasına bir kelime sokarak :» Vallahi, şu eve ebediyyen girmem, veya şu eve elbette bu gün girerim.» dese ve ikinci eve girse; isbatta yemini ye­rine gelmiş; Nefi olan yemini ise düşmüş olur. Her iki evede gir­mezse; müsbetie yemini bozulmuş; ne'fi yemini düşmüş olur.

Eğer birinci eve girerse nefi yemininde bozulma olur; müsbet yemini düşer Telhıys Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse: «Vallahi şu eve girmem veya şu başka eve gi­rerim.» der ve ikinci eve girmeden birinciye girerse yemini bozu lur. Eğer ikinciye Önce girerse; yine yemini bozulur. Eğer, diğer eve önce girerse; yemini düşer.

Bir kimse : «Vallahi, elbette, şu eve girmem veya şu iki evden birine girerim.» der ve niyetinde bir şey   olmaz ve sonraki, iki eve önce girerse yemine gelmiş olur ve yemini düşer. Eğer o iki eve girmeden önce birinci eve girerse, yemini bozulmuş olur.

Bir kimse: «Elbette bu gün şu eve girmeyi terk ederim ve­ya yarın girerim.» der ve o gün eve girmeyi terk ederse; yemini ye­rine gelmiş oulr; ikincisi İse, geçersiz kalır.

«Filan adam, içinde bulunduğu müddetçe, şu eve girmem.» diye yemin eden kimse; o adam evden çıkıp gittikten sonra, tekrar gelse; yemin eden adamda, o zaman eve girse; yemini bozulmaz. Keza : «Şu elbise üzerimde oldukça veya sen evde durdukça, eve girmem.» diye yemin eden kimse, o adanı çıkıp tekrar girince veya elbisesini çıkarıp tekrar giyince, girse; yemini bozulur. Serahsî'nin Muhıyti'ndc de böyledir.

Bir kini.se, su evde durmamaya, yemin etse ve kendisi, ev­den çıkıp, ehlini ve eşyalarım bıraksa; eğer yemin eden kimse o evin ehil ıyâli değilse, (babasının evinde duran büyük oğul veya kocası um yanında duran kadın ve bunlara benzer biri ise...) yemininde hânis olmaz. (= yâni, yemini bozulmazJ  Eğer, yemin eden kimse o evin ehlinin haricinden değilse; yemini bozulur. Ancak, çok az bir zaman kalması müstesna. Çünkü, durulacak yerde durmak ( = süknaJ   sayılır.   İmâm Ebû Hanîfe   (R.AJ'ye göre, ehlini ve eşya-, lannin tamamım naklederse, yemini'yerine gelir, Hatta, o evde bir çivisi veya bir süvürgesi kalmış    olsa bile yemini bozulur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, ailesini ve eşyalarının çoğunu nakledince; yemini yerine gelir. Fetvada bunun üzerinden. İmam Muhammed (R.A.) göre, ehli lyâlini ve kethüdasını   nakledince, yemini yerine gedmiş olur. Fetâvâyi Kâdihan'da da böyledir.

Eşyasını ve ailesini sokağa veya mescide nakledip, evi kimseye teslim evlemese; bu meselede ihtilâf olundu: Sahih olan, kendisi ikinci bir mesken edinene kadar, şayet, o eve girerse; yemini bo­zulur. Eğer başka birine icara verir veya kendi başka bir evde icar la oturursa; o zaman yemini bozulmaz.

Bir kimse : «Şu evde oturmam (= durmam.) diye yemin eylesede, ailesini nakletmek isteyince karısı razı olmasa. O şahsın, karısını çıkarmaya çatışması gerekir. Eğer, Kadın galip gelirde, adam onu çıkarmaktan âciz kalırsa; adam, kendisi çıkıp, başka bir

evde durarsa; yemini  bozulmaz. Fetâvâyi Kadîhan'da da böyle­dir.

«Bu evde, durmam.» diye yemin eden kimse; çıkmak isteyince, Kapıyı açılması mümkün olmayacak şekilde, Idtli bulsa veya bağ­layarak, çikmakdan men etseler; her iki haldede yemini bozulmaz. Gîvâsiyyc'de   böyledir.

Duvardan atlayarak çıkma imkânı olursa, yinede, yemini bozulmaz. Öyle yapması gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.                                                .                                      

«Yemin olsun üzerime; eğer, bu gece burada gecelersem.»• diyen kimse, o gece, hummaya yakalansa ve iyileşene kadar, çıkması mümkün olmasa; yemini bozulmuş olur. Çünkü, kirasını ve­rerek naklolunması mümkün idi. Bağlanan gibi değildi... Bağlanan, kimse, men edilmiş olmasaydı oda hasta hükmünde olurdu. Mu-hıyt'te de böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre : Bir kimse karısına: Sen bu evde durursan; sen söylesin.» der; evinde, kapısı kitli olur; fakat duvarandan atlamak mümkün olduğu halde, kadın özürlü bulunur ve evin kapısı açılana kadar, çikamazsa; bir şey gerekmez.

Evden çıkmaya yemin eden kimse, ikinci bir ev aramaya çıkmış ve eşyaları evde kalmışsa; sahih olan, yeminin bozulmama-sıdır. Çünkü ev aramak, nakletmekle ilgili bir işdir. Örfe göre, ta lep müddeti müstesnadır. Taİepde, ifrade gitmemekde şarttır. Mec-mâu'l - Bahr'de de böyledir.

Bir kimse : «Bu evde oturmam.» diye yemin etse ve hemen ken­disi çıkarak ailesini ve eşyalarını nakletmek üzere, başka bir ev aramaya başlasa, fakat o gün, bir ev bulamasa; eşyalarını dışarı koymak mümkün olsa bile yemini bozulmaz.

Keza, esylarmi taşıyacak hayvan arasada, bulamasa; veya yemi ni gece yansı yaptığı halde, sabaha kadar, dışarı çıkma yasağı ol­sa; veya eşyası çok olsa fakat eşyalarını hayvan kiralayarak taşı­ma imkânı varken bizzat kendisi taşısa; bu hallerin hiç birinde ye­mini bozulmaz: «Bu, yemin arapca olduğu zaman böyledir.» de itilmiştir. Eğer, farsea yemin etmiş ve geri dönmeyi kast etmemişse, yemini bozulmaz. Eğer, geri dönmek kasdiyle yemin etmişse; yemi­ni bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bîr kimse karısına : «Eğer, bu evde durursan; sen boşsun.» der bu yeminde, gece yapılmış olursa; kadın mazurdur. Şayet kendi nefsi hakkında yemin etmişse (Ben durursam gibi...) o, mazur de­ğildir. Çünkü, erkektir. Gece çıkmaktan korkmaz. Şayet kendisi de hırsîzj/eya benzeri bir şeyden korkuyorsa; oda, mazur sayılır. Ze-hıyre'de de böyledir.

Bir kimse; içinde durduğu evde: «Bu evde durmam.» di ye yemin etse; fakat eşyayı taşımak güç gelse; işte, bu adam, eşya­larını satar. Kendisi ve ailesi çıkarlar. Sonrada, taşıması kolaylaş­tığı vakit geri satın, alırlar. Sirâciyye'de de böyledir.

Bir kimse, başka birisiyle beraber oturduğu evde, bu arkadaşı ile beraber oturmamaya yemin eylese; kendisinin çıkma imkânı ol­duğu halde, çıkmazsa; yemini bozulur.

Şâyct yemin eden kimse yemin olunan adama, eşyalarını hibe veya emanet eder veya ödünç verir; sonrada çıkıp ev arar ve bu lamaz; ayni evede geri gelmezse; İmâm-ı Muhammed'e (R.A.) gö­re eğer eşyalarını hibe eylemiş veya Ödünç vermiş veya emânet bı-rakmışsa; evdendegeri dönmemek niyeti de çıkmışsa; ona geri dön mek yoktur Sirâcü'l - Vehâc'da da böyledir.

«Bu şehirde durmam.» diye yemin eden kimse, bizzat ken­disi çıkar, aile ve eşyalarım orda bırakırsa; yemini bozulmaz.

Eğer, oturduğu yer köyse; oda şehir gibidir.

Sokak ve mahalle ise ev gibidir. Eğer: «Bu köyde oturmam.» dij'e yemin eylemiş; aile ve eşyalarını çjkarmış sonrada aynı köye geri gelmişse- yemini bozulur. Bu, o şahsın, o köyde, eylenecekse, amma ziyaret için ve eşyaları ikâmet edecek olması halindedir. Fa­kat ziyaret maksadı ile veya eşyalarım taşımak için gelmişse, yemini bozulmaz.

Eğer, orda kalmak için gelmişse; bir saat bile kalsa; yemini bozulur. Devamı şart değildir. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer : «Bu köyde bir sene kalırsam.» diye yemin ederse, karısı ile senenin bir tek günü hariç tamamını orda kalsalar; veya «Bu evde, bir ay kalmam.» diye yemin etse de; bu ayın bir saati hariç orda kalsa; seneyi ve tamamlamadıkça, yemini bozulmaz.

Bir kinişe : «Filancayla durmam.» diye yemin ettikten sonra; bu şahıs misafir olarak bir gün veya iki gün, o adamla beraber kal sa; yemini bozulmaz. Onbeş gün kalmadıkça beraber kalmış sayıl­maz. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

«Küfe'de durmam.» diye yemin eden bir kimse, Küfeye mi­safir olarak uğrasa ve orada ondorl gün kalmaya niyyet eylese; ye­mini bozu maz. Şayet onbeş gün kalmaya niyet eylerse; yemini bo-zu:ur. «Filan adamla, beraber durmam.*' diye yemin eden kimsenin yanına, o adam zoraki girse;- yemin edende, birlikte dursa yemin eden bibin veya bilmesin, yemini bozulur.

Eğer yemin eden âiîesinide ahp, o evden çıkarsa yemini bozul-/naz. Hızânetül   Müffün'de de böyledir.

Şayet yemin eden kimse sefere çıkar; o filanca da, yemin eden adamın ailesi ile birlikte oturursa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A)'ye göre, yemini bozulur. İmâm Ebü Yûsuf (R.A.) 'a göre bozulmaz. Fetva da, buna göredir.

«Kûfe'de, filan adamla, oturmam.» diye yemin eden kimse; yemin eylediği adamın Kûfe'de olan evlerinden birisinde oturur­sa; yemini bozulmaz. Ancak, yemin ettiği adam, «Kûfe'de oldukça oturmam.» diye niyet eylemişse; o zaman, yemini bozulmuş olur.

Keza: «Filân adam, bu köyde oturdukça, oturmam.» diye ye­min eden kimsenin durumu da böyledir.

Keza: «Horasan'da oldukça oturmam; dünyada oldukça, otur­mam.» diyen kimse, oturduğu zaman, yemini bozulur.

 «Filân adamla, oturmam.» diye yemin eden kimse ile diğeri, aileleri ile birlikte, bir gemide bulunsalar ve   her ikisinide, yerleri olsa; yemini bozulmaz. Bu, gemiciler hakkında böyledir.

Keza, bâdiye ehli, bir çadır altında toplamalar; yemini bozu­lur. Çadırları ayrı ayrı olursa her ne kadar çadırlar birbirine ya­kın olsalar bile, bozulmaz Zehıyre'de de böyledir.

«Filan adamla, durmam.» diye yemin eden bir kimse, o ada mın, evinin arsasında veya evinde veya bir odasında dursa; yemini bozulur. Bedâi'de de böyledir.

Filan adamla, durmam.» diye yemin eden kimse, bir şeye niyet eylemese, ve bir aprtmanın ayrı ayrı dâirelerinde otursalar; yemini bozulmaz. Yalnız başlarına ikisi bir evde, otururlarsa; be­raber oturmak tahakkuk eder. Veya bir evin odalarında olurlarsa aile ve eşyalarıda orada bulunursa; o zaman, beraber oturmuş olurlar.

Fakat evin teşkilâtı, ayrı ayrı oturmaya elverişli ise, yemini bo­zulmaz. Böyle bir yerde de, oturmama niyet eylemişse, o zaman ye­mini bozulur. İmâm Efoû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu ev büyük olursa; (Kûfe'deki Velid'in evi gibi, çünkü bu ev bir mahalle mertzilindedir.) yemini bozulmaz. Eğer, böyle olmazsa; yemini bozulur. îster, evler bitişik olsun; ister, üst üste bulunsun.

Filan adamla bir arada oturmamaya yemin eden, bir apart­manda veya ehli ve eşyası olmadığı halde, bir evde otursa bize göre, yemini bozulmaz. Filan adamla oturmayacağı evi bizzat belirtir ve o ev ikiye ıtaksim edilip aralannada bir duvar çekilir; her biri-sinede ayn ayrı birer kapı açıldıktan sonra; yemin eden adam, o evin bir tarafında otursa yemini bozulur. Filan adamla bir evde oturmayacağına yemin etse; fakat, bu evi belirtmese; ve bir niy-. yette de bulunmasa; evi ikiye taksim olunur; aralannada bir duvar çekilirse; o zaman yemini bozulmuş olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. .
Bir evde, beraber oturmayacğma yemin eylesede, evi belirt-mese İmâm Ebû Yûsuf (R.A.1) göre, sokakta, bir dükkanda beraber çalışırlar veya beraber alış veriş yapsalar; yemini bozulmaz. Yemin menzil üzerine yapılmıştır. îçinde aile olmayan yer, menzil sayılmaz. Ancak niyeti bu durumuda içine alıyorsa; o müstesnadır. Bedâîe'de de böyledir.

Bir kimse, Bizzat, bir evde oturnıamaya yemin etmiş olsa; o bina yıkılıp, yerine yenisi yapılsa; o yeni yapılan binada, oturunca, yemini bozulur, oturmamaya yemin ettiği ev, yıkılıp yerine bostan yapılsa, o bostanda oturunca, yemini bozulmaz.

«Filan adamın, evinde oturmam.» diye yemin etse; ancak evi bizzat belirlemese ve niyet de eylemese; yemin etiktn sonra o ada­mın sattığı evde otursa; yemini bozulmaz.

Fakat, yemin ettiği adamın, kölesinin evinde oturursa; bilittifak yemini bozulur. Yemin ettikten sonra, o adamın satın aldığı ev­de, otursa; yine yemini bozulur.

Bir kimse : «Filan adamın, evinde oturmam.» diye yemin eyle­miş olsada; o adamla, başka birisinin ortak olduğu bir evde otursa; yemin bozulmaz, ikinci adamın, evde, payı az veya çok'olsun; de ğişmez. Mebsût'ta  da böyledir.

«Filan adamın, şu evine oturmam.» diye yemin eden kimse; o adamın sattığı eve otursa; eğer bizzat o eve oturmamaya niyet ey-lemişse; yemini bozulur. Eğer yemine izafetle yapmışsa; yâni, evi adama mal ederek yapmışsa; yemini bozulmaz. Eğer böyle bir niyeti yoksa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.AJ'a gö­re, yine, yemini bozulma. Zehıyre'de de böyledir.

'«Filan adamın, satın aldığı eve oturmam.» diye yemin eden kim se; o adamın başka birisinin için aldığı eve, oturursa: Eğer yemini, yemini billâh ise bozulur.

Eğer yemini .talak ve itak üzerine ise, ve bu şahıs: «Ben, ken­di nefsi için aldığım kasdettim.» dese; bu sözü, hükümde, tasdik olunmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Niyet eylemeksizin, «Evde oturmam.» diye yemin eden kim­se kıldan vapılmış çadırda veya baymada oturursa eğer şehirli ise, yemini bozulmaz. Bedevi ise bozuiur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse, filan adamla gecelememeye veya filan yerde gecelememeye yemin ettiği halde, gecenin yandan fazlası geçe­ne kadar gecelerse; yemini bozulur. Eğer, yarıdan azmda geceler­se; (o yerde uyusun veya uyumasın müsavidir.) yemini bozul­maz. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse : «Bu yerde gecelemem.» diye yemin eder; bizzaî o yerden, çıkar ve o yerin haricînde gecelerse, ailesi ve eşyası orda kalsa bile, yemini bozulmaz. Bu yemin, nefsine karşıdır; eşyasına karşı değildir.

Bir kimse, geceyi, evin üzerinde geçirmemeye yemin eyle­miş olsa; evin üzerinde de bir oda bulunsa ve bu odanın tabanı, evin üstü (tavanı) olsa ve bu şahıs, o odada gecelese; yemini bozulur.

Bir kimse: «Vallahi, yarın filancanın evinde yatmıyacağım.» dese; işte bu batıldır. Ancak gelecek geceyi niyet eylerse; bu müs­tesnadır. «Yarın, filan adamın evinde olmayacağım.» diye yemin ey lemis olsa; yarın, bir saat o evde bulunsa yemini bozulmuş olur. Zahiriyye'de de böyledir.
Bir kimse, filan adamla çıkmamaya veya filan yere yahut, eve çıkmamaya yemin eylesc; İmâm Ebû Yıisu? (R.A.Va göre, ister, az; ister çok olsun; ister gece; isterse, gündüz olsun; birazcık o yer­de durursa; yemini bozulur. İmâm Muhammede (R.A.) göre, ekseri zamanım durmaz ise; 3'emini bozulmaz.

Bir kimse, yanında bir başkasıyla, yola çıksa ve bir yer ismi söylese, diğeride o yere arkadaşlık yapmamaya, yemin eylese; bir­likte yolun bir kısmını gitseler ve başka bir yere dönseler İmânı Ebû Yûsuf'e (R.A.)'e göre, yemini bozulmaz.

Bir kimse : Bu gün, bir milden fazla yürümemeye.» yemin eylesc ve evinden çıkıp bir mil yürüse;    sonra geri dönse;   İmâm Muhammed o (R.A.) göre, yemini bozulur. Çünkü, iki mil yürümüş olur.

Bir kimse : «Vallahi, filan adamla arkadaşlık yapmam.» dese; yemin eden adam katarla yolculuk yapsa; yemin olunan adam da başka katarda bulunsa; İmâm Muhammed (R.A.Ve göre; arkadaş­lık yapmış olmazlar. Eğer, ayni katarda olurlarsa arkadaşlık yap­mış sayılırlar. Eğer birisi evvelki katarda, diğeri sonda, bulunursa yine arkadaşlık yaruiış olurlar. Sefine ( — gemi) de olsalar da böy­le olur. Çünkü girmeleri çıkmaları birdir.
«Vallahi, filanla arkdaşlık yapmanı.» diyen kimse, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, yemekleri bir ve aynı cemaat içinde gidi-yorlarsa arkadaş sayılırlar. Eğer gemide bulunurlar ve yemekleri bir olmaz; bir masada beraber yemek yemezlerse arkadaş sayıl­mazlar. İmâm Muhammed (R.AJ 'e göre, arkadaşlık yapmamaya, ye­min ettiği zaman; beraber yolculuğa çıksalar; bir mahmelde olur­lar veya katarları bir olursa; işte onlar, arkdaştırlar. Eğer kiraladıkları vasıta ayrı ise; her ne kadar, yolculukları beraber olsa bile, arkadaş sayılmazlar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [14]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..