5- YEMEK İÇMEK VE BENZERLERİ ÜZERİNE YAPILAN YEMİN

Yemek: (Ekmek et meyve ve benzerleri şeyleri) ağız­da çiğneyerek veya çiğnemeden bölünsün veya bölünmesin mi­deye göndermeye elverişli  hâle getirmektir.

İçmek : (Su, şerbeti ve süt gibi akıcı olan şeyleri) çiğne-meksizin, yutmaya derler.

Örfte ve âdette yemek ve içmek diye isimlsnenler de yenilir içilirse yemin bozulur. Bedâi'de de böyledir.

Tatmak: Bir şeyi, yutmadan ağızda tanımak demektir. Kâfî'de de böyledir.

«Şu cevizi veya şu yumurtayı yemem» diye yemin et­miş olan kimse onu yalasa, yemini bozulur. (Sirâcü'l- Vehhac-da da böyledir.

Bir kimse, bir şeyi yemek üzere, yemin eylese de, biz­zat, onu çiğneyemese, onunla beraber başka bir şeyde yese-,, eğer o yenilir cinsten ise yemini bozulur.

Yoğurt yememeye yemin eyliyen onu ekmekle veya hurma ile yese; veya «Şu balı yemem» diye yemin eden kimse onu ye­se; yemini bozulmuş olur. Ancak, üzerine su dökülse de içse ye­mini bozulmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Şu yoğurdu, yemem» diye yemin ettik hal de onu içse yemini bozulmaz.

İçmemeye yemin ettiği halde, onu ağzına alıp yese yemini bozulmaz. Yenilen içilenler hep böyledir. «Yemin arapca olursa; böyle olur.» denilmiştir. Eğer farsca olur ve yer içerse; yemi­ni bozulur. Fetva buna göredir. Fetyâvâyi Kâdîhân'dâ da böyle­dir..

«Şu ekm.eği yemem.» diye yemin eden kimse; onu, gevre­tir; iyice ufalar; üzerine su döker; sonra onu içerse, yemini bozul­maz.Islanmış olarak yerse yemini bozulur.'Hulâsa'da da böyîe-dir.'

«Süt yemem," diye yemin eden kimse, onunla pirinç pi­şirir de yerse; içine su koymasa ve süi aynen görünüyor olsa bile   yemini bozulmaz. Hâvî'de de böyledir.

«Yag yemem» diye yemin etmiş olan kimse, yağla kav­rulmuş unu yese; yağın tadı belli oluyorsa yemini bozulur; tadı belli olmuyorsa ve yeri de görünmüyorsa yemini bozulmaz. Bedâî'de de böyledir.

«Pekmez yemem» diye yemin   eden kimse, aside yemiş olsa,   yemini   bozulmaz;   denilmiştir.    Ancak,   pekmez   aside-ain üzerinde bizzat durursa; o zaman, yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

«Zaferan yemem» diye yemin eden kimse, üzerinde za feran bulunan, kek'i yese; yemini bozulur. FethıTI-Kadîr'de de böyledir.
Şeker yememeye yemin eden şahıs, onu ağzına alıp, eri­yene kadar emse; sonrada yutsa; yemini bozulmaz. Hulâsa1-da da böyledir.

«Şirke yemem.- diye yemin eden kimse; ekşi aş yese; yemini bozulmaz. Çünkü, eski aşa sirke denilmez. (Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

A Bir kimse, bi-aynihi yenen bir şeye, yemini bagiasa ve om; biî-vasıta yese; yemini bozulur.
fi 5u hurma ağacından ve şu üzüm bağından yemem,» di-y< yKirdi. en kimse, o hurma ağacının yaşından, kurusundan, haa.mdan, yetişmişinden veya hurmasından çıkan pekmezden yese; veya üzümün yaşını, yese veya sıkılmış suyunu içse; yemi­ni bozulur. Şar!, san'a Linin değişmemiş olmasıdır. Hatta, kay­natılarak çıkarılan şerbetini veya pekmezini yese yemini bo: zulmaz- Kâbî'do de böyledir.

Hurma ağacının, bizzat kendisini yese; yemini bozul­maz. Nehru'î-Fâik'ta da böyledir.

«Şu kazandan, bir şey yemeyeceğim,» diye yemin eden kimse; o kazandan pişen şeyi yiyemez; yerse, yemini bova>im Serahsi'nin Muhıytı'nde de böyledir.

«Şu kazandan, bir şey yemeyeceğim,» diye ygmm ecion kimse yemininden önce, o kazandan bir çömlek almış olsada, onu yese, yemini bozulmaz. Hulâsâ'da da böyledir.

Bir adam, karpuz yememeye yemin else de, onun kele­ğini (= olgunlaşmamışını) yese;   yemini bozulmaz.

«Şu keleği yemem,» diye yemin eden kimse onu, olgun­laşıp, karpuz olduktan sonra yese, sahih olan, yemini bozulmaz.

«Şu karpuz tarlasından, yemem.» diye yemin eden kim­se, o tarladan, ham veya olgun olarak yese yemini bozulur.

»Şu ağaçtan, yemem« diye yemin ettikten sonra, meyvesin­den yiyen kimse de böyledir. Fetâvâyi KâdHıân'da da böyledir.

Ağaçta meyve yoksa; meyve olana ve onu alıp yiyene kadar, yemin bozulmaz.Tebyîn'de de böyledir.

Bir kimse : «Şu ağaçtan, yemem,» diye yemin etmiş ol­sa ve o ağacın dallarından bir dal alarak, başka bir ağaca açı-lasa; o aşı meyve verdikten sonra da, o meyveden yese-, yemini­nin bozulup bozulmayacağı ihtilaflıdır. Bu mesele Siyer-i Kebîr'-dedir.

«Şu ağaçtan yemem, diye yemin eden kimse, ona başka bir ağaçtan, bir dal aşılasa; meselâ : «Elma ağacından, yemem,» diye yemin eden kimse, o ağaca, armut aşılasa; bakılır : O ağa­ca, meyvesinin ismiyle «Şu ağacın elmasını yemem, diye söyle­miş ve şayet armudundan yemişse; yemini bozulmaz. Meyve adı söylememişse; hangisini yerse yesin, yemini bozulur. Zahîriyye'" de de böyledir.

«Şu, çiçek burnu hurmayı yemem,» diye yemin eden kimse; o koruk olunca, yese; veya «Koruğu yemem,» diye yemin eden kimse o koruk, yaş hurma olunca, yese; veya «Yaş hurma iken, yemem,» diye yemin eden kimse, o, kuru hurma olunca yese; veya «Yaş üzüm iken, yemem,» diyen kimse o, kuru üzüm olunca, veya sıkılıp suyu çıkınca yese; veya «Yoğurt iken, ye­mem,» diye yemin eden kimse; o yoğurt, süzme veya kaymak ve­ya yağ veya keş olunca yese, yemini bozulmaz. Timurtâşî'de de böyledir.

«Şu kuzunun etini, yemem,» diye yemin eden kimse; o kuzu, koç olunca, etini yese; yemini bozulur. Cevheretü'n - Ney-yire'de de böyledir.

Bir kimse «şu sütü, yemem,» diye yemin etse, ve onu peynir yapınca yese; yemini bozulmaz. Ancak : «Bundan yapı-lamda yemem,» diye niyet eylediyse o zaman, yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bu cins mes'elelerde aslolan : Yemini, mavsufun sıfatı-mtı aynına bağladığı zaman, sıfat baki kalırsa yemin bozulur. Sıiat değişirse; yemin bozulmaz. Kâdîhân'm Câmiu's-Sağır Şer-hi'nde de böyledir.

«Şu ağacın, çiçeğinden yemem,» diye yemin eden kim­se o çiçek, badem olduktan sonra; veya mışmış olduktan sonra yese; yemini bozulmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

«Ceviz, yemem,» diye yemin eden kimse, onun yaşını ve­ya kurusunu yese;  yemini bozulur. Bademde fıstık da, incir   ve benzerleri de böyledir. Mebsut'ta da böyledir.

«Koruk ve yaş hurmayı yemem veya yaş hurmayı ye­mem veya koruk hurmayı yemem,» diye yemin eden kimse, kurumaya  başlamış hurmayı yerse; yemini bozulur.

Bu mes'ele dört vecih üzeredir :

«Koruk hurma^yemiyeceğim,» diye yemin eden kimse, ko­rukla kurumaya başlamış hurmayı yerse; yemini bozulur. Ke­za : «Yaş hurmayı yemiyeceğim.» diye yemin eden kimse, yaş hurma ile kurumaya başlamış hurmayı yerse; yemini bozulun «Koruk hurmayı yemiyeceğim,» diye yemin eden kimse; yaş hurmayı yese de; onun içinde koruk bulunsa, yemini bozulur.»

«Yaş hurmayı yemiyeceğim,» diye yemin eden kimse, için­de yaş hurma olan koruk hurmayı yese; yemini bozulur.

Ve netice : Yenilmemeye yemin edilen şey, yenilenin içinde fazla ise; bütün âlimlere göre, yemini bozulur.

Eğer, yenilmesine, yemin edilmeyen,     çok ise,  İmâm Ebü (Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A)'e göre, yemini bozu lur. Kâdîhân'm Cami'u's- Sağır Şerhinde de böyledir.

Koruk hurmayı ayrı bir parça, yaş hurmayı da, ayn bir parça yapsa; her iki parça olanı teker teker yese; herhangi birisi­ni yemem diye yemin edenin yemini bil - ittifak bozulur.Tatarhâ-niyye'de de böyledir.

«Bal, yemem,» diye yemin eden kimse, petekli balı yer­se; yemini bozulur. Şayet : «Petekli bal yemem,» diye yemin ey­ler de bal yerse;   yemini bozulmaz Muhiyt'te de böyledir.

«Sebze yemem,» diye yemin eden kimse, yeşilliğin ta­mamına yemin etmiş demektir. Ancak, bunların kurusunu yer­se; yemini bozulmaz. Soğan yeyince de - buna niyet etmemişse-yemini bozulmaz. Tat arhâniy ye 'de de böyledir.

Şeyhu'l - İslâm Ebû Bekir Muhammed bin Fald'dan «Yaş üzüm yemem,» diye yemin eden kimse, koruk yerse, yemi­ni bozulur mu? «bozulmaz mı?» diye sorulunca; O : «Bozulur;., fa­kat, koruk yemem diye yemin eden kimse yaş üzüm yerse, ye­mini bozulmaz.» demiştir.

«Şu koyundan, yemem», diye yemin eden kimse, o koyunun etinden yerse; yemini bozulur.

Süt ve kuzu gibi ondan elde edilen başka şeyleri yerse ye­mini bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Şu koyundan çıkanı yemem diye yemin eyiiyen sütü­nü veya kaymağını yerse yemini bozulur. Yağını ve yoğurtunu yerse bozulmaz. «
Yine böyle, şu inekten ineni yemem (itabiyye) diye ye­min eyiiyen o ineğin sütünü yese yemini bozulur-, o sütle bişirilen Çorbayı yese yemini bozulmaz. Çünkü o başka şey olmuş­tur. (Hulâsa1)

Şu bağın tatlısını ve ekşisini yemem diye yemin eyii­yen o bağın koruğunu ve yaş   üzümünü yese yemini bozulur.

«Susam yemem,» diye yemin eden bir kimse, susam ya­ğı yese; yemini bozulmaz.

Yine böyle: «Şu tavuktan yemem,» diye yemin eden kimse, o tavuğun yumurtasını ve pilicini yese; yemini bozulmaz.

Keza : «Şu yumurtadanğ yemem,» diye yemin eden kimse o yumurtadan çıkan civcivi yese; yemini bozulmaz, Fetâ-' vayi Kâdihân'da   a böyledir.

«Et yemem,» diye yemin eden kimse balık hariç, her­hangi bir hayvanın etini yerse yemini bozulur.

Pişmiş haşlanmış, kızartılmış veya kıyma edilmiş olması ile; helâl veya (lâşe, besmelesiz" kesilen, mecûsimin kestiği veya ihramlının avı gibi...) haram olması da müsavidir.

Fakat, suda yaşiyan balık ve emsalini yerse; yemini bozul­maz. Eğer, balığada niyet eylemişse. O zaman yemini bozulur ; îhtiyâr'da da böyledir.

Yemin eden kimse; Eğer Havarzem'li ise yemini bozu­lur. Çünkü, onlar balığada et derler.   Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Bu kimse, domuz eti veya insan eti yese; yine yemini bozulur. Sahih olan ise, bunları yemek örf olmadığından yemi­ni bozulmaz. Örfe göredir. Fetva da, buna göredir. «Kifâye'de de böyledir.

Karın, ciğer veya böbrek yese; yine yemini bozulur, Bu Küfe ehlinin örfüdür. Bizim örfümüzde, yemini bozulmaz. Fet­va da buna göredir. Cevâhiru'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Eğer baş yerse; yemini bozulur. İç yağı yerse yemini bozulmaz.

Kuyruk yerse de bozulmaz. Yalnız onu da et diye niyet e-derse; o -.aman bozulur. Sırt yağı bunun aksisinedir. Bunda ni­yet eylemese yemini bozulur. Fethü'l-Kadîr'de de böyledir,

Kuyruğun içinde olan, kırmızı eti yeyince de yemini bo-zuîur. Hulâsa'da da böyledir.
Koyun eti yememeye, yemin eden bir kimse, keçi    eti yerse; yemini bozulur. Fakıyh Ebü'1-Leys : «Bu şahıs, şehirli o-lursa; yemini bozulmaz,» demiştir. Fetva da buna göredir.

«Tavuk eti yemem,» diye yemin eden kimse, horz eti yese; yemini bozulur.

Bu cins mes'elelerde aslolan : Gerçekten, yemin, ismi cinse izafe edilirse; o yeminin altında erkeği de, dişisi de girer.

Hassaten, erkek ismine izafe edildiği zaman, yeminin altı­na, dişi girmez. Dişi ismine izafe edilince de, erkek girmez. Dişi tavuk anlamına gelen ( = decâçeh) eti yemem diye yemin eyli-yen kimse, horoz eti yerse; yemini bozulmaz.

Keza : «Horoz eti yemem,» diyen kimse, tavuk eti yerse; ye­mini bozulmaz.

«Cemel (veya baîr veya ibil veya cezûr) eti yemem,» diye yemin eden kimsenin yeminine, bunların erkeği de, dişiside dahil olur. Buhtisi de arabâsi de dahildir. Şayet (buhti =) arabî olmayan devenin etini yememeye yemin eder de; arabi olan devenin etini yerse; veya arabî olan devenin etini yememe­ye yemin eder de, arabî olmayan devenin etini yerse; yemini bozulmaz.

«Sığır eti, yemem,» diye yemin eden kimse, onun   dişi veya erkeğinin etini yese; yemini bozulur.

Keza, bakara etini yememeye yemin eden kimse; sevr ( öküz) etini yese; yemini bozulur. Çünkü «bakara» cins ismidir. Ondaki, te harfi ifrad içindir.

«Öküz eti yemem,» diye yemin eden kimse; inek eti yese; yemini bozulmaz.

«Sığır eti yemem,» diye yemin eden kimse, Camus eti yerse; yemini bozulmaz. Bu İmâm Muhammed (R.A)'e göredir.

Hâvi isimli kitapta : «Bozulur.» denilmiştir. «Camus eti ye­mem,» diye yemin eden kimse, sığır eti yerse; bunun hilafına-dır; yemini bozulmaz. Zira camus ayrı bir, nevidir. Muhıyt'te rie böyledir.

İmâm Muhammed (R. A.) «lâyık olan, her iki halde de, yeminin bozulmamasıdır. Çünkü, insanlar bunların arasını a-yınrlar.» buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

«Şu etten, hiç bir şey yemem,» diye yemin eden kimse; o etin çorbasını yerse; — niyyetinde çorba yoksa yemini bo­zulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Filan adamın, getireceği etten yememeye, yemin eden kimse; o adam eti getirip ve kızartınca onun altına ekmek koy­sa; etin yağı ekmeğe isabefc eylese; yemin sahibi, o ekmeği yer­se; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse : «Her et yedikçe, kölelerimden birisi hürdür.» dese; yediği etin, her lokması için, bir köle, hür olur.Zahîriyye'-de de böyledir.

Bir kimse : «İç yağı, yemem,» diye yemin eylemiş olsa; karın yağı, yeyince, yemini bozulur.

Eğer, ete yapışmış olan sırt yağını yerse; İmâm Ebû Hani-fe (R.A.) ye göre yemini bozulmaz. Sahih olan da, budur. Kâi'ı-de de böyledir.

Sırt yağını, ayırıp, onu yese; yemini bozulmaz. Bu, ye­min arapca olduğuna göredir. Farsça olursa, yemin yine bozul­maz Tatarhâniyye'de de böyledir.

İÇ yağı yememeye yemin eden kimse, kuyruk yağı yese yemini bozulmaz. Çünkü   kuyruk et değildir. İç yağı ise, isim­dir, manadır ve örftür. Kâfi'de de böyledir.

«Yemek yemem,» diye yemin eden kimse, ekmeğe, katık olan her şeyi yememeye yemin etmiş olur.

«Bu yemeği, elbette yiyeceğim,» diye yemin eden kim­se, bunu eğer, bir vakitle kayıtlamamış; yemek de helak olmuş veya başka birisi yemiş veya. yemin eden adam ölmüşse; yemini bozulmuş olur. Ve eğer, bir vakitle kayıtlandıysa, («Bu yeme­ği, bugün yiyeyeceğim,» gibi) o gün geçmeden de yemin eden ölmüşse, bil-icma' yemini bozulmaz. O yemek, o gün geçmeden helak olmuşsa; yine yemini bozulmaz ve keffâret lâzım olmaz. Eğer. acele edip keffâret verirse. Caiz olmaz.

O gün, geçerse, ihtilaf vardır İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre keffâret gerekmez. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir

Bir kimse, bir ete veya bir yemeğe niyyet eyliyerek, onu yememeye yemin eylese; onlardan başka eti ve yemeği yemekle yemini bozulmaz. Mebsût'ta da böyledir.

İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'a göre, Bir kimse, yemek yememe­ye, yemin eylesede; nıuztar kaldığından lâşe yese, yemini bo­zulmaz.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise bozulur. Bedâi'de de böyledir.

«Yemek yememeye» yemin eden kimse,  az birşey yese, yemini bozulur. Yine böyle su içme.

Keza, su içmemeye yemin ecen kimse, eğer, doyana kadar içmemeyi kasdeyledıyse; az su içmekle yemini bozulmaz.Meb-sût'ta da böyledir.

Aslolan : Bir adamın, bir mecliste yediği ve içtiğinin hepsidir. Yemin ise, onun hepsine   aittir. Yoksa birazcığım ye­mekle içmekle yemin bozulmaz. Eğer maksud tamamından imtina ise; bir kısmını yemek ve içmekle, yemin bozulur. Çün­kü, yeminle murad, aslından imtinadır; tamamından imtina de­ğildir. Zira, yeminle kasdolunan, ekseriya onun fiilidir. Yâni, yapılmasıdır; az olsun çok olsun fark etmez.

«Şu bostanın meyvesinden yemem,» «Şu iki hurmalı­ğın meyvesinden yemem,»; «Şu iki yufka ekmekten,   yemem,»; «Şu iki koyunun sütünden yemem,» veya; «Şu koyunun sütün­den yemem,» diye yemin eden kimse, onlardan az da olsun yer­se; yemini bozulur.

«Şu küpün, yağından yemem» diye yemin eden kimse de, ondan birazcık yerse! yemini bozulur.

«Şu yumurtayı yemem,» diyen kimse onun tamamını yeme­dikçe  yemini bozulmaz.

Keza : «Şu yemeği yemem,» diye yemin eden kimse, eğer, bir oturmada onun tamamını yemeye gücü yeterse; onu  tamamen yemeden yemini bozulmaz. Eğer bir oturmada, tamamını yeme­ye gücü yetmiyecek kadar, çok ise; birazım da yese; yemini bo­zulur.

«Şu boğazlanacak devenin, etini yemem,» diye yemin eden kimse, onun etinin bir kısmını yememeye yemin etmiş demek­tir. Çünkü onu, bir oturmada bir defada yemek mümkün de­ğildir. Serahsî'min Muhıytı'n de de böyledir.

«Şu narı yemem,»  diye yemin eden kimse, o nardan, bir veya iki dâne yese; yemini istihsânen bozulur. Her ne kadar çoğunu yememiş terk etmiş olsa bile, hüküm böyledir.

Keza : «Şu arpayı yemem,» diye yemin eden kimse, ondan bir iki dâne yese; yemini bozulur, Muhıyt'te de böyledir.

«Şu yufkayı yemem,» diye yemin eden kimse; ondan az az bir şey kalana kadar, yese; yemini bozulur, Yalnız, tamamını niyyet eylemişse; o müstesnadır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böy­ledir.

Bir kimse : «Şu ekmeği yersem; karım boş olsun,» der; sonra da : «Eğer yemezsem; kölem hür olsun,» derse; ne yapma­lıdır ki, hem karısı boş olmasın; hem de kalesi hür   olmasın?

Çâre : yarısını yiyip yarısını yememektir. Muhıyt'te de böy­ledir.

«Şu yufkayı, elbette yiyeceğim,» diye yemin eden kim­se, onun  ekserisini yerse; yemini yerine gelir. Ancak, niyyeti ta-mammı yemekse yemini yerine gelmez. Fetâvayi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse, diğerine : «Vallahi, yemeğinden yemem, E-ger yersem; bana, haram olsun,» dese; bir tek lokma da,   yese; yemini bozulur. İkinci lokmayı da yese; ikinci yemini bozulur ve iki keffâret lâzım gelir. Kerderî'mm   Vecîzi'nde de böyledir.

Bir kimse, iki kölesine hitaben : «Şu ekmeği hanginiz, bu gün yerse; hürdür.» der; o ekmeği ise, ikisi birlikte yerlerse; ikisi de hür olmazlar.

Bir kimse, karısına : «Şu iki ekmeği yersen; kölem hür olsun.» der ve karısı da, o iki ekmekten, bir ekmek kadarını yer­se; köle hür olur.Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kimse, karılarına : «Hanginiz şu yemekten yerse niz, boşsunuz,» dese de, kadınların hepside o yemekten yeselor; hepsi boş olurlar. Şayet : «Hanginiz bu yemeği yerse» dese de, «bu yemekten...» demeseydi; onlar da o yemekten yeselerdi, o zaman bakılırdı: Eğer o yemek bir kişinin yiyemeyeceği kadar çok ise hepsi boş olurdu. Eğer, bir kişi hepsini yiyecek kadar az idiyse; hiç birisi boş olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

İsteyerek veya zoraki bir şey yememeye yemin olan kimse, Onu beliıiemişse zoraki de olsa, onu yiyince; yemini bo­zulur.

Keza; baygın olarak, tecennün halinde yese veya boğazına dökseler zoraki de olsa, yemini bozulur. «İçmem,» diye yemin eden kimsenin, boğazından suyu, zoraki dökseler; yemini bo­zulmaz. Fakat, bundan sonra, kendisi içerse; o zaman yemini bozulur. Mebsût'te de böyledir.

Tuz yememeye yemin eden kimse, yemek yor ve o yemekte tuz bulunmazsa; yemini bozulmaz; tuz varsa,    yemini bozulur.

Biber de böyledir.

Fakıyh Ebû'l - Leys'e : «Bizzat Lu/.u ekmekle veya başka bir/ şeyle yemeyince, yemini bozulmaz.» Demiştir. Fetvada, buna göredir.

Eğer yemininde tuzlu yemek de niyyet edilmişse, o zaman bozulur

Şeyhu'l - İslâm Zâhid'e (R.A.)  «Et yemem,»; «Soğan ye mem.»; «Biber yemem,» diye yemin eden kimsenin durumu so­ruldu. Ve «Bunlar, yememeye yemin ettikleri şeyi dolma yaptı­lar ve beraberce yediler; durumları ne olur?» denildi.

O, cevaben dediki :

Biber yememeye yemin eden hariç, diğerlerinin yemini bo­zulmaz .Çünkü, biber başka türlü yenmez.

Karısının yemeğinden, yememeye yemin eyliyen uc!a-raa; karısı yemek getirse de; «Bu yemek senindir,» dese; o da, onu yese; yemini bozulmaz. Çünkü, yemeğin mülkü kendisinin olmuş olur. Kadın, öyle söylemeseydi yemin bozulurdu.

Bir adamın,   fâliz diye, bir tür yemeği olsa;   başka bir adama onu koruması için emreylese; istediği kadar da, yemesi­ne izin verse; onü koruyacak olan adamda fâliz yememeye, ta­lâk üzere yemin etse;  kendi şahsının da fâlizi .olmasa korumak­la görevlendiği fâlizdeh; yese karısı   boş olmaz. Ancak, o fâlizi nefsine izafe eylemişse; o müstesnadır. Bunun haricinde yemini bozulmaz Zahiriyye'de de böyledir.

Hurma yememeye yemin eden kimse, hangi çeşidini yerse yesin, yemini bozulur. Yağda pişmişini yese, yine bozu­lur. Hurmadan yapılmış   asideyi yese,   yemini    yine    bozulur. Zehiyre'de de böyledir.

«Şu hurmayı, yemem,» diye yemin eden kimse; o hurma başkalarına karışınca o karışılan    hurmaların tamamını yese; yemini bozulur. Mebsût'ta da böyledir.

Niyet etmeksizin hurma yememeye   yemin eden kimse kurumuş hurmayı yese; yemini bozulmaz. Keza, bu kimse piş­miş koruk hurmayı veya pişmiş yaş hurmayı yese; yemini bo­zulmaz. Çünkü, bunlara örfen hurma denilmez. Ancak,   niyyet eylerse; o zaman, yemini bozulur. Bedâî'de de böyledir.

«Şu undan yemiyeceğim,» diye yemin eden kimse; o-nun ekmeğini veya o undan yapılan kadayifi yese: yemini bo­zulur. Cevâhiru'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Eğer, aynı unu veya hamurunu yerse; bu hal, kitapta

«Şu andan, yemiyeceğim,» diye yemin eden kimse; o-yazılmadı. Sahih olan, yemini bozulmaz. Cami' Şerhi'nde    de böyledir.

Eğer, bizzat o unu yememeyi kasdettiyse; ekmeğini ye­mekle yemini bozulmaz Kâfî'de de böyledir.

«Şu buğdaydan yemiyeceğim.» diye yemin eden 'dmse; eğer onun dânesini iyememeyi kasdederse; niyyeti sahih olur. Hatta onun ekmeğini yese İmâm Ebû  Hanîfe (R.A.)'ye göre, ye­mini bozulmaz. îmâmeyn'e göre, bozulur. Zehıyre'de de böyle­dir.

Eğer, o buğdayın kavutundan yerse; yemini bozulmaz. Her üç imâma göre de böyledir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyle­dir.

Bir   kimse, «Şu  buğdaydan yemem» diye yemin elıniş  olsa  da;  o buğdayı eklikten sonra yeniden çıkaa buğdaydan yese; yemini bozulmaz Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.
Bir kimse : "Ekmek yemem,» diye yemin ettiği hakle, her hangi bir ekmeğe niyyet eylemese o zaman, insanlar ara­sında örf böyle olursa- buğday ve arpa ekmeği yemine dahil olur. Hatta, öyle bir yer tasavvur etki, orada arpa ekmeğin] bil­mezler; öyle bir yerde, arpa ekmeği yese yemini bozulmaz. Mısır ekmeğine ekmek denilen yerde de o ekmektun yerse: yemini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

«Ekmek yemem,» diye yemin eden kimse yufka, ekmek, yese; yemini bozulur. Fetâvâyi Kübrâda da   böyledir.

Eğer kadayyif ekmeği yese yemini bozulmaz. On-x niy­yet etmiş olması, müstesnadır. Hirlâye'de de böyledir.

«Filan adamın ekmsğini yemem.,» diye yemin eden kim­se, o ekmeğin hamurunu, fırına vuranın ekmeğini yerss; yemini bozulur. Yoksa hamurunu yuğuranın değil. Zahîriyye'de de böy­ledir.

«Ekmek yemem,» diye yemin eden kimse yagada ova­lanmışım yese; yemini bozulmaz.

«Çorba yemem,» diye yemin eden kimse; başka şey ye­se; yemini bozulmaz. «Şu ekmeği    yemem,.,  diye yemin    eden kimse, o ekmek, iyice ovalandıktan sonra, yese; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

«Ekmek yemem,» diye $remin eden kimse; börek yerse; minâsip olan İmâm Muhammed (R.A)'e göre yemininin bozulmamasıdır.

Hucondfden soruldu :

«Ekmek ve hurma yemem, diye yemin eden. kimsenin du­rumu nedir?»

O, şu cevabı verdi :

«Bunlardan birisini yerse; ikisini birden yemedikçe yemini bozulmaz.» Yetîme'de de böyledir.

Kızartma yememeye yemin eden kimse; -başka bir niyyeti yoksa etin haricinde, batlıcan ve emsalinin kızartmasını yemekle, yemini bozulmaz.Kâfî'de de böyledir.

Baş yememeye niyyet eden şahıs, her türlü başı yeme­meye, yemin eylemişse; balık başı olsun koyun başı olsun bun­lardan başkası olsun, hangisini yerse yesin, yemini bozulur.

Eğer niyyeti yoksa; hasseten koyun ve sığır başına hamle­dilir. Bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göredir. İmâmeyn'e göre, bugün yalnız koyun başına hamledir Bedâi'de de böyledir.

Bu, asrm ve zamanın ihtilafıdır. Bizim zamanımız da ise, örf ve adete göre fetva verilir. Hidâye'de de böyledir.

Bu şekildeki yemine, çekirge, balık, serçe deve balları dahil olmaz. Bil - ittifak böyledir.

Niyet etmeksizin yumurta yememeye yemin eden kimsenin yemini bütün kuşların yumurtasına Şâmildir. Buna kaz, jrdek, tavuk dahildir. Balık yumurtası yese, yemini bozulmaz. Niyet etmiş olması müstesna. Sirâcû'l - Vehhâc'da da böyledir.

«Pişmiş şeyi, yememeye yemin eden kimse, eğer, bun­ların tamamına niyyet eylemişse işte o niyetine göredir. Eğer, niyyet eylememişse; işte o yalnız et üzerine hamlolıuıur. İstihsanen böyledir.

Âlimler : «Eğer, et su ile pişerse,» demişlerdir.

Kuru et, bişmiş sayılmaz. Eğer, et suda pişerde, eti değil-de ekmekle o etin suyunu yerse, yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Pişmişten yememeye, yemin etmiş olan kimse, ısınmışı yese; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, tatlı yememeye yemin ederse; âlimlerimize fföre, bu yemine tatlı olan her şey   dahildir. Eski olan dahil de­ğildir. Bu durumda örfe müracaat edilir.

Helva, bal, şeker, ağda, az pişmiş üzüm suyu hurma ve ben­zerlerini yemekle yemini bozulur. İmâm Muhammed (R.A.)'den rivayet edildiğine göre; incir yerse de orucu bozulur; -yaş olsun kuru olsun-. Çünkü, eski cinsten değildir. Tatlı üzüm, karpuz kavun, tatlı nar, tatlı erik yerse; yemini bozulmaz. Zira, bunların cinsinde eski olanı da vardır. Kuru üzümde böyledir. Onun da, ekşi olanı vardır. Keza, dâne yememeye yemin eden kimse, her hangi bir dâneyi yese;, (susam dânesi veya insanların yediği başka dâneler gibi...) yemini bozulur. Şayet, bizzat niyyet eyle­di veya adım söylediyise; onun dışmdakini, yemekle yemini bo­zulmaz. Bedâî'de de böyledir.

Bir adam Haram yememeye yemin ettiği halde, gasbet-, tiği para ile satın aldığı şeyi yese yemini bozulmaz; fakat günah­kâr olur. Eğer gasbeylediği ekmeği veya eti yerse; yemini bozu­lur.

Ekmeği veya o eti zeytin yağı mukabili satıp, o    yağı yerse; yemini bozulmaz.

Köpek eti, maymun eti veya dülgenç dedikleri kuşun etini yese; yemini bozulmaz.

Fakıyh Ebû'l - Leys'i «Âlimlerin ihtilâf ettikleri şeyler, ha­ram olmaz» demiştir.

Yine, Ebû'l - Leys : «Bir kimse, muztar kaldığı zaman, İaşeyi ve haramı yerse; âlimler, bu şahsın durumu hakkında ihtilâf eylediler : Seçilen görüş yeminin, bozulmasıdır. Çünkü, haram-lık bakîdir. Ancak, günâh kaldırılmıştır.» demiştir. Hulâsa'da da böyledir.

Bu kimse buğday gasbeyleyip pişirse;  eğer, onu yeme­den, mislini sahibine vermişse yemini bozulmaz.

Şayet, bedelini vermeden ve hâkim hükmetmeden yemiş­te; yemini bozulmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, şu üzümü veya narı yemem diye yemin   etse ve onu ağzında çiğneyip, tortusunu  atarak suyunu yutsa; ye­mini bozulmaz .Çünkü,   buna yemek denilmez; emmek denilir. Şayet, üzümün veya narın suyunu sıkar da; suyunu içmez; üzü­mün kabuğunu; narın kapçığını yerse; yemini bozulur. Onu çiğ­ner veya yalarsa yemiş gibi olur.

Uyun isimli kitapta : «Şu üzümü yemem,» diye yemin eden kimse; onu çiğneyip, kabuğunu ve kapçığım atsa ve suyunu yutsa; yemini bozulmaz.

Şayet, kabuğunu atar; suyunu ve çekirdeğini yutarsa ye­mini bozulur» denilmiştir.

Sadru'ş Şehîd, Vâkiât'ta, bunu talil ederek dedi ki: «Zira üzüm, kabuk su ve çekirdeğin birleşiminin ismidir. Birinci şe­kilde, yalnız suyunu yutmakla; azını yemiş olduğundan, yemini bozulmadı. İkinci halde, çoğunu yedi; Çok ise tamamı hükmün­dedir. Onun için, yemini bozulur» demiştir. Muhıyt'te de böy­ledir.

Bir kimse : «Meyve yemem,» diye yemin ettiği halde, yaş üzüm, nar ve yaş hurma yerse; İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre bozulmaz. İmâmeyn'e göre bozulur.

Fakiyh Ebü'l - Leys : Biz fetva için İmâmeyn'in kavlim alırız. Çünkü, o açıktır» demiştir. İhtilâf bir şeye niyyet eyleme-diği zamandır. Fakat, niyyefc eylemişse; biî - ittifak yemini bo­zulur Nikâye Şerhi'ııde de böyledir,

İncir, muşmula, elma, şeftali, fıstık, erik, yaş üzüm, ar­mut, ayva, yaşı da, kurusu da ittifaken, meyvedir. Bunların ha­mı da, yetmişi de, meyvedir.

Acur, hıyar, havuç meyve değildirler. Tut meyvedir.

Karpuzu, Kudûri, meyve kabul eyledi. Halvânî ise, eylemedi. Hulâsa, örf ve adete meyve sayılanlar, meyvedir. Sayılmayanlar meyve değildir. Kerderî'nin   Vecizi'nde de böyledir.

Badem ve ceviz meyvedir. Asıl'da, bunların, kuruları meyve olarak zikredilmiştir. Âlimleri «Bu, onların örfüne göre­dir. Bize göre, kuruları meyve sayılmaz.» demişlerdir. Serahsî-nin   Muhıyti'nde de böyledir.

Kuru üzüm, kuru hurma, kuruduğu zaman nar tanesi meyva değildir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A)'e göre ; «Senenin msyvesini yemeyeceğim,» diye   yemin eden kimse, bu yemini, yaş   meyve zamanı yapmışsa; ona göre olur. Kuru meyve yemekle, yemini bozulmaz. Eğer yaş meyve zamanı değilse; o zamanda istihsa-nen, yemini, kuru meyve üzerine hamledilir. Fetâvâyi Kâdîhân'­da da böyledir.

«Katık yemiyeceğim,» diye yemin eden kimsenin yemi­nine, sirke, zeytin, bal, süt, kaymak, yağ, çorba, tuz gibi ekmeksiz yenmiyenler, et, yumurta, hurma, kuru üzüm gibi ekmeksiz ye­nilenlerin hepsi dahil olur.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ekseriya ekmekle yenen­ler, katık olurlar. Hulasa, ekmek batırılarak yenenler, (Sirke ve emsâh gibi...) katık sayılırlar. Tek başına yenilenler, (karpuz, üzüm, hurma, kuru üzüm ve emsali...) bil - icma', katık sayıl­mazlar-

Bakliyyat da, bil-ittifak katık değildir. Bu ihtilaf, niyyet et­mediğine göredir. Eğer, niyyet eylemişse; niyetine itibar edilir. Tebyîn'de de böyledir. Meyveler, bil - icma katık değildir. Sirâ-cül- Vehhac'da da böyledir.

«Filân adamın kazancını yemem,» diye yemin eden kimse; o adama, bir yönden vâris olsa da, onu yese; yemini bo­zulmaz.

Şayet, o adamdan satın alır veya kendisine hibe edilir veya sadaka verilir; o da kabul eder ve yerse; yemini bozulur.

«Filan adamın kazancını yemem» diye yemin eden' kimse; o adamdan birşey satın alsa; veya yemin olunan adam, yemin edene bir şey bağışlasa; o da, onu yese; yemini bozul­maz. Şayet : «Filan adamın kazancını yemem,» diye yemin et-miş; o adamda mal kazanmış ve ölmüşte, ona bir başkası varis olmuş; yemin eyliyen de, onu yemişse; yemini bozulur.

Keza, yemin eden, kimse; vâris olsa da öyle yese; yine ye­mini bozulur.

Eğer mîras olmaksızın, başkasına intikâl eder de (satmak veya vasiyyet etmek gibi...» o zaman yerse; yemini bozulmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse, filan adamın mirasından bir şey yememeye yemin eden o adam ölünce; onun mirasından yerse; yemini bozulur. Eğer, o varis de ölüp, mal başka bir varise geçince yerse; yemini bozulmaz. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse : «Filan adamın kazancım yemem,» diye ye­min etmiş olur; ona, başkası vasıyyet ettiği için, yemin edsn, onu yerse; yemini bozulur.

Şayet, yemin eyliyene, yemin edilen adam, bir bağışta bu­lunsa; o da, kabullenip, onu yese; yemini bozulmaz. Vasiyet ey­lemiş olsa, yine böyledir.

Mehir, kadının kazancı sayılır Hulâsada da böyledir. Gümüş paralan olan, bir kimse; onları yememeye, ye­min ettikten sonra; onlarla, altın para veya nikel para satm alsa ve bundan   sonra o altım   veya nikel paralarla yiyecek alsa ve yese; İmâm Muhammet!  (R.A.)'e   göre, yemini bozulur.

Eğer : «Şu dirhemleri ve dinarları yemem,», diye yemin etti­ği halde, onlarla bir arsa satm alsa; sonra da o arsa ile yiyecek satın alsa ve onu yese; yemini bozulmaz.

Keza, bu dirhemleriyle arpa satın alsa; sonra da, o arpayı satıp, onunla yiyecek alsa ve yese; yine yemini bozulmaz.

İmâm Muhammed (R.A.) : «Yenilmeyecek şeyi, yememe­ye yemin eden kimse, onunla yenilecek bir şey alıpta yese; ye­mini bozulur. Yenilecek bir şeyi yememeye yemin eden kimse, onunla yenilecek bir şeyi satın alsa ve yese; yemini bozulmaz.» buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Babasının mirasından filan adama birşey yedirmema-ye, yemin eden kimse, yenilecek bir şeye veya dirhemlere varis olsa da onunla yiyecek şeyler alsa; ve yemin eylediği adama ye-dirse; yemini bozulur. Eğer, yenilecek şeyi, bir başka yenilecek şeyle değiştirirde öylece yedirirse yemini bozulmaz.

Bir kimse, «Babasının mirasından, hiçbir şey yememe­ye- yemin eylemiş olsa ve babası ölüp, bu şahıs, ona varis olsa; hissesine düşen yiyecekten de yese; kıyâs yönünden, yemini bo­zulmaz; istihsanda ise bozulur. Çünkü, miraslar, âdette yenilen şeylerdir. Eğer, bu mirasla, bir şey satın alıp, onu satar ve baş­ka, yenilecek alır, yerse; yemini bozulmaz.

«Filancanın ziraatından yemem,» diye yemin eden kim­se; ister, o ziraat zamanı ister,  onu  satarken alır da, yerse; ye-mini bozulur. Eğer, o şahıstan, bir başkası satın alır ve eker de, ondan çıkanı yerse; yemini bozulmaz. Kederî'nin Vecîz'nde de böyledir.

Bir kimse, filan adamın mülkünden veya sahip olduğu şeyden yememeye yemin eylediği zaman, onun mülkünden, baş­kasının mülküne çıkan şeyi yese; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Filan adamın, sattığından ve satm aldığından, yeme­meye yemin eden kimse; yemin olunan adamın, ya kendi nefsi için veya başka birisi için satın aldığından yerse; yemini bozu­lur.

Eğer, kendisi için, başka birinin satın aldığını, o satm ala­nın emirıyle; yemin olunan adam satar da, yemin eden adam. onu yerse; yemini bozulmaz. Bedâi'de de böyledir.

«Filan adamın, satm aldığı eti yemem,» diye yemin eden kimse, o adamın alıp kestiği kuzunun etini yese; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

«Filan adamın, şu yemeğini   yemem,» diye yemin eden kimse; o adam o yemeği sattıktan sonra, yerse; İmâm Ebû Hanî-fe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf   (R.A.) göre yemini   bozulmaz. İmânı Muhammed (R.A.)'e göre bozulur. Ziyâdât'ta da böyledir.-

«Filan adamın, yaptığı yemeği, yemem» veya «pişirdiği ekmeği, yemem,» diye yemin eden kimse; o adam yaptıktan son­ra, satar; yemin eden de, onu yerse; yemini bozulur.

Şayet : «Senin ,şu yemeğini yemem,» diye yemin eylemiş ol­sa; o da, onu, yemin eyliyene hediye eylese; onu yeyince, yemi­ni bozulmaz.

Bir kimsenin tarlasının buğdayından, yememeye yemin e-den kimse; buğdayın bedelinden yerse; yemini bozulur.

Tarladan çıkanın kendisini yemeyi niyyst eylemişse; bu kendisi ile Allah Tâlâ arasındadır. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adamın, niyeti olmamaksizın : «Filan adamın yeme­ğini yemem,» diye yemin etmiş olsa; yemin eden adam; o adam­dan yenilecek bir şey satın alsa veya yemin olunan adam baş­kasına hibe eylese de, yemin eyliyen ondan satın alsa ve yese; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Filan adamın satın aldığı yiyeceği yemem,»   diye ye-, yermin eden kimse   o adamın başka biriyle beraber aldığından yerse;  yemini bozulur. Ancak niyyeti onun yalnız başına    sa­tın alacağı idiyse, o zaman, bozulmaz. Hu'âsa'da da böyledir.

«Filan adamın, yemeğinden yemem, diye yemin eden kimse; o adamın, başkasıyla ortak olduğu yemekten yerse; ye­mini bozulur.

Keza : «Falan adamın, ekmeğini yemem,» diye yemin eden kimse; o şahsın, başka biriyle ortak olduğu ekmekten yese; yemini bozulur.

Şayet : «Filan adamın yufkasından, yemem,» diye yemin et­miş olsa da; o adamın, başkasıyla ortak olduğu yufkadan, yemiş olsaydı yemini bozulmazdı. Çünkü ekmeğin parçasına, ekmek denilir de; yufkanın parçasına yufka denilmez.

Oğlunun malından yememeye yemin eden kimse; oğlu ile ortak olduğu sirkesinden, yese yemini bozulur. Çünkü, oğulu-ııun malını yemiş olur. Muhiyt'te de böyledir.

«Filan adamın yiyeceğinden yemem,» diye yemin eden kimse; onunla ortak oldukları yiyecekten yese; yemini bozul­maz. Zâhîriyye'de de böyledir.

Bir adam, oğlunun eşyasından hiç bir şey yememeye yemin ettiği halde, oğulunun evinden atılmış biraz ekmek par­çası yese; Şeyh Ebû bekir Muhammedi bin fad'la göre yemini bo­zulmaz. Kâdî'I - İmâm Ebu Ali en - Neşefi'ye göre, yemini bozu­lur. Fakih Ebû Bekir el - Belhi de : «Eğer, o ekmek parçasının benzeri, fakire sadaka verilecek halde ise, yemini bozulur; de­ğilse bozuliı.az,» demiştir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

«Filan adamın satın aldığı, nardan yemem,» diye yemin eden kimse; o adamın, başkasiyle ortaklaşa aldığı nardan yese; yemini bozulur.

Şayet: «Satın aldığı, bir tane nardan, yemem,» demiş olsay­dı, yemini bozulmazdı.

«Filân kadının eğirdiği, ipliğin bedelinden yemem,» diye ye­min eden kimse; o kadının eğirdiği, ipliği satın alsa veya kadın onu, ona hibe eylese, o da onu satsa ve bedelini yese; yemini bo­zulmaz.

Şayet, o ipliği, bizzat kadın satsa da; bedelini yemin edene verse; o da, ondan yese, yemini bozulur.

Kadın, ipliğin bedelini oğluna veya yabancı bir kimseye ba­ğışlar, o da, onu kadının kocasına bağışlar; koca da, onunla bir şey satın alıp yerse; yemini bozulmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nda de böyledir.

«Filan adamın pişirdiğini yemem,» diye yemin eden kimse; onun, başkasıyla beraber pişirdiğinden yese; yemini bo­zulur. Çünkü, pişenin her parçasına pişmiş denilir. Ekmek de böyledir.

Şayet : «Pişirdiği kazandan yemem,» demiş olsaydı; o za­man, yemini bozulmazdı. Çünkü, kazanın her parçasına kazan denilmez Ihtiyâr'de de böyledir.

Farsça olarak : «Filanının, bir şeyinden yemem,» diyen kimse; yemin eylediği adamın, buz tutmuş suyunu yese yemini bozulmaz. Karpuzunun kabuğunu veya evinin kapısında bul­muş olduğu ekmeğinin kırığını yese, yemini bozulmaz. Fetâvâ­yi Kübrâ'da da böyledir.

«Filan adamın taşıdığı şeyden yemem,» diye yemin yemin eden kimse; o adamın, getirdiği buzdan yese; yemini bozulur; denilmiştir.   Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Damadının malından, bir şey yememeye yemin eden kimseye, damadının hamurundan, biraz verilse; o da, o hamura başkarbir hamura katıp ekmek yapsa ve yese; yemini bozulmaz. Keza, damadının içilecek şeylerinden, içmemeye; veya tuzun­dan yememeye yemin eden kimse; onun suyundan ve tuzundan alıp, hamura katsa, yemini bozulmaz. Hulâsada da böyledir.

Damadının ekmeğinden yememeye yemin eden kimse­nin damadı sefere çıksa ve karsına nafaka bıraksa; yemin eyleyen de ondan yese; eğer damad onu karısına nafaka olarak a-yırmışsa, yemini bozulmaz. Ayırmamış da : «Yemeğimden kifa­yet miktarı ye,» demişse; o zaman ondan yeyince yemini bozu­lur.

Babasının malından yememeye yemin eden kimsenin babası ölse de, yemin eden onun malına vâris olsa ve yese; ye­mini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Bu şahıs : bö­lümünden sonra da srnem,» demişse, o zaman yemini bozulur. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Bir kadın oğlunun yiyeceğinden yememeye yemin etse; oğ­lu ise, ona, o daha yemin etmeden önce, yiyecek göndermiş bu­lunsa; kadın ondan yerse; yemini bozulmaz. Bu, niyyetinin ol­madığına göredir. Eğer, yemininden önce göndermiş olduğun­dan da yememeye niyyet eylemişse; o zaman, yemini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Filanla beraber, yemem,» diye yemin etse ve bunlar, ayrı ayrı kaplarda yemek yeseler; tek kaptan yeme­dikleri müddetcer yemini bozulmaz. Fetâvâyi    Kâdîhân'da   da böyledir.

Bir kimse : «Filancanın, bir şeyini, yemem,» diye yemin ettiği halde, onun biberini kazana koysa ve   karısı   pişirse; ye min eyleyen de onu yese, yemini bozulur.

«Bu sene, filan adamın bağından, bir şey yemem,» diye yemin eden kimse; on iki ay, yeminin üzerinde durur.

Bir görüşe göre, yemin ettiği ondan itibaren, senenin kalan ay veya günleri tamam olana kadar durur. Fetâvâyi Kâdîhân'­da da böyledir.

«Vallahi filan adamın getirdiğini; yiyecekten olsun, et, olsun ve başka şey olsun yemem,» diye yemin eden kimse; ye­min eylediği adama, pişir diye et verir, o da, pişirirken,   içine, sığır karnı kor; yemin eden adam da, onun çorbasından yerse İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, yemini bozulmaz,

Yalnız başına pişnıeyen etten, içine bırakarak ondan çorba pişirmisse; bunun azlığından dolayı yemini bozulmaz .Eğer, etmisli kadar olur; pişirir ve çorba yaparsa; yemin eden    adam ondan yeyince; yemini bozulur.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre : Bir kimse : «Filan adamın, getirdiğinden yemem,» diye yemin ettiği halde; yemin eylediği adam, et getirip kebap yapar ve altına da Pirinç koysa; o pirinç de, yemin eden adamın olsa ve yemin eden adam, o pişen ye­mekten yese; yemini bozulur.

Keza, yemin edilen adam, nohut getirip onu pişirse-, yemin eden adam da, içinde o nohudun tadı bulunan çorbayı yese; ye­mini bozulur.

Keza; yemin olunan adam, yaş hurma getirse yemin eden­de ondan az bir miktar yese zeytin getirse de yemin eden onu sıkarak yağım yese, yemini bozulur. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, bir adamın yemeğinden yememeye yemin etmiş­se O; yemin ettiğinin sirkesinden, zeytin yağından veya tuzun­dan yer veya ondan bir şey alıp, kendi taamı ile beraber yerse; yemini bozulur.

Eğer, şırasından veya suyundan altr; onunla, kendi ekmeği­ni yerse; yemini bozulmaz. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Buğday yememeye yemin eden kimse,  onu başka dâne-lerle birlikte yer veya arpa yememeye yemin eden kimse;   onu başka dânelerle birlikte yer, ve bunları avuç avuç yer de, yemem diye yemin ettiği şey daha fazla olursa, yemini bozulur. Daha az olursa, o zaman bozulmaz. Eğer müsavi iseler;  kryâsen bozulur-, istihsânen bozulmaz.

Eğer, dâne, dâne yerse; her halde bozulur. Zehıyre'de de böyledir.

Yememeye veya içmemeye; ancak, filan adamın izniyle yeyip içmeye yemin eden kimse; bir içim su veya bir lokma ye­mek üzerine yemin etmiş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Yemek yememeye ve su içmemeye yemin eden kimse; onların tadına baksa da, yutmasa; yemini bozulmaz.

Yeminini bir şeye bağlayan kimse, onun dışmdakini yap­makla; yemini bozulmaz. Eğer fevkinde bir şey yaparsa; yemini bozulur. Mebsût'ta da böyledir.

Yenilecek ve içilecek bir şeyi tatmamaya yemin eden kimse; onu ağzına alırsa; yemini bozulur. Eğer : «Ben, tatmam, sözümle, yemem ve içmem demek istedim,* derse; gerçek, kendi­si ile Allahu Teâlâ arasındadır. Hükümde bu söz geçerli değildir. Bedâi'de de böyledir.

«Yemeğin ve suyun tadına bakmam,» diye yemin eden kimse; onlardan birisinin tadına bakmış olsa; yemini bozulur. «Şunu şunu yemem, diyen de aynıdır. Mebsût'ta da böyledir.

«Vallahi, yemem   ve içmenin tadına bakmam,»    diyen kimse; onlardan birisinin tadına baksa; yemini bozulmaz. Ebû'l -Kasım es - Sığar ise: «Bozulur» demiştir.

Eğer, bir şeye niyyet eylememişse ilcisinden biri sebebiyle, yemini bozulmaz.   Fetva da buna göredir.

«İçilecek bir şeyin tadına bakmam,»   diye yemin   eden kimse; bu şeyle yuğrulmuş, hamurun ekmeğini yese; yemini bo­zulmaz.

«Zeytin yağının tadına bakmam,» diye yemin eylemiş olsa da, o yağ ile yuğrulmuş hamurun ekmeğini yese; yemini bozul­maz.

 «Filan adamın evinde, yiyecek ve içeceğin tadına bak­mam,» diye yemin eden kimse; o evde, ağzına bir şey alsa da, ka-rinana göndermeğe; yemini bozulur. Bu kimse, tatmamak   üzere yemin eylemiş ve tatmıştır. Bir kimse başka bir kimseye : «Bu gün, benim yanımda gıdalan,» der; o da : «Evinde, bir şey   tat­mam,» diye yemin ederse; bu yemin, tatmak değil; yememek üze­redir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Suyun tadına bakmam,» diye yemin eden kimse; namaz için mazmaza yapsa; yemini bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

«Şu içkiyi tamam,» diye yemin eden kimse; o içkiyi sirke olduktan sonra içse; yemini bozulmaz. Eğer, ondan olacak   için yemin ve niyyet eylemişse; o zaman, yemini bozulur.  Cevhere-retü'n - Neyyire'de de böyledir.

Bir kimse : «Gıdalanmam,» diye yemin etse; bunun müddeti sabahtan, öğleye kadardır. Akşam yemeğine niyyet etmişse; müddet, gece yansına kadardır. Hidâye'de de böyledir.

«Bugün gıda almam» diye yemin eden kimse; günün ya­rısından sonra, yerse; yemini bozu İm az. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Hucendî : «Bu onların örfüne göredir Bizim örfümüze gö­re, akşam yemeğinin vakti, ikindi namazından sonradır.

Gada ve aşa, âdette, doyana kadar yemektir. Her beldenin, bir adeti vardır. Bunun için hazar ehli hakkında «Bunlar gıdayı terk etmek üzere yemin ettikleri halde, süt içseler: yeminleri bo­zulmaz.

Şayet bir bedevi fegaddi etmemeye yemin eylese de; süt içse, yemini bozulur.

Ebû'l-Hasan : «Teğaddî etmemeye,» yemin eden kimse : ek­meğin haricinde, hurma, pirinç meyve veya başka şeyler yese ve doyşa, yemini bozulmaz. Keza, ekmeksiz et yese; yine, yemini bo­zulmaz.

Gada, her beldenin örfüne göredir. Gadada şart, kar­nın yarıdan fazlasının doymasıdır: Hatta, bir adam, Cariyesine : «Asayı ( = yani akşam yemeğini) yemezsen, kölem hürdür.» dsr Câriye de, bir veya iki lokma yemek yerse; bu aşa sayılmaz; ye­minde bozulmuş olmaz. Karnının yarısından fazlasını cloyurma-dıkca, böyledir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Ramazan'da, akşam yemeği yememeye yemin eden kim­se; gece yansından sonra, yese; yemini bozulmaz.    Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Sahur yemeği, yememeye, yemin eden kimse; gece yan­sından itibaren, fecrin talûana kadar, yerse; yemini bozulur. Mecmâu'l - Bahreyn'de de böyledir.

Mesâ ikidir : Birisi, zavâldan sonra; ikincisi,    guruptan sonradır. Bunlardan, hangisine niyyet ederse etsin, niyyeti sahih olur. Buna göre, zevâldan sonra, yemin eylemiş   olsa;   güneşin kaybolmasına kadar yapmaz. Çünkü, onun yeminini, birinci ms-saya hamletme imkânı vardır. O da, güneş battıktan sonradır. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Bir de dahve vardırki, onun vakti de işrak namazı zamanın­dan, günün ortasına kadardır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyle­dir.

İmâm Muhararaed (R.A')'e göre, bir kimse; sabahlama-maya yemin ederse; bize göre, sabah güneşin doğması ile kuşluk vaktinin arasıdır. Büyük kuşluk yükselince, sabahın vakti gitmiş olur. Bedâi'de de böyledir.

«İki yufka ekmekle sabah kahvaltısı yapmazsam; kölem, hür olsun,» diyen, kimse sabah bir yufka yer; yarın sabah da, bir yufka yerse kıyâsen yemini bozulur.

Eğer « Şu iki yufkayı sabah yemeğinde yersem...» diye yemin eden kimse,- o yufkanın birisini, o günün sabah yemsğinde, diğeri­ni de, yarının sabah yemeğinde yerse; yemini bozulur. İstihsân-da ise, eğer ayrı ayrı yemeyi niyyet eylemişse; bozulmaz.

Şayet: «İki yufkayı (veya şu iki yufkayı) yercani; kölem hür olsun» der de; o yufkaları, beraber veya ayrı ayrı yerse; hem kı-yâssn hem de, istihsânen, yemini bozulur Muhıyt'te de böyledir.

Bir kinişe, yeminini, sabah yemeğine bağlarda, ekmeği müs­tesna tutarsa; ona tâbi olarak, sirke, zeytinyağı ve tuz da, müs­tesna olmuş olur. Ekmeğe tâbi olarak yenilmeyen, pirinç pilavı gibiler   müstesna sayılmazlar.

Ekmekli ve ekmeksiz olarak yenilen balık, et ve süt gibileri ise... İmâm Ebû Yûsuf (R.A)'a göre, ekmeğe tabi olarak müstes­na kalmış olan onları yemekle, yemini bozulmaz. İmâm Muham-roed (R.A.)'e göre, bunlar müstesna sayılmaz ve yerse yemini bo­zulur.

İmâm Muhammed (R.A)'e göre, bir adam : «Ekmek hariç, eğer bugün bir şey yersem; kölem, hür olsun,» der, ekmeği yedik­ten sonra da meyve hurma veya pirinç pilavı yer ve. «Ben, ek­mekle birlikte bunları da kasdeyledim,» derse; diyanetine inanı­lır. Ancak; bu sözü, hükümde geçersizdir. Meyve ve hurma ye­mekle, yemini bozulunca; ister ekmekten sonra yesin; isterse, be­raber yasin müsavidir.

Keza : «Yufka hariç, sabah yemeğinde bir şey yemem,» diye yemin eden kimse; yufkayı yer sonra da, meyve ve hurma yerse; yemini bozulur.

«Bugün, yufkadan fazla bir şey yersem; kölem hür   ol­sun,» diyen kimse; yalnız yufka üzerine   yemin etmiş   sayılır.

Hatta, yufka yedikten sonra, hurma veya meyve yemiş olsa ye­mini bozulmaz. Bu yemininin takdiri, «yufka cinsinden, fazla bir-şey yersem» demektir.

Bir kimse : «Eğer, giyersem veya yersem; veya içersem; karım boş olsun,» dese de, «Beıi; başka yenilecek kasdeyledim,» dese; sözüne, itibar olunmaz Hükümde de; diyanetçe de böyledir.

Bir kimse, eğer : «Elbise giyersem veya yiyecek yer­sem...» diye yemin eden; sonra da, «ben, bu giyeceği veya bu yi­yeceği kasdeylemedim, derse; gerçek Allahu Teâlâ ile kendisi; arasındadır; bu söz, hükümce geçersizdir. Fetâvâyi Kâctfhân'da da böyledir.

«Filanın evinden içmeyeceğim,» diye yemin eden kimse; o evden bir şey yerse; yemini bozulmaz. Ancak, yenilen ve içilen her şeye, niyyet eylemişse, o müstesnadır.

«Filan adamla, bir şey içmeyeceğim,» diye yemin eden kimse;   bir meslicte, onunla içerse; yemini bozulur.

Eğer, içtikleri bardakları ayrı olduğu halde, yemin eden bir içkiden; diğeri ise başka bir içkiden içerlerse meclisleri bir de, olsa; eğer : «Bir içki ve bir kaptan diye niyet eyledim,» derse; hüküm bakımından bu sözü geçerlidir. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse : «Filan kimsenin, ziyafetinde, bir defadan başka içmemeye yemin etse de, onun evinde bir defa içse; bir defa da bahçesinde içse; «Eğer ziyafet birse; yemini bozulur.» denilmiştir.

Bir adam, su içmemeye yemin eylese; kaynar su, içmekle yemini bczulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, filanın inek sütünü, içmemeye, yemin eylese; o inek ölse, cnun yavrusu büyüse ve yemin edan şahıs onun sü­tünü içse; yemini bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Niyet etmeksizin, su içmemeye, yemin eden kimse; han­gi kazandan su içerse içsin, yemini bozulur. Muhıyt'te de böyle­dir.

Niyet etmek sizin, bir içecek içmemeye yemin eden kimse; su olsun başkası olsun hangi içeceği içerse, içsin yemini bozulur.

«Bugün içmeyeceğim,» diye yemin eden kimse;   o gün, her neyi içerse içsin, yemini bozulur. Sirke olsun yağ olsun   ne olursa olsun... Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Bir kimse, süt içmenıeye yemin eder ve o süte, su dö­kerse; bu mes'elede, aslolan cinsleridir. Gerçekten, yemin eden kimse; yeminini, akıcı olan şeye bağlamış bir akıcı da, cinsinden olmayan diğer    akıcıya karışsa   ve yemin edilen şey, daha çok-sa; yemin bozulur.  Yemin edilmeyen  şey çoksa;  yemin bozul­maz. Eğer, müsavi iseler, kıyâsen yemin bozulur; istihsânda ise bozulmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) fazlalığı, yemin edilen şeyin rengi ve tadı ile açıklamıştır. İmâm Muhammed (R.A.) ise cüzle­rinin çokluğuna itibar etmiştir. Bu bir cins diğer bir cinse katıl­dığı zamandadır. Aynı cinsler, birbirine katıldığı vakit de (sütün başka bir süte katılması gibi...) İmâm Muhammed (R.A)'e gö­re,   (bu hallerin hepsin de)) yemini bozulur. Âlimler :   «Bu ih­tilaf, birbirine karıştığı vakittir. Fakat karışmadığı zaman, (zey­tin yağı gibi...) bil - ittifak yemin edenin yemini bozulur,» de­mişlerdir.

Kudûrî'de şöyle denilmiştir :

Bir kimse, bir kapta bulunan zemzemi içmemeye yemin e-der ve onun içine, başka su katılır ve bu su, zemzemden daha fazla olur; yemin eden şahıs da, bundan içerse; İmâm Muham-n«*d (R.A)'e göre, yemini bozulur.

Bir kuyuya veya havuza, bu su dökülse ve yemin eden şa­hıs da, ondan içse; yemini bozulmaz. Zâhiriyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Şu, tatlı sudan'içmeyeceğim,» diye   yemin ettikten sonra, o suya, tuzlu su dökülse; ve tuzlu su fazla   olsa; yemin eden şahıs, ondan içince yemini bozulmaz.

Keza, tuzlu suç içmemeye yemin eden kimse; ona, tatlı su döküldükten, sonra içse,- yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.

İçki içmemeys   yemin eden kimse, ona başka bir cinsi katıldıktan sonra içse, itibar çok olanadır. Hulâsa'da da böyledir.

Şıra içmemeye yemin eden kimse; muhtar olan kavle göre, ister çiğ olsun; ister, pişmiş olsun; üzüm suyundan    olan müskir şeye yemin etmiş olur. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyle­dir.

«İçki içmem,» diye yemin eden kimse; başkasından de­ğil - üzüm suyundan olana,    yemin etmiş olur. Fetvâ'da buna göredir.

«İçki içmem ve elime almam, diye yemin eden kimse; eline alır da, başka yere götürürse; yemin ederken, içmemeye yemin eylemiş olsada, yemini bozulur. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Farscada, içkinin  adı mey'dir. İşte bu mey -başka değil-üzüm suyundan yapılandır.

Müstekreh olanı içmemeye yemin eden kimse; başka hu­bubattan yapılanı içse; yemini bozulmaz. Sahih olan, itibar örfe­dir. Eğer örf d e başka hububattan yapılana da müstekreh deni­liyorsa yemini bozulur; değilse "bozulmaz.

Kuru üzüm hoşafı içmemeye yemin eden kimse; Çekir­deksiz üzüm hoşafı içse; yemini bozulur.

Sarhoş eden, içkiyi içmemeye yemin eden kimse; o içkiden, sarhoş etmiyen içkiye dökse ve ondan içse; eğer ondan fazlaca içince sarhoş ederse; yemini bozulur.

«Şu hurmadan içmem,» diye yemin eden kimse; onun hoşa­fından içerse yemini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, içki içmemek üzere, karısını boşamakla  ye­min eylese; onun boğazına içki akıtılsa ve karnına gitse; âlim­ler : «Eğer, kendi fiili olmaksızın, karnına gittiyse; yemini bo­zulmaz; bundan sonra, kendi isteğiyle içerse; yemini bozulur.» de­mişlerdir. Eğer, bu kimse, ağzına akıtılan    içkiyi ağzında biraz beklettikten sonra yutarsa; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.

«Filanın bardağından içmem,» diye yemin eden kimse; onun bardağına, kendi eliyle su   koyup içse; yemini bozulmaz. Zehıyre'de de böyledir.

«Filan adamın suyundan içmem,» diyen kimse; yemin eylediği adamın dükkanında otursa; ve bir desti satın alarak, o dükkana koysa; yemin edilen adamın  hizmetçisi de, o destiye geceleyin nehirden su koyarak dükkana bıraksa; sabah olunca da, yemin eden adam destisini istese ve içindeki suyu içse, yemi­ni bozulmaz. Çünkü, hizmetçi, yemin edenin hizmetini görmüş oldu. Yemin eden de, kendi suyunu içmiş oldu. Hulâsa'da da böyledir.

Bir adam : «Ben, bu köyde birşey içmeyeceğim,»    diye yemin ettiği halde, o köyün bağlarında veya tarlalarında   içse, âlimler : «Eğer köyün, mamur yerlerinde veya ma'mur yerlere pitişik bağlarda içtiyse; yemini bozulur; değilse bozulmaz.»  de­mişlerdir. Zahîriyye'de de böyledir.

«Eğer içki  içer veya kumar oynarsani; kölem,  hür ol­sun.» diyen kimse; bunlardan birisini yaparsa; yemini bozulur.

«İlâç içmem,» diye yemin eden kimse; süt veya bal içse ye­mini bozulmaz.

«Şu iki kuyundan içmem,» diye yemin eden kimse; onlardan birinden işçe; yemini bozulur. Sirâciyye'de de böyledir.

Bir adam «Buharâ'da durduğum müddetçe, içki içer­sem karım, boş olsun,» diye yemin eylese, Buhârâ'dan çıkıp, ge­ri döndükten sonra içse; niyyetine göredir. Eğer, niyyeti Buhara'-da oturduğu müddetçe idiyse, yemini bozulur. Eğer, şahsen ve bedenen kalmak idiyse; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Eğer, müskirat içersem, karım boş; kölem hür olsun,» dedikten sonra içse; karısı, boş; kölesi hür olur. O-nun : «Ben talâk.ve ıtâkı niyyet eylemedim,» demesine inanıl­maz.

Üç ay, içki içmemeye, yemin eyliyen kimsenin karısı, «dört ay» dese; kocasıda «dört ay» dese, bazı âlimler : «Müddet dört ay olur.» bazıları da :  «Dört ay, olmaz.» demişlerdir. Zehıyre'de

de böyledir

«Fırat'tan, ebediyyen içmeyeceğim, diye yemin eden kimse; ondan bir avuç veya bir kap ile alıp içerse; İmâm Ebû Hânîfe (R.A.)'ye göre yemini bozulmaz. Hatta, Fırat'tan eğilsede ağzı ile içse bile, yine bozulmaz. İmâmeyn'e göre, eli ile veya bir kapla alıp içince yemini bozulur. Ağzı ile içince İmâmeyn's ' göre yemininin, bozulup bozulmayacağı kitapta söylenilmenıiştir. Burda da âlimler ihtilaf eylediler : kimi : «Bozulur"; kimi de : «Bozulmaz,» demiştir. Bu, niyyetiniıı olmadığına göredir. Eğer, ağzıyla içmeyi niyyet eylemişse; İmâmeyn'e göre, niyyeti sahih olur. Ve hüküm de, geçerli sayılır. Diyanetçe Allah ile kendisi arasındadır.

Eğer, avuçla içmeye niyyet eylemişse İmâm Ebû Hanîfe (R.

A.)'yz göre, niyyeti sahihtir. Hüküm bakımından, bu, geçerli. sayılmaz. Diyanetçe ise kendi ile Alîahu Teâlâ arasındadır.

Bu Fırat'tan avcuyla veya ağzıyla içtiğine göredir.. Fakat, başka bir nehirden içer de, Fırat'tan da bir avuç veya ağzıyla alır içerse; bil - ittifak yemini bozulmaz.

Niyet eylemeksizin : «Dicle'den, su içmeyeceğim,» diye yemin eden kimse; bir kap ile içerse; yemini   bozulmaz.

«Yağmur suyu içmeyeceğim,» diye yemin eden kimse; yağ­murun seli Dicle'de akarken., içse; yemini bozulmaz.

Eğer, kuru bir dereden    akan sel suyundan içerse; yemini. yine bozulmaz.

Bir yere toplanmış sudan, içerse; yemini bozulur. Sirâcû'î -Vehhâc'da da böyledir.

Akan bir nehirden içmemeye yemin eyleyen kimse; o nehir, Dicle'ye karışsa da, Dicle'den içse; yemini bozulmaz. Bah-ru'r - Râik'ta da böyledir.

«Tatlı su (veya tatlı sudan) içmem,» diye yemin   eden kimse; Dicle'den veya başka bir nehirden, tatlı su içse; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, kölelerine : «Şu nehrin suyunu, kim içerse; hürdür,» dese; onu içenler hür olurlar. Şayet : «Şu testinin suyu­nu, kim içerse hürdür,» deseydi, testide olan su da bir adamın bir dafada veya iki dafada içeceği kadar olsa, onu içseler hür olmazlardı. Câmiû'l - Kebîr Şerhî'nde de böyledir.
«Şu testiden içmem,» diye yemin 3den kimse; o testide­ki suyu, başka bir destiye döküp   ondan içse; yemini bozulmaz.

Şayet : «Şu testinin suyundan içmem,» demiş olsaydı; son­ra da, onun suyunu başka bir destiye koyup, içseydi; bil - icma' yemini bozulurdu.

Keza, «Şu küpden, veya şu küpün suyundan içmem,» diye yemin etse de suyu, başka Küpe nakleylese ve içse yemini bozu­lur.

Şayet : *Şu küpün suyundan, içmem,» diye yemin eylese-de ondan bir kap ile alıp içseydi, bil - icma' yemini bozulurdu. Fetû'I - K&dir'de de böyledir.

"Şu kaptan, su içmem,» diye yemin ecien kimse; o kabın bizzat kendisine yemin eylemiş olur. Ihtiyâr'da da böyledir.

Bir kimse : «Eğer su testinin suyunu, bugün içmezsem, kerim boş olsun,» dediği halde, testide su olmasa; yemini bozul­maz.

Eğer, su olurda, onu akşam olmadan dökerse; İmâm Ebû Ha-nife (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A)'e göre , yemini yine bo­zulmaz. Yemin ederken, o testinin içinde, su olduğunu bilsin ve­ya bilmesin müsavidir.

İmâm Ebû Yusuf (R.A)'a göre bu durumlarda o gün, geçince, bu yemin, Allah adma yapılmışsa bozulur. Fethû'l - Kadîr'ds de böyledir.

Bu yeminde vaktin, gün ay, cuma... şeklinde zikredilmesi   hâ­linde de, bir fark yoktur. Bahri*'r - Râık'ta da böyledir.

Bir kimse : «Şu testide olanı içmezsem veya şu başka testide olan suyu içmezsem; karım boş olsun,» der; onlardan birisi dökülüp, diğeri kalsa; yemini baki kalır. Geri de kalan testinin suyunu, gece olmadan içerse, yemini yerine gelir. Gece olana ka­dar izmezse; yemini bozulur. Şayet, iki testiden birinde, su yok idiyse, kıyasda İmâm Ebû Hanîfe (R.A) ve İmâm Muhammed (R. A.)* kavillerine göre, bu şahıs, içinde su bulunan testi üzerine ye-min etmiş olur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A)'a göre, yemini her ikisi ü-zerine olur. Eğer, suyu içerse yemini bozulmaz; içmezse İmamla­rın hepsine göre, yemini bozulur. Câmiu'l - Kebîr Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Şu küpten içmem,» diye ysmin eder ve küp dolu olursa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre onun yemini ağzı ile içmeyedir. İmâmeyn'e göre, hem ağzıyla, hem de avucuyla içmeyedir.
Eğer, küp dolu değilse bil - icma avuçla alıp içmek üzere yemin etmiş sayılır. «Şu kuyudan (veya şu kuyunun suyundan)1 içmem,» diye yemin eden kimse; avuçla içmek üzere, yemin et­miş demektir. Hatta, o kuyudan su istese de içse; yemini bozu­lur. Bu suretlerde, kuyunun veya küpün altından ağzı ile içse; -sahih olan,- yemini bozulmaz.

Bir kimse Dicle'nin ortasından içmek üzere yemin etse  de, her hangi bir yerinden içse, şart yerine gelmiş   olmaz.

İçki ve ona benzer şeyden içmemeye yemin eden kim­se; onlardan birini içerse yemini bozulur. Tatarhâniyeye'de de böyledir.

Bir kimse : «Şu sudan içmem,» diye yemin ettikten son­ra; o su donup buz olsa; yemin eden şahıs da, bunu yese; yemi­ni bozulmaz. Şayet, buz eriyince içerse; yemini bozulur. Hulâ-sa'da da böyledir.

Bir kimse : «Filan adam, izin vermeden içmem,» der; o adam da kendi eliyle verince-, alıp içerse; diliyle izin verdim de­memesi hâlinde lâyık olan, yeminin bozulmasıdır. Çünkü, o izin değildir.

Bir adam, diğerine : «Eğer, seni bu gece, filanın evine götürüpte, içki içirmezsem; karım,


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..