Abdesti Bozan Ve Bozmayan Şeyler
1- Abdestli olan kimseden pislik (neces) çıkması abdesti bozar.
Cîm'in fethiyle (neces), ayn-ı necasettir. Cîm'in kesriyle (n e -c i s) ise, pâk olmayan şeye denir.
2- Pisliğin, abdestte veya guslde kendisine temizleme hükmü Iâ-hık (dahil) olan yere çıkmasıdır. Pislik çıkması sözü, iki yoldan (yâni önden ve arkadan) ve bu ikisinden başka yerden pisliğin çıkmasını kapsar. Nitekim Muhît'de; çıknıafnın haddi, içeriden dışarıya intikâldir, denmiştir. Bu intikâl ise, pisliğin yerinden akmasıyle bilinir. Bu durumda çıkmak, akıntı yerine kullanılmıştır. Eğer pislik, iki yolun (sebîley-nin) başı üzerinde görünürse, hüküm bunun tersinedir. Çünkü o, her ne kadar akmasa da, abdesti bozar. Çünkü iki yolun başı, pisliğin yeri değildir. Pislik (necaset); ancak yerinden iki yolun başına intikâl ile bulunur. İntikâl, görünme ile bilinir. Bu durumda, görünme çıkma yerine geçer.
Akmanın haddi, yükselip yaranın başından aşağı inmesidir. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) böyle açıklamıştır. Çünkü kan yaranın başından aşağı kaymadıkca yerinden intikâl etmiş olmaz. Zira, yaranın yukarısından kana müvâzî olan şey onun yeridir. Bundan, iki yoldan başkasından çıkmanın, akmanın aynı olduğu malum olur ve Sadru'ş-Şerîa (Rh.A.) nın «İlâ mâ yutahharu» sözü sale'ye değil harace'ye taalluk etmesi icâbeder.» sözünün zayıf olduğu meydana çıkar. Çünkü ab-destli kimse kan aldırsa ye çok kan çıkıp yaranın başına bulaşmadan aksa, bize göre, abdest şüphesiz bozulur. Bununla beraber kan, temizlemenin hükmü İâhik olan yere akmamıştır. Bilâkis temizlemenin hükmü lâhık olan yere çıkıp ondan sonra akmıştır. Çünkü kanın temizleme hükmü lâhık olan yere akması bu şekilde mevcut olur. Her ne kadar o yere akmak bulunmadı ise de. Artık gerisini sen düşün!
Yine Sadru'ş-Şerîa' (Rh.A.) nın; «İbareyi hasene (yâni güzel ibare) şöyle demekle olur : İki yoldan veya iki yoldan başkasından çıkan pislik, temizleme hükmü lâhık olan yere varmaktır, eğer pis ise akar»
sözünün zayıflığı açıktır. Çünkü bu sözün temeli, dışarı çıkmanın, akmaya aykırı olmasıdır. Bu durumda onun fesadı belli olmuştur. Çünkü «dışarı çıktı» sözünden sonra, «aktı» sözü fazla ve gereksiz olur. Şu halde, ibareyi hasene Yüce Allah' (C.C.) in yardımı ile bizim seçtiği-mizdir.
«Pisliğin çıkması» sözü, şundan ayırdetmedir: Şayet abdestliye bir iğne batsa ve kan yaranın başı üzerine yükselip fakat akmasa, ab-desti bozmaz. Çünkü o, dökülüp akıtılmamış olduğu için pis değildir. Sadru'ş-Şerîa' (Rh.A.) nın (İlâ mâ yutahharu) sözü şu hususlardan korunmak içindir.
a - Sidik zekerin kamışına, ulaşsa da meydana çıkmasa abdesti bozmaz.
b- Yine ,abdestlinin gözünde kabarcık, yâni çıban olsa ve kanı gözünün diğer tarafına ulaşsa abdesti bozmaz. Yine kan burnun yumuşağından yukarısına aksa, abdesti bozmaz. Ama burunun yumuşak yerine aksa abdesti bozuctfdur. Çünkü istinşâk (burna su çekmek) cenabette farzdır.
3- Yelin veya kurdun veya küçük taşın arkadan çıkması abdesti bozar. Musannifin yeli zikretmesinin sebebi şudur: Çünkü yel arkadan çıkar, halbuki pis değildir. Bununla beraber o, pisliğe komşu olmakla abdesti bozucudur. Kurdu ve küçük taşı zikretmesinin sebebi şudur ; Çünkü onlar ile beraber olan pislik, her ne kadar az ise de, ön ve arka yolda (sebîleynde) hadestir.
4 - Yelin önden ve zekerden çıkanı abdesti bozmaz. Çünkü o pisliğin yerinden çıkîmaz.
5- Yaradan çıkan kurd abdesti bozmaz. Çünkü yaradan çıkan kurdun üzerinde olan pislik az bir şeydir. Bu ise, ön ve arka yollardan başkasında hades değildir.
6 - Yaradan düşen et parçası da abdesti bozmaz.
7- Ağız dolusu safra kusmak abdesti bozucudur. Ağız dolmak, güçlükle tutmaktır. Hattâ, eğer güçlükle tutmasa çıkıverirdi. Bir kavide, «Ağızın dolması, konuşmaktan menetmesidir» denmiştir.
8 - Ağız dolusu aiâk kusmak da abdesti bozar. Alâk, lügat yönünden, donmuş kana derler. Fakat burada murâd, sevdadır. [51] Bundan dolayı, onda ağızın dolmasına itibâr edilmiştir.
9- Ağız dolusu, yemek veya su kusmak da abdesti bozar.
Musannifin buna itibâr etmesi; Hidâye'de söylenen şu sözden dolayıdır. Orada : şüphesiz hurûc yâni iki yoldan başkasından pisliğin çıkması temizleme hükmü lâhık olan yere akmakla tahakkuk eder. Kusmakda ise ağzın dolmasıyla gerçekleşir, deyip ondan sonra : Ağzın dolması, zabtı ancak güçlükle olur bir halde olmasıdır. Çünkü zahiren çıkmış olur. O hâlde çıkmış sayılmıştır, denmiştir,
Hidâye'nin; «Çünkü o, zahiren çıkar, o halde, çıkmış sayılır.» sözüne itiraz edilmiştir. Şu bakımdan ki; gâlib olan zahiri tahakkuk etmiş gibi kılmak ancak zaptedilmeyen şeyde olur. Seferin güçlük yerine geçmesi gibi. Veya üzerine ıttıla hâsıl olmayan şeyde olur. Erkeğin uzvunu kadının uzvu içine girdirmesinin inzal (boşalma) yerine geçmesi gibi. Fakat zahir hulunan munzabıtta, gâlib olan zahir tahakkuk etmiş gibi kılınmaz. Nitekim bizim bahsimizde olduğu gibi. Çünkü kusmuğun ağızdan çıkmasını görmek güç olmaz. Şu halde ağız dolusunu, dışarı çıkmak (hurûc) yerine nasıl koyar? Bilhassa, kusma ağız dolusu olup ondan sonra güçlükle dışarı çıkmaktan menedilmesi suretinde çıkmaması katidir. Ona nasıl bozar hükmü verilir? Kusmuk ağız dolusundan az, fakat ağızdan çıkarsa, çıkmak yüzde yüz malumdur. Bozulmadığını söylemek illeti nakzdır.
Ben derim ki: Bunun esâsı (Liennehû) nun zamirini kusma (kay') lafzına râci kılmasıdır. Halbuki öyle değildir. Bilâkis zamir, pisliğe (necese) râcidir. (Liennehû); (Ve bi mil'H femî fil kay' i) sözü için delildir. İmdi mânâ şudur : Pisliğin çıkması kusmada ağız dolusu ile tahakkuk eder. Çünkü bu takdirde neces (pislik) zahiren çıkar. Zira bu kusma ancak midenin dibindendir. Bu durumda zahir olan şudur: Kusmak pisliğe uğramıştır, (onunla birlikde bulunmuştur.) Az kusmak ise bunun hilafıdır. Çünkü o, midenin' yukarısındandır. Şu halde necese (pisliğe) uğramamıştır. Bu hususun böylece bilinmesi gerekir. Zira Hidâye sarihleri bu hususun halline girişmemişlerdir. Halbuki bu hususun halli gerekir.
10- Zikredilen şeylerin, kusmada ağız dolusu olması, abdesti bozucu olduğu gibi, kan (dem) kusmak da abdesti bozucudur. Lâkin onun, sıvı olduğu için pisliği meydanda olduğundan, ağız dolusu olması şartı yoktur. İrin kusmak da abdesti bozucudur.
Her ne kadar, kan ve irin tükürük ile karışık olsalar da, abdesti bozucudurlar. Fakat kan ve irin tükürüğe gâlib olurlarsa veya eşit olurlarsa abdesti bozarlar. Eğer tükürük onlara gâlib olursa abdesti bozmazlar.
11- Balgam kusmak, abdesti mutlak surette bozmaz. Yâni o balgam, gerek başdan-insin ve gerek mideden çıksın, gerek ağız dolusu olsun ve gerekse olmasın abdesti bozmaz. Çünkü kayganlığı olduğu için pislik onun içine giremez. Ancak İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a gÖ-re, karından çıkıp ağız dolusu olan balgam, pisliğe yakınlığı sebebiyle, pislendiği için abdesti bozar. [52]
Eğer balgam, yesmekle karışık olursa, galibe itibar edilir ve kusmak ağız dolusu olursa abdesti bozar. Eğer balgam yemeğe gâlib (daha çok) olursa bozmaz. Ancak, İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, ağız dolusu olursa bozar.
İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, ayrı yerlerde olan kusmalar birbirine eklenir. İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre ise, kusmanın ayrı ayrı olan sebebi toplanır. Yâni abdestli kimse, toplandığı takdirde ağız dolusu olacak şekilde ayrı ayrı kussa, abdesti bozulur.
İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.),1 yerin (meclisin) birliğine itibâr eder. Bu durumda eğer kusma, bir yerde ağız dolusu hâsıl olursa, her ne kadar gaseyan (bulantı, kusma sebebi) çeşitli olsa da, ona göre, abdesti bozar. İmâm Muhammed (Rh.A.), sebebin bir olmasına itibâr eder. O da gaseyandır. Eğer ağız dolusu hâsıl olursa, her ne kadar ayrı ayrı olsa da, ona göre abdesti bozar.
12- Kusmuk ve kusmuğun benzerinden hades [53] olmayan şey pislik değildir. O hades olmayan şey, ya kusmuktur, nitekim bilirsin ki, kusmuğun azı midenin yukarısından çıkar ve midenin yukarısı necaset yeri değildir, veya o p.is olmayan şey kandır. Kanın azı mes-fûh (akıtılmış) olmamakla âyet-i kerîme ile haram kılınmamıştır. Şu halde pis de olmaz. Amma, mesfûh olmayan kanın insanda haram olması, etinin haram olmasına binâendir. Öyleyse pis olmasını gerektir-, mez. Çünkü bu haram olma, insanın kerameti (kıymeti) içindir. Yoksa pis (necîs) [54] olduğu için değildir. Öyleyse, insanda mesfûh olan kan, haram kılınmış olmasıyle beraber, aslen temizdir.
13- Abdestlinin şuur gücünü yokeden uyku da zikredilenler gibi, abdesti bozar. Bu uyku, oturağı yerden ayrılmış şekilde uyumaktır. Bu da yanı üstüne yatıp uyumak yâni iki yanının birini yer üzerine koyarak uyumak veya iki oturağı (kaba eti)nm birisi üzere uyumak, veya kafası üzere yattığı halde uyumak, veya yüzü üzere kapanıp uyumaktır.
Şüphesiz şuur gücü yok olduğu zaman âdeten, uyuyan kimse kendisinden çıkan bir şeyin farkına varmaz. Âdet ile sabit olan şey ise, teyakkun (kesin bilgi) gibidir.
Ayakta veya oturma hâlinde ya da rükû veya secde hâlinde karnını iki uyluğundan kaldırıp, pazularım iki yanlarından uzaklaştırıp uyuşa, bu şekillerde olan uyku, eğer şuur gücü gitmezse, mutlaka abdesti bozmaz. İmâm Şafiî (Rh.A.) bunun aksi görüştedir.
Velev ki bir kimse namazda kasden uyumuş olsun. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) bunu benimsememiştir.
Uyuyan abdestli kimsenin dayandığı şey alınınca düşerse, onun uykusunda ihtilâf edilmiştir. Hidâfe sahibi, abdesti bozan şeyleri sayarken : «Abdestli kimse bir şeye dayanarak uyur da, o şey alınınca düşerse, o uyku onun abdestini bozar.» demiştir.
Hidâye sarihleri; «Bu mesele İmâm Tahâvî' (Rh.A.) nin ihtiyar eylediği şeylerdendir, Mebsût'un rivayetinin aslından değildir,» demişlerdir.
Muhît'de «Eğer o şeye dayanıp uyuyan kimsenin oturağı yer üzerine yerleşmiş değil ise, hades vâki olur. Eğer yer üzerine yerleşmiş ise, hades vâki olmaz. Esah olan söz budur» denmiştir.
Yine Muhît'de «Eğer abdestli olan, ayakta olduğu halde veya oturduğu halde uyurken düşse, eğer düşmezden veya düşerken veya düştüğü anda uyanırsa abdesti bozulmaz. Uyurken düşüp karar kıldıktan sonra uyanırsa, abdesti bozulur. Eğer abdestli, bir çıplak hayvan üzerinde uyuyorsa, eğer hayvan yokuş yukan ve düz yerde giderken uyumuş ise hades vâki olmaz. Yokuş aşağı yerde giderken uyumuş ise hadesdir,» denmiştir, ,
14- Bayılmak.ve yürümede sallantı meydana getiren sarhoşluk abdesti bozar.
15- Delirmek de abdesti bozar.
Bayılmak ve sarhoşluğun abdesti bozucu olmalarına sebeb, bunlar ile şuur gücünün yok olmasıdır. Delirmenin abdesti bozmasının sebebi, başkasından hadesi ayırdedejnediğinden dolayıdır.
16- Baliğ olup namaz için aldığı abdest (mübaşereti vudû') ile uyanık olarak kâmil bir namaz kılan kimsenin kahkahası abdesti bozar.
Kahkaha : Sahibinin ve yanında bulunan kimsenin işittiğidir.
Dıhk (gülmek) ise : Ancak kendisinin işittiğidir. Bu, abdesti bozmaz, ancak namazı bozar.
Tebessüm (gülümsemek) ikisini de bozmaz.
Namaz için aldığı abdest (mübâşeret-i vudû') demek, gusül (boy abdesti) sırasında alman abdeatten ayırdetmek içindir. Çünkü bu abdest, kahkaha ile bozulmaz. Kâmil namaz ile murâd, rükû ve sücûd" sahibi olan namazdır. Çünkü bu konuda vârid olan nass, Resûlüllah' (S.A.V.) in şu sözüdür: . '
«Haberiniz olsun ki, sizden biriniz kahkaha ile gülerse, abdesti ve namazı iade etsin.» [55] Bu, mutlak olarak namaz hakkında vârid olmuştur. Şu halde onun üzerine hasrolunmuştur.
Kahkahadan başkası, yâni gülmek ve tebessüm abdesti bozmaz. Sabî'nin, uyuyanın, gusletmiş olanın kahkahası ve namazın dışındaki kahkaha abdesti bozmaz. Cenaze Namazında ve tilâvet secdesinde kahkaha ile gülmek, her ne kadar Cenaze Namazı ile tilâvet secdesini if-sâd ederse de abdesti bozmaz.
Kâmil najmazda olan kahkaha, her ne kadar teşehhüdden sonra ve selâmdan Önce olsa da abdesti bozar. Çünkü bu takdirde kahkaha, namaz içinde olmuş olur. Ancak, eğer musallî kahkahayı kasden yapmış olursa bozmaz, Zira bu surette kahkaha, kendi sun'iyle (fiiliyle) namazdan çıkış olur. Nasıl olursa olsun, şüphesiz namaz kendi sun'u ile çıkmakla [56] tamâm olur. Bunun açıklaması yakında gelecektir.
Şayet İmâm namazdan ka&den kahkaha ile çıksa, İmâjma uyan kimsenin kahkahası abdestini bozmaz. Çünkü imâmın kendi sun'iyle çıkması, imâma uyan kimse için de kendi sun'iyle çıkmak sayılır. Yok, eğer o imâma uyan kimse mesbûk (sonradan uyan) olursa, onun kahkahası abdestini bozar. Çünkü bu takdirde onun kahkahası kendi namazı esnasında olur.
17- Mübâşeret-i fahişe de abdesti bozar. Mübâşeret-i fahişe : Erkek ile kadın çıplak oldukları halde, erkeğin zekeri kabarıp kadının tercine dokunmasıdır. Bu takdirde, erkeğin ve kadının ikisinin de abdest-leri bozulur.
Erkeğin, kendi zekerine ve kadına dokunması abdesti bozmaz. Çünkü zekere dokunmak (mess) ve kadına dokunmak, bize göre, abdesti bozucu değildir. İmâm Şafiî' (Rh.A.) ye göre, abdesti bozucudur.
18 - Abdestlinin bedeninde bir kabarcık deşilip su veya suya benzer san su veya kan aksa, onun abdesti bozulur.
Eğer su akmayıp yaranın başına yükselse de o yükselen su gideril-se -öylekî, şayet o su giderilmeyîp bırakılsa akacaktır- o kimsenin abdesti bozulmuş olur. Eğer terk olunduğu zaman akmazsa, bozulmuş olmaz,
19- Abdestlinin kulağından irin çıksa, eğer ağrı ile çıktıysa onun abdesti bozulur. Çünkü yaradan çıkmıştır. Eğer ağrısız çıktıysa bozulmaz.
20- Abdestlinin gözünde ağrı veya zayıflık olsa, (Ameş : mîm'in fethiyle, çok vakit, gözün yaşı akmasıyle beraber görme zayıflığına derler Eğer o gözden yaş çıkarsa abdesti bozar. O yaşın çıkması devamlı olursa, o kimse özür sahibi olur. Bunun açıklaması ileride gelecektir. Nitekim gözde garb (gözyaşı kanalı) denen bir damar vardırki gözü sulandırır ve asla kesilmez. [57]
Konular
- III. Karagöz
- IV. Kıssahan
- V. Çalgı
- VI. Güreş
- VII. Canbaz
- LÜGAT
- METİNDEKİ ARAP HARFLİ İBARELERİN TERCÜMELERİ
- BU SAHADA ÇALIŞACAKLAR İÇİN KÜÇÜK BÎR BAŞLANGIÇ BİBLİYOGRAFYASI
- Mukaddime
- Temizlik Bölümü
- Abdest (Vudû') İn Farzları
- Abdestin Sünnetleri
- Abdestin Müstehabları [42]
- Abdestin Edeblerı
- Abdestin Mekruhları:
- Abdesti Bozan Ve Bozmayan Şeyler
- Abdestsiz Caiz Olan Ve Olmayan Şeyler :
- Guslün Farzları
- Guslün Sünnetleri :
- Guslü Gerektiren Durumlar :
- Vâcib Olan Gusl:
- Sünnet Olan Gusl:
- Mendûb Olan Gusl :
- Cünub Ve Hayızlıya Haram Olan İşler :
- Kendileriyle Abdest Ve Gusl Caiz Olan Sular :
- Kuyular Faslı
- Teyemmüm Babı
- Teyemmümün Farzları:
- Teyemmüm Caiz Olan Maddeler :
- Teyemmümü Bozan Şeyler :