Guslü Gerektiren Durumlar :
Her ne kadar meninin çıkması uykuda da olsa, yerinden şehvet ile ayrılmış olan meninin çıkmasıyle gusül farz olur. Şehvet iîe kaydına sebeb şudur .: Eğer o ağır bir şey yüklenmek ve buna benzer bir şey sebebiyle çıkarsa gusül farz olmaz. İmâm Şafiî (Rh.A.) aksini kabul edip «Farz olur» demiştir.
Yerinden şehvet ile ayrılmış olan meni, her ne kadar, bedenin dışına şehvet ile çıkmamış olsa da gusül farz olur. Musannifin defk'ı yâni fışkırtmayı zikretmemesinin sebebi İmâm A'zâm (Rh.A.) ve İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, fışkırtma şart olmadığı içindir.
Yine gusül âdeminin (yâni insanın) uzvunu diğer bir insanın uzvuna girdirmesiyle (idhâliyle) farz olur. Âdemi kaydı, cinnî (yâni cin) nin idhâlinden ayırdetmek içindir. (Cinleri bu hükümden hariç kılmak içindir.)
Muhît'de şöyle zikredilmiştir : Şayet bir kadın; «Benimle beraber bir cin vardır ki bana gelir, kocam ile cinsî münasebette bulunduğum zaman bulduğum şeyi nefsimde bulurum» dese, guslün sebebi olan gir- > dirme veya ihtilâm bulunmadığı için, o kadına gusül vâcib olmaz.
Haşefeyi (sünnet yeri, kertik) veya haşefenin kesilen yerinden haşefe miktarını, diri olan insanın iki yolundan birine sokmakla gusül farz olur. Musannifin, insanın (âdeminin) iki yolu (sebîleyni) demesi, diğer hayvanlardan onu ayırmak içindir. Çünkü haşefeyi veya haşefenin kesilen yerinden haşefe miktarını hayvanâtın iki yolundan birine soksa, istek az olduğu için gusül gerekmez.
Musannifin, diri (hayy) kaydı, ölünün iki yolundan birine girdir-mekden ayırdetmek içindir. [62] -Çünkü (inzal olmadıkça) hayvanda gusül vâcib olmadığı gibi, ölüde de vâcib olmaz.
Her ne kadar meninin inzali olmasa da, âdemîden mükellef olan fail ve nıef'ûl üzerine girdirmekle gusül vâcib olur. Çünkü bunun benzerinde gâlib olan inzaldir. Şu halde ihtiyaten gusül vâcib olur.
Eğer uykudan uyanan kimse, menî veya mezî görürse yine gusül farz olur,
Mezî, ince bir suya derler ki, erkek, karısı ile oynaştığı zaman çıkar.
Her ne kadar, o uykudan uyanan kimse, ihtiiâmı hatırhyamasa da, gusül farz olur. Çünkü zahir olan şudur ki; o gördüğü şey menidir. Ona hava isabet etmekle incelmiştir. Şayet ihtiiâmı hatırlar ve lezzetini de hatırına getirir, fakat yaşlık görmezse, gusül farz olmaz. Çünkü o hatırlama, inzâlsiz uyanıklıkdaki (tefekkür) gibi uyurken tefekkürdür.
Zahîre'de zikredildi ki; şayet bir kimse uykudan uyanıp uyluğunda veya döşeğinde yaşlık bulsa, eğer ihtiiâmı hatırlarsa ve o yaşlığın menî veya mezî olduğunu kesinlikle bilirse, gusül vâcib olur. Eğer o yaşlığın vedî olduğuna kesin bilgi hâs i ederse, gun vâcib olmaz. Eğer ihtiiâmı hatırlamayıp o yaşlığın vedî olduğunu kesinlikle bilirse, gusl vâcib olmaz. Bu durumda, o yaşlığın menî olduğunu kesin olarak bilirse, gusl vâcib olur. Eğer, o yaşlığın menî veya vedî olduğunda şüphe ederse, yine böylece İmâm A'zam (Rh.A.) ve İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, gusl vâcib olur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.); «İhtiiâmı hatırlamadıkça vâcib olmaz. Çünkü aslolan zimmetini berî etmektir. Zimmeti berî etmek de ancak yakın ile vâcib olur» demiştir. Kıyâs da budur.
İmâm A'zam (Rh.A.) ile İmâm Muhammed (Rh.A.) meseleyi ihtiyatla almışlardır. Çünkü uyuyan kimse gafildir. Menî ise bazan hava ile incelip mezî gibi olur. Şu halde ihtiyaten o kimseye gusl vâcib olur.
Keza, erkekde zikredilen ahkâm ne îse, kadın dahî esah kavide, erkek gibidir. «Esah kavi» denmesi, söylenen şu sözden ayırdetmektir: Şayet kadın ihtilâm olup ondan, menî çıkmaz da inzalin lezzetini bulur ise, o kadına gusl vâcib olur. Çünkü kadının suyu, sadrından (göğüs bölgesi) rahmine iner. Erkek bunun tersi olup gusl hakkında meninin görünmesi şarttır. Zeylaî' (Rh.A.) de böyle söylemiştir.
Erkek, zekerinin ucunu, bîr bez ile sarılı olduğu halde soksa, eğer o adam cima lezzetini bulur ise/gusl vâcib olur.
Gusl, hayzın ve nifâsın kanı kesildiği vakitte farzdır. Mezî ve vedî-nin çıkmasıyle farz olmamıştır. Vedy : Dâl-ı mühmelenin sukûniyle sidiğin ardından çıkan galîz (koyu) sudur.
Hukne yâni makattan ilâç şırıngası, dübüre parmak, taş ve ağaçtan parmak gibi bir şeyin sokulmasıyle de gusl vâcib olmaz.
İnzâlsiz, hayvanı vat* (temas) etmekle, istek az olduğu için, gusl vâcib olmaz. Nitekim daha önce anlatılmıştı.
Bir adamın, arsalık [63] bir karısı olup cinsî münâsebette bulunduğu zaman bekâretini izâle edemese, inzal olmadıkça ikisinin de üze; xine gusl vâcib olmaz. Çünkü bakirelik, erkek ve kadının sünnet yerlerinin kavuşmasına (iltikâ-ı hitâneyne) engel olur. El-Mübtegâ' [64] de böyle zikredilmiştir.
Ölüyü yıkamak, diri olan kimseye, kifâye yoluyla vücûben lâzım olur. Hattâ bazı kimseler ölüyü yıkasa, hepsinden vücûb düşer. Eğer bazısı yıkamazsa, hiçbirinden vucûb düşmeyip hepsi günahkâr olur. [65]
Yerinden şehvet ile ayrılmış olan meni, her ne kadar, bedenin dışına şehvet ile çıkmamış olsa da gusül farz olur. Musannifin defk'ı yâni fışkırtmayı zikretmemesinin sebebi İmâm A'zâm (Rh.A.) ve İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, fışkırtma şart olmadığı içindir.
Yine gusül âdeminin (yâni insanın) uzvunu diğer bir insanın uzvuna girdirmesiyle (idhâliyle) farz olur. Âdemi kaydı, cinnî (yâni cin) nin idhâlinden ayırdetmek içindir. (Cinleri bu hükümden hariç kılmak içindir.)
Muhît'de şöyle zikredilmiştir : Şayet bir kadın; «Benimle beraber bir cin vardır ki bana gelir, kocam ile cinsî münasebette bulunduğum zaman bulduğum şeyi nefsimde bulurum» dese, guslün sebebi olan gir- > dirme veya ihtilâm bulunmadığı için, o kadına gusül vâcib olmaz.
Haşefeyi (sünnet yeri, kertik) veya haşefenin kesilen yerinden haşefe miktarını, diri olan insanın iki yolundan birine sokmakla gusül farz olur. Musannifin, insanın (âdeminin) iki yolu (sebîleyni) demesi, diğer hayvanlardan onu ayırmak içindir. Çünkü haşefeyi veya haşefenin kesilen yerinden haşefe miktarını hayvanâtın iki yolundan birine soksa, istek az olduğu için gusül gerekmez.
Musannifin, diri (hayy) kaydı, ölünün iki yolundan birine girdir-mekden ayırdetmek içindir. [62] -Çünkü (inzal olmadıkça) hayvanda gusül vâcib olmadığı gibi, ölüde de vâcib olmaz.
Her ne kadar meninin inzali olmasa da, âdemîden mükellef olan fail ve nıef'ûl üzerine girdirmekle gusül vâcib olur. Çünkü bunun benzerinde gâlib olan inzaldir. Şu halde ihtiyaten gusül vâcib olur.
Eğer uykudan uyanan kimse, menî veya mezî görürse yine gusül farz olur,
Mezî, ince bir suya derler ki, erkek, karısı ile oynaştığı zaman çıkar.
Her ne kadar, o uykudan uyanan kimse, ihtiiâmı hatırhyamasa da, gusül farz olur. Çünkü zahir olan şudur ki; o gördüğü şey menidir. Ona hava isabet etmekle incelmiştir. Şayet ihtiiâmı hatırlar ve lezzetini de hatırına getirir, fakat yaşlık görmezse, gusül farz olmaz. Çünkü o hatırlama, inzâlsiz uyanıklıkdaki (tefekkür) gibi uyurken tefekkürdür.
Zahîre'de zikredildi ki; şayet bir kimse uykudan uyanıp uyluğunda veya döşeğinde yaşlık bulsa, eğer ihtiiâmı hatırlarsa ve o yaşlığın menî veya mezî olduğunu kesinlikle bilirse, gusül vâcib olur. Eğer o yaşlığın vedî olduğuna kesin bilgi hâs i ederse, gun vâcib olmaz. Eğer ihtiiâmı hatırlamayıp o yaşlığın vedî olduğunu kesinlikle bilirse, gusl vâcib olmaz. Bu durumda, o yaşlığın menî olduğunu kesin olarak bilirse, gusl vâcib olur. Eğer, o yaşlığın menî veya vedî olduğunda şüphe ederse, yine böylece İmâm A'zam (Rh.A.) ve İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, gusl vâcib olur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.); «İhtiiâmı hatırlamadıkça vâcib olmaz. Çünkü aslolan zimmetini berî etmektir. Zimmeti berî etmek de ancak yakın ile vâcib olur» demiştir. Kıyâs da budur.
İmâm A'zam (Rh.A.) ile İmâm Muhammed (Rh.A.) meseleyi ihtiyatla almışlardır. Çünkü uyuyan kimse gafildir. Menî ise bazan hava ile incelip mezî gibi olur. Şu halde ihtiyaten o kimseye gusl vâcib olur.
Keza, erkekde zikredilen ahkâm ne îse, kadın dahî esah kavide, erkek gibidir. «Esah kavi» denmesi, söylenen şu sözden ayırdetmektir: Şayet kadın ihtilâm olup ondan, menî çıkmaz da inzalin lezzetini bulur ise, o kadına gusl vâcib olur. Çünkü kadının suyu, sadrından (göğüs bölgesi) rahmine iner. Erkek bunun tersi olup gusl hakkında meninin görünmesi şarttır. Zeylaî' (Rh.A.) de böyle söylemiştir.
Erkek, zekerinin ucunu, bîr bez ile sarılı olduğu halde soksa, eğer o adam cima lezzetini bulur ise/gusl vâcib olur.
Gusl, hayzın ve nifâsın kanı kesildiği vakitte farzdır. Mezî ve vedî-nin çıkmasıyle farz olmamıştır. Vedy : Dâl-ı mühmelenin sukûniyle sidiğin ardından çıkan galîz (koyu) sudur.
Hukne yâni makattan ilâç şırıngası, dübüre parmak, taş ve ağaçtan parmak gibi bir şeyin sokulmasıyle de gusl vâcib olmaz.
İnzâlsiz, hayvanı vat* (temas) etmekle, istek az olduğu için, gusl vâcib olmaz. Nitekim daha önce anlatılmıştı.
Bir adamın, arsalık [63] bir karısı olup cinsî münâsebette bulunduğu zaman bekâretini izâle edemese, inzal olmadıkça ikisinin de üze; xine gusl vâcib olmaz. Çünkü bakirelik, erkek ve kadının sünnet yerlerinin kavuşmasına (iltikâ-ı hitâneyne) engel olur. El-Mübtegâ' [64] de böyle zikredilmiştir.
Ölüyü yıkamak, diri olan kimseye, kifâye yoluyla vücûben lâzım olur. Hattâ bazı kimseler ölüyü yıkasa, hepsinden vücûb düşer. Eğer bazısı yıkamazsa, hiçbirinden vucûb düşmeyip hepsi günahkâr olur. [65]
Konular
- VII. Canbaz
- LÜGAT
- METİNDEKİ ARAP HARFLİ İBARELERİN TERCÜMELERİ
- BU SAHADA ÇALIŞACAKLAR İÇİN KÜÇÜK BÎR BAŞLANGIÇ BİBLİYOGRAFYASI
- Mukaddime
- Temizlik Bölümü
- Abdest (Vudû') İn Farzları
- Abdestin Sünnetleri
- Abdestin Müstehabları [42]
- Abdestin Edeblerı
- Abdestin Mekruhları:
- Abdesti Bozan Ve Bozmayan Şeyler
- Abdestsiz Caiz Olan Ve Olmayan Şeyler :
- Guslün Farzları
- Guslün Sünnetleri :
- Guslü Gerektiren Durumlar :
- Vâcib Olan Gusl:
- Sünnet Olan Gusl:
- Mendûb Olan Gusl :
- Cünub Ve Hayızlıya Haram Olan İşler :
- Kendileriyle Abdest Ve Gusl Caiz Olan Sular :
- Kuyular Faslı
- Teyemmüm Babı
- Teyemmümün Farzları:
- Teyemmüm Caiz Olan Maddeler :
- Teyemmümü Bozan Şeyler :
- İki Mest Üzerine Mesh Babı
- Mest Üzerine Meshin Farziyyeti :
- Meshi Bozan Şeyler :
- Sargı Üzerine Mesh :