logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

5. Faslın Tekmilesi


Osmanlı devletinin gerek askerî gerekse mülkî teşkilâtının ne kadar esaslı bir şekilde tesis olunduğunu, ancak, 1000/1591'den sonra da bu kuruluşun nasıl bozulmaya yüz tuttuğunu târih akışı içinde görmüş bulunuyoruz.

Vaktiyle maddiyat ve maneviyat itibarıyla dereke dereke bizim idaremizde bulunan garib kavimler yeni bir çağın açılı­şıyla ki bu İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi, engizisyon mezaliminin tahammül olunamayacak seviyelere yükselmesi ki, hemen şunu söyleyelim, İstanbul'un müslümanların eline geçmesi bu şehirden İtalya'ya giden pek çok ilim ve bilim adamı avrupada kurdukları mektepler, meydana getirdikleri ekollerle bat insanını uyandırmışlar ve batı aydınlanması Şarka en yakın olan İstanbul'dan gidenler tarafından gerçek­leştirilmiştir.
Öte yandan engizisyonun avrupadaki varlığı nasıl bir şey sık sık tekrarlanırsa bir karşı refleks doğurur bu misâle uy­gun olarak Avrupada tatbik olunan bu klişe ve papaslann in­sanları yakmaları, hrıstiyan dini mensupları dışındakilere yaptıkları işkenceler ahalide bir aksülamel husule getirmiş ve silahlarına sarılan ahali üzerlerinde tatbik edilen zulümleri kaldırmaya ve tatbikçilerini de haylice cezalandırdı. Taassu­bun yok edildiği yerde elbette gelişmenin ve cemiyetin te­rakki edeceği tabii neticedendir.. Protestanlığın çıkması ahali­nin üzerinde bir intibah meydana getirdi. Bu intibah sonunda da 1600'lü yıllardan sonra da bizi fersah fersah gelip, geçti­ler.
Hele hele ordularımızın uzun zamandan beri savaş alanla­rında ve hudutlarımız da asar-ı celadetlerini gösterememeleri, ikide birde ihtilâl çıkararak emniyet ve güveni ve de huzu­ru selb eylemesi yâni askıya alması, ülke içinde karışıklıkla­rın günden güne artması, iktisadiyatımızın yavaş yavaş ec­nebilerin ellerine geçmeye yüz tutması, bazı düşünce sahip­lerinin bir takım ıslahat'hareketlerini yapmamız gerektiğini hatırlatmaları kendilerini tehlikeye atmalarına sebep olmuş bu düşünceler iyi bir şekilde telakki edilmemişti 1. Mahmud ve 3. Ahmed zamanında biraz tatbik şansı bulmuşsa da, ge­rek hariciyeye ait işler, gerekse de, taassup sahipleri değişik­liklerin menfaatlerine vereceği zararları önlemek hususunda aldığı tedbirlerle her şeyi akim bıraktırmaya muvaffak ol­muşlardır.
3. Selim bütün yeniliklere açık bir padişah olması hase­biyle tahta çıktığında hemen, işa .girişerek.lâzım- gelen İsla­hata başlamıştı. Avrupalılar tarzında askerî kışlalar, istih­kâmlar mekteblerin inşaasını temin etmişti. Nizam-ı Cedid adlı talimli asker ihdas etmişti. Bütün bunlar yapıhrken, he­men önümüze Mısır meselesi çıkmış, peşinden Mora olayı husule gelmiş, Rusya ve Avusturya saldırganlıkları biribirini tâkib etmiş, bitmek tükenmez avrupa entrikaları yüzünden az miktarda yenilikler tatbike konabilmiştir. Bilindiği gibi, bu günde, milletimiz ayağa kalkmak için yaptığı her hamlede, yine menfaatçilerin teşki- lat kuvvetlerinin bu hamlelerimizi önlediklerinin şahidi oluyoruz. Bir milli görüş ortaya çıktı ve ağır sanayi hamlesi dedi, milli harb sanayii kurulmasını taleb etti ve projeleri ortaya koydu. Her köye, atölye, her şehire fabrika, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizle alakalı bölgele­re o mevzuda sanayii ve pazarlama tesisleri kurma plânlan teklif edilerek, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkabil­menin, istihdam, üretim, pazarlama ve kendi istikbâlini ken­di imkânlarıyla temin etme devrini başlatmak isteyenler, am­balajcı makarnacı ve gazozcu montajcılarla ile ithalatçılar birleştiler, önce milleti sağ-sol diye ikiye bölüp yıllarca birbir­leriyle döğüştürdüler. Daha sonra da bir darbe ile ülkenin ge­ri kalmasını sağladılar. Görüldüğü gibi, 1913'de 1790 sonra­larına atfu nazar eden Ali Sabri bey merhum, bizim bu gün yaşadıklarımızın daha değişik fakat gaye aynı aziz milletimizi dünya klasmanında alt seviyelerde bulundurmayı sağlamak olduğuna işaret ediyor.
Sonunda 1241/1826 senesinde 2. Mahmud hazretlerinin himmetiyle <târife gelmeyecek kadar bozulmuş olan> yeni­çeri ocağı ilga edilerek yerine de Nizâm-ı Cedit askeri ikame olunduğu gibi bir çok yeniliklerin tatbikine de imkân buluna­bildi. 1249/1835'de memurların tanzimi yapılırken, 1250/1836'da da Divân-ı Hümayun yerini vükelalik meclisi­ne yâni bu günkü tâbirler bakanlar kuruluna bırakmıştır. Sul­tan Abdülmecid'in tahta geçip de icraata başlaması, Gülha-ne hattının okunmasının akabinde devletin görüntüsü av-rupalı bir devlet portresine büründü. İşleri tanzim içinde Şûr'a ile hemen peşinden de bir meclis-i vâla-yı ahkâm-ı ad­liye kurulmuş daha sonra da yâni. 1270/J853 de Meclis-i Al-Î-İ Tanzimat daha sonra adliye nezaretine ve 1284/1867'de

Sûr'a-y Devlete dönüşmüştür. Bu kurulan sistemin müesse­seleri, devletin bir çok kanun ve nizam ile yeniden yapılan­masını sağlarken, sadaret kethüdahğı makamı, ümûr-u Mül­kiye Nezareti adını almış ki günümüzde buna İçişleri bakanlı­ğı denmektedir.
Orduya gelince; 1241/1826'da kaldırılmış bulunan yeni­çeri ocağına eş değerde Asâkir-i Mansure-i Muhammedİye unvanı verilmiş daha sonra da, Hassa ve Mansure ismiyle iki kısma ayrılmıştır. 1249/1835'de Redif teşkilâtı tanzim olun­muş, 1259/1845'de Osmanlı askerlik sistemi Rumeli, Ana­dolu, Arabistan, orduyu hümayunları kurulurken, merkezde ise Hassa ordusu tesis ediliyordu.  1250/1836'da Mekteb-i Harbiye açılmış, 1253/1837'de kurulan Dar'ül Askerî Şûr'a, askerî işlerin bütününün görüldüğü yer olurken,  1264/ 1847'de de askere alınma usûlü kur'a sistemine ulaştırılmış­tır. Daha sonra ordularımızla ilgili sayı yedi rakamına iblağ edilmiştir. (Daha sonra r,1326/m.l910'da Golç Paşa'nın tek­lifiyle bu usûl kaldırılmış, dört büyük müfettişliğe dönüştürül­müştür. 14 kolordu ile bir kaç adette müstakil fırka meydana getirilmiş, tabur, alay ve fırka teşkilatları nın da değiştirilme­sine gidilmiştir.) İşte yeni tanzim sonunda 1270/1854 Kırım savaşında güç ve kuvvetini bütün avrupalılara kabul ettir­miştir. Ruslara maddi ve manevî alanda üstünlüğünü isbat etmişlerdir. Bunun arkasından bahriye üzerinde operasyonlar yapılmış ve Abdülaziz Hân zamanında denizcilerimiz, dünya­nın 2. büyük donanmasına sahip olarak denizlerde dolaşma şansı bulmuşlardır.
Ne var ki, kırk sene sonunda donanma mefluç hâle gel­miş, ancak 2.Meşrutiyetten sonra yeniden tanzime başlan­mıştır. r.l255/m.l839'dan sonra maarif, maliye gibi işlerde hayli başarılar elde edilmiştir. 1241/1826'dan beri mâliye işlerinde bazı tashihatlar yapılmışsa da,   1253/1837'de eski usûl  tamamen terk  edilerek simdik mâliye  usûlüne (1910'lar) geçilmiştir. Tam ayarda para basımı yapıldı. Tan-zimat-i Hayriye'den sonra İstanbul'da mekteb-i tıbbıye-i as-keriyye, bir dar'ülfünûn açıldığı,  1273/1857'de kurulan ma­arif nezareti ülkenin bir çok yerine rüşdiye, yâni orta mektebi kurmaya girişmişlerdir.  1275/1859'da mekteb-i sultanî, 1294/1878'de mekteb-i mülkiye, 1297/1881mekteb-i hu­kuk,  1300/1884'de dehendese-i mülkiyenin açılması ta­hakkuk ettirlmiştir. Ayrıca bir hayli matbaa açılmasına girişil­miş ve de bir hayliside başarılı olmuş yaptıkları basımlarla, ilim ve fen'de ahalinin aydınlanmasına yardım etmiştir. Sul­tan Abdülmecid'in döneminde yapılan yollar ve köprüleri Abdülaziz dönemindeki buna ilâve olunan teşebbüslerin ara­sında demiryolu ayrı bir yer tutarken, 2.Abdülhamid hân devrinde de geliştirilen demiryolları ve de fabrika kurmaya eğilmeleri pek makbuldür.
Özetlersek; Osmanlı devleti, Sultan Mahmud-u sâni döne­minden Abdülmecid hân ve Sultan Abdülaziz ve de Sultan 2. Abdülhamid devirleriyle terâkkiye, ileri hamleyede büyük za­man ve para ayırmışlardır, bunda da haylice yol almışlardır. Bunun sayesinde de 1272/1856'da Avrupa'da Pâris'de ya­pılan milletler arası kongrede Osmanlı devletinin avrupa dü-vel-i âliye-i ailesine yâni avrupanın büyük devletleri arasında bulunduğu yeniden tasdik ve kabul olundu. 2.Abdülhamid Hân'ın tahta çıkışının hemen ardından ilânını yaptığı idarey-i meşrutiyet ve kaanunî esasî, avrupanın devletimizin şan ve ikbalini tasdike faydalı oldu. (Bu günde avrupa topluluğuna girmek için yapılanlar bir türlü avrupalılarca makbul bulun­muyor!) Ne çâre ki, kaanun-î esasinin ilânından hemen son­ra çıkan Rus savaşı devletin bir çok arazi ve insanını kayberek bu savaştan çıkmasına sebep oldu.
Ülkenin mâli durumu son derece sarsıldı. Sultan Hamid, afim alan hafiyelerle ülkede, düşünce ve ileri gidişe engel 6 anialar ihdas etti. 1324/1908'e kadar sürdürdüğü bu sis­temle ne tehlikeli durumlar ne fecî vak'alar geçirdiği sizlerin de malumu olduğundan bunlara girmeye lüzum görmüyo-um. Bundan sonraki terakkimizin meşrutiyetin neslinden bekliyorum. Demektedir. Böylece de bir çok ittihat ve terak­ki çetesinin taraftarı sözde yazarlar gibi hareket etmeyip, 2.Abdülhamid hakkında şahsiyatçılık yapmayıp kendisine hakarete yeltenmeyen nâdir tarihçi ve yazarlardandır. Ali Sabri Bey.