21- ARİYETLER LUKATALARLA İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
Bir adam, bir evi, diğerine oturması için, ariyet olarak bırakır ve ev sahibi bunu kuvvetli olarak belirtmek isterse; bu husus Nasıl yazılır?
İmâm Muhammed (R.A.), bu hususta şöyle buyurmuştur:
Bu yazı filan oğlu filanındır. (Yani ariyet olarak koyanındır.) Filan oğlu filan (ya'ni ariyeti alan) tarafından yazılmıştır: "Sen, beni şu beldenin şu hudutlu, şu yerdeki ikinci (veya .üçüncü, dördüncü) evine oturttun."
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve arkadaşları da böyle yazarlardı.
Tahâvî ve Hassâf da, şöyle yazarlardı:
"Beni, evine, benden başkası da oturmak üzere oturtun.
Bu durumda, bir yabancı da, bil-icma o evde oturabilir.
Ariyet veren, ariyet alan şahsa, "senden başkası da oturacak" dememiş ise, başkası, oturma hakkına sahib olamaz.
Bu, İmâm Şâfî (R.A.)'ye göre böyledir. Çünkü ariyet alan şahıs ariyet verenin izni olmaksızın, onu ariyet veremez.
Bize gelince: "Ariyet mutlak ise şöyle ki; Mal sahibi: "Sana ariyet verdim." der de; "senin menfaatlanman için" demez ise, işte o zaman, kendisi de faydalanır; başkasına da ariyet olarak verebilir.
Eğer ariyet mutlak değil de mukayyed ise (şöyle ki: Mal sahibi "Sana menfaatlanman için, ariyet olarak verdim." derse,) onu başkasına ariyet olarak veremez. Bir hayvana binmek; bir elbiseyi giymek gibi...
Şayet ariyet bırakılan şey, faydalanmak hususunda, insanlar arasında değişik mahiyetli şeyse; (bir ev gibi...) onu ariyet olarak verebilir.
İmâm Muhammed (R.A.), bundan sonra şöyle buyurmuştur: -
"Bana verdin. Ben de, senden şu senenin, şu ayında aldım." deyip tarihini yazar.
Gerçekten böyle yapar. Çünkü, ariyetin hükmü değişiktir. Âlim-onda ihtilaf eylediler.
Bizim âlimlerimize göre ariyet, emânettir. İmâm Şâfî (R.A.)'ye göre, mazmünedir. Teslim alınca tarihi yazılır. Böylece hâkime çıkınca, onun ne zaman tazminat altına girdiğini, hâkim anlamış olur.
Ariyet alan, ariyet veren şahsa karşı "oturduğunu" yakmak isterse; bunu nasıl yazar?
Âlimler şöyle buyurmuşlardır:
Oturan şahıs, bunu yazmaya muhtaçtır. Tâki, sahibi iddia ederek: "Sen, sözleşmesiz oturuyorsun." demesin... Hâkime çıktıkları zaman, sözleşme olmayınca, hâkim ecr-i misille hükmeder.
Keza, o yer yıkılırsa; sahibi onu ödetir. Bunun için de yazılmaya ihtiyaç vardır.
Bunun yazılış şekli şöyledir:
Filan oğlu filandan, (ya'ni ariyet verenden), filan oğlu filana (ya'-ni ariyeti alana): "Ben, sana, şu mahalde, şu hudutlu evi, bizzat senin ve senin dilediklerin oturması için, âriyeten verdim. Ben, sana onu teslim eyledim; sen de şu senenin şu ayında teslim aldın." der. Yazı tamam olur.
Keza müteahhirin âlimlerinden, bu işi iyi bilenler yazının sonuna şöyle yazarlardı: Şahitler, şöyle şehâdette bulundular: Gerçekten filan, şu yerdeki, şu hudutlu evin tamamın!, filana ariyet olarak, tam bir sene, (şu ayın başından itibaren, şu senenin şu ayına kadar) ve müddet içinde filanın oturması için (yâni ariyet alanın oturması için) verdi. Kendisi, ailesi, etbâı, misafiri ve dilediği başka insanlar, bu müddet bitene kadar, mezkûr yerde oturacaklardır. Tamamını, filan ariyet olarak vermiştir. Müsteîr de onu, ondan teslim almıştır. Teslim alışı her türlü mâniden fariğdir. Mezkûr bina, ariyet olarak müsteîrin elindedir. Hudutları belirli olan bu yerin mülküyet hakkı, ariyet verenindir." denilir. Ve yazı tamamlanır. [229]
İmâm Muhammed (R.A.), bu hususta şöyle buyurmuştur:
Bu yazı filan oğlu filanındır. (Yani ariyet olarak koyanındır.) Filan oğlu filan (ya'ni ariyeti alan) tarafından yazılmıştır: "Sen, beni şu beldenin şu hudutlu, şu yerdeki ikinci (veya .üçüncü, dördüncü) evine oturttun."
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve arkadaşları da böyle yazarlardı.
Tahâvî ve Hassâf da, şöyle yazarlardı:
"Beni, evine, benden başkası da oturmak üzere oturtun.
Bu durumda, bir yabancı da, bil-icma o evde oturabilir.
Ariyet veren, ariyet alan şahsa, "senden başkası da oturacak" dememiş ise, başkası, oturma hakkına sahib olamaz.
Bu, İmâm Şâfî (R.A.)'ye göre böyledir. Çünkü ariyet alan şahıs ariyet verenin izni olmaksızın, onu ariyet veremez.
Bize gelince: "Ariyet mutlak ise şöyle ki; Mal sahibi: "Sana ariyet verdim." der de; "senin menfaatlanman için" demez ise, işte o zaman, kendisi de faydalanır; başkasına da ariyet olarak verebilir.
Eğer ariyet mutlak değil de mukayyed ise (şöyle ki: Mal sahibi "Sana menfaatlanman için, ariyet olarak verdim." derse,) onu başkasına ariyet olarak veremez. Bir hayvana binmek; bir elbiseyi giymek gibi...
Şayet ariyet bırakılan şey, faydalanmak hususunda, insanlar arasında değişik mahiyetli şeyse; (bir ev gibi...) onu ariyet olarak verebilir.
İmâm Muhammed (R.A.), bundan sonra şöyle buyurmuştur: -
"Bana verdin. Ben de, senden şu senenin, şu ayında aldım." deyip tarihini yazar.
Gerçekten böyle yapar. Çünkü, ariyetin hükmü değişiktir. Âlim-onda ihtilaf eylediler.
Bizim âlimlerimize göre ariyet, emânettir. İmâm Şâfî (R.A.)'ye göre, mazmünedir. Teslim alınca tarihi yazılır. Böylece hâkime çıkınca, onun ne zaman tazminat altına girdiğini, hâkim anlamış olur.
Ariyet alan, ariyet veren şahsa karşı "oturduğunu" yakmak isterse; bunu nasıl yazar?
Âlimler şöyle buyurmuşlardır:
Oturan şahıs, bunu yazmaya muhtaçtır. Tâki, sahibi iddia ederek: "Sen, sözleşmesiz oturuyorsun." demesin... Hâkime çıktıkları zaman, sözleşme olmayınca, hâkim ecr-i misille hükmeder.
Keza, o yer yıkılırsa; sahibi onu ödetir. Bunun için de yazılmaya ihtiyaç vardır.
Bunun yazılış şekli şöyledir:
Filan oğlu filandan, (ya'ni ariyet verenden), filan oğlu filana (ya'-ni ariyeti alana): "Ben, sana, şu mahalde, şu hudutlu evi, bizzat senin ve senin dilediklerin oturması için, âriyeten verdim. Ben, sana onu teslim eyledim; sen de şu senenin şu ayında teslim aldın." der. Yazı tamam olur.
Keza müteahhirin âlimlerinden, bu işi iyi bilenler yazının sonuna şöyle yazarlardı: Şahitler, şöyle şehâdette bulundular: Gerçekten filan, şu yerdeki, şu hudutlu evin tamamın!, filana ariyet olarak, tam bir sene, (şu ayın başından itibaren, şu senenin şu ayına kadar) ve müddet içinde filanın oturması için (yâni ariyet alanın oturması için) verdi. Kendisi, ailesi, etbâı, misafiri ve dilediği başka insanlar, bu müddet bitene kadar, mezkûr yerde oturacaklardır. Tamamını, filan ariyet olarak vermiştir. Müsteîr de onu, ondan teslim almıştır. Teslim alışı her türlü mâniden fariğdir. Mezkûr bina, ariyet olarak müsteîrin elindedir. Hudutları belirli olan bu yerin mülküyet hakkı, ariyet verenindir." denilir. Ve yazı tamamlanır. [229]
Konular
- 20- VASİYETLERLE İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- Umumî Vasiyet Örneği
- Diğer Bir Vasiyetname Örneği
- Bir Kimsenin Birden Çok Şahsa Vasiyette Bulunması
- Hazırdaki Bir Vasinin Sefere Çıkıp, Yolculuk Esnasında Ölmesi Ve Onunda Başka Birine Vasiyette Bulun
- Bir Ev Satın Alınıp, Onun Vakfedilmesini Vasiyet
- Satın Alınan Evin Vakfedilmesini, Satıcının İkrarı
- Satın Alınıp, Vakfedilmesi Vasiyet Edilen Evle İlgili Diğer Bir Kayıt Örneği
- Vasinin Köle Satın Alması
- Vasinin Köle Satması
- Belirli Bir Evi, Belirli Bir Şahsa Vasiyet Etmek
- Bir Vasinin, Ölen Şahsa Bedel Olarak, Bir Şahsı Hacca Göndermesi
- Bedel Hacla İlgili Diğer Bir Örnek
- Ölen Şahıs Yerine Hacc-I Kıran Yapılmasını Emretmek
- Ölen Bir Şahıs Yerine Haccı Temettü' Yapılmasını Emretmek
- 21- ARİYETLER LUKATALARLA İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- Bir Hayvanın Ariyet Olarak Bırakılması
- Bir Lükatayı (= Bulunan Bir Şeyi) İlân Etmek Ve Bu Hususta Şahit Edinmek
- 22- EMÂNETLERLE İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- 23- İKRARLARLA İLGİLİ YAZILARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR
- 1- Hemen Ödenmesi Gereken Bir Borcun İkrar Edilmesi
- Borç Sebepleri
- Borç Verme Sebepleri
- Gasben Borçlanma
- Zayi Etmek Sebebiyle Borçlanmak
- Havale Ve Kefalet Sebebiyle Borçlanmak
- Bir Kocanın, Karısının Kalan Mehrini İkrar Etmesi Sebebi İle Borçlanması
- Borcunu İkrar Eden Şahsın, Buna Karşı Belirli Bir Şeyi Rehin Bırakması
- Borcunu İkrar Eden Şahıstan Kefil Almak
- Küçük Bir Çocuğun Kendi Üzerinde Bulunan Mehri İkrar Ettiğini Yazmak Sahih Olmaz