İç Buhran

Kelimenin tam anlamıyla-malını mülkünü satarak elde et-tiâini ayda bir liraya bir kuruş getiren sened-i umumiye ve demiryolları senetlerine yatırmak gafletinde bulunan Osman­lı tebasının bir çoğu elleri boyunlarında kalmasından bu ka-Öıtlarla yapılan evkaf ile eytam (yetim) akçalarını havaya eritmekten, dış buhran ise, avrupalıların gözünde zaten, bor­cu borç ile ödemek gibi kötü bir mali leke ile yaşadığımızdan böyle hakiki iflasdan bir sonuç çıkıyordu.

Fransa ve İngilterede bulunan senet sahipleri, elçilerimizi hakarete tabi tuttukları gibi gazeteleri dahi: <Türkler bizt do­landırdılar. AKunlarımızı sefahat uğrunda telef ettiler. Bun­ların devam etmesi avrupaya zararlıdır.> Mealinde şiddetli başlıklarla donatılmış yazılar yazdılar. İşte bu sırada ünlü Gladeston hakkımızda aleyhimizde olmak üzere nutuklar at­maktaydı. Mali siyasetimiz tamamen mahvolmuştu. Bu se-bebler yüzünden içde hükümet aleyhine mühim ve çok kuv­vetli memnuniyetsizlik doğdu. Dünyada yapılan siyasi politi­kada muhibbimiz olduğunu sandığımız Fransa ve İngiltere kaybedildi. Fakat Ruslar, kazanıyordu.

Diğer taraftanda Bulgaristan da alıp vermekteydi. Genç Bulgar kitleler büyük göçler gerçekleştiriyorlardı. Rusya ve Sırplardan silah almaktaydılar. Rus konsolosluklarının Kızan­lık, Eski Zağra, Çırpan, Hasköy kazalarında Filibe ile Rus-cuk'da yapmış oldukları ihtilal* teşvikkârlığı nihayetinde ihti­lal komiteleri kurulmuştu. Zağra ve Kızanlık memurlarının şarta bağlı çalışmaları sayesinde fesatçılar yakalanıp, hapse­dildiler. Bulgarların ihtilallerini yapmak üzere oldukları anla­şıldı.

Rus sefiri İgnatiyef M. Nedim paşayı tehdid ile Edirne vali-si Hurşid paşayı azil, Filibe mutasarrıfı ile Zağra ve Kızanlık kaimmakamlarını değiştirip, hapisde bulunan Bulgarları salı­verdirdi. Gösterilen bu zaaf Bulgarlara ne duruyorsunuz? Ars ileri komutası yerine geçmişti. Bu kumanda İgnatiyef tarafın­dan Sırplarada adeta ve- rilmiş gibi bir hal zuhur etti. Hüse­yin Avni paşa bir taraftan Bosna ve Hersek'e ihtilalci ihraç eden, diğer yandan da, Bulgaristana saldın adımları atmak düşünce ve hareketlerinde olan Sırpların yapacakları muhte­mel harekatlarına karşı, Niş, Vidin kalelerinde önemli miktar­da asker toplamaya muvaffak olmuştu. İgnatiyef buna da iti­raz ederek, Hüseyin Avni paşayı azlettirdi. Padişah yazdığı­mız kuvvetin geri çekilmesini emretti. Ancak yeni serasker Namık paşa bir mazbata yazarak, söz konusu emri engelle­meye muvaffak oldu. Hakikaten prens Milan geniş bir Slav hareketinin başında bulunmak istiyordu. Rus generallerinden Çerniyef, Sırbistanın hizmetine girdi. İlk işi sınır istihkâmları­nı teftiş etmek oldu. Bu sırada idiki Berlin'de toplanmış olan üç kuzey devlet baş vekillerinden Avusturya ve Macaristan başkanı Kont Andiraşinin bir layihası öne çıktı. Bu layiha şu mealde idi:
1-Hristiyan ahalinin ayinlerini serbestçe yapabilmeleri. 2-Iltizam usûlünün kaldırılması.
3-Ziraat arazisinin kullanılabilmesi bakımından İslah du­rumları.
4-Azaları müslim ve gayrımüslüm kişilerden meydana gelmek üzere bölgesel bir kontrol meclisi kurmak.
5-Vergilerin mahalli ihtiyaçlar için sarfı. Bu teklif henüz tebliğ edilmemişken Midhat Paşa adliye nezaretinden çekil­miş olduğu gibi Mahmud Nedim Paşa da yazılı layihaya kar­şılık adalet fermanı adıyla bir ferman yayımladı ki şunlar vardı: "Bosna ve Hersek taraflarında en çok şikayet edilen husus arazi bölüşümü ve vergi toplama usulü gibi madde leİslahına ve tanzimine başlanarak 1272/1856 ferman münderacatından olan serbestliği bütün din ve mezheplerin hür olma teyyidi, hristiyanlardan alman askerlik bedelinin azaltılması, değiştirilmesi ve bazı mahkemelerce bazı düzelt­melerin yapılacağına, gerek meclis gerek mahkeme azaları seçim hakkının genişletilmesine, memuriyet vazifelerini kötü yönde kullananlar hakkında ahalinin şikayet etme selahiyet-leri olmasına ve bazı şeylere dairdi.

Bu fermanın maddelerinin izahını tetkik için bir de icraat meclisi kurulduğu gibi adliye nazırı Cevdet Paşayla bu işleri tanzim üzre Sofya'ya yolladı. Fakat adalet fermanına kimse inanmadı.

Kont Andraşi layihası Bâbaaliye sözlü olarak tebliğ olun­du. Bâbaali kendi içinde yaptığı müzakere neticesinde şöyie böyle söz konusu layihanın dört maddesini kabul etti. Vergi­nin mahalli ihtiyaçlar için sarf edilmesi maddesini "Devletçe fayda sağlayıcı işler için müsait meblağın elverdiği imkanda miktarının arttırılabileceği" düşüncesi hoş görüldü. Halbuki layihanın girişindeki: "Hristiyanların gerek fiilen gerekse hu­kuken İslam dini ile tamamen eşit tutularak müsaade şekline vermek değil mazhar-ı tastık ve riayet olması" kaydı devlet­lerin hristiyan teba haklarında apaçık özel bir bir cümle ile himaye edici bulunduklarını, Rusların hristiyan tebanın esir gibi yaşadıklarına dair olan önceki ifadelerine uygunluk gös­termekte idi. İcraat meclisi dikkat nazarlarını bu yöne çevire­medi. Yine bu sırada Rusya sefiri general İgnatiyef'e nahiye­lerin idaresi hakkında bir teklifte bulundu. Bu layiha Mithad Paşanın hatıratında yazıldığına göre: "Rumelide bulunan ka­baların müslim ve gayrımüslüm ahalisinden hangi sınıf yani hangi taraf çoğunlukta ise o kazanın Hâkim ve Kadısı onlar­dan olmak, Bulgarlardan milis askeri yapılmak, Çerkezleri Anadoluya sevketmek. Devletin gelirinin belli bir suretle, bel-

li yüzde miktarıyle hazineye alınıp kalanı milis askerine sarf edilmek üzere mahallinde bırakılmak yoluna gidilmesi başka yerlerde de nizami asker bulundurulmamak gibi mühim şart­lar bulunmaktaydı. Bu layihanın birinci maddesi tetkik olun­duğu takdirde çıkan netice Rumelinin Bulgarlara tamamen teslim edilmesini zaruri kılmasıydı. Babıali böyle körükörüne uğraşmakta ve Avusturya layihasının kabulü yüzünden Her­sek ihtilalinin sönmesini beklemekte iken, Karadağlıların Do­ğa boğazındaki Osmanlı askerini kuşatma altına almış oldu­ğu haberi erişti.
Ahmet Muhtar Paşa kışın büyük şiddeti yüzünden Nak-şik'e zahire gönderemediyse de ilkbaharda iki koldan hare­kete geçerek eşkıyayı dağıtmak yoluna gitti. Pıraşika mevki-ne dönüldüğünde ve Nevezere'de karşılaştığı eşkiyayı bir de­fa daha bozdu. Bunların kalabalıklığına göre Karadağlıların da iltihak etmiş oldukları manası anlaşıldı. Bunun üzerine padişah İşkodrada kuvvetli bir askeri alayın bulundurulması­na ve eski serasker Rıza Paşanın seraskerliğe yani başkomu­tanlığa getirilmesini emreyledi. Osmanlı devleti Hersek ihtila­linin ileri gelenleri ile Sırbistan ve Kardağa karşı 148 tabur asker bulundurmakta iken Hersek'e 10 İşkodra'ya da 20 ta­bur asker şevkini kararlaştırdı Mirat-ı Hakikat diyor ki: "Bu taburların çoğu 2-3 yüz erden mürekkep olmakla ortalama hesapla yekûn 70000 kişi olup silahlı askeri 50000 kişiye, erişmiş erişmemiş gibiydi.
Yalnız Hersek isyanı, 30 bin Hersekli, Sjrbistanın kuvvey-i askeriyesi 80. 000 ve Karadağlılarında 40000 den aşağı ol­madığı itibariyle o günkü günde savaşmak üzere bulunan şu üç yönün 150. 000'i aşan ordularına 50000 kişilik askerle karşı koymak mecburiyetinde kalınmıştı." Diğer taraftan Os­manlı devleti Rusyanin tehditlerinden ve Bulgaristana karşı uyguladığı açık himaye ve sevkiyatından çok şikayetçiydi.

Mahmud Nedim Paşa siyasetteki atağı İgnatiyef in eline kap­tırmıştı.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..