Bâb-I Âlî Baskını

Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşanın en hâcil olduğu vaka iki tanedir. Bunun ilkini; Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in, Serasker Hüseyin Avni Paşanın konağını basıp, onu öldürdüğü gece, odalardan birine sığındığında, kapıya yüklenen Hasan Bey'e söylediği beyan olunan, "Hasan bey oğlum sen her ne kadar beni seversen de şimdi kapıyı açmamın doğru olmadığını sa­nıyorum. Çünkü bir hayli sinirlisin istemeden bize de zarar verebilirsin" sözleriyle kendilerini kurtarmaya çalışma anın­daki yakarışıdır ki, ancak insan böyle muhataralı bir duruma düştüğünde bizim mütalaamızı yapabilirini? Kendi adıma ben böyle bir teminatı vermeye pek cesaret göremiyorum.

Biz, mevki ve makam sahiplerinin gücüne olan itimadımız onların korkmaz, şaşırmaz, hâşa yanilmaz gibi yanlış düşün­celere kapılmamız gibi hâlimiz oiuyorki galiba bunu biraz dü­şünüp, herkesin cesur olabildiği gibi çekindiği hususlar, korktuğu anlar olabilmelidir, hâttâ korktuğunu ifade etmeyi

bir cesaret olarak nitelendirmek kabildir. Çünkü; mahcubiye­tini göze alması bir erdem diye düşünüyorum. Neyse Kâmil Paşa'nın bu hâcil hâli tartışmaya açık gibi geliyor bana gele­lim ikincisine:

İkincisi ise; İttihad-ı Terakki cemiyetinin Babıâli'ye yaptığı cüretkâr ve kanlı geçen baskındır. Kâmil Paşa bu baskın es­nasında makam-ı sadarette Balkan bozgununu memleketin hafif atlatmasını temin gayretlerini gösterirken yaşamıştı.
Bu vakayı özetle anlatmadan evvel, Pınar Yayınlarından neşrolan ve tarafımızdan sadeleştirilerek okurlarımıza sunul­muş Mevlânzade Rifat Bey'in "Türkiye Inkilâbinın İç Yüzü" adlı eserinin 61. sahifesinde Babıâli'yi tasvir eden satırlanyla sayfamızı süsleyelim: "Babıâli baskını elem doludur. Cinayet­lerle sonuçlanmış bir haydutluktur. Alemdar Mustafa Paşanın cephaneleliği ateşliyerek berhava ettiği gündenberi Babıâli içinde kan dökülmemişti. Cinayet işlenmemişti. Osmanlı devletinin en temiz, en yüksek resmi makamı hüviyetine gir­mişti. Büyük devletler; Osmanlı hükümetinin toplantı sara­yından ziyade Babıâli'ye önem vermiş, kararlarını geçerii saymıştır. Babıâli demek hükümetin merkezi demekti. Babı­âli'nin içinde bulunan devlet adamları ve memurları devletin en muktedir ve nâzik insanları idî. Babıâli terbiyesi, âdeta nezâket ve ince terbiyenin ulaştığı en yüksek burç idi. İtti­had-ı Terakki; bu yüksek makamın bile nezahatini ihlâl edip içinde sadrazamlık dâiresinde cinayet işlemekten çekinme­mişti."


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..