Farz Namaza Yetişme (İdrâk) Babı


Ma'lûm olsun ki, ibâdeti özürsüz bozmak haramdır. Çünkü Yüce Allah (C.C.) : «Amellerinizi bozmayınız.» [25] buyurmuştur. Şüphesiz, tamamlamak için bozmak ma'-nen ikmâldir. Böyle olunca caiz olur. Mescidi [26] tamir etmek için bozmak ve Cuma Namazı için Öğle Namazım bozmak gibi.
Cemâat ile edâ edilen namazın, tek başına edâ edilen namaza üs­tünlüğü vardır. Şu halde yâlnız kılınan namazın bozulması cemâatin faziletini kazanmak için caiz olur. Bu söylenen söz anlaşıldıysa, bilinsin ki; bir kimse yalnız namaza başladığı zaman, şayet o farizayı kılmaya imâm başlamış ise [27], yalnız kılan kimse, o farizayı (farz na­mazı) keser. Eğer birinci rek'at için secdeye varmış ise, imâma uyar. Musallî'nin bu durumda namazını terk ederek imâma uyması tamam­lamak için yapılan bozmadır. Eğer birinci rek'at için secde ettiyse na­mazı kesmez. Çünkü birinci rek'at için secde, tamamlamak için olan bozmaya manîdir. Namaza başlayan, birinci rek'at için olan secdeyi, dört rek'atlı namazın gayrında yapsa, başladığı namazı keser; eğer kes-meyip diğer rek'atı da kılsa, iki rek'atlı namazını tamâmlar. Ekser (çok) üçlüde bulunur ve ekser için kül hükmü vardır. Şu halde ekserin üç­lüde bulunmasında, bitirme şüphesi vardır. Bitirmenin hakikati ise, bozmaya ihtimâl vermez. Keza bitirmenin şüphesi de bozmaya ihti­mâl vermez.

Ya da namaza başlayan kimse, dörtlü namazda, birinci rek'atta secdeyi yapsa, yine kesebilir. Lâkin o başlayan, iki rek'at nafile olsun diye diğer bir rek'at daha ekler. Ondan sonra keser. Kesmesiyle cemâa­tin faziletini kazanır.

Eğer namaza başlayan kimse, dörtlüden üç rek'atı kılmış olsa, onu tamamlar. Yâni o üç rek'ata diğer bir rek'at katıp tamâm eder. Çün­kü başladığı namazın çoğunu edâ etmiştir. Çoğunluk için tüm hük­mü vardır. Şu halde, bozmaya ihtimâl yoktur. Nitekim daha önce geç­ti. Bundan sonra, nafile kılıcı olduğu halde imâma uyar. Ancak İkindi Namazında uymaz. Çünkü İkindiden sonra nafile mekruhtur.

Nafile namaza başlayan musallî, namazını kesmez. Çünkü bu sû rette kesmek, ikmâl için değildir.

İmâm, Öğle Namazını kılmaya kalktığı zaman, öğle Namazının sünnetlerine başlayan musallînin, sünneti kesmesinde ihtilâf edilmiş­tir. Hatib hutbeye başladığı zaman Curna'nın sünnetinde de ihtilâf edil­miştir. Bir kavle göre; «İki rek'atm başında keser.» Çünkü başlayan kimsenin başladığı Öğle Namazının ve Cuma'nın sünnetleri, sünnet olmak bakımından nafilelerdir. Bu söz, Ebû Yûsuf dan rivayet edilmiş­tir. Bir kavle göre; «Başlayan, o başladığı sünneti dörde tamâm eder.

Çünkü o sünnetler bir tek namaz hükmündedir. Burada kesmek, ta­mamlamak için değildir. Öğle Namazı bunun hilafıdır. Çünkü namaza başlayan kimse Öğle Namazına başlamış olsa, onun kesilmesi ikmâl için olur.»

Ezan okunan bir mescidde bulunan kimsenin, orada namaz kılma­dıkça çıkması caiz değildir. Ancak bir başka cemâatin işini düzenleyen kimse - ki o cemâatin müezzini veya imamıdır - veya ayrı kalan ya da az kalan bir cemâatin işi ile görevli bulunan kimse olursa o kimsenin ezan okunan mescidde namazını kılmadan çıkması caiz olur.

Nihâye'de zikredilmiştir ki: Eğer o ezan okunan mescidden çıkan kimse, namazı kabilesi mescidinde cemâat ile kılmak için çıkarsa, is­ter diğer cemâate müezzin veya imâm olsun ve isterse olmasın, mut­laka (katiyyetle) onun çıkmasında mahzur yoktur.

Bir defa Öğle ve İkindi Namazlarını, yâni vaktin farzmı kılan kim­senin ezan okunduktan sonra mescidden çıkmasında da beis yoktur. Çünkü Allah' (C.C.) in da'vetçisine (müezzine) bir defa icabet etmiş­tir. İkinci defasında icabeti terketmesi zarar vermez.

Yine namaza ikâmet esnasında mescidden bir kimsenin çıkması caiz olmaz. Çünkü çıkarsa, cemâate açık muhalefet ile, itham olunur.^ O kimse hakkında ehl-i sünnet arkasında namazı caiz görmediği sa-nılabilir. Ancak, diğer bir cemâatin mukîmi olan görevli kimsenin çık­masında mahzur yoktur.

Sabah, İkindi ve Akşam namazını bir kere vaktinde kılan kimse­nin ikâmetten sonra, çıkmasında da, mukîm gibi mahzur yoktur. Çün­kü Sabah Namazından sonra, gün doğuncaya kadar ve İkindiden son­ra güneşin batma vaktine kadar, nafile kılmak mekruhtur. Akşam Na­mazından sonra üç rek'at nafile meşru değildir.

İkâmetten önce, öğle Namazını ve Yatsı Namazını yalnız kılan kimsenin, ikâmet olunan mescidden çıkması caiz olmaz. Çünkü Öğle ile Yatsıdan sonra nafile namaz kılınabilir!

Sabah Namazında cemâatin fevt olmasından korkan kimse, sünne­tini terkedip imâma uyar. Çünkü cemâatin sevabı daha büyüktür. Ve terkinde vaîd (tehdid) elzemdir. Şu halde, cemâatin faziletini kazan­mak evlâdır.

Sabah Namazından bir rek'ata yetişebilen kimse, sünneti kılar. Yânî Sabah Namazının farzından bir rek'atın idrâkine hâzır olan kimse, her ne kadar ondan birinci rek'at geçip gitse de, sünnetini kılar. Sa­bah Namazının sünnetini kaza etmez. Sünnetini farz ile beraber geçir­diği vakitte ancak farza tebaan kaza eder. O Sabah Namazının sün­netini cemâat ile beraber, veya tek başına kaza eder. Kaza vacibe mah­sûs olduğu için, sünnette kıyâs olan kaza edilmemektir. Lâkin zevalden önce farz ile beraber kazasına dâir hadîs vardır. O rivayet edilen hadîs şudur:
«Resûlüllah (S.A.V.), ta'rîs gecesinin [28] sabahı, sünneti farz ile beraber güneş yükseldikten sonra kaza etti. Gerisi aslı üzere bakî kal­dı.»

Zevalden sonra kazasında, ulemanın ihtilâfı vardır. Fakat, şayet sünnet, farzsız fevt olsa, İmâm A'zam (Rh.A.) ile tmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, kazası lâzım gelmez. İmâm Muhammed (Rh.A.); Zeva­le kadar kaza edilmesi daha'iyidir» demiştir. Sabahdan sonra nafile mekruh olduğu için, güneşin doğmasından önce bil'icmâ kaza edil­mez.

Kazaya kalan Öğle Namazının sünneti, mutlaka terk edilir. Musallî gerek Öğle Namazından bir rek'ate yetişsin, gerekse yetişmesin müsa­vidir. Çünkü Öğle Namazının sünnetinin fazileti, Sabah Namazının sünneti gibi değildir. Hattâ Fukahâ : Eğer bir âlim o hususta fetva mer­cii olsaydı, diğer sünnetleri terk eder, sâdece Sabah Namazının sünneti­ni terk etmezdi.»  demişlerdir. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.

öğle Namazının ilk sünnetim terk eden musallî, onu farzından sonra gelen iki rek'at sünnetinden Önce kaza eder. Bu, İmâm Ebû Yû­suf {Rh.A.) a göredir. İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, farzdan son­raki iki rek'atten sonra kaza eder. Sadru'ş-Şehîd (Rh.A.) bu ihtilâfı aksine nakle t m iştir.

Sünnetlerden, Sabah ile Öğlenin sünnetlerinden başkası kaza edil­mez. Çünkü diğer sünnetler vakitten sonra - yalnız sünnet - icmâen ka­za edilmez.

Farza tebaiyetle diğer sünnetlerin kaza edilmesinde ihtilâf edil­miştir. E sah kavle göre, onlar kaza. edilmez.

Hulâsa'da denilmiştir ki: Bir kimse Sabah Namazının sünnetini veya Öğleden önce dört rek'at sünneti kılsa, ondan sonra alış-verişle ve­ya yemek ile meşgul olsa, o kimse sünneti iade eder. Fakat bir lokma ye­mekle veya içmekle sünnet bâtıl olmaz. Bir kavle göre; «Zahir olan şu­dur ki, Musallî o sünnetleri iade etmez.»

Beş Vakit Namazın sünnetlerini bir kimse terk eder de eğer hak görmezse kâfir olur. Eğer hak görürse, terkinden dolayı günahkâr olur. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.
Öğle, İkindi ve Yatsı Namazı gibi, dört rek'at olan namazların bir ıek'atma yetişen kimse, cemâatin faziletine yetişmiştir. Fakat o kimse, o namazı cemâat ile kılmış sayılmaz. Üç rek'ata yetişen kimse ile lâhık-da ihtilâf edilmiştir. Yâni bir kimse, o dört rek'atlı olan namazlardan bir rek'atma yetişse (o namaza) onlar ile beraber iştirak etmiş olduğun­dan cemâatin faziletine yetişmiş olur, fakat o kimse o namazı cemâat ile kılmış olmaz. Çünkü rek'atinin çoğunu kaçırmıştır. Bundan dolayı, eğer o musallî :  Ben Öğle Namazını imâm ile beraber kılmam, diye yemin etse, eğer üç rek'ate yetişmemiş ise, yemininde hânis [29] olmaz. Çünkü yemininde hânis olmasının şartı, tmâm ile beraber Öğle Nama­zımı kılmasıdır. Halbuki üç rek'atı imâmdan ayn kılmıştır. Eğer üç rek'-ata yetişip bir rek'atı kaçırsa, cevâbın zahirine göre, o kimse yemininde hânis olmazdı. Çünkü yemin eden kimse, üzerinde yemin edilen şeyin bir kısmiyle yeminini bozmuş olmaz. Lâhık bunun aksinedir. Çünkü lâ-hık olan kimse, hükmen imâmın ardındadır. Bundan dolayı, kaçırdığı rek'atlan kılarken okumaz.

Şems'üf Eimme (Rh.A.) demiştir ki: Şüphesiz lâhık, üç rek'ate ye­tişen gibi, yemininde hânis olur. Çünkü ekseriyet için kül hükmü var­dır, tmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) dan rivayet edilmiştir ki: Lâhık da hâ-ııis olmaz. Ancak eğer imânım namazıyle kılarsam derse, hânis olur. Kı­yâs da budur. Fukahâ bu şekilde açıklamışlardır. Halbuki, iki rek'-ata yetişen hakkında söz etmemişlerdir.
Ben derim ki: İki rek'ata yetişen hakkında söz etmemelerinin se­bebi şudur: Onun hükmü iki tarafın hükmünden anlaşılır. [30] Çünkü bir rek'ate yetişen kimse, şayet cemâatin faziletine yetişse, iki rek'ate yetişen kimsenin, cemâatin faziletine yetişmesi evlâ yoluyla [31] olur. Şayet üç rek'ate yetişen kimsenin cemâat ile namaz kılma­sında ihtilâf edilse, İki rek'ate yetişen kimsenin cemâat ile kılmaması evlâ yoluyla olur. İmdi ötesini sen düşün!

Bir kimse vaktin çıkmasından emin olsa, farzdan önce tatavvu ta­lar. İmdi, bir kimse cemâati kaçırıp tek başına farzı kılmak istediğinde; önce sünneti mi Jsılar? diye sorusuna, Meşâyihimizin bazısı; «Sünneti kılmaz, çünkü sünnet, farzı cemâat ile edâ ederse kılınır.» demiştir. Lâ­kin esah kavle göre, her ne kadar cemâati kaçırdı ise de, sünneti kılar. Ancak, eğer vakti dar olursa, bu takdirde sünneti kılmaz.
Bir kimse rükûda imâma uyup, imâm rükudan başını kal dirin caya kadar dursa, yâni imâm rükûda iken uymaya niyet ederek tekbir alıp İmâm rükûdan başını kaldınncaya kadar ayakta dursa, o rek'atın rü* kûunda ortaklık bulunmadığı için, o kimse imâmın rek'atına yetişme­miş sayılır. İmâmı kendisine lâhık olan rükû edici, bu muktedînin aksi­dir. Yâni imâma uyan kimse, imamından önce rükû edip, imâm kendisi­ne kavuşuncaya kadar dursa, bir cüz'de ortaklık bulunduğu için caiz olur. İmâm Züfer (Rh.A.) bunun aksi görüştedir. [32]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..