Şehidin Hükmü :

Şehidler yıkanmazlar ve üzerlerine, bu durumda, cenaze namazı kılınır. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Şehid, kam ve elbisesi ile defnedilir. Kâfi'de de böyledir.

Şayet, şehidin elbisesinde necaset bulunursa, bu yıkanır. Itâbiyye'de de böyledir.

Şehidin üzerinde bulunan şeylerden, kefen hükmünde ol­mayan silah, 'vükan, deriden yapılmış eşya, mestler ve giydiği başlık gibi şeyler çıkarılır. Şalvar, pantalon ve benzeri gibi şeyler de çıka­rılır. İmâm Muhammed (R.A.) ise bunu, Siyer'hıden başka bir ese­rinde zikretmemiştir.

Şeyh Ebû Ca'fer el - Hînduvânî : »Şalvar ve benzerini çıkarmak daha münasip ve daha uygundur.» demiştir. Âlimlerimizin ekserisi de bunu uygun bulmuşlardır. Muhıyt'te de böyledir.
Şehidin üzerinde bulunan fazla elbiseler çıkarılış1; şayet noksan ise, fazlalaştırüarak kef ünnet üzere tamamlanır. Kâfi'­de de böyledir.

Ölü için yapıldığı gibi, ^enid için de hanut (= bir nevî gü­zel koku) yapılır. Bahrü'r - Râık' ta  da böyledir.

Şehid, cünûp olarak Ölmüşse; çocuk veya deli ise İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ye göre yıkanır. Tebyîn'de de böyledir.

Keza, hayızlı veya nifash iken öldürülen kadınlar da yıka­nırlar. Kâfî'de de böyledir.

Ancak, kadın bir veya iki gün kan gördükten sonra öldürül­müş olursa, bil-iemâ ' yıkanılmaz. Hidâye Şerhi Aynî'de de böyledir.

Yaralandıktan sonra yemek, içmek, uyumak, tedâvî ol­mak veya harp meydanından sağ olarak ayrılmak gibi bir takım şeylerle, bir müddet vakit geçiren kimseler, bu müddet içinde ha­yatta kalmış oldukları için— şehid hükmünde olmalarına rağmen, cenazeleri yıkanılır. Bu durumdaki kimselere mürtes denir.

Savaş alanında yaralanıp da, hayvanlar tepelemesin diye şehre taşman veya orada bulunan bir çadır veya haymeye kaldırılan veya-hud da bir namaz vakti geçinceye kadar sağ kalıp aklı başında ya­şayan kimse de mürte&tir. Bu gibi kimselerin de cenazeleri yıkanır. Hidâye'de de böyledir.

Harpde yaralanan bir kimse, harbin sonunda alış veriş ya­par veya çokça konuşursa, nıürtes sayılır. Harp sona ermeden, bu kimseler mürtes sayılmazlar. Tebyîn'de de böyledir.

Savaşta yaralanan bir kimse, dünyevî şeylerden biri ile va-siyyet ettikten sonra, şehid olursa, bu şehidin cenazesi yıkanır.

Bir kimse, şehirde öldürülür de, zulmen ölidürürüp öldürülme­diği bilinmezse, cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. Kenz Şerhli Ay-nfde de böyledir.

Keza, yaralandıktan sonra, yerinden kalkan veya başka ta­rafa dönen ve sonra şehid olan kimsenin de cenazesi yıkanır. Hulâ-sa'da da böyledir.

Üzerlerinde kimse bulunmadığı hatde, müşriklerin atUn ürküp, bir müslümam çiğnerse veya bir müslünıamn kafire attığı bir şey diğer bir müslümana değerse, veya bir müslümamn bindiği müşriklere ait bir hayvan kaçıp, müslümam üzerinden atarsa; veya müslümanlar kaçar ve kafirler onları ateşe veya hendeğe düşmeye zorlarlarsa; veya müslümanlar etraflarına çekilen tel Örgü üzerinde "yürürlerse bu hallerin her biri sonucu ölen kimseler yıkanırlar. Bu­na, İmâm Ebû Yusuf (R.A.) muhalefet etmiştir. Serahsî'nin Muhit­inde de böyledir.İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre, harbte, müslümanın bin­diği at m ayağı kayar da, o müslümam üzerinden atar ve Öldürürse, bu şahsm cenazesi yıkanır.

Müslümanların hayvanları,—müşrikler kasden ürkütmemeleri­ne rağmen—, müşriklerin bayraklarından ürküp kaçarlar ve sahip­lerini üzerlerinden atarak öldürürlerse, İmâmı A'zam (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) 'e göre, bunların cenazeleri yıkanır.

Keza, müşriklerin şehirlerinin etrafına çevirmiş oldukları surların üzerine çıkmış olan müslümanlardan birinin ayağı kayıp, o surun üzerinden düşse ve ölse, yine İnıâm-i A'zam (R.A.) ile İmâm Muhammed CR.A.) 'e göre bu şahsm cenazesi yıkanır.

Müslümanlar bozguna uğrasa, sahibi üzerinde bulunan ve bir müslümana ait olan bir hayvan, başka bir hayvanı süren veya çek­mekte olan bir şahsı çiğnerek öldürse, o kimsenin de cenazesi yıka­nır.

Keza, harpte bir duvarı delmekte iken, üzerlerine duvar yıkıhp ölen kimselerin de cenazeleri yıkanır, imâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a gö­re, bunlar da yıkamazlar. Mulıryt'te de böyledir.

İki topluluk bir birlerini görseler ye fakat savaşmasalar, burada ölü olarak bulunmuş olan müslüman, zulmen öldürüldüğü ve demirle öldürüldüğü bilinse dahi yıkanır. Tatarhâniyye'de de böyle­dir.

Muharebe meydanında, ölü olarak bulunan fakat kendi­sinde yara gibi, boğulmak gibi, vurma gibi, kan çıkması gibi bir öldürme eseri bulunmayan kimse de şehid olmaz. Keza, harici bir tesir olmadan, kendisinden burun kanı gibi. Ön ve arkadan çıkan kan gibi, başından inerek ağzından çıkan kan gibi kan çıkmış plan kimseler de şehid sayılmazlar Bedâî'de de böyledir.
Bu meselede aslolan şudur : Bir kimse, harbîlerle, bağî-lerle veya yol kesenlerle savaşttiğı zaman, düşman tarafından öldü­rülünce, Ölüm ister bil-fiil olsun, ister bir sebebe bağlı bulunsun, bu kimse şehiddir. Ölümü düşmana izafe edilmeyen kimse ise, şe­hid değildir. Mumyt'te de böyledir. [33]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..