4- Rehin Bırakılması Caiz Olan Ve Caiz Olmayan Şeyler

Satışı caiz olan şeyin, rehin bırakılması da caizdir. Satışı caiz olmayan şeyin rehin bırakılması da caiz değildir. Tehab'de de böyledir.

Bir adam, bir yeri rehin verir; rehin alan da onu teslim aldıktan sonra ona hak sahipleri çıkar ve hak sahibi belirli olmazsa; bu rehin, diğerleri hakkında da bâtıldır.

Şayet hak sahibi belirli ise, rehin bakileri hakkında da caizdir.

Rehin alan için, geride kalanlar hakkında muhayyerlik olmadığı gibi, ondan, başka bir şey de talep edemez. Geride kalan, bütün alacağı için mahpustur. Muhıyt'te de böyledir.

tki kişi, bir adamdan, —alacakları için —bir şeyi rehin alsalar; —onların arasında ortaklık olsun veya olmasın —kabul ederlerse; bu rehin caiz olur.

Şayet ikisinden birisi kabul eder de, diğeri kabul etmezse; o rehin sahih olmaz.

Eğer rehin bırakan; alacaklılardan birinin alacağım öderse; alaca­ğı ödenen şahsın, o rehnin yansım geri verme hakkı yoktur. Fetâvâyi Kâ-dîhân'da da böyledir.

Bir adam, üzerlerinde alacağı olan iki adamdan rehin alırsa; bu rehin caiz olur. Ve bu rehin, tam alacaklarına karşılık olur. Rehin alan, o relini alacaklarının tamamı ödenene kadar yanında tutar. Hızânetâ'I-Müftîn'de de böyledir.

Bir adamın yanında, bin dirheme karşılık olarak iki köle rehin bulunur; sonra da kendisine beşyüz dirhem ödenir ve borçlu olan zat, kölelerden birini almak isterse; onda hakkı yoktur.

Şayet: "Ben, bu kölelerin her birini beşyüz dirheme karşılık rehin bıraktım." der ve sonra da beşyüz dirhemi ödeyince, o kölelerden biri­ni geri almak isterse; buna hakkı vardır.

Bu, Ziyâdât'ın rivayetinde böyledir.

Asıl   olan,   borç  tamamen  ödenmedikçe,   kölelerden  birini alamamasıdır.

"Ziyâdât'ta söylenilen, İmam Muhammçd (R.A.) 'in kavlidir. el-AsI ki­tabında olan ise, İmâmeyn'in kavlidir." denilmiştir.

Keza, alacak iki cinsten (beşyüz dirhem gümüş, beşyüz dinar al­tın gibi^ olursa; râhin onlardan birisini ödeyince, rehin olan iki köleden birini alamaz. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, alacağının yerine, iki kişiden, iki kölenin yanlarını rehin alsa; işte bu caiz olmaz, tkisi adına, mutlaka bir köleyi rehin alsa; bu caizdir.

Bir kimse, yansı altı yüz dirhem; diğer yansı ise beşyüz dirhem olan bir kölenin yarasına rehin koysa; bu caiz olmaz. Serahs'nin Mohıyti'nde de böyledir.

Ağacı hariç hurmayı veya hurması hariç, hurma ağacını veya ara­zisi hariç, ziraatı, evi ve hurmalığı; yahut üzerinde olanlar hariç, arazi­yi ,rehm bırakmak, caiz olmaz.

Hasan bin Zİyâd, İmâm Ebâ Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu riva­yet etmiştir:

Hurmalığı hariç, olmak üzere —bir yeri rehin yapnun . ûi/di: " Şayet rehin yaparken istisna eylemez ise; hurmalık da. '.nur . J.ı zirâat de, binalar da rehine dâhil olur, Tehzîb de de b-.-; 'etin .

Bir adam, yeriyle beraber hurmalığı, ağaçları ve bağı rehin yap­sa; bu caiz olur. SerahsPnin MuhıytTnde de böyledir.

Bir adam, otuz dirheme karşılık, iki koyunu rehin bıraktığında; o koyunlardan birisi on dirheme bedel; diğeri de yirmi dirheme bedel olur; fakat hangisinin neye bedel olduğunu açıklamazsa; bu rehim caiz olmaz. Çünkü cehalet sebebiyle aralarına nizah düşer. O rehinlerden biri zayi olursa, ne kadar borcun bedeli zayi olduğu bilinmez.

Şayet açıklama yapılırsa, o zaman zayi olan bedeline karşılık olur; bu caizdir. Serahs'nin Muhıyü'nde de böyledir.

Memlûkunun hayvanım rehin bırakmak caizdir. Ba/ı alimlerimiz, buna muhaliftir. Onlar, şöyle buyurmuşlardır;

Hayvan, ölüme helake ma'ruzdur. Bu da fesada sebep olur; Ek­mek gibi, bunun da rehni caiz değildir.

Büyük ve küçük mirasçıların bulunduğu ve ortak oldukları bir evi, vasî ve büyükler, ortak bulundukları bir yerin haracına karşılık ola­rak, rehin bıraksalar, bu sahih olur.

Bir adam, duvarı ortak olan, bir evini rehin bıraksa; bu caiz ve sahih olmaz.

Ortak olan duvarı müstesna ederse, caiz olur.

Ancak, kendi duvarı ortak olduğu duvara bitişikse, bu rehin yine caiz olmaz.
2ir adam duvarına komşusu ile ortak olduğu bir evini rehin bi­ralığında; yeri ve tavanı kendine ait olan duvarının rehni sahih olur.

Tavanın ortak duvar sebebiyle, birbirine ulanmış olması, rehnin — ona tâbi olduğu için —sıhhatına mâni olmaz. Gunye'de de böyledir.

Bir adam, evinin belirli bû uâiresi-vya belirli bir topluluk, bir evini rehin yapsa; bu caizdir. Fetlvayi Ksdfhfta'da da böyledir.

Bir kimse başkasının mülkünü satıp, bedeline karşılık da bir şeyi rehin alır; buna da mal sahibi izin verirse; bu rehin sahih olmaz. Hasta bir köleyi rehin bırakmak —eğer kıynieti borçtan fazla ise sahih olur. Gunye'de de böyledir.

Bir adamı, içinde —az veya çok —kendisinden fayda görülecek eşya bulunan bir evi rehin bıraksa; vey ı içinde rehin verenin eşyası bu­lunan çuvallarını rehin bıraksa ve bunların tamamını rehin alana teslim etse; bu caiz olmaz.

Ancak, evi ve çuvalları boşaltarak teslim ederse; o zaman caiz olur.

Eğer, ^ev hariç —evin eşyasını r^hin bırakırsa; veya —çuval hariç çuvalda olanı rehin bırakırsa; ve bunların tamamını rehin alana teslim ederse; bu caiz olur.

Birinci mes'elede, caiz olmasmın çâresi: Önce, evi ve çuvalları emâ­net bırakır; sonra da, içinde olanları rehin olarak teslim ederse, bu iu-rumda, teslim de, rehin de sahih olur. Felâvâji  'âtühan'da du böyledir.
Hasan bin Ziyâd, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nîn şöy1 e buyurduğunu ri­vayet etmiştir:
Rehin verenle, rehin ab.mn DcraNicc idinde bulundukları bir evi, râhin, rehin verip: "Sana teslim eylecim." Mürtehin^0: "kabul eyle­dim." derse; bu rehin —rehin veren evden çıkmadıkça ve sana eyledim demedikçe— tamam olmaz. Seıihâ'nin Muhıyt'in de de böyledir.

Bir kimse, arzı Sultanî denilen yerde bulunan bir imarethanesini rehin eylese ve onu rehin alan teslim etse; rehin alan, orda tasarruf ede­rek, senelerce icarını alırsa; bu rehin sahih olmaz, rehin alan için — aldığı Ücret —temiz olmaz. Ce-^frö'l-AhiâöM^ de böyledir.

Bir kimse, bir atın üzerindeki eğ'"i veya başındaki gemi rehin ola­rak bırakıp, atı, üz& inden eğirini, ve gemini teslim eylese; bu rehin, — atın üzerinden eğerini, başından gemini çıkarıp teslim etmediğe —sahih olmaz.

Üzerinde yük bulunan bir hayvanın —hayvan hariç olarak, —yaınız yükünü rehin verse; — yükü indirmedikçe —bu rehin de sahih olmaz. Yükü indirir; rehin alan şahsa teslim ederse; o zaman, bu rehin sahih olur.

Eğer, —hayvan hariç —yükü rehin bırakır ve onu da verirse bu sa­hih oiur. Çünkü» hayvan yükle meşguldür; fakat yük hayvan ile meş­gul değildir. Bedtt'de de böyledir.

Bir adam, kocası olan bir cariyeyi, kocasının izni olmadan rehin »raksa; bu caizdir. Fakat rehin alan şahsın, ona, kocasının cima etme-ini men etme hakkı olmaz.

Eğer, bu câriye, o cima neticesinde ölürse; semavi bir âfetle ölmüş ibi olur. îstihsanen, rehin alan şahsın alacağı sakıt olur. (= düşer.) Cıyasen ise, düşmez.

Eğer cariyenin —rehin olarak bırakıldığı zaman, —kocası olmaz /e sonra rehin alanın izniyle, o câriye nikâhlanırsa; bu durum île bun­dan önceki müsavidir.

Eğer rehin alanın izni olmaksızın nikâhlamrsa, bu da caizdir. Rehin alan şahıs, yeni kocasının, bu cariyeye cima etmesini men edebilir.

Eğer kocası cima ederse cariye ile birlikte onun mehri de rehin olur. Cimadan önce, mehri rehin olmaz.

Bu yönde, câriye cimadan nâşi ölürse, rehin bırakılan zat, muhay­yerdir: İsterse, onu, rehin verene ödetir. İsterse, cariyenin kocasına ödetir.

Meselâ: Kocası, bu cariyeyi öldürür; sonrada, o koca cariyenin efen­disine müracaat ederse; eğer kocası, onun rehin olduğunu bilmiyorsa, tazminat kocaya âit olur. Zahîriyye'cie de böyledir.

Feîivâyi Atttbiyye'de şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, bir cariyenin karnında olan çocuğu, azâd ettikten son­ra, onu rehin bıraksa; bu caiz olur. Doğumu sebebiyle noksanlaşması, onu rehinden düşürmez. Çocuğu azâd etmeden önce, doğum yaparsa; noksanlığı nisbetinde borçtan düşer. Tatarhâaiyye'de de böyledir.

Bir müslüman, bir kâfirden, içkiyi rehin olarak alsa; bu rehin âtıl olur.

Sirke olan içki ise, onun yanında emanet olur. Rehin bırakan mu-lyyerdir: Dilerse onu öylece alır; dilerse, borcunu öder; dilerse sirkeyi Tcuna bedel olarak bırakır.

Eğer içkinin kıymeti, rehin olduğu gün borcu kadar ise bu böyledir. Şayet, bir kâfir, müslümandan rehin olarak, içki alırsa; bu da caiz olmaz. O içki, rehin alanın elinde emânet gibi olur.

Bir müslüman, diğer bir müslümandan rehin olarak şıra teslim alsa, o da içki oluverse; rehin alan, onu sirke yapar ve böylece rehin olur. Tartısında ve Ölçüsündeki noksanlık bâtıl olur.

Eğer rehin veren kâfir ise, içkiyi alır ve borç, üzerinde kalır. Re­hin alan, onu sirke yapmaz.

Eğer yaparsa, sirke olduğu günkü kıymetini tazmin eyler öder ve alacağı için de borçluya müracaat eder.

Eğer rehin veren müslüman ise, hüküm bunun hilafınadır. O, içki­yi sirke yaparsa; onu tazmin eylemez. Sm&i'nin Muhıyü'nde de böyledir.

Zimmînin yanma, diğer bir zimmî, îâşe derisini rehin bırakır; re­hin alan da onu dibağlarsa; bu rehin olmaz. Rehin bırakan onu ondan geri alır ve dibağlamasımn bedelini ona öder.

Bir kimse, İaşenin derisini gasbeylese ve onu dibağlasa, önceki kıy­metini sahibine borçlu olur.

Bir zimmî, diğer bir zimmîden, rehin olarak içki alsa; sonra da müslüman olsa; o içki rehinlikten çıkar.

Eğer, onu sirke yaparsa yine rehin olur.

Keza, her hangi biri müslüman olur; sonra da o içki, sirke yapı­lırsa; bu rehin olur. Onun kıymeti ne kadar noksanlaşırsa, o kadar borç­tan düşer.

Bir kâfir, diğer bir kâfirden, rehin olarak içki alır ve onu da bir müslümanın yanına bırakır; o da, onu teslim alırsa; işte bu rehin, caizdir.

Harbî olan bir güvenceli de, rehin verme ve alma hususunda zim­mî gibidir. Eğer dâr-i harbe döner; sonra da müslümanlar oraya sahib olurlar ve o adamı esir alırlar ve onun dâr-i İslâm da, üzerinde olan borç yerine rehni olursa; borç bâtıl olur; o rehin borç yerine olmuş olur.

Bu, İmim EM Yftsaf (R.A.)'un kavlidir.

İmâm Mabammed (R.A.)'e göre ise, bu rehin satılıp, —borca mukabil-rehin alana verilir. Baki kalırsa, onu da o harbiyi esir alan öder.

Şayet o harinin yanında, bir müslümamn veya bir zimmînin rehni varsa; rehni sahibine verir ve borç bütün âlimlere göre bâtıl olur. Meb-sût'ta da böyledir.

Zimmîden olsun, başkasından olsun İaşenin ve kanın rehni sa­hih değildir. KâfFde de böyledir.

Fetâvâyî Atiabiye'de şöyle zikredilmiştir: Bir gâsıp, gasbeylediği bir şeyi rehin bıraktıktan sonra, onu satın alırsa; rehin caiz olur.

Satılanda bir kusur bulunur ve onu da, satıcısı kus tınıyla birlikte rehin bırakırsa; bu caiz olmaz.

Şayet müşteri, onu aynen satıcıya geri verirse; satılan ile bedel mu­kabili rehin olur. TataröâDİyye'de de böyledir.

Rehin verenin ölmesiyle, rehin bâtıl olmaz. Rehin alanın ölmesiyle de rehin bâtıl olmaz, ikisinin de ölmesiyle, rehin bâtıl olmaz,

Rehin vârislerin yanında, rehin olarak kalır. Hızânetü'l-Fetâvâ'da da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dir. [9]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..