6- SÖZ ÜZERİNE YAPILAN  YEMİN

Filan adamla konuşmamaya yemin eden kimse, o ye­mininden itibaren, gelecek zaman üzere yemin etmiş demektir. Hatta : «Eğer, seninle konuşursam; kölem hürdür neman yanın­dan git,» diye; kelimeleri bitişik söylese; veya filan diye keli­meyi bitişik söylerse; yemini bozulmaz. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse karısına : «Eğer, seninle konuşursam-, işte, sen boşsun. Haydi git (veya haydi kalk)» dese yamini bozulmaz. Çünkü, «haydi git (veya haydi kalk)» sözü yemine bitişiktir. Eğer «kalk veya git)» sözleriyle kelimelere yeniden başlamışsa; sözü tasdik edilir. Ve eğer, «kalk git» sözüyle, boşamayı murad eylediyse, işte o boşama olur. Yemini, ile de ikinci bir talâk vâ­ki olur. Çünkü, talâka niyyet eylediği zaman söze yeniden baş­lamış oldu. Ve yemini bozuldu. Bedâi'de de böyledir.

Eğer «git» demiş olsa veya yemininin arkasından «sen boşsun,» demiş olsa yemini bozulmuş olur.

Yazmakla, haber yollamakla işaretle yemin bozulmaz. Ke­za konuşmam diye, yemin ettiği adama, yanmda olsa da na­maz da, ona karşı selâm verse yemini bozulmaz. Itâbiyye'de de böyledir.

«İzni olmaksızın konuşmam,» diye yemin eden bir kimse­ye izin verilse de kendisi onu bilmeden konuşsa, yemini bozulur. Kâfî'de de böyledir.

Niyeti olmamaksızm konuşmamaya yemin eden kimse; namaz kusa ve namazda okusa-, veya teşbih veya tehlil okusa-, istihsânen yemini bozulmaz. Fakat namazın dışında okursa; teşbih ve tehlil getirirse; âlimlerimize göre, yemini bozulur.

Fakiyh Ebül-Leys'e göre eğer yemini farsca yapmışsa, namazın haricinde okumakla, teşbih ve tehlille de yemini bozul­maz. Örfen böyledir. Çünkü, o kimse için okudu ve teşbih eyledi denilir de konuştu denilmez. Fetva da, buna göredir Kâfî'de de böyledir.

Konuşmamaya yemin eden kimse, namaz da tekbîr ge­tirse veya  dua eylese; yemini bozulmaz,

Eğer, namazın haricinde tekbir alır ve dua ederse yemini bozulur. Yemini arapca değiîde, farsca ise, namazda da haricin­de de yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Filan adamla konuşmam diye yemin eden kimse, ko­nuşmamaya yer "a eylediği kimseye uyup namaz kılarken; o adam sehveylese, yemin eden de, teşbih getirse; yemini bozul­maz. Muhıyt'te   de böyledir.

İçinde yemin edileninde bulunduğu kimselere, yemin e-den kimse; İmâm olsa,- namazın sonunda verdiği birinci ve ikin­ci selâmla, yemini bozulmaz. Bu yemin edenin imam olmasına göredir. İmâma uyan kimse olsa da yemini bozulmaz.Ebû İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, yemini ey-liyen muktedî; yemin edilen de, imâm olsa,- yemin eden kimse, imamın yanılmasında, tekbir veya teşbihle imâmı uyardığın­da yemini bozulmaz.

Örfe göre, yemin eden yemin eylenene, Kur'an okutsa yemini bozulur Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Filan adamla, konuşmam,» diye yemin eden kimse; ona mektup yazsa; eğer maksadı ona yazı öğretmekse; yemini­nin bozulmasından korkarım. Hâvî'de de böyledir.

Filan adamla konuşmam diye yemin eden kimse, uzak­tan çağırsa da sesi duyulmasa yemini bozulmaz.

Eğer uzaklık, sesin duyulacağı kadarsa; yemin bozulur. Ke­za, yemin edilen uyuyor olsa; yemin eden de, onu çağırsa; eğer uyanırsa, yemin bozulur. Uyanmazsa Şeyhu'l - İslâm, Şem-sû'l - Eimme Serahsî'ye göre yemini bozulmaz. Kâdîhân'ın Câ-miu's - Sağîri'nde de böyledir.

Âlimlerimiz bu görüş üzeredir. Muhtar olan da budur. Nehru'l - FâüVta da böyledir.

Yemin eden, yemin edilenin bulunduğu cemaata varıp selam verse; yemin edilen, selâmı duymasa bile; yemini bozu­lur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer, onun haricindekilere, niyyet eylemiz olursa; yemi­ni bozulmaz. Bu Allah ile kendisi arasında olur; hükümde geçer-olmaz. Bedâi'de de böyledir.

Selâm verdiği toplulukta, yemin edilen adam. varsa; bunu bilmese bile, yemini bozulur.

Şayet, «filan hariç size selâm olsun» diye istisna yaparsa; o zaman, yemini bozulmaz.

Eğer : «Bir kişi müstesna,» dese de, yemin eylediği adamı kasdettiğini belirtse; sözüne inanılır. Itabiyye'de de böyledir.

«Filan adamla konuşmamaya» yemin eden kimsenin kapusuna, yemin edilen adam çalsa, yemin eyleyen de, «kim?»; «Bu kim?» veya «o kim?» dese; âlimlerin bazıları : «Yemini bo­zulmaz.» demişlerdir. Ancak : «Sen kimsin?" derse; yemini bozu­lur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse; filan adamla, konuşmamaya yemin ettikten sonra; yemin edilen çağırsa da, yemin eden de : lebbeyk (= bu­yur) dese; yemini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bunu kapı çalındıktan sonra yaparsa, böyle olur. Eğer : «Burdayım,» derse, yemini   bozulur. Hulâsa'da da böyledir.

«Filanla konuşmam,» diye yemin 'eden kimse; yemin edilen adam, bir başka adamı çağırınca yemin eden dö; leb­beyk ( = buyur) dese; yemini bozulur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Konuşmamaya yemin eden kimseye, karısı gelse; o da yemek yiyor olsa ve karısına : «Ne var?» dese; yemini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Karısıyle konuşmamaya yemin eden kimse, eve girdiği zaman, orada, karısından başka kimse bulunmadığı halde «Bu­nu kim koydu?» vsya «Bu nerde?» dese; yemini bozulur.

Eğer, evde, karısından başka biri de varsa; o zaman, yemi­ni bozulmaz.

Bu kimse : «Ne olurdu, şiirimi birisi söyleseydi.» deseydi ve evde de, karısından başka kimse, bulunmasaydı yemini bozul­mazdı. Hulâsa'da da böyledir.

Filan adamla konuşmamaya yemin eden kimse; o ada­mın anlamadığı bazı sözler söylese bile, yemininin    bozulması gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Yenlin edilen adam, birine    sövdüğünde, yemin    eden şahıs, onu men etmeye çalışsa; yemin eden şahıs  «yapma» de­yince, yeminini   hatırlayıp sussa; yemini bozulmaz.  Çünkü,  bu kadar söz, -Konuşma» sayılmaz.

Yemin edilen adam, yemin eden şahsın, babasına sövün­ce; yemin eden : «Hayır belki de sensin,» dese; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Yemin eden, yemin edilenin içinde bulunduğu topluluk­tan, başka biriyle konuşsa da maksadı yemin edilene duyurmak olsa; yemini bozulmaz. Hızânetü'l - Müftîn'de de böyledir.

Filan adamla konuşmamaya yemin eden kimse; duvar­la konuşarak :   «Ey duvar, şöyle şöyle oldu,» dese; -göyesi ye­min eylediği adama duyurmak olsa bile,- yemini bozulmaz.   Fel-vâ da buna göredir. Fetâvâyi Suğra'da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bir kimse karışma : «Eğer, kadın alırsam, (veya köle satın alırsam; erkeklerle konu­şursam; insanlarla konuşursam) sen boşsun,» dediği halde, bir kadınla nikâhlansa; veya bir. adamla konuşsa yahut bir köle sa­tın alsa; yemini bozulur.

«Miskinlerle veya fakirlerle konuşmam.» diye yemin e-eden kimse; onlardan birisiyle konuşursa, ylmini bozulur. Şayet, bütün erkeklere ve kadınlara niyyet eylemişse; sözüne   inanılır! yemini bozulmaz.

Eğer : «Kadınları nikâhladıysam; (veya köle satın aldıy-sam; yahut, erkeklerle konuştuysam...» demiş olursa; yemini bo­zulmaz; ancak, üç köle satın alması ve benzeriyle yemini bozulur. Şayet : «Köle cinsini niyyet eylediğini söylerse;   sözüne inanılır ve tek bir köle almakla   yemini bozulur.   Câmiu'I - Kebîrde de böyledir.

Adem oğullan ile konuşmamaya yemin eden kimse; eyli-yen; onlardan birisiyle konuşursa yemini bozulur, eğer, tamamım niyyet eylemişse bozulmaz. Sözüne inanılır. Gerçek kendi ile Allahu Teâlâ arasındadır. Sözü hükümde geçerlidir. Bedâi'de de böyledir.

«Filan adamın şu kölesiyle konuşmam,» diye yemin eden kimse; o filanın satın aldığı başka bir köle ile konuşursa; yemi­ni bozulmaz.   Câmiu's - Sağır Şerhi'nde de böyledir.

«Filan adamın, kölesiyle konuşmam,» diye yemin eden kimse; eğer belirli bir köleye niyyet eylemişse, işte onunla ko­nuşunca; yemini bozulur. Eğer, niyyeti yoksa; ister, o şahsın kö­lesi yemin ederken orda bulunsun, ister bulunmasın, onunla konuşunca, bil-icma' yemini bozulur. Tahâvî Şerhi'nde de böy­ledir.    .,

Bir kimse : «Filancanın dostu, (veya karısı, veya oğlu) ile konuşmam,» diye yemin eylemiş olsa; (veya bunlara benzer, o adama izafe edilen biriyle mülküyet hükmü olmaksızın) bu şahıs yemin eyledikten sonra yemin edilen adam, bir kadınla nikâhlansa; veya bir oğlu olsa ve yemin eyliyen bununla konuş­sa; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse filan adamın karısıyla konuşmamaya, yemin etse; bu sırada, o adamın karısı olmasa da sonra bir kadın alsa; yemin eden de onunla konuşsa; İmâm Ebû Hânîfe (R.A) ve İ-mâm Ebû Yûsuf (R.A)'e göre yemini bozulur. İmâm Muham­med (R.A.)'e göre bozulmaz. Fetva, önceki iki imamımıza göre­dir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Konuşmam,-  diye yemin eylediği kadınla, boşandıktan veya dost iken,  düşman olduktan sonra, konuşsa; eğer yemin eylerken: «Şu kadın (veya şu dost)» diye tayin eyle­mişse; onlarla konuşunca yemini bozulur. Tayin    eylememişse bozulmaz.

«Filan adamın, köleleriyie,     konuşmam,»   diye     yemin eden kimse; üç köleye yemin etmiş demektir. O adamın, on kö­lesinden üçü ile konuşursa; yemini bozulur. Eğer, ikisi ile konu­şursa bozulmaz,   Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Eğer, tamamını niyyet eylemişse; sözüne inanılır. Sahih olan da budur.

Filan adamın, kanlarıyla veya dostlarıyla konuşma­maya yemin eden kimse; belirttiği kimselerin biriyle konuşmaz­sa; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Filan adamın kardeşleriyle veya oğullarıyla konuşma­maya yemin eden kimse; onların hiçbiriyle konuşmazsa; yemi­ni bozulmaz. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse : «Filan adamın, kardeşleriyle konuşmam,» diye yemin etse; halbuki, o adamın bir kardeşi olsa; eğer öyle oldu­ğunu bilmekte idiyse onunla konuştuğu zaman, yemini bozulur. Eğer bilmiyor idiyse; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

Bir kimse : «Şu paltonun sahibiyle, konuşmam,» diye yemin etse ve o palto satıldıktan sonra, konuşsa; yemini bozulur, bil-tema' böyledir. Eğer, o paltoyu satın alanla konuşursa yemini bozulmaz.

Bir kimse : «Filan adamla konuşursam, onun istediği kadar yeminler üzerime olsun,» der ve o adamla da, konuşursa, ne çok nede az değil- üç yemin keffâreli gerekir. Muhıyt'te de

böyledir.

Bir kimse, farca olarak yemin edip: «Bekerdi nakerdan» dese, «Filan adamla konuşmam,» demiş olur. Hulâsa'da da böyle­dir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre : «Bir kimse filan adam­la konuşursam; bütün kölelerim ve cariyelerim hürdür,.- der ve o adamla da konuşursa; mâlik olduğu bütün köle ve cariyeleri hür olur.

«Şayet, filan adamla konuşursam; üzerime hac veya umre yapmak gereksin,» diye yemin eden şahıs muhayyerdir Konu­şunca, isterse hac; isterse umre yapar. Muhıyt'te böyledir.

Kayın validesiyle konuşmamaya yemin eden bir kimse; karısının yanma girer, kayın validesi de, ona : «Sana ne oluyor? Böyle yapma.» der; yemin eden şahıs da: «Yemeye ve içmeye ha­zırım,» dedikten sonra «Ben, kayın valdeme cevap vermek iste­medim. Karımı kasdeyledim.» derse! doğrusu, bu söz, -hükümde geçerli sayılmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

«Babamla konuşursam, bütün malım sadaka olsun,» diyen kimsenin yapacağı iş; bütün malını, güvenilir bir kimse­ye, bir dürülü bez parçası mukabili satar; sonra, babasıyla ko­nuşur, malı olmadığından bir şey gerekmez. Daha sonra da, sat­tığı gibi geri alır.

Bir kimse, diğerine : «Eğer, filan adamla konuzursan; kölen hür olsun,» der; diğer adam da : «Bu, senin izninle olur­sa,» der ve onun izni olmadan da, konuşursa; yemini bozulur. Tatar hâmyye'de de böyledir.

«Filan adamla, konuşmam,» diye yemin eden kimse-, ye­min eylediği kimse; etle gelip dolaşırken, yemin eden «Ey et» derse; yemini bozulur.

«Konuşmam,» dediği adam apşırmca, yemin eden : «Yer-hamükallah,» derse; yemini   bozulur. Hulâsa'da da böyledir.

Yemin eden bu şahıs sokağa çıkıp : «Et.» der; yemin edilen adam da orda olursa; yemini bozulmaz. Kerderî'nin Vecizi'-nde de böyledir.

Bir kimse :«Şu iki adamdan biriyle, her konuşmada, ka­rılarımdan birisi, boş olsun, dese onun ikisiyle bir kelam konuş­sa iki karısı boş olur Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Eğer talâka konuşursam; kölem hür olsun,» dedikten sonra; karışma ; «Eğer, istersen; sen, boş­sun,» der; kadın da: «İstemem,» derse bazı âlimler : «Kölesi hür olur» demişlerdir. Keza, «şirk ile konuşursam...» diye yemin e-den bir kimse : «Gerçekten şirk büyük zulümdür,» derse; Hasana göre, bu durumlarda niyyetine itibar olunur. Eğer : «Hiç bir şeye niyyet eylemedim,» derse, onun, yemininin bozulacağını görmü­yorum,» demiştir. Fakıyh Ebû'l - Leys : «Bana svvelki: kavil sev­gilidir.» demiştir. Bazı âlimler ise Hasan'ın kavlini ihtiyar eyle­mişlerdir,   Tatarhâniyye'de de böyledir.

Esed bin Ömer'den : «Karısına, eğer sana iftira yapar­sam, kölem hür olsun,» deyip de sonrada sen inşâallah zina e-dicisin diyen kimsenin durumu ne olur? diye soruldu : o «Yemini bozulur.» cevabını verdi.

Bir adam, üç defa karısına cima' yapmadan önce ; «E-ger seninle konuşursam; sen boşsun,« derse; ikinci dsfa söyle­mesi sebebiyle, birinci yemini bozulur. Bize göre, ikinci yemini bağlı kalır. Cezasız olarak yemini çözülür. Üçüncü de, mün'akid olmaz : Şayet, üçüncü ile, kan'- koca olana kadar yemin etme­miş ve sonra konuşmuş olsaydı, bize göre, ikinci yemin sebebiy-lele talâk vâki olurdu. Kâfî'de de böyledir.

Bir adam, karısına : «Eğer, filan ve filanla, konuşursan; sen boşsun,» _dese, kadın da onlardan birisiyle konuşsa,    eğer, niyyetinde her ikisiyle de konuşma varsa; veya    niyetinde   bir şey yoksa; yemini bozulmaz.

Fğer, niyyetinde onlardan birisiyle konuşma varsa; yemini bozulur. Eğer, bulunduğu yerin örf ve adetinde tamamı değil de, birisi irâde olunursa, yemin edenin niyetine göre olur.

Filan ve filan ile konuşmamaya yemin eden kimsenin niyyeünde bir şey yoksa; veya   niyetinde her ikisiyle konuşma­mak, varsa; onlardan birisiyle konuşunca, yemini bozulmaz.

Eğer, birisiyle konuşunca yemininin bozulmasını niyyet ey-lemişse; niyyeti gibi olur. Fetâvâyi Kiibra'da da böyledir.

«Şu iki adamla; konuşmam,» diye yemin eden veya fars-ca olarak : «Şu iki şahısla konuşmam,» diyen, kimse; onlardan birisiyle konuşunca, yemini bozulmaz. Eğer, birisiyle de konu­şunca, yemininin bozulmasına niyyet eylemişse; o zaman, her hangi birisiyle konuşunca yemini bozulur. Fetâvâyi. Kâdîhân-da da böyledir.

Bir kimse : «Şu topluîuğla veya Bağdatlılarla konuşmak beni müzerime haram olsun,» dese; onlardan her hangi bir in­sanla konuşursa; yemini bozulur.

Bu, Vallahi şu iki adamla konuşmam,» sözüne muhaliftir. Bu takdirde, biriyle konuşunca, bil - ittifak yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

«Filan  ve filanla konuşman  bana    haramdır,»     diyen kimse; bunlardan» birisiyle konuşsa; yemini bozulur. Bazıları : «Eğer, niyyet eylemediyse; bozulmaz» Ancak, her ikisiyle de ko­nuşunca, yemini bozulur demişler. Cevâhirû'IAhlâti'de de böy­ledir.

«Filan ile veya filan ile konuşmam,» diye yemin eden kimse; ikisinden birisiyle konuşursa; yemini bozulur. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse : «Vallahi filan ile veya filan ile konuşmam,» derse; ister, önce söylediği adamla; isterse, sonra söylediği adam­la konuşsun; yemini bozulur.

Şayet : «Vallahi, filan ve filan veya filan ile konuşmam,» de­miş clsaydi; önceki iki kişi ile ve sonraki ile konuşunca yemini bo­zulurdu.

Eğer, önceki iki kişinin (teker teker) biriyle konuşmuş ol­saydı, yenlini bozulmazdı. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse : «İçinde olanla konuşmadıkça, şu evden çıkar-sam; karım boş olsun, der; evde de kimse bulunmaz ve o evden çıkarsa; yemini bozulmaz. Bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre böyledir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse, dört kölesine : «Sizden herhangi birinizle, ko­nuşursam; biriniz hariç, hürsünüz,» der ve, sağlığında   dördüyle de konuşarak açıklamadan da ölse; hepsi hür olurlar. Kâfî'de de böyledir.                                                                    

Bir adam; karısına : «Eğer, şu sözü filân adama söylersen; sen boşsun,» dedikten sonra, kadın, o sözü, o adama onun anla­mayacağı bir dille söylese; kadın boş olur. Filan adamla konuş­mamaya; yemin edipde, onun anlamayacağı şekilde konuşanın, yemini bozulduğu gibi... Muhıyt'te de böyledir.

«Bir şey konuşmamaya» yemin eden kimse; hayvan ve crnsızlerdan bazıları ile konuşursa; yemini bozulmaz.

Eğer, Sağır ve ahrasla konuşursa;   yemini bozulur.

Çocuklarla konuşur ve konuşalam onlar anlarsa, yine yemini bozulur.. Anlamazlarsa, yemini bozulmaz. Tatahâniyye'de de böyledir.

Şemsü'I - İslâm Evzencî'den : «Hiç bir kimse ile konuş­mamaya yemin eden kimseye; bir kâfir gelerek islâm olmayı is­terse; ne yapar? diye sorulunca; «İslâm'ın sıfatını söyler; kâfir müslüman olur; ena başka bir şey konuşmaz. Böylece de yemini bozulmaz,» demiştir. Muhıyt'te de böyledir

Bir kimse, karısını bir yabancı ile konuşurken görse ve öfkelenerek karısına : «Eğer bundan sonra, yabancı birisiyle ko­nuşursan benden boşsun,» der; karısı da, kocasının talebesi ile ko­nuşursa, bu mahremlerinden olmaz ve kadın boş olur.

Bu kadın, evinde eğlenen tanıdık ve aralarında mahremi­yet olmayan birisiyle veya mahremiyeti bulunmayan, yakın, bir akrabasıyla konuşursa, yine boş olur. Zahiriyye'de de böy­ledir.

Bir adamla konuşmamaya yemin eden şahıs; başka bir adamla konuşsa; ve : «Ben, bundan başkasını niyyet eyledim,-dese, yemini bozulmaz. «Erkek cinsiyle konuşmam,,, diye yemin etmek bunun hilafmadır. Yâni, yemini bozulur. Muhiyt'te de böyledir.

«Şu gençle konuşmam, diye yemin eden kimse; o genç, ihtiyar olduktan sonra; konuşursa; yemini bozulur. Hâvt'de de böyledir.

«Sabi ile konuşmam,» diye yemin eden kimse; ihtiyar ile konuşsa yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

«Bir adamla konuşmam,» diye yemin eden kimse; sabi ile konuşursa; yemini bozulur.   Zahîriyye'de de böyledir.

«Kadın île konuşursam, kölem hür olsun,» diyen bir kimse» küçük kız ile konuşursa yemini bozulmaz. Şayet : «Eğer, bir kadınla evlenirsem...» demiş olsa da, sabiye ile evlense; yine yemini bozulur. Çünkü, sabilik konuşmamaya mânidir. Ye­min ederken sabiye ile konuşmamayı murad eylemez. Evlen­mek böyle değiHir. Bahru'r - Râik'ta da böyledir.

Bir kimse, sabi ile veya gulâm ile vsya genç ile veya orta yaşlı ile konuşmamaya yemin etse; bizo göre, şeriatte : Gu-lam : Buluğa erişmeyen demektir Bülüğa erişince genç sayılır ve fetâ denilir. İm ânı Efaû Yûsuf (R.A.)'a göre, genç : Onbeş ya­zından, otuz yaşına kadar olanlardır. Kehl : ( = orta yaş) ise, otuz yaştan, elli yaşa kadar olandır. İhtiyar, elliden yukarı olan­dır

Onbeş yaşından aşağı olana genç denmez. Otuz yaşından a-şağı olan da kehl f = orta yaşlı) sayılmaz. Elli yaşından aşağı olana da ihtiyar denilmez.

Bu arada, itibar, saçın ağarıp ağarmamasmadır. Nevâidir'-de : Orta yaş, otuzla kırk arasıdır. İhtiyar, elliden yukarı olandır. Her ne kadar, saçma beyazlık düşmese bile böyledir.

Eğer, bir kimse kırk yaşında olur; sacının da beyazı fazla bulunursa; o da ihtiyar sayılır. Eğer, beyazı çok değilse; ihtiyar sayılmaz. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre Gulam : Onbeş ya­şından aşağı olandır. Genç ve fetâ: Onbeşten yukarıda bulunan­dır. Kelıl (= orta yaşlılık) kırk ile altmışın arasıdır. Yalnız, bu arada saçının fazlası beyaz olana da ihtiyar denilir. Her ne ka­dar yaşı elli olmasa bile böyledir. Yalnız, kırka varmadan, orta yaşlı olmaz; kırkı geçmeden de ihtiyar olunmaz.

Bir kimse : «Filanın oğulunun yetimleri ile konuşmam,» veya «Filanın oğlunun .dulları ile konuşmam,» veya «Filanın oğ­lunun, evlileri ile konuşmam,» veya «Filanın oğlunun kızları' ile konuşmam,» diye yemin ederse; bu yeminlerde geçen kelime­lerin mânâları şöyledir : : Yetim : Babası ölen ve bülüğa erişme­miş olan kimsedir. Bülüğa erişmişse yetim denilmez. İmâm Mu­hammet! (R.A.)'e göre de, bu böyledir.

Dul ise : Bu da, kocası cima' etsin veya etmesin, kocasından ayrılan muhtaç.kadındır. Bu isim, kadından başkasına veril­mez. Ve bu isim, ancak, bülüğa erişmiş ve zevcinden ayrılmış olana söylenir. Bu isim, muhtaç ve fakir olmayana verilmez. Evli kadın'a gelince : Caiz olsun, bir nikâhla kendisine cima' olu­nan her kadının ismidir. Kocasından zengin olsun, fakir olsun veya bülüğa erişmiş veya erişmemiş olsun, ayrılan kadına veri­len   isimdir.

Seyyib : Helâl veya haram olarak cima' olunmuş, kocası var veya yok, küçük veya büyük, zengin veya fakir, her kadına ve­rilen isimdir.
«Sen, benimle konuşmadıkça veya bana söylemedikçe veya benimle konuşana kadar, seninle konuşmam,» diye yemin 3den kimse, o şahısla beraberce selamlaşsa; İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, yemini bozulur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'e göre, bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Mekke'ye giderse, onunla konuşmam,» di­ye yemin etse-, diğer şahıs da  Mekke'ye gitse; yoldan geri, dönse ve yeminden şahıs o zaman konuşsa, yemini bozulur. İtâbiy-ye'de de böyledir.

Bir adam, arkadaşına': «Kğer, senden önce konuşursam veya evlenirsem kölem hür olsun," dese deT karşılaşınca ayni anda selamlaşmalar veya beraberce evlenseler yemini bozulmaz. Kâfi'de de böyledir.

Yemin eden kimseden, yemin düşer; Ve, bu yemin hük­müyle, ebediyyen yemini bozulmaz. Çünkü, yemin eyleyenin sö­zü, her zaman yemin olunan sözünden, sonra olmuş olur.

Bir adam karısına : «Eğer, sendan önce konuşursam; sen boşsun,» dediği vakit, karısıdâ ona : «Ben de, sen konuşmadan önce, konuşursam; cariyem hür clsun.» der; bundan sonra, Koca­sı konuşursa; yemini bozulmaz. Kadının da yemini    bozulmaz-

Çünkü, o kocasından evel konuşmarmştır.

Eğer her ikisinin de yemini beraber oimuş olsaydı, lâyık olan yine beraberce konuşmaktı, o zaman, her ikisi de yeminini bozmuş olmazdı. Keza, başka birisine ; «Eğer, senden önce konu­şursam; kölem hür olsun,- diyen kimse ile karşılaşmalarda aynı anda selamlaşsaiar yemin edinin yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir topluluk, bir mecliste, konuşurlarken bunlardan bi­risi : "Bundan sonra, kim konuşursa; karısı boş olsun.» dedikten sonra, kendisi konuşursa karısı boş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da

da böyledir.

Bir kimse : «AbduUahın çocuğu ile, kim konuşursa; söy­le olsun...» der ve yemin edenin de adı Abdullah olursa, bu şa­hıs, kendi çocuğu ile konuşunca; yemini bozulur. Hulâsa'da   da böyledir.

Bir kimse : «Vallahi, filan ile konuşmam, estağfiruüah, inşallah..." dese, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'e göre istisna etmiş o-lur ve diyâneten yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdihân'da da böy­ledir,

İmânı  Muhammet!  (R.A)'c çnvc    bir   adanı  : Vallahi, bir kimse ile konuşmam;   ancak filan   ile vey filân ile konuşu­rum,» dese; onların İkisiyle veya birisyls konuşabilir.

«Hiç bir kimse ile konuşmam yalnız Basralı veya Küfe-li biri ile konuşurum,» diye yemin eden kimse; onlardan birisiyle veya her ikisiyle konuşsa; yemini bozulmaz.

Keza, Küfeli veya Basralı birçok kimse ile konuşsa; yine, ye­mini bozulmaz, Keza : «İnsanlardan şu iki adam hariç, hiç biriy­le kGnuşmam,» diye yemin eylese ve şayet «şu iki adamın lairisi hariç, ebediyyen hiç kimse ile konuşmam,» demiş olsa onlardan ancak birisi müstesna kalmış olur. Eğer, birisiyle konuşursa; ye­mini bozulmaz. İkisiyle de konuşursa yemini bozulur.

Keza : «Küfeli veya Basralı iki kişiden birisi hariç, hiç bir kimse ile konuşmam,» diye veya «Küfeli veya Basralı olan şu iki kişinin birisi hariç kimse ile konuşmam,» diye yemin eden kim­se onlardan birisiyle veya her ikisiyleöe konuşursa, yemini bo­zulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Vallahi, bir kimse ile konuşmanı; yalnız bir kişi, küfeli hariç,» diye yemin etse ve küfeli iki kişi ile konuşsa yemini bozulur.

Şayet : «Kûfeli ehlinden, bir kişi hariç,» demiş olsaydı da; hepsiyle konuşsaydı: yemini bozulmazdı..

Bir kimse .- «Eğer   Zeydin oğlu ile konuşursam; karım boş olsun,» der; bir başka adam da : «Amr'in oğlu ile konuşur­sam; kölem hür olsun,» dedikten sonra; konuşurlarsa;   yeminle­ri bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Filan adam ile konuşmam,™ diye yemin eden kimseye; yemin olunan adam, sevindirici bir haber söylese; yemin   eden de, «elhamdülillah» dese;  veya üzücü bir haber söylese de, ye­min eylende : «înnâlillah,» dese, yemini bozulmaz. Tatahâniyye'-de de böyledir.

Bu şahıs, eğer: «Allah, bize de, sana da ecir versin,» der­se; yine yemini bozulur. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse : «Eğer seninle konuşursam, eve girmem ha­ram olsun; filanca ile konuşmam da,» dediği halde eve girse ve o filanca ile de konuşsa; yemini bozulur.

Şayet : «Filan ile konuşamam da, haram olsun,» demiş ol-saydi; yemininin ikise de bozulmuş olurdu, Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam karısına: «Eğer filane ile konuşursan; sen boşsun,» dedikten sonra, karısı çamaşır yıkasa; konuşmaması gereken kadın da : «Temiz yıkadın,» deyince diğeri, o kadını ta­nısın veya tanımasın  «Evet» dese; bu sözlerle; kadın boş olur. Zahîriyyc'de de böyledir.

Aslolan : Gerçekten konuşmak, anlatmak, hitap oylc-mek dudakla olur. İtbiyye'de   de böyledir.

Bir adam diğerine : -Eğer, filan adam geldi diye ha­ber verirsen; karım boş olsun.» veya «Kölem hür olsun» der; di­ğeri de yalandan haber verirse; yemin bozulur ve köle hür olur.

Eğer : «Bana, filan adamın geldiğini haber verirsen...» de­miş olduğu halde, o, yalandan haber verseydi, yemin bozulmaz; köle hür olmazdı.

Bir adam, diğerine : «Eğer. karımın evde olduğunu ba­na haber verirsen; şöyle olsun...» der; o da yalandan haber verirse; yemini bozulur, fiöer : «Karımın evdeki ysrini söyler­sen,..» der: oda, yalandan haber verirse,- yemini bozulmaz.

Bir adam diğerine : «filan adam, geldi diye veya filan adamın geldiğini müjdelersen, şöyle olsun,» diye yevmin eyîese; diğer adamda yalandan müjdelcse, yemini bozulmaz.

«Eğer filan adamın geldiğini (veya geldi diye) bildirir-sen, şöyle olsun...» diyen bir kimseye; diğer adam, yalan olarak haber verirse; yemin bozulmaz.

Şayet, doğru olarak haber verdiği halde, yemin eyleyen, daha önce filanın   geldiğini bilirse! yemin yine bozulmaz.

Fakat, yemin ederken : «Eğer, bana haber vsrırsen...» ele­miş olsaydı; bu durumda, yemin eden kimse! diğerinin haber vermesinden önce, o şahsın geldiğini bflse bile,- yemini bozulur­du.

«Eğer bildirirsen..." demekle, «haber verirsen...» demeyi kasdeyiemişss; o zaman da, yemini bozulur, lâyık olan da, hem diyâneten hem de, hükmen kasdını kabul eylemektir. Bir kimse :

«Eğer, bana filan geldi diye, yazarsan» dediği zaman o şahıs, ena yalandan yazsa; mektup yemin eyleyene varsın veya var­masın, yemin bozulur.

Şayet : «Filanın geldiğini, bana yazarsan...» der; o da, ya­landan yazarsa; yemin bozulmaz.

Diğer şahıs, yemin eden kimseye, şu şekilde yazarsa : Gerçekten, filan adam geldi. Hakikaten, o adam da mektup ya­zılmadan önce gelmiş, olsa fakat mektup yazan, onu bilmese; ye­min bozulur. .

Bir adam; filanın sırrını filana açmayacağına ebodiy-yen yemin eylese de ya mektupla yazsa veya söylese veya fila­nın sırrı söylemi? diye sorulunca başı ile işaret eylese, yemini bozulur. .

Keza : «Filan adamın, sırrını filan adama ifşa eylemeye-ceğine,» veya «Filanın sırrını, filana bildirmemeye» veya «yeri­ni bildirmemeye» veya «Sırrını gizleyeceğine yemin eyleyen,» veya «sırrını örteceğine yemin eyleyen,» veya «filana işaret ey­lem ey eceğine» yemin eden kimse; bunlardan birisini yaparsa; yemini bozulur.

Eğer, bunların tamamında, işaretten başka, söylemekle, yaz­makla haber vermeyi kasdeyledi ise; Allah ile kendi arasında­dır. Hükümde, inanılıp inanılmayacağı hakkında bütün âlim­ler : «inanılmaz,» demişlerdir.

Sonra da bu şekildeki yemininin kurtuluş yolunu ararsa; çâre şudur : «Biz, yerlerin ve sırların halini söyleyeceğiz Sen, yemin eylediğin adamın yeri ve sırrı olmadığı zaman hayır de ve biz, o adamın yerini ve sırrını söyleyince sus,» denilir. İşte, böyle yapılınca yemin edilenin sırrı ve yeri belli olsada yemin edenin yemini bozulmaz.

Filan kadını çahştırmamaya yemin eden kimse; ona ima eylese ve onu çalıştırsa : (halbuki işaretler büyüklerin halidir.) Kadın çalışsa da, çalışmasa da, yemin eden şahsın yemini, bo­zulmaz-

Bir adamın sırrını veya yerini diğer bir adama haber vermemeye yemin eden kimse; onu, yazmakla veya mektup yol­lamakla haber verse; yemini bozulur.

Keza; müjdelememeye yemin eden bir kimse; yazsa ve­ya  mektupla müjdelese yemini bozulur.

Şayet, yemin eden kimseye; «Filan adamın sırrı, şu değiîmi? veya» yeri, filan yer değil mi? denüse; o da, başıyla «evet» diye îmâ eylese; bu bir haber beşaret olmadığından, yemin eyleyenin yemini bozulmaz.

Eğer, baş işareti ili haber vermeyi veya beşaret eylemeyi kasdeylemişse; hem diyâneten hem de, hükmen tasdik olunur.

«Filan adamın malını ikrar eylemem,» diye yemin eden kimse : «Şöyle, şöye mi?» denilince: oda başı İle «evet» diye işa­ret yapsa; yemini bozulmaz.

«Filan adamın, sımm söylemem» diye yemin eden kimse; bu haberi yazmakla; işaret etmekle, yemini bozulmaz.

Şayet : «Filan adamın sırrı şu mu?» veya «yeri şura mı?» denilince; yemin eden «evet» dese; yemini bozulur.

Bu şekilde, yemin eden kimse; yeminden sonra ahras ol­sa; konuşmaya kudreti yetişmese; yemini, işaret üzere ve yaz­makla olur.

Yalnız, bir her hariç : O da : Bir adamın sırrını konuşmaya­cağına, veya haber vermeyeceğine, yemin eden kimsenin yemi­ni işaret ve yazmakla bozulmaz. îşâröt ve yazmak ahras olduk­tan sonra olsa bile böyledir.

«Filan adamı çağırmam» diye yemin eden kimse; onu yazmakla veya mektupla çağırırsa; yemini bozulur. İmâm Mu­hammet! (R.A.)'e göre, tebliğ, haber menzilindedir. Bu yaz­makla da, haber yollamakla da, hasıl olur. Keza, bu hatırlamakda, yazmak ve haber yollamakla hasıl olur.

Bir kimse : «Hangi kölem,' beni şöylece sevindirirse; hürdür,» dese; kölelerde, birlikte müjdeleseler, hspside hür olur­lar.

Eğer, birisi önceden müjdelerse ,o hür olur. Onlarda, birisi haberci yollasa; eğer, haber veren de, yemin eden kimsenin kö­lesi ise, işte o hür olur.

Eğer, haber veren, haberi kendini gönderen köleye mal ey-lemezse, bu köle, hür olmaz. Muhıyt'ta de böyledir.

Bir kimse, diğerine : «Eğer, bana şu taş altındır veya şu erkek kadındır diye haber verirsen...» diye bir şeye yemin eylese; o da, haber verse şart yerini bulduğundan yemin bozu­lur. Şayet : «Eğer, bildirir veya müjdelersen...» demi şolsaydi; yemini bozulmazdı. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, «filancaya mektup yazmam,»   diye yemin et­tiği halde, emredip bir başkasına yazdırsa; eğer, yemin eyleyen hükümdar ise, onun emreylenıesi kendi yazması yerinde oldu­ğundan, yemini bozulur. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse : «Kur'âıı'dan sûre okumam,» diye yemin et­tiği halde, bir sûreye gözüyle, sonuna kadar baksa; yemini bo­zulmaz. Bu ,bil - ittifak böyledir. Fetâvâyi Dûmrâ'da da böyledir.

Bir kimse «Filan adamın kitabını okumam.» diye yemin etse de, ona baksa ve kitabın içinde ne olduğunu anlasa; îir.ftm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, yemini bozulmaz. Fetva da, buna göre­dir.

Bir kimse : «Filan adamın mektubunu okumam,» diye yemin eylese de, bir satırını okusa, yemini bozulur. Eğer, yarım satır okursa, yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Bir süreyi okumamaya» yemin eden kimse; o sureyi oku­yup, bir harfini okumasa; yemeni bozulur. Eğer, uzunca bir âye­tini okumazsa; yemini bozulmaz. Bedâi'de de böyledir.

«Bir şiire benzetmemeye» yemin eden kimse; o şiirin yarısına benzetse; yemini bozulmaz. Eğer, o yarım beyt diğer bir şiirden bir beyt ise yine yemini bozulmaz. İmâm Muhammet! (R.A.)'e göre farslı bir adam el - hamd sûresini arapça okumamaya ye­min eylese de, lalın ile okusa; yemini bozulmaz. Eğer adam fasih kimse ise, o zaman bozulur.

«Yazı okumamaya» yemin eden kimse, yumurta veya başka şey üzerine yazılmış yazıyı okursa ve «ben, kağıt üzerin­de olanı okumamayı kast eyledim» derse; gerçek, kendi ile Al-lahu Teâlâ arasındadır. Hükümde bu sözü geçerli olmaz Mu-hıyt'te de böyledir.

«Bugün kur'ân okumayacağım,» diye yemin eden kimse; namazda veya başka yerde okursa; yemini bozulur. Keza : «Rükû' ve secdeleri yapmayacağım,» diye yemin eden kimse; bunları namazda veya başka yerde yaparsa, yemini bozulur.

Eğer, yemin eden kimse; besmeleyi okur da, sûre-i Nemil'de olanı kast eylerse; yemini bozulur; değilse bozulmaz. Çünkü, in­sanlar besmeleyi teberrük için okuyorlar; kıraat için okumuyor­lar. Fetâvâyi Kât hân'da da böyledir.

Bu şekilde yemin eyleyene çâre Farzları cemaatla kılarsa; yemini bozulmaz; şayet, bir rek'atı kazaya kalır da, onu yalnız kılarsa, yemini bozulur.

Kadın, böyle yemin eylemişse; kocasına veya başka bir mahremine iktidâ eyleyerek kılar ve yemini bozulmaz. Muhıyt-te de böyledir.

Vitir namazını kasdeden kimse; Ramazanın haricinde de, bir başka vitir kılana uyarsa; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Kur'ân okumamaya yemin eden kimse; Fatiha Sûresini, duâ niyyetiyle okursa, yemini bozulmaz. Zahiriyye'de  de böyledir.

Bir kimse : «Eğer Kur'ânm bütün sûrelerinden okursam; sadaka vermek, üzerime borç olsun.»-derse : İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bütün Kur'ân üzerine yemin eylemiş olur. Fetâvâ­yi Kâdîhân'da da böyledir

Bir adam : «İstersen, yemin üzerime olsun,» der; diğeri-de : «İsterim,» derse; yemin etmiş olur. «Eğer filanla konuşursam yemin üzerime olsun,» diyen de böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Eğer, filan adamın evine gider ve onunla konuşursan, benden boşsun,» der; kadın da, onun evine gitmez; fakat başka bir yerde, o adamla konuşursa; yemin bo­zulmaz.

«Eğer, filan adamın evine gitmez ve onunla konuşmazsan benden boşsun,» demiş olsa ve evine gitmese, fakat başka bir yerde konuşsa yemini bozulur. Ve karısı boş olur.

Bir kimse, karısına : «Benimle bugün   yaptığım    filan adama söylemezsen; sen, boşsun.» der;   kadın da dediği gibi ko­nuşur fakat, o adam duymazsa; kadın boş olmaz.

«Eğer,-bu gün bana söylemezsen sen boşsun,» der; kadın da söyler; fakat kendisi duymazsa; bu kadın boş olur. Hulâsa'da da böyledir.

Bir adam, kimsenin aybını söylememek üzere karısının talâkına yemin etse; karısı ile konuşurken de : «Filan içki içti ve içki sattı; sonrada tevbe eyledi,» dese karısı boş olur. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

«Bir sene, konuşmamaya» yemin eden kimse, senin ba­ki kalan günlerinde konuşmaz.

Bir ay konuşmamaya yemin eden kimse; yemin eylediği günden itibaren, bir ay konuşmaz. Kâfî'de de böyledir.

«Aylara, konuşmam» diye yemin eden kimse; İmâm E-bû Hanîfe (R.A.)'ye göre üç ay konuşmaz.

«Seninle, senelerce konuşmam,» diye yemin eden kimse; üç sene konuşmaz. Bu bil - ittifak böyledir. Bedâi'de de böyledir.

«Hin veya zaman konuşmamaya» yemin eden kimse; nefi de olsun, isbatta olsun, altı ay konuşmaz.- (misâl : «Bir müd­det veya bir zaman oruç tutacağım.» diye yemin eden kimss-; eğer, bir "zaman tayin eylememişse; altı ay oruç tutar. Eğer, mu­ayyen zamana niyyet etmişse; tasdik edilir. Dehir de, böyledir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, niy-yetinde belirli bir azman yoksa; bu müddet altı aydır. İmâm Ebü Hanîfe (R.A) «Dehir nedir? Ben bilmiyorum,» demiştir. İhtilaf kelime nekre (= belirsiz) olduğuna göredir. Eğer, marife (= be­lirli) olursa; bil - icma ebediyet ifade eylerler Tebyin'de de böyledir.

Zamanlara konuşmamaya,  yemin eden kimse;  İmâm Ebû Hânife (R.A.)'ye göre, altmış ay konuşmaz. Sirâcü'İ - Veh-hâc'da da böyledir.

«Dehirlerce konuşmamaya» yemin eden kimse;, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre en sekiz ay konuşmaz. Tahâyî Şerhi'nde de böyledir.

Ömür boyu   konuşmamaya yemin eden kimse:   niyeti yoksa, ömrünün sonuna kadar   konuşmaz, Eğer, nekre   olarak «omren» demişse İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre altı aydır, hin gibi. Eğer, «bir hukup» demişse; bu müddet seksen senedir. Si-râcü'l - Cehhac'da da   böyledir.

Asıl'da : Ayın evveli; yansı geçmeden önceki zaman­dır.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A)'a göre, bir adam, «filanca ile, aym evvelinde, günün sonunda konuşmam,» diye yemin eylese ve günün evvelin de, aym sonunda da konuşmam... dese; onboşin-ci ve on altıncı günleri konuşmaz. Hulâsa'da da böyledir.

«Annesiyle, üç yıl konuşmamaya» yemin ve talâk üze­re şart eden kimsenin haber yollayarak, annssinin kendin­den râzi olmasını ve hakkını helâl etmesini istemesi uygun olur. Hâvî'de böyledir.

İmâm Mulıammed (R.A.)e «Senenin veya aym bu gü­nünde konuşmam,» diye yemin eden kimse;'   seneler veya aylar devreyledikce, o gün, konuşmaz. Tatarhâniyye'de de   böyledir.

Bir kimse :  «Filan ile, bu senemizde konuşmam, diye yemin  etse; muharrem ayını nbaşma kadar, konuşmaz,   -yoksa, yemin ettiği andan itibaren bir sene değil.-

Bir adam, karışma : «Eğer, seninle seneye kadar, konu­şursam; sen boşsun, git ey Allah'ın düşmanı,» dese; kadm bo­şanmış olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Vallahi, aydan sonra bir ay, seninle konuş­mam,» diye yemin etse işte o, iki ay konuşmama sözü menzilindedir. Keza : «Vallahi, seneden sonra bir sene, seninle konuş­mam,» diye yemin etse; «iki sene konuşmam» demiş olur,

Bir kimse : «Vallahi, bu aydan sonra, seninle bir ay ko­nuşmam,» derse; bu şahıs, içinde bulunduğu ayda konuşur; on­dan sonraki ayda konuşmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse : «Vallah; filan adamm geldiği günde, seninle konuşmam,» derse; günün evelinde, o adamla konuşur; günün sonunda da, «gelirse»     dediği adam gelirse; yemini bozulur.

Şayet, o gelecek adam günün evvelin gelse de yemin eden şahıs günün sonunda konuşsa; bütün âlimlere göre, yemin bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam : «Filan adamın gelmesinden önceki bir ayda; filan adamla konuşamam,»  diye yemin etse ve    aym başında «konuşmam» dediği o adamla konuşsa; «gelirse»  dediği  adam da ,aym son günü gelse; yemini bozulur.

Bir adam : «Vallahi, filan adamm gelmesinden    önce, bir ay seninle konuşmam,» dedikten sonra konuşsa; beş gün sanra da,- o adam gelse; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böy­ledir.

Bir kimse  :  «Vallahi, bir gün hariç veya bir günden başka, senin, bir ay konuşmam,»   diye yemin etse; işte o, niy-yjeti üzerinedir. Eğer,  niyyeti yoksa; istediği günü    seçebilir. Çünkü, gün nekredir yani belirli değildir

Şayet :  «bir gun noksan,» demiş olsaydı, yirmi dokuz gün konuşmaması gerekirdi. Çünkü, ^noksan, bir şeyin sonun­da otur* fcâmiu'I - Kebir Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Filan ve filan ile bir gün hariç,  bu sene konuşmam,» diye   yemin etse; eğer, ikisiyle   de ayni günde ko­nuşursa; yemini bozulmaz.

Eğer, birisiyle bir gün, diğeri ile de, başka bir günde konu­şursa; yemini bozulur.

Şayet, birisiyle konuştuğu gün, diğeri ile de, konuşda; ye­mini bozulmaz.

Eğer, belli bir günü istisna eylemişse; birisiyle o belli gün­de konuşsa da, diğeri ile başka bir günde konuşsa-, yemini bo­zulmaz.

Ve eğer, bir gün hariç ikisiylede bir ay konuşmamaya ye­min eylemişse; eğer, bir günü tayin eyleyerek niyet eylemişse; işte, o gün konuşabilir. Eğer, böyle bir niyeti yoksa, dilediği gü­nü seçer. Muhıyt'te de böyledir

Bir adam, Karısına : «Filan adamla bir gün konuşur­sam; sen, benden boşsun,» dese;   işte o, geceli ve gündüzlü bir  gün  h az. Şayet, gece veya gündüz konuşursa yemini bo­zulur.

Eğer Hassaten, gündüzü niyyet eylemişse; hükümde,    sözü doğrulanır ve geçerli olur. Kâfî'de de böyledir.

Bu kimse : «Eğer, gece filanla konuşursam veya gece filan gelirse; sen boşsun,» demiş olsa da,   gündüz konuşsa; veya adam gündüz gelse; kadın boş olmaz. Çünjtü, gece lügatte gece­nin karanlığının ismidir. Burda örf yoktur. Bedâi'de de böyle­dir.

Bir adam, karısına : «Eğer filan ile konuşursam;    sen boşsun; yalnız filanın gelmesi-veya gelene kadar müstesna veya filan izin verene kadar müstesna» dediği halde konuşursa; ka­dın boş olur. Eğer , adam geldikten veya izin verildikten sonra konuşursa; kadın boş olmaz.

Keza : «Eğer filan ile konuşursam; sen boşsun; ancak filan gelirse müstesna,» der ve o adam ölürse; yemin, İmâm Ebû Ha-nîfe (R.A.) ve İmam Mulymımed (R.A.)'e göre düşer. Kâfî'ds de böyledir.

Bizzat, bir gün, bir adamla konuşmamaya yemin eden kimsenin yemini, o güne aittir. Gecesi beraber değildir. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Günlerce onunla konuşmam,» diye yemin ettiği zaman; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, on gün konuş­maz. Hidâye'de de böyledir.

«Günlerce onunla konuşmam,» diye yemi neden kimse : Cami Kitabına göre üç gün üzerine yemin etmiş sayılır, «Bunun hilafı, söylenmemiştir. Sahih olan da budur.» denilmiştir.

«Çok günler, onunla konuşmam,» diye yemin eden kim-, se; on gün üzere, yemin etmiş sayılır. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'nın   kıyasında böyledir. Bedâi'de de böyledir.

Bir adam: «Seninle, her gün konuşursam; şu yemin üze­rime olsun,» dese de, onunla, iki gün konuşsa, iki yemini bozul­muş olur. Şayet, her iki günde konuşursam demiş olcaydi, bir  yemini bozulurdu. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam: «Onun şu günlerinde, filan adamla konuş­mayacağım,» diye yemin etmiş olsa; İmâm Ebû Yûsuf  (R.A.)'e göre, o, üç gün konuşmaz. Şayet, «bütün günlerinde konuşmaya­cağım.» demiş olsaydı; ömür boyu konuşamazdı. Fetâvâyi Kâdi-hân'da da böyledir.

«Seninle, on gün konuşmayacağım,» diyen kimse;    bu sözü, Cumartesi gününde söylediyse,   iki cumartesi   konuşmaz. Çünkü, on günün içinde, cumartesi günü, iki defa dolanmaz Ke­za :  «Seninle, cumartesi günü, iki günü, iki gün konuşmam» de­se; iki cumartesi günü konuşmaz. Çünkü, cumartesi günü, iki gün olmaz ve iki günde iki cumartesi arka arkaya gelmez; onun mu­radının, iki defa, cumartesi günleri konuşmak olduğu anlaşılır.
«Eğer, cumartesi günü, üç gün konuşmam; seninle,» diye ye­min eylemişse; o üç günün hepsinin de, Cumartesi günleri olması gerekir. Câmiu1! - Kebîr Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Onunla bir gün bir sene, bir gün, konuş­mam.» veya «Bir sene, bir gün, konuşmam,» der; eğer aynı günü niyyet eylemişse; bütün sene, o güne tesadüf eden günde konuş­maz.

Şayet, bir şeye niyyet eylemişse; sene boyu haftanın cum'a günü konuşmaz.

Eğer, bir cum'a konuşursa; yemini bozulur. Itâbiyye'de de böyledir.

Filan adamla, on güne kadar konuşmamaya yemin eden kimsenin yeminine onuncu günde girmiş olur. Fetâvâyi   Kâdî-hân'da da böyledir

«Onunla bugün veya yarın konuşmam,» diyp yemin eden kimse, bu gün veya yarın konuşsa; yemini bozulur. Itâbiyye'de de böyledir.

«Vallahi; onunla,  bugün ve yarın konuşmam,»  diyen kimse : o günün kalan kısmıyla; yarın, konuşmaz. Aradaki gece ise, yeminin içine girmez. Bedâi'de de böyledir.

«Onunla, bugün ve yarın ve öbür gün, konuşmam,» diye yemin eden kimse;   gecede olsun, gündüzde olsun, bir tek    söz söyleyemez. Şayet, «Bu günde, yarın, öbür günde, konuşmam.»

demiş olsaydı; o üç günde, ayrı ayrı konuşmadıkça yemini bozul­mazdı. Ve gece konuşsa bile yine yemini bozulmazdı. Ksrder"nin Veçîzi'nde de  böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre «Filan adamla, iki gün arasında bir gün konuşmam,» diyen kimse; bir niyyeti yoksa; işte o, «vallahi, onunla bir gün konuşmam» diyen gibidir. Muhiyt'te de böyledir.

Eğer, gece : «Onunla, bir gün konuşmam,» derse; O an­dan, güneş batana kadar, konuşamaz Itâbiyye'de de böyledir.

Eğer, yemininden sonra, şafak yeri ağarmadan, konuşur­sa;  sahih kavle göre, yemini bozulur. Muhiyfte de böyledir.

Şayet gündüz : «Onunla, gece konuşmam/, derse; o andan itibaren, fecrin tulûuna kadar, konuşmaz. Itabiyye'de de böyledir.

Günün bazı kısımmda : Onunla bir gün konuşmamaya yemin  eden kimsenin yemini, o andan itibaren, yemin eylediği dakikaya kadar, gece ve   gündüz devam eyler.

Keza, gecede iken : «Gece konuşmam,» diye yemin edenin yemin müddeti, o dakikadan itibaren, gelecek gecenin o anma kadar, gündüzde dahil olmak şartıyla devam eyler. Bedâi'de de böyledir.

«Vallahi, seninle, bir gün ve birgün konuşmam,.» veya «iki gün konuşmam,» diyen   kimse; aralardaki gecelerde de ko­nuşamaz.

Şayet : «Seninle, bir gün ve iki gün konuşmam,- dese; üçüncü gün sona erince, yemin de nihayet bulur.   .
Eğer : «Seninle, bir gün, iki gün değil, konuşmam,» der ve üçüncü 1 gün, konuşursa; yemini bozulmaz.

Bir kimse gecenin yarısında veya gündüzün ortasında: «Vallahi, seninle, iki gece konuşmam,» demiş olsa! yarının ayni saatma kadar da, konuşmasa; yemini bozulmaz.

«Filan adamla, otuz gün konuşmam diye yemin ettiği za­man, yemin eylediği andan itibaren, otuzuncu günün batışına kadar konuşmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Günün bir kısmında .- «Vallahi bugün, onunla konuş­mam,« diyen kimse; o günün geride kalanı kadarında, konuş­maz. Şayet, geceleyin yemin eylemişse; yarının gün batınıma kadar konuşmasıyla yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Gündüzleyin : «Bu gece konuşmam,» diye yemin eden kimsenin   yeminine, o günün kalan kısmı dâhil olmaz. Bu ye­min, geceye mahsusdur.

«Gecenin evvelinde, niyyeti olmaksızın : «Bugün konuş­mam,» diye yemin eden kimsenin; yemini geçersizdir.

Eğer, gecenin sonunda yemin eylemiş olsaydı, işte o, gele­cek günde,, konuşamazdı.

«Vallahi, filan adamla, günlerimin    birisinde, konuşu­rum veya günlerimin birinde veya ikisinde çıkarırım veya gün­lerim de çıkarırım,» dese işte o kimse, o gün ve gece de dâhil ol­mak üzere, on günden az bir zamanda konuşur veya  çıkarırsa yemin yerini bulmuş olur. Eğer, on gün geçene kadar konuşmaz veya çıkarmazca; yemini bozulur.  Muhıyt'te de böyledir.

Üç gün konuşmam! yalnız, bu gün hariç, diye yemin eden kimse! o günden sonra, iki gün konuşmaz. Şayet : «Bu gün­den gayri veya bugünden başka,» demiş olsaydı, bu durumda, üç gün konuşmazdı. Itabiyye'de de böyledir.

«Filan adamla, bu evde   olduğu müddetçe, konuşmam.» diye yemin eden kimse, o adam, o evden eşyalarını çıkardıktan sonra, gelse ve o zaman   konuşsa; yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Keza : «Evde durduğu müddetçe» dese, yine böyledir. İzah -da da böyledir.

  «Bağdad'da kaldığım    müddetcs,    seninle konuşmam,» diye yemin eden kimse; kendisi bizzat Bağdat'tan çıkınca; yemin kalmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Şu elbise üzerinde olduğu müddetçe, filan adamla ko­nuşmam,» diye yemin eden kimse; o adam, o elbiseyi çıkarıp tekrar giydikten sonra, konuşursa; yemini bozulmaz. Şâyct : "Şu elbise, üzerinde olduğu halde, konuşmam,» diye yemin etse ve

o adamda, o elbiseyi çıkarıp tekrar giydikten sonra konuşsaydı; yemini bozulurdu. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Vallahi, annen baban sağ iken, se­ninle konuşmam,» dese de, onlardan birisi öldükten sonra konuş­sa; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf(R.A.)'e göre, ayakta duran bir adam hakkında : «Vallahi, şu adamla konuşmam,» dese ve «onun, a-yakta olduğu müddeti niyyet eylese» ve ayakta ikende konuş­masa; niyyeti geçerli değildir.

Şayet : «Şu ayakta durduğu müddetçe,» demiş olsaydı; ken­di ile Allah arasında olurdu. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Ebediyyen, elbette konuşacağım,» diye ye­min ettiği adamla karşılaştığı, müddetçe, devamlı konuşacaktır. Eğer : «Ebediyen konuşmayacağım,» demiş olsaydı; konuştuğu zaman yemini bozulurdu. îzâh'ta da böyledir.

«Filan adamla, hac dönüşüne kadar konuşmayacağım,» diye yemin eden kimse; hacdan bir kişi geldikten sonra, konu­şursa;   yemini bozulmaz. -

Keza  «Hasad zamanına kadar, filan adamla konuşmayaca­ğım,» dese de; bir kişi hasad yapsa; yemini sona ermiş olur.

«Kar olmadığı müddetçe, konuşmam,» diye yemin eden kim­se; eğer, kar yer yüzünde olmadığı müddeti niyet eylemişse; ha­kikaten, kar, yer yüzünde oldukça; konuşamaz. Eğer yemin e-den kimse, kendi bulunduğu yeri şart koşmuşsa; -başka belde­yi değil,- yemin eden kimsenin beldesinde, kar olmadığı müd­detçe, yemini geçerli olur. Kar'm olması demek, kar'm gökte u-çar olması veya duvar veya ağaç üzerinde bulunupta yerde ka-rar etmemiş olması demek değildir. Kar'm, yerde mevcut olma­sı demektir. Eğer, kar'm yağma zamanını niyyet eylemişse; kar yağma zamanı gelene kadar konuşmaz.

«Hac mevsimi gelene kadar, filan adamla kosmşmam,» diye yemin eden kimse. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre kurban bayramı sabahı konuşur. İmânı Ebû Yûsuf (R.A.)'s göre ise, arefe günü güneş batınca   konuşur. Muhıyt'te de böyledir.

«Filan adamla yaza veya kışa kadar konuşmam,»   diye yemin eden kimse; bulunduğu beldede yaz veya kış tanınan za­mana kadar konuşur. Kış, kalın elbiselerin giyildiği; yaz ise, in­ce elbiselerin giyildiği zamanlardır.

Kadir gecesi avama göre, Ramazanın yirmi yedinci gecesi-dir. Ariflere göre, ihtilaflıdır. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ileri ve geri gider. İmâmeyn'e göre ise gitmez.

Bu ihtilâfın faydası : «Bir adam, Ramazan geçene kadar, fi­lan adamla konuşmam,» diye yemin etse; İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre, eğer Ramazmm bir günü geçtikten sonra yemin ey-lediyse gelecek senenin ramazanıda çıkana kadar   konuşamaz.

İmâmeyn'e göre, ikinci ramazanın, birinci günü geçtikten sonra konuşabilir.

Eğer, Ramazan girmeden önce yemin eylemiş olsaydı; o Ramazan çıkınca konuşabilir. Fetva İmâmın kavline göredir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Filan adam ile konuşursam; cum'a   veya perşembe günü kazancımın tamamı sadakadır.» dese; o iki gün­de, mâlik olduğunun tamamını tasadduk eyler.

Bir kimse : «Cum'a günü konuşmam,» diye yemin etse; niyyeti de olmasa; hafta'nm cum'a günlerini Itonuşmaz. Eğer, iki cum'a demiş olsaydı, işte o, iki cum'a günleri iki hafta konuş­mazdı.

Şayet, üç cum'a deseydi, işte o, yemin eylediği günden itiba­ren, yirmi bir gün konuşamazdı.

.Eğer, yalnız cum'a gününü niyyet eyledim,» derse; bu sözü,, hükümde geçerli olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Vallahi, seninle bu  Cum'a konuşmam,"  diye    yemin eden kimse;    cum'anm dışında kalan günlerde, konuşur.

«Seninle perşembe günü veya pazar günü veya pazartesi günü konuşmam,» diyen gibi...

Bu, niyyetinin yalnız cum'a gününe olduğuna göredir. Eğer, cum'a derken, bütün haftanın günlerini niyyet eylemişse; bu niyyetine göre haftanın hiç bir gününde konuşamaz. Muhıyt'te de böyledir.

«Vallâh, seninle, nıâlura cum'a günü konuşmam,» diye ye­min eden kimse; diğer günlerde konuşur. Zira, cum'a bilinen bir günün ismidir. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse : «Filanla, şu zamana kadar konuşmam,» diye vemin edince; eğer, niyetinde, «bir zaman» varsa; (on saata kadar, on güne kadar, on aya veya on yıla kadar gibi...) bu kimse, niyyetine göre, amel eder. Eğer, böyle bir niyyetî yoksa, bir gün konuşmaz.

«Filanla, ebediyyen konuşmam,» diye yemin eden veya «ebediyyen» demeyip de, «konuşmam» diyen kimse; ebediyyen .konuşamaz. Her hangi  bir vakit konuşsa; yemini bozulur. Ze-hıyre'de de böyledir.

«Filanla, ebediyyen konuşmam,» diye yemin eden kim­se, o adam Öldükten sonra, konuşsa; yemini bozulmaz.

«Uzun  müddet konuşmam,»   diye yemin eden     kimse; eğer, bir zamana niyyet eylemîşse; o öyledir. Eğer, niyyeti yok sa; işte o, bir ay bir gün konuşmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böy-ledir

Bir kimse : «Yakın zamana kadar, seninle konuşmam,» diye yemin etmiş olsa; bir aydan bir gün noksana kadar, ko­nuşmaz. İmâm Ebû Hanîfe  (R.A.)'ye göredir.  Bunun    hilafını

söyleyen de olmadı. Eğer, bir aydan fazlaya niyyet eylemişse öyle olur.

Uzak zamana kadar, konuşmamaya, yemin eden kimse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bir aydan fazla zaman konuşmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre «serîan» diye yemin eden kimse; -niyyeti yoksa- bir aydan bir gün noksan, konuşmaz.

Eğer niyyeti varsa; ona göre hareket eder. «Acilen- derse; bu bir aydan azdır.

«Acilen- derse: bu; bir aydan çoktur.

«Bıd'a aşere yevmen.» derse, on üç gündür. Eğer : -Fazlaya niyyet eyledim.' derse; oudokuz güne kadar, sözü kabul ediliir., Tatarbâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, bir köleye : «Senin efendinle konuşmam,» di-, ye yemin etse; o köleninde, iki efendisi olsa   (biri yüksek, biri engin adam olsalar,) — eğer niyyeti yoksa; biri ile konuşunca, yemini bozulur.

Keza : «Dedenle konuşmam,» diye yemin eden kimse; hem baba, hem de ana tarafından olan dedeleri ile konuşamaz. Meb-sût'ta da böyledir.

Bir kimse, diğerine : «Seninle, senenin yakınına kadar konuşmam» derse; altı ay ve bir gün, konuşmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, diğerine : «Ey filan! Vallahi,   seninle on gün konuşmam;vallâhi, seninle dokuz gün konuşmam; vallahi, senin­le sekiz gün konuşmam,» dese; yeminin    ikisi bozulmuş olur; üçüncüsü kalır. Eğer, sekiz gün içinde   konuşursa; o yemini de bozulur.

Keza, eğer : «Vallahi, seninle sekiz gün konuşmam; vallahi, seninle dokuz gün konuşmam, vallahi, seninle on gün konuş­mam,» dese; yine yemininin ikisi bozulmuş, üçüncüsü kalmış olur, Eğer, on gün içinde konuşursa o yemini de bozulur. Meb-sût'ta da böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e göre : Bir,adam -. Filanla bir günde her konuşmamda, Allah için bir dirhem sadaka ver­mek, üzerime vacip olsun; iki günden, her konuşmamda, iki dir­hem-, üç günde, her konuşmamda, üç dirhem; sadaka vermem, vacip olsun. Dört günde, her konuşmama dört dirhem; beş gün­de, her konuşmamda, beş dirhem; sadaka vermem üzerime va­cip olsun,» dedikten sonra; dördüncü ve beşinci günlerde konuş­sa; onun, otuz dirhem sadaka vermesi lâzım olur. Eğer, birinci gün veya diğer günlerden birinde iki defa konuşmuş olsaydı, otuz dirhem sadaka vermesi gerekirdi. En doğrusunu ancak Al-lahu Teâlâ bilir. [17]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..