10- ELBİSE GİYME VE SÜSLENME HAKKINDA YEMİN

Bir kimse, karısına : «Eğirdiğin iplikten yapılan elbiseyi giyersem; işl^ o Mekke'de sadaka olsun.» der; kadın da, yemin za­manı, adamın malı olan, pamuktan iblik eğirir; adam da onu giyer­se;  o, ittifakla, Mekke'de tasadduk edilecektir.

Mülkünde pamuk olmadığı veya kadının ondan eğirmediği za­man; yenlinden sonra, satın alınan pamuktan eğir ip de adamın giy­mesi hâlinde İmâmı Azam (R.A.) 'a göre, o da tasa,dduk edilir. Fe't-hu'l - Kadîr'de de böyledir.

«Filâne kadının eğirip dokuduğundan^ giymemeye» yemin eden kimsenin, bir niyyeti yokse; o kadının, eğırdiğinden dokunan giyerse, yemini bozulur. Eğer, ipliğin bizzat kendisine niyyet eyle-mişse; ondan dokunmuş elbise giymekle yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

«Bir kadının eğirdiğinden, elbise giymemeye» yemin eden kimse; o kadının ve başka bir kadının eğirdiğinden elbise giyerse; yemini bozulmaz. Diğer kadının ipliği, yüzde bir nisbetinde olsa bile böyledir. İster, iplikleri katışık dokunsun; isterse birinin ipliği bir yerde, diğerinki başka yerde dokunmuş bulunsun, müsavidir.

Bu, «filanın elbisesini giymem.» diye yemin ettiği halde, baş­kasıyla ertak olduğu elbiseyi giyen kimsenin yemininin bozulma­ması gibidir.

«Filan adamın dokuduğu, elbiseyi giymem» diye yemin eden kimse, o adamın, başkasıyla beraber dokuduğu elbiseyi giyse; yemini bozu:ur.

Şayet, «filanın dokuduğu bezden giymem.» demiş olduğu halde, onun, başkasıyla dokuduğu bezden giyseydi; eğer bez bir kişinin do­kuyabileceği kadar olur ve onu iki kişi dokumuş bulunursa; yemini bozulmazdı. Ancak, iki kişi dokuya bilecek bezden ise, o zaman ye­mini bozulurdu

«Filane kadının, ipliğinden giymemeye» yemin eden kimse; o kadının, başka kadınla eğildiğinden giyerse; yemini bozulur. O fî-lâne kadının ipliği; bir adet" olsa bile böyledir. Fetâvâyi Kadîhân'da

da böyledir.

«Filânın dokuduğundan, elbise giymem.» diye yemin eden kimse; o adamın hizmetçisinin dokuduğundan   giyse; yemini bozul­maz, îz^h'ta da böyledir.

«Filânın, ipliğien, elbise giymem.»: diye yemin eden kim­se; yemin ettiği zaman, o kimsenin mülkimde bulunan iplikten ve

pamuktan elbise giyerse; yemini bozulur.

Keza. İmâin-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) göre, bu şekilde mülkün­de bulunmasa bile, yemini bozulur. Serahsî'ivm Muhıyti'nde de böyle­dir.

«Filânenin, ipliğinden giymemeye» yemin eden kimse; o fi­lânenin ipliği ile dikilmiş elbiseyi giyse; yemini bozulmaz.

Keza : «Onun ipliğinin bulunduğu elbiseyi giyse; yemini bozul-
Şayet, onun ipliğinden bir don bağı alırda; donuna bağlar ve gİ5'erse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre yemini bozulur. İmâm Mu-hammed (R.A.) 'e göre bozulmaz. Fetva, İmâm Muhammed fR.A.) 'in kavline göre verilir.

Eğer, düğme ve düğme iliği, o iplikten olursa; yemim bozulmaz.
Koltuk altına konan parça, o ipliğin bezinden olursa yine yemi­ni bozulmaz. Yaka kenarı veya yama ondan olursa; bazılarına göre, yine yemini bozulmaz. İmâm Muhammet! [R.A.)'den bir rivayete göre, yamadan vemini bozulur. Yamadan bozulunca, yaka kenarı ve koltuk altı parçasından da bozumr.

Kczâ, yama cep üzerinde olsa bile, yemini bozulur.

Yemin eden kimse; o iplikten dokunmuş bezden, iki karış ka^ dar bir parça oisa ve avı üt mahalline koysa; yemini bozulmaz.

Eğer, o bezden başına, takke yapıp giyse, yemini bozulur. Feîâ-vâyi Kadîhân'da da böyledir.

«Filânenin ipliğinden yapılmış elbiseyi giymemeye» yemin eden kimse onun bir parçasını koparıp giyse; eğer, kopardığı par­ça izar veya   ridâ kadar varsa; yemini bozulur;  değilse bozulmaz.

Bir don alacak kadar koparırsa; yemini bozulur. Keza, bir ka­dın, «bir elbise giymemeye» yemin etse ve başına bir örtü örtse; îzâr miktarı olmadıkça, yemini bozulmaz. Eğer, izar miktarı olur­sa; yemini bozulur.

Keza, böyle yemin eden; bir sarık sarınırsa; yemini bozulmaz. Ancak, bu sarık, izar veya rida kadar olursa; o zaman, yemini bo zulur. Don ve gömlek olacak kadar bir   parça  İle yemin bozulur. îzâh'da da böyledir,

Yemin eden kimse «elbise (— örtü)» demez de, yemin ey­lediği kadının bezinden sarık sarınırsa, yemini bozulur.

«Onun, bezinden elbise giymem.» diye yemin eden kimsenin giydiği elbise, göbeğine kadar iner; kolları ve bacakları olmazsa; yemini bozulur.

«Don ve mest giymemeye yemin eden kimse; bacağının birine, don giyse veya ayağının birine mest giyse; yemini bozulmaz.

«Şu elbiseyi giymem.» diye yemin eden kimse; uyurken, üze­rine örtülse; sonra, yine uyurken geri kaldırılsa; yemini bozulmaz. Fakıyh Ebü'I - Leys : «Uyurken üzerine Örtülen elbiseyi uyandığı vakit kendisi atarsa yine yemini bozulmaz. Eğer kaldırıp atmaz­da bir müddet üzerinde kalırsa; yemini bozulur.» demiştir.

Uyanık iken, üzerine atılırsa; bilsin veya bilmesin yemini bo­zulur. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.

«Fiiânenin eğirdiğinden elbise giymem» diye yemin eden kimse; onun ipliğinden ve başkasının ipliğinden elbise dokursa; yalnız, o başkasının ipliğinden bezin evvelini veya sonunu dokur, sonra da onu keser geri kalanını giyer; oda bir izar veya ridâ mik­tarı olursa; yemini bozulur; değilse, bozulmaz.

Eğer, bir don olacak kadar koparıp, giyerse; yemini bo­zulur.

Eğer. başkasının ipliğinden dokumuş olduğu kısmı kesip çıkar­madan giyerse; yemini bozulmaz, Muhıyt'ie de böyledir.

«Kadının eğildiğinden, elbise giymemeye yemin eden kim­se; o iplikten yapılmış kilimi Örtünse yemini bozulur. Bu kilim yünden olsa bile, bu kadının yemini bozulur. Serahsî'nin Muhıy-tı'nde de böyledir.

«Elbise giymem.» diye yemin eden bir kimsenin yemini, namazda, avret mahallini örtecek kadar olan, her örtüye şâmildir. Mest veya çizme giymede bu şahsın yemini bozulmaz.

Deniz koyunun yününden yapılmış, elbiseyi veya aba, kürk, palio giyerse: yemini bozulur. Çünkü, bunlar giyilenlerdendir. Eğer, başına bere giyerse; yemini bozulmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Keza, deri, hasır, mest, çorap giyse; yemini bozulmaz. Çünkü, bunlara elbise denilmez; Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bizzat elbise denilen ve bir tanenin çoğunun giydiği şeyi giyenin yemini bozulur. Mebsût'ta da böyledir.

«Don giymemeye» yemin eden kimse, uzun boylu bir ada­mın elbisesini giyse; onun üzerine de don giyse; yemini bozulmaz.

Keza : «elbise giymemeye» yemin eden kimse; kısa boylu bir adamın donunu giyse, üzerine de elbise giyse; yemini bozulur. Mu-hiyt'te de böyledir.

Avret mahallini örtmeyen şeye elbise denilmez. Tatarhâ­niyye'de de böyledir.

«Gömlek giymemeye.» yemin eden kimse; kolları olmayan bir gömlek giyse; yemin ederken de, onun için niyyeti olmasa; ye­mini bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Mül tekitte : «Giymemeye» yemin eden bu şahıs zoraki-giy-dirilse; yemini bozulmaz.

Eğer, çıkarmaya gücü yeterde çıkarmazsa; işte o zaman, giy­miş olur ve yemini bozulur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

«Gömlek giymemeye» yemin eden kimse; gömlek giymede âdet olan ve ekserin itibar eylediği; başını yakasından çıkardığı el­biseye yemin eylemiş demektir. îtâbîyye'de de böyledir.
«Don, göm] ek veya ridâ giymemeye a yemin eden kimse; bun­ları omuzuna atsa; yemini bozulmaz.

Şayet, «bu gömleği» veya ><bu ridâ>ı* veya «bu donu« giyme­meye yemin etmişse; onu hangi halde örtünürse örtünsün; yemini bozulur. Ridasını omuzuna atsa veya gömleğini rida gibi bağlasa veya gusleylesede gömleğini başına alsa yemini bozulur.

Bir kimse : «Bu sarığı örtünmem.» diye yemin ettiği halde, onu, omuzlarının, üzerine atsa; yemim' bozulur.

Bir kimse : «İki gömlek, giymem.» diye yemin ettiği halde-, birini giyse ve onu çıkarıp diğerini giyse; her ikisini de birlikte Giymedikçe, yemini bozulmaz.

Şayet : «Valiâhi, şu iki gömleği giymem.» demiş olsaydı ve bi­rini giyip çıkardıktan sonra diğerini giy sevdi, yemini bozulurdu. Çünkü, yemin onların aynileri üzerine yapılmış olurdu. İtibar, mu-tad olan givmeve değil ismedir. Bedâi'de de böyledir.

«Filan adamı, giydirmem.» diye yemin eden kimse; ona, Ödünç elbise verse; veya onu öldükten sonra kefenlese; yemini bo­zulmaz. Ancak, mülkiyet değil de, örtmeyi niyyet eylemişse; o za­man, yemini bozulur.

«Şu elbiseyi, filan adam izin verene kadar giymem.» diye yemin eden, şahsın dediği adam ölürse; yemini düşer.

Şayet : «Ancak, filan adam izin verirse...» demiş ve kendisine bir defa izin verilmiş olsaydı bu yemin sona ererdi. Sirâciyye'dede böyledir.

Bir kimse; «kendi karısının eğirdiğini giymemeye» yemin ettiği halde; dışı onun ipliğinden, içi de başkasının ipliğinden ya­pılmış bir elbise giyse; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

"Bir adamı giydirmemeye» yemin eden bir kimse; ona pa­ra verse o da onunla elbise alsa; yemini bozulmaz.

Şayet, giyilecek bir elbise yollarsa; yemini bozulur. Eğer, niy­yeti, kendi eliyle vermemek idiyse, o zaman yemini bozulmaz. Mehsût'ta da böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre «siyah giymemeye» yemin eden kimse; elbise üzerine yemin etmiş olur. Başına siyah bere, ve­ya siyah mest veya siyah ayakkabı giyse yemini bozulmaz. Serah­sî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Eğer f «Siyandan, hiç bir şey giymeyeceğim.» dediyse; o zaman, here mest, ayakkabı gibi siyah oian, bir şeyi giyerse; yemini bozulur. Hızânetü'l - Müftîn'de de böyledir.

«İpek giymemeye» yemin eâen kimse; karışık dokunmuş kumaş giyse; itibar, erişine değil geçkisinedir.

«Pamuk giymemeye» yemin eden kimse; pamuk elbise giyince yemini bozulur. Atkısı pamuk olmayan erişi pamuk olan paltoyu giyse; yemini bozulmaz. Yalnız, öylece niyyet eylemiş olması müs­tesnadır, îzâh'fa da böyledir.

«İbrişim giymemeye yemin eden kimse; geçgisi deniz ko­yununun yünü, erişi ibrişim olan elbiseyi giyse, yemini bozulmaz.

«Keten elbise giymemeye» yemin eden kimse; keten ve pa­muktan olan elbiseyi giyince; yemini bozulmaz. Ketenin eriş veya atkı olması müsavidir.

«İbrişim elbise-giymemeye'» yemin eden bir kimse; geçgisi ibrişim oian, erişi pamuk bulunan elbiseyi giyse; yemini bozulur. Mııhıyt'ıe de böyledir.

Bir adam, «deniz koyununun yönünden yapılmış elbiseyi giymemeye» yemin etse ve erişi pamuk veya ibrişim; atkısı deniz koyunun yönü olan, elbiseyi giyince yemini bozulur.

«O kadının eğirdiği deniz koyunu ipliğinden yapılı elbiseyi giy­memeye» yemin edeiı kimse; atkısı ibrişim; erişi, o kadının eğirdi­ği deniz koyununun yünü olan elbiseyi giyse; yemini bozulur.

"Yünden palto giymem» diye yemin eder kimse; atkısı yün, erişi iprişim veya pamuk olan, paltoyu giyse yemini bozulmaz. Pal­to, diğerlerim*   benzemez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâm Mthammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiş­tir :

«Şu bezden, iki tane gömlek keseceğim» diye yemin eden kim­se; o bezden bir iane gömlek kesse ve onu dikse; sonra onu söküp, ikinci defa yeniden dikse; yemini bozulur.

Şayet, «Bundan iki gömlek dikeceğim.>< diye yemin etmiş ol­saydı; yemini bozulmazdı.

Eğer; «Elbette, ondan iki gömlek keseceğim.» diye yemin etti­ği halde; ondan bir gömleklik kesse; onu dikip; sonra sokse; o kes tiğinden başka bir gömleklik daha kesse; yemini bozulmaz. Serah-sî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Bir kimse; bir gömlekten bahsedip, «elbette, bundan bir kaf­tan; bir de don keseceğim.» diye yemin ettikten sonra; — giysin veya giymesin— kaftandan bir don kesse; yemini bozulur.

Gömleği, kesmesi halinde, Ziyâdal Kitabı'nda : «Eğer, bu bez­den kaftan, ve don yapmazsam; kölem hür olsun.» der; bir niyyeti de olmazsa; onun hepsini kaftan {= entari) yapıp dikse; sonra onu geri sökse don dikse; yemini bozulmaz.

Ancak, «Eğer, bir kısmını kaftan; bîr kısmını don yaparım.» diye niyyet etmişse; o zaman yemini bozulur. Bedâî'de de böyledir.

«Şu gömleği, giymem.» diye yemin eden kimse; onu söküp yeniden dikse ve giyse Kudûri'ye göre yemini bozulur. Nevâhir'de de böyledir.

Entari ve cübbe de böyledir. Çünkü, gömlek entari, cübbe ipliğini sökmekle ismini değiştirmezler. Buna da sökülmüş gömlek denir. «Şu gemiye, binmem.» diye yemin eden kimse; sökülüp tah­ta olduktan sonra, yeniden gemi yapılsa ve ona binse; Nevâdİr-de : «Yemini bozulur.» denilmiştir. Câmî'de ise : «Bozulmaz. Çünkü o sökülen gömlek, entari, cübbe ve gemi yeni bir san'at olmaksı­zın yapılmaz» denilmiştir.

«Pamuklanmış cübbeyi, giymem.» diye yemin eden kimse; ey­leyen o pamukları çıkarsa da, yeniden pamuk koysa; ve giyse, ye­mini bozulur.

Keza, «Astar!anmış bir cübbeyi giymemeye» yemin eden kim­se, onun astarını değiştirse de. Öyle giyse; yemini bozulur. Çünkü cübbe, pamuğu çıkarılmakla, astan sökülmekle, cübbe ismini kay­betmez.

«Şu döşeğin üzerinde uyumam.» diye yemin eden kimse; onun içinde olan şeyi boşalttıktan sonra uyuşa; yemini bozulmaz.» denildi. Çünkü, içi boşaltılmış olan şeye, döşek denilmez.

Eğer, döşeğin içini boşaltır da, içinden çıkan yünün veya pa­muğun üzerinde uyursa; yine yemini bozulmaz. Zira, yüzü olmayan pamuğa döşek denilmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kadın : «Şu baş örtüsünü giymem (—örtünmem) di­ye yemin ct.se, ve onu gaziler için bayrak yapsa, gaziler de, onu, ona geri verseler, o da, onu başına örtünse; yemini bozulur. Hıza-îietül   Miiftîn'de de böyledir.

Cami'de şöyle denilmiştir :

Bir kadın : l(Şu çarşaf, örtünmem.» diye yemin edince; o çar­şafın yanlan dikilip, gömlek yapılsa, ona yaka ve kol da, takılsa ve kadın ona giyse; yemini bozulmaz.

Şayet, iplikleri kopanhr; yaka ve kolları da çıkarılır, eski çar­şaf haline getirilir de, kadın onu örtünürse, yemini bozulur. Çünkü, ismi geri dönmüştür.

Bu, çarşafın kesilip gömlek dikildikten sonra tekrar bozulup, bazı parçaları bazılarının yanma dikerek çarşaf haline sokulmaya ve onu giyincede yeminin bozulmasına muhaliftir.

Kıı Huri'd e : «Deniz koyununun yününden yapılmış bir par­çayı, giymemeye yemin eyleyen onu bozar; yeniden eğirir; başka bir parça yapar ve onu giyerse; yemini bozulma/..» denilmiştir.

"Şu serginin, üzerine oturmam» diye vemin eden kimse; onun iki tarafı dikilerek hüre haline getirilse de, onun üzerine atarsa, yemini bozulmaz. Eğer, ipliği kopar ve eski haline gelir; yemin eden de onun üzerine oturursa; yemini  bozulur.

Şayet, sergi kesilir ve ondan iki tane hurç (~ heybe) yapılır; sonra onların dikişi kopar ve onlar tekrar sergi halini alır da onun üzerine oturursa yemini bozulmaz.

Alimlerimiz : «Bu, iki hurçtan her biri sökülmüş olsa; tek başına sergi denilemezse o zamandır. Amma, «sergi» denildiği za­man, onları yan yana dikipte üzerine oturunca, yemin bozulur." demişlerdir.

Bir kimse: : »Yer yüzüne oturmam.» diye yemin etse; ye­mini bozulmaz. Ancak, kendisi ile yerin arasında elbisesi hariç bir şey yoksa; o zaman, bozulur.

Eğer, kendisi ile yerin arasında, hasır veya kamış veya sergi veya sandalye varsa; yemini bozulmaz.

»Şu döşeğin veya şu hasırın veya şu serginin üzerine otur­mam» diye yemin eden. kimse; onun üzerine aynen onun gibi bir başkasını koyar da, onun üzerine oturursa, yemini bozulmaz.

«Şu döşeğin üzerinde uyumam» diye yemin eden kimse; onun ü/eıine, başka bir döşek kor da; onun üzerinde uyursa; ye­mini bozulmaz. Bahm'r - Râık'ta da böyledir.
«Şu döşeğin üzerinde uyumam.» diye yemin eden kimse; onun üzerine çarşaf veya bil' örtü kor da, onun üzerinde uyursa yemininin bozulacağında iema1 vardır.

Şu serinin (— makadm)  üzerine oturmam.» veya «Şu seki­nin üzerine oturmam.»   veya «Şu  tavanda uyumam.»  diye yemin eden kimse; onun üzerine, bir seccade veya bir döşek veya bir sergi kor da, onun üzerine oturursa; yemini bozulur.

Şayet, o şeririn (—mak'adın) üzerine diğer bir şerir koyar; veya seki'nin üzerine bir seki daha yapar; veya tavanın üzerine bir tavan daha yapar da; onun üzerine oturursa, yemini bozulmaz. Bedfi*'de de böyledir.

«Zivnet  eşyası giymem.»  diye yemin  eden kimse;  parma­ğına aitm yüzük taksa; yemini bozulur. İnci takınca da, İmâiueyn'e göre yemini bozulur. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bozulmaz.

Eğer incinin içinde süslenmiş olanı varsa, bil - ittifak bu şan­sın yemini bozulur.

Süslenmiş olmayan zebeıccd ve zümrüdü takınmakla da ye­min bozulmaz. Bu bizim diyarımızın örfüne yakındır. Fetva, İmâ-meyn'în kavli üzeredir.

Şayet halhal (= ayağa takılan gümüş bilezik ve emsali) veya bilezik veya pazubend takınsa; ister, aitun olsun; ister gümüş; ye­mini bozulur, Kâfî'de de böyledir.

Bir kadın, «ziynet takmraamaya» yemin ettiği halde, bir gümüş yüzük takınsa, yemini bozulmaz. Bu, zahir-i rivayetdir. Bil­ginler dediler Alimler : «Bu, eğer erkeklerin vüzüğü gibi yapılmış­sa; böyledir. Fakat, kadınların yüzüğü gibi yapılmışsa; (ki, onların kaşları olur.)  O zaman, yemini bozulur. Mııhiyt'le de böyledir.

Hükümdarın  tacı, ziynet değildir.

Kadınların taçlan, ziynettir.

Boyuna takılan şeylerde ziynettir. Tİrnurtâşî'de de böyledir.

Bir kadın, «koncu olmayan ayakkabıyı giymemeye» yemin etse ve «lâlik» denilen ayakkabıyı giyse; örf ve âdette, eğer koncu olmayana «lâlik» deniliyorsa; kadının yemini bozulur; değilse bo­zulmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, «ziynet kullanmamaya') yemin ettiği halde; süs­lü kılıç veya pombend kullansa; yemini bozulmaz. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.

«Zırh kullanmamaya yemin» eden kimse; demirden zırh veya kadın zırhı giyse; yemim' bozulur.

Eğer, bunlardan birini niyyet etmemişse; diğerini giymekle ye­mini bozulmaz. Serahsî'n'in Muhıyti'nde de böyledir,

«Silah takınmamaya» yemin eden bir kimse; kılıç kuşatı­şa veya ok yay takmsa, yemini bozulur. Bunlar da silahtır.

Giymekte aslolan, elbisedir. Bunun dışında kalana «giyildi» denilmez. Silah, zırh, kıhç, yaygibiîerc «giyildi» değil; «kuşanıldı» denilir. Itâbiyye'de de böyledir.
En doğrusunu, ancak AUahu Teâlâ bilir. [21]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..