11- DÖVME, ÖLDÜRME VE BENZERLERİ HAKKINDAKİ YEMİN

«Bir adama, vurmamaya» yemin eden kimse; o adam öl­dük Luı sonra, ona vursa; yemini bozulmaz. Tahâvî Şerhin'de de böyledir.

«Kölesine vurmamaya» yemin eden kimse; başkasına em-rcLse de, o vursa; yemini bozulur.

Eğer, yemin eden kimse; bizzat, kendisinin, vurmamasını, niy-yet eylemişse; hükmen de yemini bozulmaz.

«Hür bir adamı dövmeye» yemin eden kinime; başkasma, em-reise ve emroîunan dövse; yemini bozulma/, Jığer, yemin eden şa­hıs hâkim veya hükümdar ise, onun yemini bozulur. Zahîriyye'de de böyledir.

«Çocuğunu dövınenıeye» yemin eden kimse; başkasına em­re vlese; o da dövse; babanın yemini bozulmaz. Muhıyt'te de böyle­dir.   

Bir adam, niyeti etmeksizin; «kölesine yüz kırbaç vurma­ya» yemin eder ve yüz kamçıyı, çok hafif olarak vurursa; yemini yerine gelmiş olur. Alimler : «Bu vuruş, can acilıcı olmak şartty-Irdır. Fakat, can acıtıcı şekilde vurmazsa; yemini yerine gelmiş ol­maz.» demişlerdir. İki parça olan, kırbaçla elli defa varsa; her vu­ruşta, kırbacın her iki parçasıda vücûda değse; yemini yerini bu­lur, Zehıyre'de de böyledir;

Bir adam, küçük kızına yirmi kamçı vurmaya, Allah'a ye­min eylese; işte o, hurmanın küçük dalı ile, yirmi defa vurur. Za­hîriyye'de de böyledir.

Bir adam : «Vallahi, filan adamı yakalarsam, ona, elbet le yüz kamçı ururum.» der ve o adamı yakalayıp bir veya iki kam çı vurursa yemini bozulmaz. Zira, hayat boyu vura birilir. Zehıy re'de de böyledir.

Biı- adam, «karısını, dövmemeye» yemin ettiği halde, on :xı söylese veya onu  ssırsa veya boğazını sıksa veya saçını çek?canını acitsa;"yemini bozulur. Bilginler bu Âlimler : «Bu, sevişip oy­naşırken olmazsa, böyledir." demişlerdir. Eğer, o zaman, olursa ye­mini bozulmaz. Sahih olan da, budur.

Keza sevişirken, başı başına değse de, başını kanatsa, yine ye­mini bozulmaz.

Bu, yemin arabca olduğu zamandır. Arabca olmazsa; hiç bir hal­de, yemini bozulmaz.

Sahih olan, öfkeli halinde yaparsa; yemini bozulur.

Saçını yolarsa yemini bozulur. Saçını tutup, geri bırakır ve ka^ dınnı cam acımazsa; yemini bozulmaz. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böy­ledir.

Arabî olan birisi, farşça bir yemin eylese; ona sorulur.: Eğer, arabcanın yerine koyduğu farsea kelime ile, arabcanın ifade eylediği manayı irâde eylediyse; o aynen arapca yemin etmiş gibi olur; yok eğer, o kelime ile farsça mânâyi irâde eylemişse, farsça ye­min etmiş gibi olur.

Eğer, kelimenin manasını bilmiyorsa; o zaman, o kelimenin lü­gat manasına göre hareket olunur.

Farsh, birisi de, Arabca yemin eylese; aynisi olur, Zehiyre'de de böyledir.

«Eğer seni döversem, boşsun.» ıdese de cariyesini dövse; ona vururken karısına da isabet eylese; Mecmuu iı- NevazÜ'de söyenildi-ğine göre, karısı boş olur. Buna göre fetva verenler de olmuştur. Ba­zıları da : «Boş olmaz.» demişlerdir. Bu görüş daha uygundur.

tf «Karısını dövmemeye» yemin eden kimse; elbisesini silkeı-ken o, karısının yüzüne isabet eyleyip canını acıtsa; Fetâvâyi Ebû'l -Leys'de «Yemini bozulmaz.» denilmiştir. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, kansıno : «Seni sağmi, Öİümü olduğun belli ol­mayana kadar dövmezsem...» diye yemin etse; İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'a göre bu adam canı çok acıyasiya, karısını döverse; yemini ye­rini bulur.

Bir adanı, «kölesini, ölene kadar, kamçılarla dövmiye» ye­min eylese, o adam kölesini mübalağalı bir şekilde döver. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, «kölesini, bayıltana, veya ağlayana veya akıtan veya yalvarana kadar dövmeye» yemin eder ve bu dedikleri olana i dar  dövmezse;  yemini yerini  bulmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

«Elbette, ona, kılıçla, ölene kadar vururum.» diye yemi eden kimse; ölene kadar, vurmazsa; yemini yerine gelmez. Hulâsa'd da böyledir.

Bu kimse, niyet etmeksizin : «Vallahi, ona vururum.» deı se; kılıcın ters tarafı ile vurunca yemini yerine gelir.

Eğer, niyyeti, keskin tarafı ile vurmaksa; o tarafı ile vurur.

Niyyeti olmadığı halde kılıcın kını ile vursa yemini yerine gel mez.

Eğer, kının içinde olan kılıç, vurunca kını keser ve yemin olunanı yaralarsa yemin yerine gelir.

«Balta ile, kimseye vurmamaya» yemin eden kimse; baltanır sapı ile vursa; yemini bozulmaz. Zehiyre'de de böyledir.

«Kılıç Üe veya kırbaç ile vurmamaya» yemin eden kimse; kılıç ile veya kırbaç ile vurur da «Ben, bundan başka kılıç üe veya kırbaç ile vurmaya niyyet eyledim.» derse, bu hükümde kabul edi­lir. Çünkü, o konuştuğunun ihtimâli olana,-niyyet eylemiştir. Ger­çek, Allah ile kendi arasındadır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyle­dir.

Müntekâ'da : İmâm Muhammed (R-A.)'in şöy!e buyurduğu mezkûrdur :

Bir adanı kölesine : «Eğer, sana yüz kamçı vurmazsam sen hür .sim.» diye yemin eder; köle de yüz kamçıyı yemeden ölürse, hür olarak Ölmüş olur.

Bir adam : «Vallahi, filan adamı, elli gün döverim.» der bizzat kamçı ile vurmayı kasdettiği halde, kamçıdan başkası ile vurursa; vakit geçince ne ile döverse dövsün yemini yerine gelmiş olur. Niy­yeti ise, geçersiz kalır.» Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, «kırbaçla dövmek üzere» yemin ettiği halde, kır­bacı bir örtüyle sarsa; yemini yerine gelmez. Bir kimse : «Saçma do­kunmam.» diye yemin eder; yemin olunan da tam hraş olur ve ye-

niden saç gelir ve o saça dokunursa; veya «dişine dokunmam.» di­ye yemin ettiği adamın yeniden bir dişi çıkar da, ona dokunsa; ye­mini bozulur. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

«Seni ebeden veya ebediyyen veya dehren döversem...» di­ye yemin eden kimse; o saat, dövse; yemini bozulur.

Bir kimse : «Eğer, seni bir ayda, dövmezsem; kölem hür olsun'.» derse; bu adam, yemin ettiği andan itibaren, bir ay içinde, bir defa döverse; yemini bozulmaz. Eğer, bir ay geçene kadar, döv­mezse; yernİni bozulur. Camiul - Kebîr Şerhı'nde de böyledir.

Bir adam, karısına : «Eğer, seni bugün dövmezsem; sen boşsun.» der ve dövmeyi istediği halde kadm : «Eğer, a'zan azama dokunursa; kölem hür olsun.'» der; kocası da, sopa ile onu döver ve bu kadına elini dokundtırmazsa; yemini bozulmaz.
Eğcı1 kadm : «Sen, beni döversen, kölem hür olsun.» deseydi; bunun çâresi : Kadın köleyi güvenilir birine satar; sonrada kocası onu c güit yavaşça döver; hem kocanın yemini yerini bulur. Kadm da bir ceza gerekmez. Zahîriyye'dc1 de böyledir.

Eğer, «Bugün, yer yüzünde, senin çocuğunu iki parça, ede­ne kadar dövmezsem...» diye yemin eden kimse; dövmesinde müba­lağa eylerse; esahh olan. görüşe göre; yemini bozulmaz. Yetıâbî'de de böyledir.

Bir adam, diğerine : «Eğer sen Ölürsün ve ben seni dövmez­sem; bütün kölelerim hür olsun." dese ve adam da ölse; yemin eden onu dövmese; köleler hür olmazlar.

Şayet : «Eğer, seni dövmezsem.» dese de; dövmeden Önce kar­şıdaki adam Ölse; ölenin son anmda yemini bozulur. Yâni köleler hür olur.

Kölesine, «sen Ölene kadar, seni dövmezsem.» diyen kimse; dediğini yapmazsa yemini bozulur.

Bir adam, çocuğunu dövmek istese ve hiç bir kimsenin ona yardım etmemesi için, yemin eylese; bir adam da, onu bir veya iki sopa vurduktan sonra, men eylese; adam ise daha fazla vurmak is­tese; âlimler : «Yemini bozulur.» demişlerdir. Çünkü, onun muradı, kalbi mutmein olana kadar, men etmemeleri idi. îşte ona, mani olu­nunca, yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.                                           

Bir adam, diğerine : «Seni dövene kadar/filan adama ne yaptığını haber vermezsen; kölem, hür olsun.» diye yemin etse; o da, dövülmeden haber verse; yemin yerine gelmiş olur.

Keza : «Sen, bana sabah yemeği yedirene kadar, sana gel-mezsem...» veya «sen beni dövene kadr,r, seni dövmezsem...» dedi-ti halde; ö, sabah yemeği yedirmeden, ona gelse veya onu dövme­den, o bunu dÖvse; yemini yerine gelmiş olur.

Eğe;-: «Hakkımı verene kadar, seni suçlamazsam...» veya «Gece girene kadar, seni dövmezsem...» veya «'Sabaha kadar, seni dövmez­sem...-' veya «Zeyd sana şefaatçi olana kadar, seni dövmezsem...» veya «Zeydbern men eyleyene kadar, seni dövmezsem...» veya «Elim şikâyetçi olana kadar, seni dövmezsem...» demiş olaydı; yeminin yerine gelme şartı, onu suçlamak ve vakti gelene kadar dövmektir. Hakkı ödenmeden, suçlama da bulunmasa veya dediği vakitler gel­meden, dövmeyi terk eyleseydi; yemim bozulurdu. Çünkü, burada «hatla > kelimesi, gaye içindir. Zira, suçlama ve dövme tekrarlama yoluyla sonuna kadar uzar.

Şayet, cezaya niyyet eyiernişse; bu diyâneten kabûî edilir; fakat hükmen kabul edilmez.

Eğer, iki fiil, bir kişi tarafından olsa; (meselâ : «Bugün, sabah yemeğimi senin yanında yiyene kadar, senin yanına gelmezsem...» demek gibi...) o zaman, yeminin yerine gelme şartı, fiillerin yerine gelmesine bağlıdır. Hatta, gelse de, onun yanında hemen yemek ye-nıese ve sonra yese; yemin yerine gelmiş olur. Eğer, hiç yemek ye-mezse; yemini bozulur. Zira fiilin biri yapılmamış olur. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Seni her dövdükçe sen boşsun.» Ona, avcuyla parmaklan ayrı ayrı olduğu halde dokunup kadına vursa; kadın, sadece, bir talâk boş olur. Eğer kadına iki eliyle vursa; iki talâk boş olur. Serahsi'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam kölesine : "Eğer, seninle karşılaşır da seni döv­mezsem; karım, boş olsun.» der, ve o köleyi bir mil mesafede gö­rür, veya damın üzerinde görürde, ona yetişmezse, yemini bozul­maz. Fetâvayi Kübrâ'da da böyledir.

«Filan adamı görürsem; elbette, döverim.» diye yemin eden kimse; görme yakından olsun    uzaktan olsun; dövme, hangivakıtta olursa olsun yemini bozulmaz. Yalnız, fevri (=  hemen) dövmeyi kasdeylediyse. O müstesna'dir.   Muhıyt'te de böyledir.

«Eğer, seni görürde, dövmezsem...»diye yemin eden şahıs, onu görür; fakat, hasta olduğu için dövmeye gücü yetmezse; yemi­ni bozulur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kadın, bir câriye yüzünden kacasıyla nizahlaşırda; ko­cası : «Eğer, elimi basma koyarsam...» diye yemin eder ve başına, eliyle Öfke ile vurursa; yemini bozulmaz. Itâbiyye'de de böyledir.

Haklı veya haksız, «elbette, kölesini dövmeye» yemin eden kimsenin bir niyyeti yoksa; bunun manası, haklı veya haksız, her şikâyet eyledikçe dövmektir. Eğer, bir hal üzere, niyyet eylemişse; işte o halde iken, döver. Eğer, şikâyet eylerse, döver. Ayni şeyi, bir defa daha şikâyet eylerse; ikinci şikâyet için dövmek yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

«Filan adamı, bin defa, dövmeye» yemin eden kimse; onu defalarca döver.

«Filân adamı, bin defa öldürmeye» yemin eden kimse; onu, şiddetle bir defa öldürürse yemini yerine gelir. Fetâvâyi Kâ-cîîhân'da da böyledir.

«Filan adamı dövmeye veya onunla konuşmaya» yemin eder; halbuki, o adam Ölmüş olursa; eğer onun Öldüğünü bilmiyor idiyse İmâm Ebû Hanlife CR.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) göre, yemini bozulmaz. Ve eğer, öldüğünü biliyorsa; yemini mün'akid olur ve biLima', hemen o saatte bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerine : «Eğer, sen, beni dövdüğün takdirde, ben seni dövmezsem...» diye yemin ederse; bu yemin edenin, yemin olunandan önce vurması halindedir. Eğer, sonrayı niyyet eylemişse; hemen vuracaktır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, başkası için, «hangi kölen onu döverse, işte o hürdür.» desede; köleleri hep birden dövseler; ancak, onlardan bir tanesi, hür olur. Eğer : «Ey filan, sana hangi kölem vurursa; işte o hürdür.» der; kölelerde hep birden vururlarsa; hepside hür olurlar. Birinci meselede, kölelerden birisi hür olur. Ona bakılır, eğer vurma birbirini takip ederek oldu ise; ilk vuran hür olur. Eğer, hep birden vurmuşiarsa; onlardan efendilerinin belirleyece­ği birisi, hür olur.

Bu kimse : «Kölelerim o şahsa vurduğu zaman hürdür.» der ve hepsi vurursa, hepsi hür olur. Bazısı vurursa, o vuranlar hür olurlar. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer, «Kölelerimden ona kim vurursa; işte, o hürdür, der ve hepsi birden vururlarsa İmâmeyne göre, hepside hür olurlar İ-mam Ebû Hanif (R.A.)'ye göre birisi hür olur. Telhıys Şerhi'nde de böyledir.

«Şu köleyi, bir kimse döverse; karısı boş olsun.» derse; bu yemin, hem yemin edene hemde, başkasınadır. Şayet: «Şu başıma kim vurursa...» demiş olsaydı; bu yemin, yemin edenden başkası'na ait olurdu.

Bir adam, bir insan dövmeyi murad eylesede başka bir adam «eğer döversen; kölem hür olsun.» derse; oda hemen onu döv­meyi bıraksa; sonra dövse yemin bozulmaz. Ancak, hemen döverse yemin bozulur. Sirâciyye'de de böyledir.

İmâm Muhammed   (R.A.)  şöyle buyurmuştur :

Bir kimse, iki kölesine : «Sizi dövmem; ancak, bir gün döve­rim.» veya «Bir günde döverim.» diye yemin etse; bu şahıs, dile­diği günde, ister beraber, isterse ayrı ayrı döver. Eğer, onlardan birini, perşembe, diğerini cum'a günü döverse; yemini cuma günü güneş batana kadar bozulmaz. Çünkü onları istisna edilen günde dövmüştür. îstisnâ edilen gün, onların dövülmelerinin toplandığı gündür. Eğer, güneş batmadan dönerde evvelkini yeniden döverse; yemini, bozulmaz. Eğer ondan sonra, her ikisinide bir günde dö­ver veya iki günde döverse veya cuma günü dövdüğünü döverse; dövdüğü saat yemini bozulur. Çünkü dövmesi istisna ettiği gü­nün başkasında olmuştur.

Bir kimse: «Eğer, filânı öldürmesem; karısı boş olsun.» der; o adamda ölmüş olur ve yemin eden onun Öldüğünü bilirse; yemini mün'akid olur. Sonrada aczinden dolayı yemin bozulur. Göğe çıkmak gibi... Eğer, ölümünü bilmiyorsa; yemini bozulmaz. Kâfî'de de böyledir.

Yarın filan adamı, elbette öldürürüm.» diye yemin eden kimsenin, Öldürürüm.» dediği adam, bu gün Ölse; yemini bozul­maz. Te'bvîn'de de böyledir.

Bir kimse : «Eğer, filanı öldürürsem veya ona dokunur­sam..." diye yemin etse ve başkasına kasdettiği, ona isabet eyle-se, yemini bozulur. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Bir kimse, başkası için : Seni cum'a günü öldürürsem; kölem hürdür.» der; yeminden sonrada perşem'e günü o adama vurur ve adamda cum'a günü 'Mürse; yemini bozulur.

Şayet cum'a günü vurarda cumartesi günü ölürse; yemini bo­zulmaz. Eğer, vurması yeminden önce olmuş olsa (meselâ : Çar­şamba günü vursa; perşembe günü de yemin eylese ve : Eğer seni cum'a günü öldürmezsem; kölem, hür olsun.» der ve vurulan adamda cum'a günü Ölürse) yemini bozulmaz Muhıyt'te de böy­ledir.

Bir adam : «Falanı Küfe'de öldürmem.» diye yemin edip cna, başka yerde vursa; ancak, o şahıs Kûfe'de Ölse; yemini bozu­lur. İtibar öldüğü yere ve zemandır. Yaralandığı yer ve zaman muteber değildir Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, başkasına : «Eğer, sana mescidde söversem; kölem, hürdür.» der; yemin eden, mescidin içinde; yemin olunan­da, mescidin dışında oldukları halde; ona söverse; yemini bozu­lur. Eğer aksi olmuş olsaydı, yemini bozulmazdı. Câmhı'I-Kebîr Şerhrnde de böyledir.

Bir kimse, başkasına: «Eğer, seni mescidde öldürürsem ve­ya «mescidde döversem; kölem hürdür.» der; onu Öldürür veya döver; öldüren ve vuran mescidin içinde; ölen ve vurulan mesci­din dışında olursa; yemin bozulmaz. Şayet bunun aksisi olmuş olsaydı, yemin bozulurdu.

Bir kimse, başkasına : «Eğer, bu baş yarığından, ölürsen; şöyle olsun...» diye yemin eder; o da, bu baş yarılmasından ve baş­ka etkenden ölürse; yemini bozulur. Muhıyt'te de böj'îedir.

Bir kimse, başkasına : «Eğer sana mescidde, taş atarsam; kölem hür olsun,»    dese; yemin edenin haline (yemine) itibâr olunur. Şayet: «Seni mVcidde atarsam.» demiş olsaydı; o zaman, yemin olunanın haline yerine itibar olunurdu. Zehıyre'de de böy­ledir.

Bir kimse : «Filan adamı, yarın çıplak ve aç olarak hap­setmezsem, karısı boş olsun.» der; yarında, o adamı, çıplak ve açolarak hapseder ve bir başkası onu doyurursa; yemini bozulur. Fetâvâyi Küibrâ'da da böyledir.

«Filan adama azab eylemem.» diye yemin eden kimse; o adamı habseylese, yemini bozulmaz. Ancak öylece niyyet eylediy-se; c zaman müstesnadır.

Bu hapis, yemininin altına girmez. Çünkü, tam tazib de­ğildir.

Bir adam karısını yatağına çağırır oda, kaçınır ve : «Sen bana eziyet eyliyorsun.» der; adamda : «Eğer, ben sana azab ey-lersem; sen boşsun.» dedikten sonra; kadın yatağa gelir ve cima' ederse; eğer onun hoşlanmadığı hal üzere cima' etmişse; muhak­kak ona azap etmiş olur ve karısı boş olur. Eğer, kadının isteğiy­le yaparsa; kadın, boş olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, karısına: «Eğer, sana bir zarar vermezsem...» veya «bir kötülük yapmazsam; sen üç talâk boşsun.» dedikten sonra; aylar geçtiği halde ona, nafaka vermez ve onun üzerine ev­lenirse; kadının yakınları da; ona : «Kocan sana kötülük yaptı ve zarar verdin.» derler; kadın ise: «Bana kötülük ve eziyet yap­madı.»  derse; kadının sözü geçerlidir. Ve kadın boş olmaz.
Şayet: «Eğer sana zarar verdiysem.» veya «sana kötülük yap­tıysam; sen boşsun» der.ve yaptıklarını da ona kötülük olsun diy3. yaparsa; yemini bozulur. Yâni karısı boş olur.

«Karısına, kötülük yapmamaya» yemin eden bir şahsın el­bisesine, pislik bulaşır; karısına : «Şunu yıka.» der; oda razı ol­mazsa; adam ise «Bu, sana kötülüktür, yıka.» derse; bazıları: «Ye mini bozulmaz.» demişlerdir. Kâdî ise : Yemini bozulur.» demiş­tir. Fetva da buna göre verilir. Kerderî'nin Vecizinde de böyle­dir.

Kudûrî'de : İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle rivayet edil­miştir: Bir adam karısına : «Sen boşsun veya Vallahi, hizmetçiyi bu gün döverim.» der've gününde döverse; yemini yerine gelir. Kadıiı boş olmaz. Eğer dövmeden, o gün geçerse; yemini bozu­lur. Yeminle, talâk arasında; muhayyerdir. Şayet, dövmeden önce hizmetçi ölürse; yemin eden adam; talâkla keffaret-i yemin ara­sında muhayyerdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerine : «Eğer, sana söversem; Kölem, hür olsun.» dedikten, sonra; «Allah senin hakkında, bereketli eyleme­sin.» derse; köle hür olmaz.

Şayet : «Sen ve senin ehlin ve senin mahn mübarek olmasın.» demiş olsa; köle azâd olmuş olur. Bu şetimdir. Zahîriyye'de de böyledir,

Bir adam, «Karısını bir şeyle itham etmemeye» yemin et­ti kt.en sonra ona: «Yaptığını, Allah bilir.» derse; yemini bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Bir adam «filana iftira yapmaya» yemin ettikten  sonra; ona: Ey zâniyenin oğlu!» dese; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân da da böyledir.

«Bir kimseye iftira etmemeye» veya «sövmemeye» yemin eden kimse; o Ölünce iftira eylese veya sövse; yemini bozulur. «Ben, ondan hayırİıyım.» diye yemin eden kimse; hırsız veya içki içen biriyse; drğeride salah ehli veya ilim ehli ise hükmen yemini bozulmuş sayılır. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir adam, malını evine defneylese (— gömse), sonrada, onu aradığı halde bulamasa; ve malının gitmiş olduğuna yemin ettikten sonra, onu bulsa; eğer, o malı başkası almış sonrada geri getirip keymuş olmazsa; yemini bozulur. Fetâvâyi Kâdlhân'da da böyledir.

Bir ziraatçı veya onun vekili, beraberce ortak bulunduk­ları üzüm ve meyveyi evine taşıdığı halde, hırsızlık değildir.» diye yemin ederse âlimler : «Eğer ekincinin veya vekilin taşıdığı ye­mek içinse; hırsızlık olmaz. Fakat Hububattan yalnız başına bir şeyler alırda; maksadı onu hıfzetmek (korumak) olmazsa; işte o hırsızlık olur. Fakat, mal sahibi bile gizlice bir şey almışsa o hır­sızlık olur. mal sahibi ve ortağı bir şey aldığı zaman diğeri onu görünce tazmin ettirmeyip razı okak olsa; yine hırsızlık sayıl­maz. Eğer böyle olmazsa; lâyık olan hırsi/Jık olmasıdır. Zâhîriy-ye'de de böyledir.

Atım, handa kaybeden bir şahıs : Eğer, atımı çaldılarsa; vaılâhi burada durmam.» derse; âlimler : «Yemin edene sorulur»; eğer, bu sözü ile, bu odada veya bu handa veya bu belde de dur­mamaya mı niyet ve kasdeylemişse;  bu durumda, niyyetine görehareket edilir.  Eğer, böyle bir  niyyeti yoksa;  handa durmamaya yemin etmiş sayılır.

Bir kadının, yabancı biri ile oturan bir oğlu olsa; kadı­nın kocası, kadına; «Eğer, oğlun evimize gelmez ve bizimle otur-mazsa; her ne vakit, ona malımdan az bir şey verirsen; sen şöyle ol» .dediği halde, oğlan gelse ve beraberce bir sene otursalar; sonra oğlan kaybolsa; kadında kocasına : «Ben malından oğluma bir şeyler verdim.» dese; adamın yemini bozulmuş olur.

Eğer, koca. karısına inanmazsa; bu durumda; kocanın sözü geçerlidir. Eğer doğrular ve kadın da oğluna, oğlan gelip de be­raber oturmadan Önce, vermişse; kadın boş olur. Fetâvâyî Kâdî-hân'da da böyledir.

Bir adam başka birisine «elbisemi çaldı.» diye iddia ey-îese; iddia olunanda iddia edenin elbisesini almış olsa; ve «Karım boş olsun; eğer, senin elbiseni kaldırdrysam.» dese; Bazıları: «Ka­dın boş olmaz, onun elbisesini çalmış olmadıkça.» demişler; Ba-zılarıda : «Hükmen boş olur.» demişlerdir.

Bir kimse diğerinin elbisesini çaldıktan sonra; çalan adam, elbisesi çalınana, para verir, oda onu inkâr eder ve yemin eyler­se; Fakıyh Ebûl - Kasım «Eğer, çalman elbise hırsızının elinden gitmişse; hiç şüphesiz yemin eden elbise sahibinin, yemini bozul­muş olmaz.

Eğer elbise hırsizm yanında duruyorsa; ben, «yemini bozu­lur demem.» demiştir. «Eğer, elbise hırsızın yanında duruyorsa; şüphesiz yemin edenin yemini, bozulur Hırsızın elinden gitmiş ise, cevap söylendiği gibidir.»  diyenlerde olmuştur.

Bir adam, «filan adam elbiselerimi çaldı.» veya «yaktı» diye yemin eylese; halbuki o adamda, bir elbiseden başka çalma­mış ve bir elbiseden başkasını yakmamış olsa; yemin edenin ye­mini bozulmaz.» denilmiştir. «Bozulur.» diyenlerde olmuştur. Önceki kayıp açıktır. Muhıyt'te. de böyledir.

Bir sarhoş ayıkmca arkadaşlarına hitaben: «Cebimde, kırkbeş dirhemim vardı. Siz almışsınız.» der; onlarda inkâr eder; sarhoşda «Bu gün, cebimde kırk beş dirhemim vardı. Kırkı gıtnfî, beşi idüyattan idi   (= gıtrif ve ıdl dirhem    çeşitlerinden birernev'idirler. karısıda : «Evet, bu gün, cebinde kırk ıdhyyati ve beşde gıtnfisi vardı.» der; toplam miktarında aynı şeyi söyledik­leri halde tafsilatında hata olursa âlimler : «Eğer kadının açık­ladığı kocasının dediğinden ayn ise, ve neticede öyle ise yemin bo­zulur, değilse bozulmaz. Fetâvayi Kadîhân'da da böyledir.

Bir kimse: «Filan adamın birşeyini gasbetmedim.» diye ye­min ettikten sonra; yemin eyleyen, geceleyin yemin olunanın ya­nma girse ve eşyalarım çalsa; yemin olunanda, onu bilmese; veya yemin eyleyen sahradan gelsede başının altından ridasım çalsa; ye­min olunanda, onu bilmese; bu hallerin hiçbirinde gasp olmaz; hırsız olur ve eli kesilir. Hızânetü'I - Mürtîr.'de de böyledir.

«Ondan, bir şey çalmam.» veya gasben almam.» diye ye­min eden kimse, o şahsın yoluna kesse ve bir şeyini alsa çalmak­tan değil; gasben   (=  zoraki)   almaktan dolayı; yemini  bozulmuş olur.
Bir başkasına : «Senin malına hıyanetlik yapmam.» diye yemin eden kimse; kendi karısına izin versede, o hiyanetlik yapsa; vemini   bozulmaz. [22]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye