Aslı Vakfolunmuş Bulunan Bir Yerin İcâre Akdinin Yazılmasında Dikkat Edilecek Hususlar

—Buhârâ çevresindeki yerler gibi— aslı vakfolunmuş bulunan yerlerin icâre akdi şöyle yazılır:

= "Filan, filandan, etrafı duvarla çevrilmiş, evi yapılmış, beş dö­nüm bağı icarladı. îcara veren de o yerin mülküyet hakkı kendi elin­de olduğu hâlde, her şeyiyle icara verdi." denir. Önce söylendiği gi­bi yazılıp, akid-nâme tamamlanır.

Şeyhu'l-İmâm Hakim Ebû Nasr Ahmet bin Muhammed Semerkandî şöyle buyurmuştur:

Bizim, "yetim"le beraber "baba" lafzım söylememiz, müsamahadır.

Yetimlerin malına gelince; şayet yetimin bir evi var ve babası veya vasisi onu icara vermek istiyorsa, onu uzun vadeli olarak icara vermesi sahih olmaz.

Keza, baba veya vasî, yetim için bir yer icarlamak isterlerse; bu caiz olmaz. Zira, sene içinde icar, ecr-i misilden fazlalaşabilir.

Vakıflarda da bu böyledir.

Yetim için icarlamada durum şöyledir: Ecr-i misil olarak söz­leşme yapılır; icâre müddetinde icar artarsa artar ve bu dorumda baba ile vasî berâet ederler. İbraları, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), ve İmâm Mu-hamraed (R.A.)'e göre sahih olur. Sonra da müste'cir için malı — icâre bozulana kadar— ikrar ederler.

îcâre bozulursa, müste'cir onların ikrar eylediği malı ister.

İmâm Muhammed (R.A.): "Onun için, bir başka durum daha var­dır: Baba veya vasî müstecirden icarı aldıklarını ikrar ederlerse; icâ­re bozulunca onu tazmin.ederler." buyurmuştur.

Şayet müste'cir tevsik ederse, kendisi i!e Ailahu Teâlâ arasındadır.

Gerçekten baba veya vasî icâre malını aldıklarını ikrar ederler­se, müste'cir kendisi ile Ailahu Teâlâ arasında olan maldan berat ede­mez. Burada, durum, ondan icar kadar bir şey satmak uygun olur.

Ehvat olanı da tamamından ibradır. Çünkü aldıklarını ikrar eder ve icâreyi de bozarlarsa, veya onlardan birisi ölürse; iki maî icab eder: Birisi ikrar eyledikleri, diğeri de icâre malı ...(ki, onu aldıklarım ik­rar etmişlerdi.) İbra sebebiyle de icâre malından bir şey tazmin eyle­mek gerekmez.

Burda kaçınması gereken şey vardır.

Bu yönlerin ba'zısında icara veren için, ba'zısında da icarlayan için zarar vardır. Çünkü ikrar olunan mal, müddetin sonuna kadar geri bırakılırsa onu icarlayan zarar görür. Ölüm veya muhayyerlik sebebiyle icâre fesh olursa; mal, müddetin sona ermesine kadar te­hir edilmekle müste'cir zarar görür.

Şayet te'cil, icârenin bozulma zamanı ne kadar olursa, fesh vakti meçhul olduğundan te'cil bâtıl olur; mal hâlde kalır. Bu defa da icara veren zarar görür. Çünkü müste'cir icarladığı yeri almıştır; elinde­dir; bedelsizdir.

Bunun yolu; Malı müddetin sonuna kadar erteleyip; sonra müs­te'cir, bu ertelemeyi ibtal için, bir vekil tayin eder.

Bu vecihlerden herhangi biriyle akd bozulursa, her iki taraf için de zarar zail olur. Vekilin ta'liki sahihdir.

Zâhirü'r-rivâyede, uzun müddet ile kısa müddet arasında vakfı hakkında bir açıklama.yapılmamıştır.

Tahâvî'de, Muhtasar'ında böyle buyurmuştur. Âlimlerden ba'zılan, "uzun müddeti" temellük korkusundan isbat eylediler. Burada durum, işi hâkime çıkarmaktır.

Yetim veya vakf için icarlamaya gelince, işte burda bazı durumlar cereyan eder.

İmâm Muhammed (R.A.) bir vecihde şöyle buyurmuştur: Otuz seneliğini bin dirheme akid yapar. Artık siz her sene ecr-i misle bakınız. Eğer ecr-i misi elli dirhem ise, on sene üzerine her se­ne dirhemlerin altıda biri; son sene de malın kalanı eklenir. Böylece akid ecr-i misil olur. Sonra da onuncu sene icâre fesh edilir ve akid

yenilenir.
Bu, Şeyhıı'l-Hâkim el-İmâm Ebû Nasr Ahmet bin Muhammed es-Semerkandî'nin zikreylediğinin tamamıdır. [128]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..