Edirne İçin Sarayda Toplantı Ve Bir İhanet!

Me varki; Edirne şehrimizin devletin mazisinde ve gelece­ğindeki önemli yanı, buranın düşman eline terkinin getirece­ği sıkıntılar bir yana, bu şehrin Osmanlı devletinin ikinci pa­yitahtı olması, târihi eser ve selâtin camilerin muhteşemliği buranın verilmesine milleti ikna etmenin güçlüğünü göz önü­ne alan Kâmil Paşa, devletin büyük memurları, eski vezirler, komutanlar, bakanlar kurulu vede ayan meclisinin iştirak edeceği ve padişah huzurunda yapılmasını sağlayacak bir toplantı tertip eyledi. Yalnız Mahmud Şevket Paşa bu toplan­tıyı mesul bir heyet yerine konacak diye telakki etmiş oldu­ğundan katliama yacağını makamı sadarete yazılı ifadeyle bildirmişti.

Padişah, veliahd Yusuf İzzeddin Efendi ve Abdülmecid Efendi katıldığı gibi son padişah Vahideddin şehzade sıfatıyla yan odada bulundular ve mesele hakkında verilen izahatı dinlediler. Bu toplantıda başımıza gelen savaş felâketi ile or­dunun ahvali hakkında icâb eden malumat anlatılmıştır. Bu anlatılanlardan sonra hazirun, sulh yoluna gidilmesini isabetli bulmuştur.

Edirne savunmamızı fevkalade bir cesaretle ve bilgi dahi­linde gerçekleştiren Şükrü Paşa hz.leri tarafından, Harbiye Nazırlığı şifresiyle çekilen bir telgrafnâmenin, kabineyi sulha sevketmeğe mecbur kılmak için en güzide ittihatçılardan bir zat tarafından tahrif edilmesi gibi bir cinayet yapıldığı görül­müştür. Edirne müdafii Şükrü Paşa tarafından, bu telgrafın tahrif hareketi te'yid olunmuştur. Bahse konu telgrafda erzakın azlığından dolayı kalenin ancak kânun-û sâni yâni ocak ayı sonlarına kadar dayanabileceğinin yazılı olması ve bu müddetin de yaklaşması, kabineyi müşkil bir mevkii de bı­rakmıştır.

Çünkü, Edirne istihkâmlarında yapılan savunma, telgrafda yazılan son gün tahminini, bir kaç ay daha geçerek yapılabil­miştir. Bu da yukarıdaki mühim ihanet iddiasını doğrular mahiyette görülmelidir. İste bu hainliği yapan kimseyi veya kimseleri bulup ortaya çıkarmak va tanseverlerin boynuna borçdur. Bu tahrifden maksadlan Kâmil Paşa kabinesine böylece ağır şartlara bağlanmış bir sulhu İmzalattırmak daha sonra da, kabine ve Kâmil Paşanın aleyhine girişecekleri yıp­ratıcı propaganda ile mîlleti hükümete karşı bir isyana sevk etmek kabineyi devirmek ve rahatça çalıp çırpacak ortamı temin edip, bunuda kendi hükümetçileri ile yapmak arzusun­dan olduğu idi. Ne hazin!

Eğer Edirne kumandanının çekmiş olduğu telgraf tahrif edilmemiş olsaydı, Londra'dan gelen sulh şartları hemen ka­bul edilmeyecek, Edirne savunmasının tükeneceği en son ana kadar teklifleri değiştirtmeye çalışılacaktı. Bir hayli uza­yan savunma bu şansı hükümete getirmesi pek tabii idi. Zâ­ten ingiltere hariciye nazırı Edvard Gore'nin daha önce den Edirne'nin bitaraf bir şehir addedilmesi, gümrük gibi işlerden muaf tutularak statü-Iendirilmesi teklifi de vardı. Buna karşı­lık olarak Kâmil Paşa mülkiyeti hukuk-u şahane de kalmak şartıyla bu hususa evet diyebileceğini belirten cevabıda yol­lamıştı. Yukarıda denildiği gibi, avrupa devletleri tarafından verilen kafi nota üzerine bakanlar kurulunda yapılan müza­kereler esnasında Allah'ın takdiri böyleymiş ki balkan dev­letlerinin kazandıkları galibiyet, büyük devletlerin işe müde-hale ederek Londra'da yaptırabildikleri konferans da alınan

son kararlarına göre; Rumeli'nin bizim tarafımızdan kurtarıl-rnasına imkân kalmadığından ancak Edirne vilâyetinin ço­ğunluk nüfusunun islâm olması, ayrıca daha önceleri devlete payitaht olma dönemi yaşamış olması, islâmi bir çok eserin bulunması yüzünden Bulgarlara terketmek, hakk'a ve adale­te en ufak uygunluğu olmadığı için Kont Edvard Gore'nin hatırlatmasına istinaden Edirne'nin idare şekli büyük devlet­lerle ittifak edip kararlaştırılarak, müslüman bir prensin taht-ı idaresinde olmak üzere, İsviçre gibi, müstakil bir hükümet-i bitaraf hâline konulması, Adaların ise, Asya kıtasına bağlılı­ğından dolayı ve Anadolu sahillerine yakınlığı yüzünden Yu­nanlılara terk edilmesi kaçakçılığın ve Anadolu sahilinde oturmakda olan Rumların tahrikleriyle dâima ordaki bölgede kavga çıkması eksilmeyeceğinden, burasının düveli muazza-manın nazarı dikkat ve himayesine verilmesi Adaların idare­sinin bu devletlerin adil reylerine verilmesi hakkında cevabi bir nota tanzim edilmesine karar verilmiştir. Bu notaya aşağı­daki madde ilâve olunmuş idi.
Müttefik balkan devletlerine verilecek araziyi Osmanİyenin hududunun düvel-i muazzama tarafından tâyini. Düvei-İ mu­azzama tarafından vaad olunan yardımların maddi olsun mâ­nevi olsun, verilmesine gayret gösterilmelidir. Meydana gele­cek zayiatın tavizin den hayırlı müsaadelerin yerine getiril­mesiyle Osmanlı devletinin iktisadla ilgili muamelelerine bü­tün devletler için geçerli olan*isulü yapmasında serbest bıra­kılması. Bu yolda kaleme alınan fransızca nota müsveddesi­nin tercümesi 23/ocak/1913-l/kânun-u sâni/1327 senesinin Perşembe gününe rastlar.

Babıâlî de toplanan bakanlar kurulunda okunup tetkik olunmaktayken zikrettiğimiz Ittihad ve Terakki cemiyeti bey-leriyle, Hürriyet ve İtilaf fırkasının görünüşde muhalifi, haddi- zatında da ittihatçılar gibi olan beyleri kabineyi düşürmek için ve bakanlıkları aralarında bölüşmek için vede şahsî isti­fadeleri için, devlet ve ülkeyi mahvu perişan eylemeği cu­martesi günü beraberce ifaya karar vermişlerse de, muhalif sıfatı taşıyan itilafçı kardeşlerine bakanlıklardan bazısını kap­tırmaları bile işine gelmiyen ittihatçılar, karar verdikleri günü beklemeye lüzum görmiyerek perşembe günü eli bayraklarla dolu hempalarıyla beraber Babıâli'ye hücum etmişlerdi.

İşte bununla da eski, yeni arkadaşları olan itilafın şöhrete haris beylerini aldatarak orta lıkda bırakmışlardır. Bu minval üzere ittihatçılar bir ihtilâl kıvılcımı gibi hâinane bir su rette vahşice babıâlî'ye hücum ettiler. Toplantı hâlindeki bakanlar kurulunda bulunanlarda dahil öldürmeğe teşebbüs ettiler.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..