İstiklâl Savaşımız
Büyük milletimiz, bin yıldanberi, islâmiyetin ve insaniyetin hizmetinde, adalet, ahlâk ve nâmus-u din ve vatan için, kendini bu güzel hasletleri yıkmak, parçalamak isteyen emperyalistler karşısında maddi ve manevî bir mania olarak, varlığını dost ve düşmana kabul ettirmeğe muvaffak olmuş, yüce bir millettir. Bu satırları kaleme aldığımız ve içinde bulunduğumuz, 2002 yılı Ağustos ayı,milletimizi ve ülkemizi yutmak, dünya haritasından kazımak isteyen, haçlı zihniyetinin ve materyalist dünya anlayışına sahip hükümetlerin elbirliği ederek üzerimize çullananları millet ve idarecilerinin vücud birliği ederek, dalgalar hâlinde üzerimize gelen vahşet sürüsünün bu vahşi saldırısını çok daha önceden tahmin ederek, Osmanlı erkân-ı harplerinin tâyin ve tensip ettiği bir starete-jik plân dâhilinde mutasavver mukabil harekâta dâir vazife taksimini, iddihar yâni, silah, cep hane ve melbusatı muhafaza edecek mekânlar, bunların Anadolu üzerindeki dağılımı yu karıda söz konusu ettiğimiz Osmanlı erkân-ı harpleri tarafından tanzim olunmuş ve bir felâket hâlinde bunların devreye sokulması hususunda maharetlerinden istifade olunacak askerî ve mülkî ve de sivil eşhas tespit olunmuş ve yine büyük bir gizlilik dâhilin-de bu zatlara ulaşılmış, talimatlar verilmiş, programlar ise kendilerine ulaştırılmıştır. Hemen yukarıdaki global izahımız içinden, erkân-ı harplerimizin dâima ileriye dönük, gelecek ahvale göre plân yapıp, bunları sık sık gözden geçirmesi, mensubu olduğumuz mu azzez islâm din'inin ehl-i sünnet velcemaat anlayışının dört mezhebinden biri olan Hanefi'yenİn metoduna uygunluğunu da burada zikretmezsek, ilmî bir tesbiti atlamış oluruz. İttihad ü Terakkinin büyük milletimizi sokmuş olduğu 1. dünya savaşının daha ilk yılı yaşanırken yukarıda bahse konu ettiğimiz Osmanlı erkân-ı harpleri ki bunun içine sivil devlet ricali ve enteiejansi-ya hareketlerini takip ve tesbitle görevli teşkilât-! mahsusa mensupları, yukarıda ifadeye çalıştığımız bir felâket hâlinde baş vurulacak tedbirleri, tâyin ve tesbit etme işlemini gerçekleştirirken aralarında bulunan, Cumhuriyetin ilânının akabinde, müretteb İzmir Suikasd'i teşebbüsü sanıklarından ve idama mahkum olunup, hakkındaki bu karar, 1925'de infaz olunan Maarif Vekili Kocaeli mebusu Şükrü Bey ki, aynı zaman da ZAMAN Gazetesinin müessisi, yâni Zaman adını ilk olarak kullanan gazetenin kurucusudur. İşte bu zat, bahse konu erkân-ı harp planlarını yaptırtan ittihad ü Terakki kabinesi âzası olarak Pınar Yayınlannca neşredilmiş ve ilk baskısı tarafımızdan hazırlanmış daha sonra da 2. baskısı yapılmış fakat hangi sâikle olduğu bilmediğimiz, ismimizin konmadığı çalışmadaki, eserin yazarı Mevlanzâde Rıfat Bey, bu hususa işaret ederek, İttihad ü Terakkiye amansız muhalifliğine rağmen, onların bu hususda ki tedbirli davranışlarını, Maarif nâzın Şükrü Bey'in konuyla alakalı açıklamalarını zikretmesi, yine Damat Ferid Paşa'ya taşıdığı bütün menfi hislere rağmen, âti'de savunmayı yönetecek müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin teşekkülüne ve yaygın tarzda ülkemizin her tarafında faaliyete geçebilmesini sağlamak gayretine matuf olarak, maddi yardımları sadece hazine-i hümayundan değil, bizzat kendi portföyünden çıkarıp, azimsanrnayacak miktarda para yardımında bulunduğunu da ketmetmeyip yazmış olması, şâyan-ı takdir olduğunu buradan belirtmeden geçmeği büyük bir noksanlık addederim.
Yukandanberi söylemeye çalıştığımız, devlet tecrübemizin kendini gösterdiği, büyük savaşın sonrasına kendisini hazırlamış olmamız olduğudur. Bunun böyle olduğunu pek kısa olarak belirtmeğe çalıştık, şimdi elimde, günümüzden 11 sene önce basılmış, "Türk Kurtuluş Savaşı nın Kuvay-ı Milliye Dönemi 30/Ekim 1918-23/Nisanl920 Olaylar ve Öncüler" adıyla ve pek uzun isimle gerçekleştirilmiş bir çalışma var. Bu kitap Sakarya vilâyeti Özel İdaresi tarafından tab ettirilmiş. Bir mânada devlet yayını saymakda kabildir. Bu çalışmayı yapan ve bunu kitap hâline getirenlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Çünkü bu kitapçıklar, târihin sahifelerine göz atacak araştırmacı ve millet evlâdına gemilere; doğru istikamette gittiklerini gösteren bir pusulanın üstlendiği görev gibi târih okyanusunda yol gösteren bir klavuz vazifesini de-ruhde eder. İşte biz, bu öz fakat vefa dolu çalışmadan bazı pasajlar aktarmak suretiyle sahifemizi süslemeye çalışacağız: "30/Ekim/1914'de, 1. cihan savaşına katılmak zorunda bırakıldık. 30/Ekim/1918!de Mondros Mütarekesini imzaladık. Galipler cihan da haşmet ve kudretini hak ve adaletle kucaklaştırmış altıyüzondukuz yılla en uzun hayat süresine sahib Türk-tslâm devletini târih sahnesinden silmek kararında idiler." Görüldüğü gibi bizim mevzuya girişteki ihtisaslarımızı anlatan ifadelerimiz, Sakarya Vilayeti Özel idaresinin bastırdığı eserde sh. 4'de, Târih Aynasında başlıklı yazıdan alıntıladığımız üstteki satırların birbiriyle tetabuk etmesi, yeni tâbirle örtüşmesi, şuur hususunda aynı pencereden baktığımızın bir örneğini gösterir. Bahse konu çalışmadan alıntıya devam edelim: "Aslında: 1. cihan savaşı hasta adam teşhisini koydukları Osmanlının, zengin mirasının.taksim kavgası idi. Türk milletinin, gerçek anlamı ile müstakil devlet devri kapanıyordu. Ve akılmantık-askeıiik ilmi-mevcud şartlar, bu Kara Kaderi mühüıiüyordu. Mizam ordusu silahlarını bırakmıştı ve meşru sayılan hükümet; padişah ve halifesi ile bir karşı koymanın imkansızlığında birleşiyordu." Burada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, bu çalışmayı yapanların işin bu tarafında târih ve hatıratların bize duyurduğu ve Dolmabahçe sarayında yapılan, içlerinde Konyalı müfessir Meh-med Vehbi Efendi'ninde aralarında olduğu bir top- lantıda, talihsiz Padişah 6. Mehmed Vahideddin Hân'ın, toplarının namlularını sarayın üstüne tevcih etmiş düşman donanmasının insan kanını dondurucu tarzda ürperten bu manzarayı, eliyle işaret ederek söze giren padişah, ülkemiz işgal edilmiştir. Bu durumdan halas olmak gerekir. Ahali sürüdür. Bu sürüye bir çoban lâzımdır. O çoban benim. Herkes benim işaretime ve yapacaklarıma dikkat ve riayet etsin dediğin de, yukarıda adı geçen Hülasat'ül Beyan müfessiri Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, cesaret olmasına cesaret, ancak bir de-mogoji eseri olan şu cevabıyla kendine ün kazandırırken, aslında bir doğruyu gölgelendirmek fezahatini işledi. Çünkü padişahın sözünde yatan gerçek milletin idare olunması gerektiğine işarettir. Yoksa eşref-i mahlukat olan insanı mecaz dışında hangi akıl, hayvanların teşkil ettiği sürü, insan topluluklarına sürü diye nitelemeyi göze alır. Bu ifadeye bağlı kalan son padişahın, başkenti işgal edilmiş bir devletin başkanı olarak, etrafı muhat yâni çevrilmiş bulunan bir devlet reisinin, bulduğu, bulabileceği'men fezlerden bir kurtuluş ışığım, yakalamak yoluna düşeceğini anlamak kabildir, bu beyanından. Böylece; Sultan Vahideddin hükümet ricali ile, İşgalcilerle yâni galib devletlerle, nasıl ve kimleri vazifelendirerek mücadelenin yapılabileceğinin yollarını ve vazifelendireceği kimlikleri tesbit için istişarelere başladı. Bu husus için de hafızasın) bir yandan yoklamaya gayret gösterirken, öte yandan da politik yaklaşım yanında, Anadolu topraklan üstünde gerçekleştirilmesi plânlanan Büyük Ermeni projesini gerçekleştirecek çalışmalara, yazının girişinde tesbit edilen plân istikametinde, muhayyer ve mutasavver plân meydana getirenlere teşekkürlerini kendine vird-i zeban edinmişti.
Konular
- Bir Hatıra
- Damad Ferid Kabinesine Girişi
- Salih Paşa. Hakkında Mülahaza
- Malta Sürgünleri
- Malta Adasından Firar
- Bir Şeyhülislam
- İttihatçı Çizgisimi? Ankara Görevimi?
- Görevde Riayet Fatura Ediliyor
- Kara Gün Yazısının Sahıb-I Kalemi
- Londra Konferansı
- Londra Konferansında Malta Sürgünleri Müzakeresi
- General Harıngton'ün Dönekliği
- Vezir-İ Meâü Semirim Tevfik Paşa;
- Anadoluya Nasihat Heyetî
- Yıkılış
- İstiklâl Savaşımız
- Cumhuriyet Yapacaklar!
- Redd-I İlhak Heyet-İ Milliyesinin Beyannamesi
- 9.Ordu Müfettiş Selahiyetnâmesı
- Durum Ve Manzara!
- Raporlar Yağmur Gibi
- Katliamlar Devam Ediyor
- Taşnak Çetesi-Gürcü Yağması
- Güney Cephemize Bir Bakış
- Dörtyol Baskını
- Mukavemetçilere Zabit
- Trakya Ve İstanbul'un Durumu
- Zafer'e Doğru Koşuluyor
- İstiklal İçin Çalışan Cemiyetler
- Azınlıklarda Gelince!