İstihazanın Hükmü :
Bundan sonra musannif, Istihâzanın hükmünü açıklamaya başlayıp şöyle dedi : İstihâza; namazı, orucu ve cinsî münâsebeti menetmez. Çünkü Resûlullah (S.A.V.) müstehâza için şöyle buyurmuştur :
«Abdest al, ve kan hasırın üzerine damlasa da namaz kıl.» [142]
Bununla namazın hükmü ibare yönüyle, oruç ve cinsi münâsebetin hükmü delâlet yönüyle sabit olur. Çünkü rahmin kanının, namaz, oruç ve cinsî münâsebeti menettiğine dâir ümmetin icmâı vardır.
İstihâza kanı namazı menetmeyince, damardan akan kan da zikredilenlerden bir şeyi menetmez. Bu istihâza kanının, rahim kam olmayıp damar kanı olduğu ma'lûmdur. İmdi diğer iki hükm, delâlet yönüyle sabit olmuştur.
İkiz do&an çocuklar (tev'emeyn) m anasının nifâsı, İmâm A'zam (Rh.A.) il(> Kbû Yûsuf (Rh.A.) a göre, birinci çocukdan itibârendir. İmâm Şafiî (Rh.A.), İmâm Muhammed (Rh.A.) ve İmâm Züfer (Rh.A.) bunu kabul etmemişlerdir. [143]
Tev'emeyn :(Bir karından çıkan iki çocuktur ki, İkisinin doğmalarının arasındaki müddet, altı aydan daha az olur.
Fukahânın icmâlarına göre, o kadının iddeti, diğer çocuğun doğmasıyle biter: Onların delili şudur : İkiz çocuğun anası, diğer çocuğa hâmiledir. Şu halde, onun kam- rahimden gelmiş olmaz. Bundan dolayı, iddet ancak ikinci çocuğun doğması ile biter. Bizim delilimiz de şudur : Şüphesiz nifâs, doğumun ardından akan kandır. Bu da öyledir. Bu takdirde o, hemen birinci çocuğun ardından akan kan gibi olur. İddetin bitmesi ise, hamileye izafe edilen hamileliğin doğumla sona ermesine bağlıdır. Şu halde hepsine şâmildir.
El, ayak, parmak, tırnak veya saç gibi teşekkül emarelerinden biri görülen bir düşük, çocuk sayılır. Onun anası bu düşük ile lohusa olur ve iddeti biter. Câriye onunla ümmii veled olur. [144] Eğer sahibi yeminini doğuma bağlamış ise bununla yemini bozulmuş olur.
İyâs'a gelince bazıları demiştir ki: Bu bir müddet ile sınırlanmaz. Bilâkis müddeti, kadının yaşının, hayzını görmeyen kadının yaşı misline ulaşmasıdır. [145] Eğer o yaşa ulaşıp kanı kesilse, onun iyâsına hükm olunur. Kanın kesilmesinden sonra gördüğü, hayzdır. Yâni tahdid olunmamışsa, hayzdır. Eğer bundan sonra kan görürse, hayz olur. Eş-hür (aylar) ile i'tidâd (iddet görme) bâtıl olur ve nikâhları bozulur.
Bu iyâs meselesinde"ihtilâf edilmiştir. Bir kavle göre: «îyâs yaşı, elli ile sınırlanır.» Bu, Hz. Âişe' (R.Anhâ) nın mezhebidir. İddetin uzaması ile hayzmın ilerlemesine mübtelâ olana kolaylık olmak için, «H ü c-cet» adlı kitapta bugün bununla fetva verilir, denilmiştir. Bazı Âlimler : Ellibeş yıl ile sınırlandırmıştır. Buhara, Harzem ve Merv Ulemâsı bununla fetva vermişlerdir. Bazıları da, «Altmış yıldır» demiştir. Bu söz, İmâm Muhammed' (Rh.A.) den mervîdir. Âlimlerin çoğuna göre, altmış yıl muteberdir.
Âdet kanı umumiyetle 45 - 50 yaşlarında kesilir. Buna Âdet kesimi (yaş dönemi, Menopoz) denir.
Kadının bünyesine göre, bu yaşlardan evvel veya sonra ela âdet kanı kesilebilir. Fakat kadın 55 yaşından sonra İyâs yaşına girmiş, gebe kalmak ümit ve ihtimâli kalmamış kabul edilir. Bu yaştan sonra kadından gelen kan, şer'an hayz sayılmaz, istihâzadir.
Âdet kesimine gelen kadında çeşitli organik ve psikolojik belirtiler görülür. Kadınlar bazen anî olarak, fakat umumiyetle, aralarının uzaması şeklinde âdetten kesilir. Bu durumda, bazan hiçbir belirti görülmeyebilir, ba2an de sıcak basmaları, aşın kanamalar, depresyon görülebilir.
Kadında, âdetten kesildikten sonra görülecek kanama, acilen hekime başvurulmasını gerektirir.
Âdet kesilmesi süresi içinde kadında görülen belirlilerin çoğu. hormon tedavisi veya miisekkin ilâçlarla giderilir.
Normal bir şekilde âdetten kesilen kadında depresyon (ruhî bozukluk) görülmez, görülecek olursa hekim kontrolü gerekir.
İyâsın müddetinden sonra gördüğü kanda ihtilâf edilmiştir. Zahir görüşe göre, o kan hayz olmaz. Muhtar olan şudur ki, eğer âyise, siyah ve koyu kırmızı kan görürse, hayz olur; iddet tamam olmazdan önce ve sonra eşhür ile i'tidâd bununla bâtıl olur. Eğer sarı, yeşil ve toprak renginde kan görse, istihâzadır.
İbtidâ halindeki özür sahibi; özrü namaz vaktinin tamamını velev ki hükmen olsun kaplayan kimsedir. Namazın vaktinde abdest alıp namaz kılacak kadar hadesten hâli bir zaman bulamazsa hükmen kaplamış olur.
Özrün bakî kalması için, vakitin bir kısmında özrün bulunması yeter. Özrün zevali için, özrün kesilmesinin gerçekten bütün vakti kaplaması şart kılınmıştır.
Fâzıl Serûcî (Rh.A.), El Gâye'de demiştir ki: Zahîre'de, ftlergînâ-nî' (Rh.A.) nin Fetâvâ'smda; Vâkıât'da, Hâvî'de, Hayr-ı Matlûb, CâmiıT-l-Halâtî, Menâfi' ve Havâşî'de tahkîk-i kelâm (meselenin tahlili) şöyledir : Bir namazın kâmil vaktine kadar kadında kan devam edip vaktinin tamâmını kaplamadıkca, istihâza hükmü kadında sabit olmaz. Sübût, kaplamanın şart kılınmasında kesilme gibi olur.
Zeylaî (Rh.A.), El-Gâye'nin sözüne ve nakline muttali oldukdan sonra şöyle demiştir: Hâfız'ud-Dîn' (Rh.A.) in El-Kâfî'sinde zikredilmiştir ki: Şayet namaz vaktinde abdest alıp, namaz kılacak kadar hades-den hâlî bir zaman bulunmazsa,, ancak o zaman özür sahibi olur. Bundan sonra demiştir ki; İmdi bu kitaplar tamamen Hanefîlerin kitaplarıdır. Nitekim bu malûmdur. Şu halde, azhar [146] olan husus bu olmuştur. Bununla Zeylaî, (Rh.A.) Kâîî'nin sözünü mezkûr kitaplara muhalif olur diye reddetmiştir. Ben derim ki: İkisi arasında muhalefet yoktur. . Çünkü namaz vaktinin tamamıaa kadar Özrün sübûtunun kaplamasına dâir mezkûr kitaplarda zikredilen söz, Kâtf'cte zikredilen sözün aynıdır. DeliU şudur : Şüphesiz Câmiu'l-Halâtî'nin sarihleri
«Çünkü, vaktin kaplam asiyle özrün zail olması sübût gibidir.» sözünün şerhinde demişlerdir ki: Şüphesiz tam kesilme, özürlünün ruhsatını kaldırmada muteberdir. Eksik kesilme, bi'1-icmâ muteber değildir. İrn-di, bir hadd-i fasıla [147] ihtiyâç duyulmuştur. Haddi ise namaz vaktiyle takdir ederiz. Nitekim, başlangıçta özrün sübütunu namaz vaktinde takdir ettiğimiz gibi. Çünkü özrün başlangıçta sübûtu için vaktin başından sonuna kadar kanın akmasının devam etmesi şart kılınmıştır. Zira, ab-dest alıp namaz kılacak kada'r, mühteîâ olduğu hadesden hâli bir zaman bulunmazsa, başlangıçtan özür sahibi olur. İmdi, bu itirazın define işaret için önce «hükmen olsun», sonra «hakîkaten» dedim.
Özürlü, her farzın vakti için abdest alır ve o abdest ile o vakitte farz ve nafileden dilediği namazı kılar, imâm Şafiî' (Rh.A.) ye göre, her farz için abdest alır ve nafileleri farza tâbi olmakla kılar.
Özürlünün abdestini vaktin çıkması bozar, girmesi bozmaz. İmâm Züfer' (Rh.A.) e göre, vaktin girmesi bozar. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, vaktin çıkması ve girmesi bozar. Şu halde zevalden önce abdest alan özürlü kimse, öğle namazının vaktinin sonuna kadar namazı kılar. Çünkü vaktin çıkması değil de, vaktin girmesi mevcuttur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) ile İmâm Züfer (Rh.A.) bu hususa muhaliftirler.
Fecrin tulûundan sonra ve güneşin doğmasından önce abdest alan Özürlü, güneşin doğmasından sonra namaz kılmaz. Çünkü burada vaktin girmesi değil, çıkması mevcuttur. [148]
«Abdest al, ve kan hasırın üzerine damlasa da namaz kıl.» [142]
Bununla namazın hükmü ibare yönüyle, oruç ve cinsi münâsebetin hükmü delâlet yönüyle sabit olur. Çünkü rahmin kanının, namaz, oruç ve cinsî münâsebeti menettiğine dâir ümmetin icmâı vardır.
İstihâza kanı namazı menetmeyince, damardan akan kan da zikredilenlerden bir şeyi menetmez. Bu istihâza kanının, rahim kam olmayıp damar kanı olduğu ma'lûmdur. İmdi diğer iki hükm, delâlet yönüyle sabit olmuştur.
İkiz do&an çocuklar (tev'emeyn) m anasının nifâsı, İmâm A'zam (Rh.A.) il(> Kbû Yûsuf (Rh.A.) a göre, birinci çocukdan itibârendir. İmâm Şafiî (Rh.A.), İmâm Muhammed (Rh.A.) ve İmâm Züfer (Rh.A.) bunu kabul etmemişlerdir. [143]
Tev'emeyn :(Bir karından çıkan iki çocuktur ki, İkisinin doğmalarının arasındaki müddet, altı aydan daha az olur.
Fukahânın icmâlarına göre, o kadının iddeti, diğer çocuğun doğmasıyle biter: Onların delili şudur : İkiz çocuğun anası, diğer çocuğa hâmiledir. Şu halde, onun kam- rahimden gelmiş olmaz. Bundan dolayı, iddet ancak ikinci çocuğun doğması ile biter. Bizim delilimiz de şudur : Şüphesiz nifâs, doğumun ardından akan kandır. Bu da öyledir. Bu takdirde o, hemen birinci çocuğun ardından akan kan gibi olur. İddetin bitmesi ise, hamileye izafe edilen hamileliğin doğumla sona ermesine bağlıdır. Şu halde hepsine şâmildir.
El, ayak, parmak, tırnak veya saç gibi teşekkül emarelerinden biri görülen bir düşük, çocuk sayılır. Onun anası bu düşük ile lohusa olur ve iddeti biter. Câriye onunla ümmii veled olur. [144] Eğer sahibi yeminini doğuma bağlamış ise bununla yemini bozulmuş olur.
İyâs'a gelince bazıları demiştir ki: Bu bir müddet ile sınırlanmaz. Bilâkis müddeti, kadının yaşının, hayzını görmeyen kadının yaşı misline ulaşmasıdır. [145] Eğer o yaşa ulaşıp kanı kesilse, onun iyâsına hükm olunur. Kanın kesilmesinden sonra gördüğü, hayzdır. Yâni tahdid olunmamışsa, hayzdır. Eğer bundan sonra kan görürse, hayz olur. Eş-hür (aylar) ile i'tidâd (iddet görme) bâtıl olur ve nikâhları bozulur.
Bu iyâs meselesinde"ihtilâf edilmiştir. Bir kavle göre: «îyâs yaşı, elli ile sınırlanır.» Bu, Hz. Âişe' (R.Anhâ) nın mezhebidir. İddetin uzaması ile hayzmın ilerlemesine mübtelâ olana kolaylık olmak için, «H ü c-cet» adlı kitapta bugün bununla fetva verilir, denilmiştir. Bazı Âlimler : Ellibeş yıl ile sınırlandırmıştır. Buhara, Harzem ve Merv Ulemâsı bununla fetva vermişlerdir. Bazıları da, «Altmış yıldır» demiştir. Bu söz, İmâm Muhammed' (Rh.A.) den mervîdir. Âlimlerin çoğuna göre, altmış yıl muteberdir.
Âdet kanı umumiyetle 45 - 50 yaşlarında kesilir. Buna Âdet kesimi (yaş dönemi, Menopoz) denir.
Kadının bünyesine göre, bu yaşlardan evvel veya sonra ela âdet kanı kesilebilir. Fakat kadın 55 yaşından sonra İyâs yaşına girmiş, gebe kalmak ümit ve ihtimâli kalmamış kabul edilir. Bu yaştan sonra kadından gelen kan, şer'an hayz sayılmaz, istihâzadir.
Âdet kesimine gelen kadında çeşitli organik ve psikolojik belirtiler görülür. Kadınlar bazen anî olarak, fakat umumiyetle, aralarının uzaması şeklinde âdetten kesilir. Bu durumda, bazan hiçbir belirti görülmeyebilir, ba2an de sıcak basmaları, aşın kanamalar, depresyon görülebilir.
Kadında, âdetten kesildikten sonra görülecek kanama, acilen hekime başvurulmasını gerektirir.
Âdet kesilmesi süresi içinde kadında görülen belirlilerin çoğu. hormon tedavisi veya miisekkin ilâçlarla giderilir.
Normal bir şekilde âdetten kesilen kadında depresyon (ruhî bozukluk) görülmez, görülecek olursa hekim kontrolü gerekir.
İyâsın müddetinden sonra gördüğü kanda ihtilâf edilmiştir. Zahir görüşe göre, o kan hayz olmaz. Muhtar olan şudur ki, eğer âyise, siyah ve koyu kırmızı kan görürse, hayz olur; iddet tamam olmazdan önce ve sonra eşhür ile i'tidâd bununla bâtıl olur. Eğer sarı, yeşil ve toprak renginde kan görse, istihâzadır.
İbtidâ halindeki özür sahibi; özrü namaz vaktinin tamamını velev ki hükmen olsun kaplayan kimsedir. Namazın vaktinde abdest alıp namaz kılacak kadar hadesten hâli bir zaman bulamazsa hükmen kaplamış olur.
Özrün bakî kalması için, vakitin bir kısmında özrün bulunması yeter. Özrün zevali için, özrün kesilmesinin gerçekten bütün vakti kaplaması şart kılınmıştır.
Fâzıl Serûcî (Rh.A.), El Gâye'de demiştir ki: Zahîre'de, ftlergînâ-nî' (Rh.A.) nin Fetâvâ'smda; Vâkıât'da, Hâvî'de, Hayr-ı Matlûb, CâmiıT-l-Halâtî, Menâfi' ve Havâşî'de tahkîk-i kelâm (meselenin tahlili) şöyledir : Bir namazın kâmil vaktine kadar kadında kan devam edip vaktinin tamâmını kaplamadıkca, istihâza hükmü kadında sabit olmaz. Sübût, kaplamanın şart kılınmasında kesilme gibi olur.
Zeylaî (Rh.A.), El-Gâye'nin sözüne ve nakline muttali oldukdan sonra şöyle demiştir: Hâfız'ud-Dîn' (Rh.A.) in El-Kâfî'sinde zikredilmiştir ki: Şayet namaz vaktinde abdest alıp, namaz kılacak kadar hades-den hâlî bir zaman bulunmazsa,, ancak o zaman özür sahibi olur. Bundan sonra demiştir ki; İmdi bu kitaplar tamamen Hanefîlerin kitaplarıdır. Nitekim bu malûmdur. Şu halde, azhar [146] olan husus bu olmuştur. Bununla Zeylaî, (Rh.A.) Kâîî'nin sözünü mezkûr kitaplara muhalif olur diye reddetmiştir. Ben derim ki: İkisi arasında muhalefet yoktur. . Çünkü namaz vaktinin tamamıaa kadar Özrün sübûtunun kaplamasına dâir mezkûr kitaplarda zikredilen söz, Kâtf'cte zikredilen sözün aynıdır. DeliU şudur : Şüphesiz Câmiu'l-Halâtî'nin sarihleri
«Çünkü, vaktin kaplam asiyle özrün zail olması sübût gibidir.» sözünün şerhinde demişlerdir ki: Şüphesiz tam kesilme, özürlünün ruhsatını kaldırmada muteberdir. Eksik kesilme, bi'1-icmâ muteber değildir. İrn-di, bir hadd-i fasıla [147] ihtiyâç duyulmuştur. Haddi ise namaz vaktiyle takdir ederiz. Nitekim, başlangıçta özrün sübütunu namaz vaktinde takdir ettiğimiz gibi. Çünkü özrün başlangıçta sübûtu için vaktin başından sonuna kadar kanın akmasının devam etmesi şart kılınmıştır. Zira, ab-dest alıp namaz kılacak kada'r, mühteîâ olduğu hadesden hâli bir zaman bulunmazsa, başlangıçtan özür sahibi olur. İmdi, bu itirazın define işaret için önce «hükmen olsun», sonra «hakîkaten» dedim.
Özürlü, her farzın vakti için abdest alır ve o abdest ile o vakitte farz ve nafileden dilediği namazı kılar, imâm Şafiî' (Rh.A.) ye göre, her farz için abdest alır ve nafileleri farza tâbi olmakla kılar.
Özürlünün abdestini vaktin çıkması bozar, girmesi bozmaz. İmâm Züfer' (Rh.A.) e göre, vaktin girmesi bozar. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, vaktin çıkması ve girmesi bozar. Şu halde zevalden önce abdest alan özürlü kimse, öğle namazının vaktinin sonuna kadar namazı kılar. Çünkü vaktin çıkması değil de, vaktin girmesi mevcuttur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) ile İmâm Züfer (Rh.A.) bu hususa muhaliftirler.
Fecrin tulûundan sonra ve güneşin doğmasından önce abdest alan Özürlü, güneşin doğmasından sonra namaz kılmaz. Çünkü burada vaktin girmesi değil, çıkması mevcuttur. [148]
Konular
- Cünub Ve Hayızlıya Haram Olan İşler :
- Kendileriyle Abdest Ve Gusl Caiz Olan Sular :
- Kuyular Faslı
- Teyemmüm Babı
- Teyemmümün Farzları:
- Teyemmüm Caiz Olan Maddeler :
- Teyemmümü Bozan Şeyler :
- İki Mest Üzerine Mesh Babı
- Mest Üzerine Meshin Farziyyeti :
- Meshi Bozan Şeyler :
- Sargı Üzerine Mesh :
- Kadınlara Mahsûs Olan Kanlar (Demler) Babı
- Hayz Kanı:
- Nîfâs Kanı:
- İstihâza Kanı :
- İstihazanın Hükmü :
- Pislikleri Temizleme Babı
- İstincâ Ve Istibrâ Hakkında Bîr Fasıl
- Namaz Bölümü
- Namazın Farzıyyeti Ve Hukmu :
- Namaz Vakitleri:
- Müstehab Vakitler :
- Mekruh Vakitler :
- Ezan Babı
- Namazın Şartları Babı
- Necasetten Temizlenmek :
- Avreti Örtmek :
- Kıbleye Yönelmek :