İhrâmlıya Yasak Olan Şeyler Ve İşler :

Muhrim ihramdan sonra refes'den sakınır. Refes cimâ'dır. Çünkü, Yüce Allah (C.C.) :
«Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı.» [126] buyurmuştur.

Bazıları : «Refesden maksâd, çirkin sözdür. Çünkü çirkin söz, ci-mâın sebeblerindendir. Cima' gibi o da haram olur,» demişlerdir. İh-rânıh yasaklardan ve suç sayılan şeylerden sakınır. Yasaklar (menâhî) mutlak olarak haramdır. Ancak ihramda haram olması namazda ipek­li libâs giymek ve Kur'ân kıraati ile coşmak (çığlık atmak) gibi daha şiddetlidir. Hacda cidalden de sakınmak gerekir. Cidal: Arkadaştan, hizmetkârları ve kiracıları ile çekişmektir.

İhrâmh kimse deniz avı değil, kara avı öldürmekten sakınır. Çün­kü Yüce Allah (C.C.) :
«İhramda bulunduğunuz müddetçe size kara avı haram kılındı.» [127]  buyurmuştur.          

O ava eli ile işaretten ve avcıya delil olmaktan da sakınır. İşaret, huzurda olan av için; delâlet hâzırda bulunmayan için gerekir.
Muhrim ihramdan sonra güzel koku sürünmekten, tırnaklarını kesmekten, yüzünü ve başını örtmekten, başını ve sakalını hatmi çiçeği ile yıkamakdan sakınır. Hatmi nebatı yâni « h 11 m î » ile kay'dolma­sının sebebi: O çiçeğin güzel kokusunun olmasıdır. İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre, o, güzel koku hükmüne girer. İmâmeyn' (Rh.Aleyhimâ) e göre, başda olan zararlı böcekleri öldürür. Bu durumda ondan kaçını­lır. Hilafın fâidesi (semeresi), dem (kan akıtmak, kurban) vâcib olmakda ortaya çıkar. İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre, kurban vâcib olur. İmâ-meyn' (Rh.AIeyhimâ) e göre sadaka vâcib olur.

Yine muhrim, sakalını Jkırkmaktan; başını tiraşdan; bedeninin kı­lını tıraşdan; gömlek, don, dikilmiş katlan, sank ve mestlerini giymek-den sakınır. Ancak, eğer pabuç bulamayıp mestlerin topuğundan aşa­ğısını keserse olur. Güzel kokulu şey ile boyanmış olan Hbâsdan da sa­kınır. Ancak güzel kokulu boya ondan gittikden sonra giyebilir. Hama­ma girmekden, Beyt'in gölgesinde oturmakdan ve mahmude gölgelen-mekden sakınmaz.
Mahmil: Birinci mîm'in üstünüyle ve ikinci nrîm'in esiresiyledir. Birinci mîm'in esiresiyle ve ikincinin üstünüyle olursa, büyük hevdec'e [128] derler, büyük mahfedir.

Beline kemer bağlamakta, yâni muhlimin dikilmiş olsa da onu böğ­rüne bağlamasında mahzur yoktur.

Namaz kıldıkdan sonra yüksek sesle telbiyeyi çokça söyler. Ya da yüksek bir yere çıkarken veya bir dereye inerken veya râkiblere (binek-lilere) rasladığında veya seher vaktinde yüksek sesle çokça telbiye eder.

Mekke'ye girdiği zaman, Mescid-i Haram ile başlar. Beyt-i Şerifi (Ka'be'yi) gördüğü vakitte tekbîr ve tehlîl eder. Ondan sonra, tekbir ve tehlîl edici olduğu halde ve namazdaki gibi iki ellerini kaldırarak Ha-cer-i Esvede yönelir (istikbâl eder) ve onu istilâm eder. Yâni iki elleri ile Hacer-i Esved'e yapışır ve öper. İstilâm : Fukahâya göre, iki avuç içini taşın üzerine koyup ağzı ile öpmeğe derler. Eğer öpemez ise, iki avuç içi ile mesh eder.
Eğer Müslümanlara ezâ etmeksizin istilâma kadir olursa yapar» eğer kadir olmazsa eli ile mesh edip elini öper. Eğer bu ikisini de yapa­mazsa, tekbir, tehlîl; Yüce Allah' (C.C.) a hamd ve Nebî-i Ekrem' (S.A.V.) e salevât okuyarak Hacer-i Esvede yönelir. Muztabi' olduğu halde, yâni ridâsını sağ koltuğu altına alıp ucunu sol omuzu üzerine atmış şekilde, kudüm tavafını yapar. Hatîm'in arkasından tavaf eder. Hatim, altın oluk tarafında duvardan bir parçadır. Hatîm, «kırmak» ma'nâsına gelen «hatm» dendir. Hatîm denmesinin sebebi, Beyt'den kı­rılmış bir parça olduğu içindir. Çünkü başlangıçta ö, Beyt; yâni (Ka1-be) 'den idi. Böyle olduğu için arkasından tavaf edilir.

Hattâ, bir kimse tavâfda hatîm ile Beyt-i şerîf aralığına girse, ihtiyâten caiz olmaz. Lâkin, eğer bir musallî yalnız hatime yönelse yine caiz değildir. Çünkü Ka'be'ye yönelmenin farzıyyeti Kitâb'ın (Kur'ân'-ın) nassı ile sabit olmuştur. Bu durumda ihtiyaten, haber-i vâhid ile sabit olanlarla edâ edilmez.
Ka'be'nin kapısını takib eden yönü tutarak yâni tavaf eden kim­senin sağ tarafını takîb eden yönü alarak - ki Hacer-i Esved'e yönel­diğinde tavaf edenin sağı kapı yönüne oîur, - Hacer-i Esved'den başlar. Bu yöne giderek, Hacer-i Esved'den Ka'be'nin kapısına kadar olan ara­daki şeye mültezemı denir. [129]
(Hacı) yedi kere tavaf eder. [130] Ancak Ük üç tavâfda Hacer-i Es­ved'den Hacer-i Esved'e kadar remel eder. Remel; iki saf fin arasında salına salına yürüyen bahâdır (yiğit) gibi, yürürken İki omuzu silk­mektir. Bu üç tavaf, ıztıbâ [131] ile olur. Bu silkinme, Müşrikler; Yes-rib (Medine) humması, Müslümanların bedenlerini zayıflatmış, de­dikleri vakitte, müşriklere, yiğitlik göstermek sebebiyle yapılmıştı. Bi­lâhare, sebebin ortadan kalkmasından sonra, Resûlüllah* (S.A.V.) in zamanında ve ondan sonra hükmü bakî kalmıştır. Tavafın geri kalan dördünde, tavaf eden kimse kendi yürüyüş biçimi üzere yürür.

Tavaf eden, Hacer-i Esved'e her uğrayışinda, yukarıda anlatılan istilâmı yapar. Rükıı-ü yemânî'yi istilâm mendûbdur. İmânı Muham-med' (Rh.A.) den, rükn-ü yemânî'nin istilâmı sünnettir, diye rivayet edilmiştir. Bu ikisinden başkası istilâm olunmaz. Tavafı bitirmek, Ha­cer-i Esved'in istilâmı İle olur. Bundan sonra Makâm-ı İbrahim yanın­da veya Mescid-i Harâmfm bir başka yerinde her yedi şavttan sonra iki rek'at namaz kılmak vâcib olur. Bu tavafa, tavaf-ı kudüm ve tavâf-ı tahiyye adı, verilir. Âfâkî olanlar (yâni Mekke halkından olmayıp dışa­rıdan gelenler) için sünnettir.
Tavaf eden, namazdan sonra dönüp Hacer-i Esved'i selâmlar. Mes-cid'den çıkıp Safâ'ya'gider. Beytullâh'a yönelerek tekbîr, tehlîl; salâtü selâmda bulunur ve iki ellerini kaldırıp dilediği duayı eder. Ondan son­ra Merve tarafına doğru yürür ve iki yeşil milin (işaretin) [132] ara­sında sa'y eder, Merve üzerine çıkar ve Safa üzerinde yaptığı işi Mer­ve üzerinde de yapar. Zikredildiği üzere bunu yedi kere yapar. Safâ'-dan başlayıp Merve'de bitirir. Yâni Safa'dan Merve'ye [133] kadar bir şavttır. Sonra Merve'den Safâ'ya kadar diğer bir şavttır. Sa'yın başla­nılması Safa'dan ve bitirilmesi - ki o yedinci sa'ydîr - Merve üzerinde olur. Sahih olan kavi budur.
Diğer bir rivayette : Safa'dan Merve'ye ve Merve'den Safâ'ya bir şavt' (bir tur) dır. Bu takdirde bitirme Safa üzerinde olur. Ondan son­ra (hacı) Mekke'de ihramU olarak oturur. Beyt'ullâh'ı dilediği kadar nafile tavaf eder. İmâm yâni halîfe veya naibi, Zi'1-hiccenin yedinci gü­nü zevalden ve Öğle Namazından sonra hitabet eder.
Malûm olsunki : Hacda üç hutbe vardır. [134] Birisi, terviye gü­nünden bir gün öncedir. Bu yukarıda zikredilendir. İmânı bu hutbe­de insanlara haccın menâsikini, Mina'ya çıkmayı, Arafât'da kılınan na­mazı ve Arafât'dan geri dönmeyi öğretir. Zi'I-hicce ayının sekizinci gü­nü Sabah Namazını Mekke'de kılınca, Mina'ya çıkılır. Sekizinci günün fecri, terviye gününün tan vaktidir. Terviye diye adlandırılmasına se-beb, Hacılar o günde develeri suya kandırdıkları yâni suladıkları içindir.
Arafe gününün Sabah Namazı vaktine kadar Mina'da kalınır. On­dan sonra Arafat dağına gidilir. Arafat dağının tamâmı mevkıf (duru­lacak yer) dır. Ancak, hadîsde rivayet edilen şeyden dolayı Batn-ı Ura-ne [135] durak (vakf) yeri değildir.

Zevalden sonra, Öğle Namazından önce imâm (Halîfe) iki hutbe okur. Bu hutbe Haccıtı ikinci hutbesidir. Cuma Namazının hutbesi gibi okur. Yâni iki hutbe arasında imâm oturur. İmâm bu hutbede Arafât'-da ve Müzdelife'de vukufu, cemre atmayı, kurbân kesmeyi, tıraş olmayı ve ziyaret tavafını öğretir. İmâm Öğle Namazı vaktinde bir ezan ve iki ikâmetle, Öğle Namazını ve İkindi Namazını kılar. Zeylaî (Rh.A.) böyle zikretmiştir.

Şayet bir kimse Öğle Namazını yalnız veya imâm veya naibinden başka bir cemaat ile kılsa - bu tefrî (hüküm) Vikaye sahibinin tefrî'in-den daha güzeldir. Nitekim bu husus dirayet (ilim) ehline gizli değil­dir - ondan sonra o Öğle Namazını kılan kimse Hacc için muhrjm ol­sa, Öğle ile İkindinin arasını bir vakitte birleştirmesi caiz olmaz. An­cak İkindi Namazını vaktinde kılmak caiz olur.
Ondan sonra imâm, sünnet olan bir gusl ile vakfeye gider. İmâm, devesinin üzerinde, Cebel-i Rahmet'in [136] yakınında Ka'be'ye yönelerek vakfeye [137] durur. Cehd ile duâ eder ve Haccın menâsikini insanlara öğretir. İnsanlar da imâmın ardında, yakınında Ka'be'ye yö-nelip imâmın sözüne kulak verip dinleyerek vakfeye dururlar. Güneş battıkdan sonra Müzdelife'ye [138] gelirler. Müzdelife'nin hepsi durak yeridir. Ancak Muhassir [139] deresi, durak yeri (mevkıf) değildir. İmâm, Cebel-j Kuzah yanına iner. Akşam Namazı ile Yatsı Namazını ezan ve ikâmetle kılar. Burada Akşam ile Yatsı Namazı, Yatsı vak­tinde bir arada kılınır. Akşam Namazı yolda veya Arafat'ta eda edilir­se, fecr tülü1 etmediği müddetçe iade edilir. Eğer Akşam Namazı, Yatsı Namazı vaktinden önce kıhmrsa, İmâm A'zam (Rh.A.) ve İmâm Mu-hammed' (Rh.A.) e göre caiz değildir. Fecrin tulûundan önce iadesi vâ-cibdir. Çünkü cevazın yokluğuna dair hükm, Yatsı ile bir arada kıl­manın faziletine yetişmek içindir.' Bundan dolayı onun vakti, fecrin tulûuna varıncaya kadardır. Şayet onu Yatsı Namazı ile beraber bir arada kılmanın imkânı yok olursa kaza düşer. Çünkü kaza vâcib olsa, ya bir arada kılmanın (cem'in) faziletinin kazası vâcib olur - bu ise muhaldir, çünkü bunun benzeri yoktur. - veya namazın kendisinin ka­zası vâcib olur. Namazın kendisi ise vaktinde eda edilmiştir. Onu kaza etmenin de bir sebebi yoktur. Sabah Namazını gales'de yâni gecenin so­nundaki alaca karanlıkta kılar. Ondan sonra vakfe yapıp tekbir, tehlîl, telbiye ve tasliye edip duâ yapar. Müzdelifc'de bu vakfe vâcibdir. Hattâ özürsüz terk etmekte dem (kan akıtmak, kurban) vâcib olur. Sabah or­talık ağardığı vakit Mina'ya gelinir. Batn-ı Vâdî'den [140] yedi aded ufak taş cemret'ul-akabeye atar. Yâni hazfen yedi çakıl taşı atılır. Hazf; parmaklar ile çakıl taşı atmaya derler. Muğrib'ul-Lüga'da : Atarken baş parmağı şehâdet parmağının ucuna koymaktır, denmiştir.

Her bir çakıl taşını atmada tekbir alınır ve şu duâ okunur :

Bismîllâhi Allâhu Ekberu rağmenliş'şeytani vehizbihî AUâhüm-mec'al haccî mebrûren ve sa'yı meşkûren ve zcnbî mağfûren.»

Ma'nâsı : «Büyük olan Allah'ın adıyla başlayarak şeytanı kahır ve Allah'ın rızasını murâd ederek bu taşı atarım. Yâ Kabbi! Haccımı mak­bul, sa'yımı meşkûr ve günâhımı mağfur (bağışlanmış) kıl.» demektir.
Hacc-ı ifrâdı yapan kimse telbiyesini, cemre-i akabenin [141] taş­larından ilk taş ile keser, ondan sonra, dilerse kurban keser. «Dilerse» denmesine sebeb; hacc-ı ifrâd yapan kimsenin kurbânının tatavvu' ol­masındandır. Söz ise hacc-ı ifrâd yapan hakkındadır. Ondan sonra başının kılını parmak ucu miktarı kırkar. Tıraş olması efdaldir. Kadınlar­dan gayrisi Hac'da yasaklananlar helâl olur.
İmâm, Zi'1-hiccenin yedinci gününde yaptığı gibi, hutbe okur. Bu, üçüncü hutbedir. Bu hutbede, Mina'dan çıkışı ve sader tavafını öğre­tir. Ondan sonra ziyaret için tavâî eder. Ziyaret tavafının farz olduğu daha önce geçmişti. Eğer o Nahr günlerinin birinde remel ve sa'yi ev­velki tavâfda yaptı ise, remelsiz ve sa'ysiz, yedi şavt ile tavaf eder. Eğer evvelki tavâfda remel ve sa'yi yapmadı ise, ziyaret tavafını, zikredil-diği üzere, remel ve sa'y ile beraber yapar. Eğer ziyaret tavafını nahr günlerinden sonraya bırakırsa, dem vâcib olur. İnşâAllâhu Teâlâ, bu­nu yakında, cinayetler babında açıklıyacağız. Ziyaret tavafının ilk vak­ti nahr gününün fecrinin tulûundan sonradır. O nahr gününde tavaf, diğer nahr günlerinden efdaldir. Bu ziyaret tavafını yapmakla nikâhlı kadınları ona helâl olur. Ondan sonra yine Mina'ya gelir ve nahr gün­lerinin ikinci gününün zevalinden sonra üçüncü cemreyi taşlar. Hayf mescidini takib eden cemreden başlanır. Ondan sonra Akabe'yi takib eden cemre taşlanır. Yedişer yedişer çakıl taşları atılır. Her taş atışta tekbir alınır. Durur, Yüce Allah' (C.C) a hanjd ve sena, tehlîl, tekbîr ve Nebi (S.A.V.) Hazretlerine salavât okur. Bu duruş öyle bir taşlama­dan sonra olur ki, ondan sonra yalnız bir taşlama kalır. Yâni birinci taşlamadan ve ikinci taşlamadan sonra durur. Üçüncü taşlamadan son­ra durmaz. Nahr gününün taşlamasından sonra da durmaz. (Hacı), ellerini kaldırarak haceti için dua eder. Ondan sonra ertesi günü, yine böyle ertesinin ertesi günü, eğer eğlenirse zikredildiği şekilde amel eder. Bu eğlenme müstehabdır.

Eğer dördüncü günde, zevalden önce taşları atsa caiz olur. O kim­senin dördüncü günün fecrinin- tulûundan önce Mina'dan Mekke'ye çıkması caizdir. Fecrinin tulûundan sonra çıkmak caiz değildir. Eğer fecrinin tulûuna kadar durursa, ona cemreleri taşlamak vâcib olur.

Binici olduğu halde taş atmak caizdir. İki evvelki cemrelerde yâni hayf mescidini takib edende ve sonra onu izleyende yaya olarak taş atmak efdaldir. Cemre-i akabede ise yaya olarak taş atmak efdal de­ğildir.

Taş atma gecelerinde Mina'da yatmamak mekruhtur. Çünkü Re-sûlüllah (S.A.V.) taşlama gecelerinde Mina'da yatmıştır. Hz. Ömer (R.A.), taşlama gecelerinde orada kalmayı terk  edeni cezalandırırdı.

Yine.malını ve ihtiyâçlarını kendinden önce Mekke'ye gönderip kendi­sinin Mina'da taş atmak için kalması da mekruhtur. Çünkü bu durum kalbinin malı ile meşgul olmasına yol açar.
Mekke'ye döneceği zaman muhassaba iner. Muhassab [142] bir ye­rin adıdır. Ona Ebtah'da derler. Resûlüllah (S.A.V.) oraya inmişti. On­dan sonra sader için yedi şavt üzere, remelsiz ve sa'ysiz tavaf eder. Bu vâcibdir. Yalnız Mekke'lilere'vâcib değildir" Sonra zemzemden [143] içer ve Ka'be'nin eşiğini öper. Göğsünü ve yüzünü rnültezem üzerine koyar. Mültezem, Hacer-i Esved ile Beyt'ullâh'ın arasıdır. Ka'be'nin örtüsüne yapışıp bir müddet ihtimamla duâ edip Ka'be'den ayrılacağı için ağlar. Mescidden çıkıncaya kadar geri geri yürüyüp döner.
Mekke'ye [144] girmezden önce Arafat'ta vakfe eden kimse için kudûm tavafını terk etmek caizdir. Terk etmekle üzerine bir şey lâzım gelmez. Çünkü kudüm tavafı sünnettir.

Bir kimse Arafe gününün zevalinden sonra Nahr gününün sabahı­na kadar olan zaman içinde bir müddet vakfeye dursa veya gece uyku ile veya gece bayılma ile geçse ya da bulunduğu yerin Arafat olduğu­nu bilmese vakfesi sahih olur. Çünkü Haccın rüknü olan vukuf mev­cuttur.

Hacc-ı ifrâd yapan kimsenin arkadaşı, onun için tehlîl ederse sa­hih olur. Çünkü o arkadaş, arkadaşlık yapmaya aralarında anlaşmış-larsa, her birinin diğerinden bizzat yapmaktan âciz oldukları şeyde yar­dım isteyebilir. İhram bu seferde maksûd. (kasdedilmiş) dur. Onunla izin delâlet yönünden sabit olur. Çünkü şayet bir insan dostu için ih­rama girmeye izinli kılınıp da sonra o dostu bayılsa veya uyuşa onun için ihrama girdiğinde ittifakla sahih olur. Bu da onun gibidir: Şayet o bayılmış olan kimse ayılsa veya uykudan uyansa ve Haccın fiillerini yerine getirse câîz olur. O arkadaş bü'asâle (asaleten) kendi­si için ve binniyâbe (vekâleten) diğeri için muhrîm olur. Bir kimse Arafat'ta vakfe yapmasa, onun Harcının vakti geçer. Gelecek yıl tavaf eder, sa'y eder ve tehallül edip (İhramdan çıkıp) kaza eder.

Kadın da, zikredilen hallerin hepsinde erkek gibidir. Lâkin kadın yüzünü açar, başını açmaz. Açıkdan telbiye etmez, remel etmez ve iki mil (işaret) arasında sa'y etmez. Başını da tıraş etmez. Ancak saçının ucundan keser. Dikilmiş libâs giyer. Kalabalıkta Haceı-i Esved'e yak­laşmaz.
Kadının ha'yzı [145], tavâfdan başka menâsiki menetmez. Çünkü tavaf mescidde olur. Hayızlı için mescide girmek caiz değildir. Hayz, Haccın iki rüknünden sonra, yjini Arafat'ta vuku! ve ziyaret tavafın­dan sonra sader tavafını yâni veda tavafını düşürür.
B ü d n :  (bâ)  nın ötmesi ve (dâl) in sükûnu ile bedene'nin çoğuludur. Şeriata göre, deve ve sığırdan olur. Hedy ise; de­veden, sığırdan, ve davardan olur. Nitekim, inşâallâhu Teâlâ, yakında açıklaması gelecektir. [146]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..