14- Tacir Köle Ve Mükâtebin İddiası

İzinli bir köle, bir cariye satın alıp, ona cima eder; o da bir çocuk doğurur ve bu köle, o çocuğu iddia ederse; o çocuğun nesebi, köleden sabit olur. Ve o köle, çocuğu da, anasını da satmaya yetkili bulunur. Muhiyt'te de böyledir.

Şayet, bir efendi, cariyesini, kölesine nikah ederse, bu nikah sahih olur. Ve nesep, o köleden sabit olur.

Keza, köle, cariyeyi efendisinin izni olmaksızın nikahlarsa; bu köle, o çocuğu ikrar edince, çocuğun nesebi ondan sabit olur, Mebsût'ta da böyledir.

Borçlu olan, bir izinli köle, bir cariye satın alır ve ona cima eder; ve bu cariye bir çocuk doğurunca; köle, o çocuğun nesebini iddia eder; cariyenin efendisi de, onu yalanlarsa; kölenin iddiası sahih olur ve çocuğun nesebi de, ondan sabit olur.

Keza, köle iddia ederek: "Efendisi, onu helal eyledi." der efendisi de, onu yalanlarsa; yine bu çocuğun nesebi, köleden sabit olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir köle, cariyeden bir çocuğu olduğunu iddia eder ve kendisi de ticarete  izinli  olmaz  da,   "efendisinin,   ö  cariyeyi  kendisine  helal kıldığını" iddia eder veya "onu, kendine nikah eylediğini" söyler ve efendi onu yalanlarsa; bu durumda nesep, bu köleden sabit olmaz.

Ancak efendisi onu azad eder ve bu köle, o cariyeye sahip olursa; nesep ondan sabit olur.

Bu nikah davasında, kıyasen böyledir.

îstihsanen de böyledir.

Eğer efendisi köleyi dbğrularsa; neseb sabit olur. Ancak nikah davasında tasdike —hasseten— ihtiyaç vardır.

Helal etme davasında ise, iki şeyde tasdike ihtiyaç vardır: Biri, '.'helal ettiğine"; diğeri de, "o kadının doğurduğuna' dairdir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse, —efendisinin haricinde— fasid nikahla veya caiz nikahla cariyenin oğlunu iddia eylese, efendisi de onu doğrularsa; nesebi ondan sabit olur. Havî'de de böyledir.

Bir köle, düşük bir çocuğu iddia ederek, "onun, karısından doğma oğlu olduğunu" söyler; cariye olan karısı da onu tasdik eder; efendisi ise: "o benim kölemdir." derse; bu durumda o ve çocuğu, efendinin kölesi olur.

Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, o çocuk ana ve babanındır. Ve o hürdür.

İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli daha zahirdir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir köle, bir düşüğü, "oğlum" diye iddia eder ve: "Karım olan şu cariyeden doğdu." derse; çocuğun nesebi, ondan sabit olur. Ve bu çocuk hür olur. Karısının çocuğu olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir mükâtebin cariyesi doğum yaptığında, bu mükâteb "onun, nesebini" iddia ederse; bu davası sahih olur. Bu durumda, efendisinin, onu doğrulaması veya yalanlaması da müsavidir. Bu çocuk, mükateb olur. Ve çocuk da anası da satılmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Mükâteb, hür bir kadından nikahla bir çocuğu olduğunu iddia ^der ve —nikah sahih olsun veya fasid olsun— kadın bunu doğrularsa; ju çocuk onun oğlu olur. Hâvî'de deböyledir.

Eğer, bir mükateb, bir şahsın cariyesinin çocuğunu, nikahla veya ona sahib olmakla iddia eder; adam da onu yalanlarsa; mükatep, hür gibi doğrulanmaz.

Şayet adam, cariyeyi azlederse, bu durumda çocuğun nesebi, mü-kâtebden sabit olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir mükâtebin satın aldığı cariye, altı ay olmadan, onun yanında bir çocuk doğurur ve bu mükâtep, onun nesebini iddia ederse; iddiası sahih olur.

Şayet, mükâtebin yerinde izinli bir köle olmuş olsaydı, bu iddiası sahih olmazdı. Muhıyt'te de böyledir.

Bir mükâtebin sattığı cariye, altı ay dolmadan, bir çocuk doğurur ve bu mükateb, o çocuğu iddia ederse; bu iddiası sahih olur. Anasıyla birlikte, bu çocuk mükâtebe geri verilir. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet, onu köle iddia eylemiş olsaydı; mes'ele hali üzre kalırdı ve kölenin iddiası sahih olmazdı. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer mükâteb, oğlunun cariyesine cima eder; oğlu da hür veya mükâteb olursa, oğlunun yalanlaması halinde— neseb sabit olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet mükâteb azad edilir ve o çocuğa da, —cariye ile birlikte— uzun yıllar sahib olursa; bu durumda o çocuğun nesebi, bu mükâtebden sabit olur. Cariye de, onun ümm-ü veledi olur.

Eğer çocuk, mükâtebin mükâteblik halinde doğmuş veya mükâteb cariyeyi satın almış ve çocuk ondan doğmuş olur ve mükâteb de onu iddia ederse, bu iddiası sahih olur. Cariye de, onun ümm-ü veledi olur. Mehrini tazmin etmediği gibi, onun kıymetini de ödemez. Çünkü doğan çocuk, onun kitabet halinde kazancıdır. Satın alınan çocuk da kazanç mesabesindedir. Ve onda tasarrufu geçerlidir. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kadiri, çocuğun bir mükatepten olduğunu iddia ettiğinde, mükâteb onu tasdik etsin veya etmesin, bu çocuğun nesebi ondan sabit olur.  Mükâtebin,  bu çocuğun kıymetini,  efendisine tazmin etmesi gerekmez.

Eğer çocuk altı aydan bir gün fazla bir zamanda doğarsa; mükâ­tebin mehir, vermesi gerekir.

Altı ay olmadan doğarsa, mükâtebin mehir vermesi gerekmez. Hâvî'de de böyledir.

Mükâteb muhayyerdir: Dilerse, kitabete devam eder; değilse onu fesheder. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer cariyenin kocası olur ve o, çocuğu tasdik ederse; bu çocuk azad edilmiş olur;  neseb sabit olmaz.  Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Bir kimse, mükâtebesinin cariyesinin çocuğunu, iddia ederse; bu iddiası sahih olmaz. Ancak, bu iddia, mükâtebin tasdiki ile sahih olur. Bu cevap, zahirü'r-rivayedir.

Eğer, onu mükâteb tasdik ederse; neseb ondan sabit olur. Ve bu çocuk, kıymeti karşılığında hür olur.

Bu durumda efendi, çocuğun kıymetini mükâtebe borçlandığı gibi, cariyenin kıymetini de mükâtebe borçlanır.

Bu durumda, bu çocuğun kıymeti, doğduğu günkü kıymetine itibar edilerek, belirlenir.

Bu mükatebrn cariyeyi satın aldığı günden itibaren, altı ayda doğum olduğu zaman böyledir.

Fakat cariye, mükâtebin satın aldığı tarihten sonra, altı ay dol­madan doğum yapar ve bu durumda efendi iddia ederse; bu iddiası sahih olmaz. Mükâteb tasdik etmedikçe de nesep ondan sabit olmaz. Mükâteb tasdik ederse, neseb sabit olur ve hali üzere köle olarak kalır. Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: Bir mükâteb, bir sabi (- küçük çocuk) satın aldığında, onu efendisi iddia ederse; bu iddiası caiz olmaz.

Eğer mükâteb onu tasdik ederse; neseb ondan sabit olur; fakat çocuk azad edilmiş olmaz. Havî'de de böyledir.

Bir adam, satın aldığı bir köleyi, mükâteb yapar; sonra da bu mükâteb, cariyesini mükâtebe yapar ve o mükâtebe de bir çocuk doğurur; mükâtebin efendisi de onu iddia eder fakat mükâtebe olan cariye onu tasdik ederse; altı ay geçtikten sonra nesebi ondan sabit olur. Ve, ona mehir gerekir. Altı ay olmadan da doğurmuş ise bu durumda mehri, mükâtebe ait olur. Ve sonra da bu çocuk, annesi ile beraber mü­kâteb olur.

Eğer, bu anne kitabet bedelini öderse; azad olmuş olur. Çocuk da, ona tabi olarak, birlikte azad olur.

Şayet aciz kalıp kitabet bedelini ödeyemez ve köleliğe geri dönerse; bu durumda efendisi, kıymeti karşılığında, bu çocuğu alabilir.

Bu durumda mükâtebin tasdikine ihtiyaç kalmaz. Eğer, hak tas­dikin bulunması ile sabit olursa; iddia gününde gocuğun kıymeti husu­sunda kitabet bedelini ödemekten aciz kalındığı zamana itibar edilir.

Şayet katibe inkar eder de, mükâteb^asdik ederse; bu durumda, bu çocuğun nesebi sabit olmaz. Ve, bu çocuk anası ile birlikte, mükâteb olur.

Eğer, ana, kitabet bedelini öderse; bu durumda ana da, çocuk da azadolurlar.

Eğer, bundan aciz olursa, memlûkeliği avdet eder.

Bu durumda çocuğun nesebi efendisinden sabit olur. Çocuk, kıymeti karşılığında hür olur.

Eğer anası kitabete bağlandığı zamandan itibaren altı ay olmadan doğurmuşsa, bu durumda çocuğun kıymeti hususunda, doğduğu gün­deki kıymeti, esas alınır.

Eğer, altı aydan daha aşağı bir zamanda doğurursa; merin, müka-tebe ait olur.

Sonra da çocuk ve anası mükâteb olurlar.

Şayet ana kitabet bedelini öderse, azad olmuş olur. Çocuk da, anasına tabi olarak, kendi ile birlikte azad olur. Muhıyt'te de böyledir.

Mükâteb, kitabet bedelini ödeyip azad olduktan sonra, mükâtebe, azad olma gününden itibaren altı ay geçmeden önce, çocuk doğurursa; cevab: mükâteb azad olmadan önce doğurması hali gibidir.

Eğer altı aydan fazla zamanda doğurur; efendisi de onun kendinden olduğunu zannederse, nesebi sabit olmaz.

Eğer tasdik bulunursa, işte o zâm.olur.

Fakat azad olduktan sonra, nikah iddia eder; mükâtebe de onu tasdik ederse; neseb sabit olur.

Bu durumda, çocuk azad olunmuş olmaz.

Eğer mükâteb nikah vakttnda hür olduğunu tasdik eder; mükâtebe de onu yalanlarsa, neseb sabit olmaz.

Ancak mükâtebe kitabet bedelini ödemeden aciz kalır ve memlû-kiyete dönerse, bu durumda efendinin ikrarı geçerli; mükâtebe hür; neseb sahih olur.

Bu durumda çocuk azad edilmiş olmaz.

Eğer efendi iddia ederek "azad olduktan sonra cima yaptığını" söylerse tasdik olunmaz.

Eğer, tasdik ederlerse, çocuğun nesebi sabit olur. Ancak, bu durumda da çocuk hür olmaz.

Eğer mükâtebe, kitabet bedelini öderse; çocuğu-ile azad olmuş olurlar.

Eğer, kitabet bedelinde aciz kalırsa; çocuğu efendi kıymeti ile hür olarak alır.

Eğer mükâtebe tasdik eder, fakat mükâteb tasdik etmezse, bu durumda çocuğun nesebi, köle olarak sabit olur. Mükâtebe kitabet bedelini ödeyemezse, bu durumda o da, çocuğu damemlûkedir.

Eğer hür olan mükateb, efendinin cariyeye cima ettiğim tasdik eder, fakat mükattebe olan cariye onu yalanlarsa; neseb sabit olmaz.

Ancak, mükâtebe kitabet bedelini ödemeden aciz olursa, çocuk acz günündeki kıymeti karşılığında azad olur.
Keza, evvelki mükâteb kitabet bedelini ödemeden ölür ve kitabet bedeli ödenir; sonra da mükâtebe aciz kalırsa; çocuk kıymeti karşılığında hür olur. Anne ise, mükâtebin varislerine memlûke kalır. Ziyâdât Şerhı'nde de böyledir. [58]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..