5- Babanın Ve Vasinin Rehin Bırakması

Bir baba, büyük oğlunun malından kendi borcu için rehin verse; bu ona karşı velayeti olmadığı için caiz olmaz. Kerderi'nin Vecîzi'nde de böyledir.

Bir baba, kendi malına mukabil, oğlunun eşyasını rehin verir ve o malı da kendi nefsi ve küçük oğlu için almış olursa; işte bu caizdir.

Büyük oğlu ile küçük oğlunun ortak olan malını rehin vermek bu­na muhalifdir. Gerçekten bu büyük oğlu, or.ıı teslim etmedikçe» —caiz değildir.

Eğer rehin helak olursa, baba, o btiv ak oğlanın hissesini tazmin eder. (~ öder.)

Vasî de bu hususlarda baba gibidir.

Babanın ölümünden sonra, babanın babası da —vasî olmadığı za­man —baba gibidir. Çünkü, tasarrufta olsun, velayette olsun —onun makamına kâimdir.
Yalniz,baba4ki küçüğün birinin malından rehin verebilir.Vasî ise, buna mâlik değildir. Ö, ancak vasisi olduğu çocuğun malından rehin verebilir. Mebsot'ta da böyledir.

Bir baba, küçük oğlunun malından bir adama rehin verir ve ço­cuk büyür, baba da ölürse; çocuk o rehini borcu ödemedikçe, —geri isteyemez. Çünkü, babası, velayetinin olduğu zaman tasarruf yapmıştır.

Şayet baba, kendi nefsi için rehin vermiş olur; oğlu da o borcu öder­se; babasının malına başvurur.

Eğer borç ödenmeden, rehin zayi olursa; oğul babaya müracaat ede­rek, rehnin bedelini alır. KftfiMe de böyledir.

Bir Anne, küçük yavurusumm malını rehin bıraksa, bu caiz olmaz. Ancak, o çocuğun velisi tarafından izin verilmişse, o zaman caiz olur. Hâkim izin verirse yine caiz olur.

Rehin alan şahsın o malı yanında habsetme hakkı vardır.

Satma hakkı ise, yoktur. Bir anne, rehin verilen şahsı satışa vekil kılar ve ona da hâkim izin veririse; bu vekil, hakim tarafından vekil la-yin edilmiş olur.

Rehine izin veren hâkim, vekili azleder ve başkasını velî yaparsa; rehin alan da rehni satarsa, eğer ikinci hâkim tarafından tesbit edilirse; önceki hâkimin izin verdiği işte o geçerli olur.

Eğer tesbit edilmezse, vekil eden hakimin imzası yoksa; ve çocu­ğun o rehne ihtiyacı varsa —satışı reddeder. Cevâhirü'l-Fetâvâ'da da böyledir.

Bir babanın küçük oğlu veya ticârete izinli ve borçsuz kölesi için, küçük oğlunun eşyasından, —kendi nefsi için veya küçük oğlu için ve­ya kölesi için —rehin vermesi caizdir. Tebyûı'de de böyledir.

Baba, küçük oğlunun malını, kendi nefsî borcu için rehin verebilir. Vasî'nin böyle yapması caiz olmaz. Yâni, vasî, vasisi bulunduğu çocuğun malından, kendi nefsi borcu için rehin veremez.

Bir vasî, yetimin malından, kendi nefsi için bir hizmetçi alıp onu rehin bıraksa; bu caiz olmaz.

Ancak vasî, yetimin malını satmaya ve almaya izinli ise, o zaman müstesna...

Bunu, iki vasiden birinin yapmasıda caiz olmaz.

Ancak diğerine de izin verilirse caiz olur.

tm&m Ebft Ksnîfe (R.A.) ve toka Mahammed (R.A.)'e göre bu böyledir.

İmim Ebû Yâsaf (R.A.)'a göre ise, yetimin malından rehin bırakmak baba için caizdir. Fakat vasî için caiz değildir. Küçük oğul ve üzerinde borç olmayan kölenin malından da vasî rehin bırakamaz. Eğer büyük oğlu veya babası veya mükâtebi veya üzerinde alacağı olan kölesinin ma­lından rehin bırakırsa, bu caizdir. Mebsât'ta da böyledir.

Şayet vasî, yetimin giyeceği ve yiyeceği hususunda borç alır ve onun eşyasından da rehin bırakırsa; bu caiz olur.

Keza, yetim için bir şey icar eder ve rehin verirse bu da caiz olur. Kâfî'de de böyledir.

Vasî, eğer vârislere borç eder ve ona karşılık onların eşyaların­dan rehin verirse; bu onların ya nafakaları veya ihtiyaçları için olmak­tan hâli kalmaz. Haraç gibi... Veya kölelerinin nafakası yahut hayvan­larının nafakası için borç alırsa, bunların tamamı onların ihtiyaçları ol­maktan hali kalmaz. Bu durumda vârislerin ya hepside büyüktürler, veya hepsi de küçüktürler... Şayet nafakaları için borç aldığı ve ona karşılık da rehin verdiği kimseler, büyük iseler; ister hazırda olsunlar isterse hu­zurda bulunmasınlar; bu rehni caiz olmaz.

Eğer küçük olurlarsa, işte o zaman caiz olur.

Eğer küçüklü büyüklü iseler, —büyüklerin dışında —hasseten kü­çükler için borç eder ve mallarından rehin bırakır.

Şayet taşınır mallarından satarsa, bu, bunun hilafınadır. Bu hepsi hakkında caizdir.

Fakat, onların köleleri ve mallarımı nafakası için borç ederse; bunlar büyük olurlar ve huzurda da bulunurlarsa; onların eşyalarından borç etmesi de, rehin vermesi de caiz olmaz.

Eğer huzurda bulunmazlarsa caiz olur.

Ba'zılan hazır; bazıları gaip olursa veya büyüklü küçüklü olurlar­sa; borç etmesi de, onların eşyalarından rehin vermesi de caizdir.

Bu, İmâm Ebû Hiiüfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmimeyn'e göre ise, hazırda olmayanlar için caiz değildir. Küçükler için de caiz değildir. Tamamı için de rehin veremez. Serahai'nin Muhıytı'-nde de böyledir.

ölen bir adamın borcu olur ve onun bir vasisi de bulunur ve bu vasî, onun terekesinin bir kısmını, rehin bırakırsa, —bazı alacaklıları için, —bu caiz olmaz. Diğer alacaklılar, bunu reddederler.

Eğer onlar reddetmeden, onların alacaklarını verirse; o zaman caiz olur.

Keza ölen zat, rehin almışsa; vasîsi onu tutmakta, onun yerine kaimdir.

Ancak, onu, rehin bırakan şahsın izni olmadan satamaz.

Vasinin, ölen zatın borcunun yerine rehin bırakma hakkı vardır. Çünkü, onun yerine kâimdir. Ölenin ihtiyaçlarını yerine getirir; borcu­nu Öder; böylece rehin de bırakır. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet, rehin bırakan şahıs ölürse; vasîsi rehni satar ve borcunu öder.

Eğer vasîsi yoksa, hâkim onun için bir vasî nasbeder. Ve ona, "rehni satıp, borcu ödemesini" emreder. Sirâdyye'de de böyledir.

Büyük vâris, Ölenin borcuna karşılık, onun eşyasından rehin bı­rakır ve kendinden başka da vâris olmazsa; alacaklının da'va etmesi hâ­linde» rehin ibtâl olur ve o, deyni (= borcu) için, satılır.

Eğer, vâris borcu öderse; rehin caiz olur.

Eğer, ölenin üzerinde borç olmaz ve vâris onun eşyalarından bir şeyi —kendi nefsi için harcadığına karşılık olarak —rehin bırakırsa; ve­ya vâris küçük olur ve bu işe vasî yaparsa; sonra da onlara, ayıplı bir eşya verilirse, (Şöyle ki: Ölen zat, ölmeden Önce bir şey satmış ve o, on­ların elinde zayi olmuş; bedeli borç olmuş; nafaka için rehin bırakılan­dan başka da malı kalmamışsa) işte bu takdirde, rehin caizdir. Çünkü rehin, rehin alana teslim edilirken, ölenin üzerinde belirli bir borç yok­tu. O, vârisin milki olmuştu. îşte o zaman, o malda, rehin alanın hakkı vardır.

Sonradan eşyanın aybi sebebiyle iade edilmesiyle, borç çıktı. Re­hin alanın hakkı ibtâl olmadı.

Bu, şuna rnuhalifdir: Ölenin sattığı bir köleye, bir hak sahibi çıkar veya o, hür olursa; işte o zaman, rehin bâtıl olur. Çünkü borcun vacip olduğu terekenin vârisinin rehin yaptığı vakit, tebeyyün etti; hür ise, akde girmez ve onun bedeline mâlik olunmaz. İstihkak sebebiyle de satış bâ­tıl olur. Fakat, rehin bırakan, onun kıymetini vasînin, ölenin borcunu Ödemesine kadar zâmin (= borçlu) olur. Buna göre ölen zat, ölmeden Önce, cariyesini evlendirip, onun mehrini alır; vârisi de, o Öldükten sonra, o cariyeyi —kocası ona cima eylemeden azâd eder ve bu câriye de nefsi­ni ihtiyar ederse; onun mehri, ölenin üzerinde borç olur. Ve rehin caiz olur. Oğlu, onu zâmin olup öder.

Keza, bir adam, yolda bir kuyu kazdıktan sonra kuyuyu kazan öl­dükten sonra o kuyuya bir adam düşüp ölse; onun tazminatı ölenin üze­rine borç olur. Çünkü, tasarrufu ibtâl olmamıştır. Vâris tarafından o tazminat ödenir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir vasî, yetimin eşyasını, bir kimseye ona yapmış olduğu borca karşılık olarak, rehin bırakır; rehin alan onu teslim aldıktan sonra, onu, vasî rehin alandan Ödünç olarak yetimin bir işini görmek üzre —alır; ve o şey vasînin elinde zayi olursa; işte o rehinlikîen çıkmış ve yetimin, malı olarak zayi olmuş olur. Onun helaki ile borç düşmez. Ve rehin alan şahıs alacağı için, vasîye rehinden önce müracâat eylediği gibi müraca­at eder. Vasî de yetime müracaat eder.

Şayet vasî, kendi nefsi için Ödünç almış olsaydı, onu sabîye tazmin ederdi. (= öderdi.)

Bir vasî, yetimin malını rehin bırakır; sonra da onu gasbeyleyip, kendi nefsî ihtiyacında kullanır ve o, yanında iken zayi olursa; onun bedelini öder. O bedelden yetimin borcunu öder; fazla olursa; o fazla-lık, yetimin olur.

Eğer kıymeti, borçtan noksan ise, rehin alana kıymeti kadarını öder; geri kalanını da yetimin malından öder.

Eğer kıymeti borcun kıymeti kadarsa: orm olduğu gibi rehin konu­lana verir ve yetime, bir şey için mürâcaaı etmez.

Şayet vasî, rehni gasbeder ve onu yetimin ihtiyacında kullanır; o da zâyî olursa; rehin bırakılanın hakkı olarak, onun kıymetini öder. Sa-bînin hakkını tazminatta bulunmaz. Rehin alan, alacağını alır. Vasî de, sabîye başvurur.

Eğer zayi olmaz ise, rehin rehin olarak —rehin alanın yanında —kalır.

Eğer zayi olursa, rehin alan alacağını vasîden alır; vasî de böylece yetime başvurur. Kâfî'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..