logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Beytü'l - Mâl'in Gelirleri

Beytü'l - mâlin,    gelir kaynağı vardır :

Sâime olan hayvanların zekâtı, öşür ve rnüslümanların ti­caret malından âşir tarafından alınan şeyler.

Bunların kimlere verileceğini «Zekât Kimlere Verilir» bölümün­de söyledik.

Ganimetlerin, madenlerin, eskiden kalma hazine ve define­lerin beşte biri.

Bunların sarf yeri ise fakirler, kimsesiz ve muhtaç yetimler ve yolculardır.

Haraç, cizye, harb edilmeden ve üzerinde anlaşmaya varı­larak alman sulh bedelleri, (Mecran Oğullarından alman elbiseler ve Tağlib Oğullarımdan alınan ve zekâtın iki katı olan vergiler gibi) ve kendilerine emân yerilmiş bulunanlardan alman öşürler ile ticaretle uğraşan zimmîlerden alınan şeyler.

Bunlar, savaş hizmetlerine, kale yapımlarına, îslâm ülke-. sindeki yolların emniyetinin sağlanması ve yol kesicilerin gözetlen­mesine, köprü ve kanalların yapılmasına harcanır. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bunlar, Ceyhun, Fırat ve Dicle gibi çok büyük olan ve kim­senin mülkiyetinde bulunmayan, nehirler üzerinde köprü kanal ve bent (=-baraj) yapımında da kullanılır. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

Bunlar, nbâtlara, mescidlere, set baskınını Önlemek için yapılan sedîere, düşman baskınından korkulan yerlere kale yapımına, vali, kadı, müftü ve diğer me'mur ve idarecilerin maaşlarına da sarfedilir. Serahsî'nin Muhiytlinde de böyledir.

Bunlar, ilim öğretenlere ve ilim öğrenenlere de sarf edilir. Si-râcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bunlar, müslümanlarm işleri için uğrasan ve mü'mml'erin sa­lâhına çalışan kimselere de sarf edilir. Serahsî'nin Muhıyf inde de boyledSr.

Lukatalar (= Buluntular), varis, bırakmadan ölenlerin te­rekeleri, yalnız kocası veya yalnız karısı kalmış olanların kan veya koca hisselerini aldıktan sonra arta kalan, terekeleri.

Bunlar da, fakir olan hastaların tedavilerine ve nafakalarına; malı olmayan cenazelerin kefen masraflarına; bir malı kaybolmuş kimselere; aklî dengesini yitirmiş olanlara; kazançtan aciz kalanlara,  bunların nafakalarının, üzerine vacip olduğu bir kimse olmadığ,ı zaman harcanır. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

Veliyyü'temr'in, beytü'l-mâlin bu dört ayrı nev'î gelirlerini dört ayrı yerde toplayıp, bunların herbirine ayn ayrı evler yapması gerekir. Çünkü, bunlardan herbirinin hükümleri ayrıdır; kendilerine mahsus, hükümleri vardır. Bir bölümün malı, diğerine karışmama­lıdır.

Eğer, bu bölümlerden bir kısmında mal bulunmazsa veliyyül -emr'in  bu. bölümler için  diğer bölümlerden borç alması caizdir.

Böyle bir durumda veliyyül - emr beytü'l - mâlin zekât bölümünden, borç alıp, haraç bölümüne vermiş olursa, haraç alındığı zaman almış bulunduğu bu borcu öder. Ancak, bu borcu "kıtal (= savaş) için al­mış olursa, bunda fakirlerin nasibi olduğu için bu borç olmaz.
Veliyyü'1-emr, eğer beytü'l - mâlin haraç bölümünden zekât bö­lümüne borç almışsa ve bunu fakirlere harcamış olursa,- onlara borç­lanmış olmaz. Çünkü haraç fey' ve ganimet hükmündedir. Fakirlerin ise bunda nasipleri vardır. Ancak fakirler, bu zekât ile zengin edil­mezler. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Veliyyü'l - emr olan kimselerin, hakları, hak sahibi olanlara ulaştırmaları ve onları Kaklarını almaktan men etmemeleri gerekir. Beytü'1-mâle ait olan bu mallardan, veliyyü'l - emrin ve ava-nesinin almaları caiz olmaz. Ancak bunlar, kendilerine ve aüe fert­lerine kifayet edecek kadar, beytü'l - mâl'den alabilirler; fakat, bun­ları biriktirip kendileri için bir hazine meydana getiremezler. Bu mallardan artan olursa, müslümanlar arasında taksim olunur.

Veliyyü'^emr olan kimseler, bu   vazifelerinde kusur ederlerse, vebali kendilerine aittir.

Zımmîlere, beytü'l - mâl'den hiç bir şey verilmez. Ancak, veliyyü'l - emr onların açlıktan Ölmek üzere olduklarını görürse, on­lara ölmiyecekleri kadar gereken şeyleri verir. Çünkü onlar, İslâm Beldesi vatandaşiarmdandırlar ve onların hayatını korumak, devlet başkanının görevlerindendir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Diyanet yönünden, beytü'l-mâl"de nasibi olan bir kimse­nin, o hakkını alması mümkündür. Hüküm yönünden ise, devlet başkanı, o hakkı verip vermemek hususunda muhayyerdir. Gunye'de de böyledir. [34]