Tarafsız Kalem!
Bizim kalemimiz son derece bitarafdır. Kimsenin ne lehinde ne de aleyhinde değildir. Bazı sahneleri tasvir ediyor, neticede alakası olanlar kusurlu yıkıyorlarsa, fotoğrafın kabahati ne? Vükelâ-yı Osmaniye haftada iki defa, pazar ve çarşanba günleri meclis toplantısı yapar. Hizmeti süfliyelerine yâni mühim olmayan işlerine dilsizler bakar. Salon asker muhafızların koruması altındadır. Vükelânın endişe duymadan, mesuliyetinden çekinmeden nelerden bahsedebildikleri ve müzakeresi ile neye karar vermeye selahiyetli oldukları ötedenberi birçok kimseleri düşündürmek, birçok zihinlere durgunluk vermek istidadında bulunmuştur.
Filvakıa Almanya elçisi; hükümetin göz yummasından hâttâ câniyane teşvikinden bezerek, İstanbul'u bir Fehim Paşanın tahammül edilmez ve kokuşmuş varlığından, hempalarının yaptığı haydutluklardan temize kavuşturmak için sa-ray'a müracaat ediyor, Bağdad Demiryolu'nun uzaması müzakeresini saray ile yürütüyor. Mühimmat-ı Harbiye alış veriş hususunu Yıldız'la kararlaştırıyor. Fransa elçisi; hükü- metin Fransız teba'ya mevcud veya mevcudu farz olan dinin eda edilmesini mabeyne (saraya) yazıyor. Odasından Fransız gazeteciler için istediği nişanları Saray'a inha ediyor.. İngiltere elcisi; hükümetin Makedonya ve gümrük vergisi hakkındaki aörüşlerini Cuma selâmlığından sonra en üst mevkıide beyan ederken, Amerika sefiri protestan mektebi hakkında yazdığı ültimatomu hükümete, babıâlî'ye değil yukarıya yâni Saray'a yolluyor.
Büyük olsun küçük olsun bütün devletlerin elçilikleri bu yolu tutturmuşlar. Hükümetin mihveri, babıâlî'den Yıldız'a yâni 2. Abdülhamid'in sarayına nakletmiş olması alakadar olan ecnebi devletler için pek elverişli bir yol! Çünkü Yıldız; tehir eder, tereddüt eder, kırmak, çıkarmak teşebbüsünde bulunur, fakat sonunda azamî hadd-i hasarla! Teslimiyet gösterir. Vükelâ-yı askeriyye hakkında hiç bir kelime kullanmamak, bunların (asker lerİn) vekar ve azametlerine yâni ağırbaşlılıklarına ve büyüklüklerine söz etmek hata demek olur. Bu bakımdan projöktörü şöyle veya böyle, bunlarında yâni askerlerin de üzerine tutmamız lâzımdır.
Vükelâ-yı askeriye seraskeri yâni kumandanı Rıza, Tophane müşiri Zeki, Bahriye nâzın Rami Paşalardır üzerlerine prö-jöktör tutacağımız.. Rıza Paşa; vücuden güzel,i ri yarı şişman bir zattır. Yüzü müdevver yâni yuvarlak, gözleri siyah, kirpikleri çanik, rengi esmer, sakal ve bıyık sık ve krantadır. Kabil olsa da dünya'da bir seyahat etmesi lâzım gelse pasaportuna şerh konması icâb eder. Ahlaken emsalsiz derecede latif-dir. Altmışbeş yaşında olduğu söylenmektedir. Nâzik, iltifat eden, sahih gayri sahih yâni yanlış veya doğru ifrat derecede zühd ve takva sever kimsedir. Bir Türk için kabil olduğu derecede tertip ve intizamı sever. İktidar mevkiine gelmeden önce Yıldız Sarayı civarında ahşab bir konakta yaşamaktaydı- O zamandan beri iktisad edebildiği paralarla bir çok mülk satın aldı. Asma bahçeleri vesaire perilere yaraşır, esatiri görüntüde öyle bir saray yaptırdı ki; mef ruşatı Paris'den getirilmiştir. Daimi masrafı için Bahçekapı'daki yirmi bin lira kıy-metindeki mağazalarla birlikte, doğumhane olarak bağışlanan kasr-ı muazzam budur.. Dikkat li bir bakış bu saray'in içinde her ne kadar initaf etse yâni saklasa her köşesinde iki misli olan zarafetden, nezahetden, altundan, billurdan, nurdan, ışıkdan başka bir şey göremez. Çünkü her noktasından bir gösteriş fışkırıyor, her köşede bir nûr dünyası büyük bir haş- metie müşahede olunur.
Sarayca mütevatır olduğuna göre bu kasrı müdebdeb yâni gösterişli konak ve içindeki mobilyalar ile ikimilyon frank (bugünkü paramızla 400 milyar m.h) tutar. Bu para ne kadar mânâsız şeydir ki Paşa, bir kaç ay önce hastalanıp yataktan çıkamazken, hâttâ Paris borsası bir tarafın tahvilatla basılmak korkusundan öyle şiddetli bir kokuyla sarsılmıştı ki, senetler hızla düşüşe başlamıştı.
Hava değişimi için Trablusgarb'e Jül Vern'in denizaltındaki seyahatini ve deniz hakkındaki nazariyatını kontrol etmek için yola çıkarılmak lâzım gelenlerin tâyin emrini Rıza Paşanın irfanının takdirine bağlı olduğu bildiriliyor. Dilini güzel bilir, Fransizcaya da, Almancaya da vukufu olup, yalnız başına öğrenmiştir. Servetinin derecesini tahkik edemem.
Filvakıa Almanya elçisi; hükümetin göz yummasından hâttâ câniyane teşvikinden bezerek, İstanbul'u bir Fehim Paşanın tahammül edilmez ve kokuşmuş varlığından, hempalarının yaptığı haydutluklardan temize kavuşturmak için sa-ray'a müracaat ediyor, Bağdad Demiryolu'nun uzaması müzakeresini saray ile yürütüyor. Mühimmat-ı Harbiye alış veriş hususunu Yıldız'la kararlaştırıyor. Fransa elçisi; hükü- metin Fransız teba'ya mevcud veya mevcudu farz olan dinin eda edilmesini mabeyne (saraya) yazıyor. Odasından Fransız gazeteciler için istediği nişanları Saray'a inha ediyor.. İngiltere elcisi; hükümetin Makedonya ve gümrük vergisi hakkındaki aörüşlerini Cuma selâmlığından sonra en üst mevkıide beyan ederken, Amerika sefiri protestan mektebi hakkında yazdığı ültimatomu hükümete, babıâlî'ye değil yukarıya yâni Saray'a yolluyor.
Büyük olsun küçük olsun bütün devletlerin elçilikleri bu yolu tutturmuşlar. Hükümetin mihveri, babıâlî'den Yıldız'a yâni 2. Abdülhamid'in sarayına nakletmiş olması alakadar olan ecnebi devletler için pek elverişli bir yol! Çünkü Yıldız; tehir eder, tereddüt eder, kırmak, çıkarmak teşebbüsünde bulunur, fakat sonunda azamî hadd-i hasarla! Teslimiyet gösterir. Vükelâ-yı askeriyye hakkında hiç bir kelime kullanmamak, bunların (asker lerİn) vekar ve azametlerine yâni ağırbaşlılıklarına ve büyüklüklerine söz etmek hata demek olur. Bu bakımdan projöktörü şöyle veya böyle, bunlarında yâni askerlerin de üzerine tutmamız lâzımdır.
Vükelâ-yı askeriye seraskeri yâni kumandanı Rıza, Tophane müşiri Zeki, Bahriye nâzın Rami Paşalardır üzerlerine prö-jöktör tutacağımız.. Rıza Paşa; vücuden güzel,i ri yarı şişman bir zattır. Yüzü müdevver yâni yuvarlak, gözleri siyah, kirpikleri çanik, rengi esmer, sakal ve bıyık sık ve krantadır. Kabil olsa da dünya'da bir seyahat etmesi lâzım gelse pasaportuna şerh konması icâb eder. Ahlaken emsalsiz derecede latif-dir. Altmışbeş yaşında olduğu söylenmektedir. Nâzik, iltifat eden, sahih gayri sahih yâni yanlış veya doğru ifrat derecede zühd ve takva sever kimsedir. Bir Türk için kabil olduğu derecede tertip ve intizamı sever. İktidar mevkiine gelmeden önce Yıldız Sarayı civarında ahşab bir konakta yaşamaktaydı- O zamandan beri iktisad edebildiği paralarla bir çok mülk satın aldı. Asma bahçeleri vesaire perilere yaraşır, esatiri görüntüde öyle bir saray yaptırdı ki; mef ruşatı Paris'den getirilmiştir. Daimi masrafı için Bahçekapı'daki yirmi bin lira kıy-metindeki mağazalarla birlikte, doğumhane olarak bağışlanan kasr-ı muazzam budur.. Dikkat li bir bakış bu saray'in içinde her ne kadar initaf etse yâni saklasa her köşesinde iki misli olan zarafetden, nezahetden, altundan, billurdan, nurdan, ışıkdan başka bir şey göremez. Çünkü her noktasından bir gösteriş fışkırıyor, her köşede bir nûr dünyası büyük bir haş- metie müşahede olunur.
Sarayca mütevatır olduğuna göre bu kasrı müdebdeb yâni gösterişli konak ve içindeki mobilyalar ile ikimilyon frank (bugünkü paramızla 400 milyar m.h) tutar. Bu para ne kadar mânâsız şeydir ki Paşa, bir kaç ay önce hastalanıp yataktan çıkamazken, hâttâ Paris borsası bir tarafın tahvilatla basılmak korkusundan öyle şiddetli bir kokuyla sarsılmıştı ki, senetler hızla düşüşe başlamıştı.
Hava değişimi için Trablusgarb'e Jül Vern'in denizaltındaki seyahatini ve deniz hakkındaki nazariyatını kontrol etmek için yola çıkarılmak lâzım gelenlerin tâyin emrini Rıza Paşanın irfanının takdirine bağlı olduğu bildiriliyor. Dilini güzel bilir, Fransizcaya da, Almancaya da vukufu olup, yalnız başına öğrenmiştir. Servetinin derecesini tahkik edemem.
Konular
- Meşrutıyet-I Sanı (2.Meşrûtiyet)
- Müfettişin İhmâli Varmı?
- Babıâli'nin İç Yüzü!
- Babıâli'nin İç Yüzü
- Bâbıâlî! Ne Sihirbaz Terkib!
- Babıâli'nin Saray'a Teslimi!
- İstibdad Ve Tagallüp
- Babıâli'nin Sadr'ları
- Sıralama Devam Ediyor
- Tevfik Paşanın Sıkışması
- Jön Türkler
- Jöntürklerin Dokuzları
- Tepinen Nazır
- Sömürülüş
- İfşaatta Kor İtham!
- Tarafsız Kalem!
- Tophane Müşiri Zeki Paşa
- Hasan Rami Paşa
- Babıâli'nin İç Yüzü Risalesini Tenkidimiz
- Târihi Bir Tesbit
- Meşrütıyetten-31 Mart Harekâtına
- 31/Mart Hadisesi
- Meşrûtiyetin Birinci Kabinesi-İlk Sadrazamı Ve Şeyhülislâmı
- Kâmil Paşa'ya Suikast Düzenlenmesi
- Hüseyin Hilmi Paşanın İlk Sadareti
- İki Olayın Hikâyesi!
- Ahmed Tevfik Paşanın Sadareti
- Ceza Alacaklarına Ceza Veren Oldular!
- Şeref-İ Adalet Ve İki Şahsiyat
- 31 Mart Yağması