31/Mart Hadisesi
23/Temmuz/1908>den aylar geçmesine rağmen İttihatçılar, ülkenin kaderini tam olarak ellerine geçirmeye muvaffak olamamışlar. Kabinelere daha kendilerinden tam manasıyla olan birini henüz sadnazam yapamamışlardı. İlk meşrutî kabineye, adliye nâzın olarak hayli yüksek dereceli bir mason olan Manyasizâde Refik Bey'i sokmaya muvaffak olmuşlarsa da, bu nâzır'da ölüm hastalığına yakalanmış olması hasebiyle koltuğuna oturma şansı bulamamıştı.
Posta müdürlüğünden gelen ve gözü pek, kabadayı ve mert birisi olan Talat Bey dahiliye nazırlığına gelebilmişse de, ahali bu ittihatçıların beyni bâlâsı olan bu adamı pek se-vememişti. Eski rical,ittihatçılara farklı yaklaşımlardaydı. Abdülhamid'in gedikli sadnazamı Küçük Mehmed Said Paşa, bunlara sıcak bakarken, Hüseyin Hilmi Paşa biraz daha net; yaklaşımı sergiliyordu bunlara, fakat Kâmil Paşa düşmanlıkla tavsif edilebilecek bir hâ!et-i ruhiye içindeydi. Buna mukabil,Ittihatçlann çoğu, meşrutiyeti biz elde ettik, fakat hâla Sultan Hamid'in vezirleri memleketi idare ediyorlar, Biz bize ait programlan nasıl ve ne zaman tatbike başlayacağız şeklinde parti içinde, evlerde, kurulan her sohbet platformlarında bunları konuşmaya başladılar.
Bu arada matbuat sansür idaresinden kurtulmuş, herkes insafı bir kenara bırakarak içindeki biriktirdikleri cifeleri kimin için olursa olsun ortalığa saçmaya başladılar. Tabii bunlar siyasetin yenileri olan ahalimizde çeşitli hislerin meydana gelmesine vesile olduğu gibi ittihatçıların askeri kanadının siyasetten anndınlamaması olayların sözle bir sonuca bağlanması gerekirken, beden gücü ve mermilere bırakılmasına se-beb olmaya başladığı görüldü.
Günümüz insanlarının 1977 ile 1980 yıllan arasında şahid olduğu anarşiyi gözünün önüne getirebilirse, bu dönemde yâni ittihatçıların, başda İsmail Mahir Paşa olmak üzere, Hasan Fehmi ve Ahmed Samim Bey adlı gazetecileri öldürmekten çekinmediler. Çok yıllar sonra bu suikastların, İttihatçıların silahşörlerinden biri olan Yakup Cemil Bey tarafından kurşunlandığı tesbit olunduğu yazılıp çizildi. Bu Yakup Cemil Bey, çok mert birisi olup,a yni zamanda pek nişancı bir İnsandı. Ermeni Tehcir hareketi esnasında Ermenilere karşı sert tutumlar gösterenleri, sarkıntılık yapan muhafızları ceza-landırrnasmdaki şiddeti, bir ibret olması hasebiyle hayli caydırıcıydı.
Hemen bu arada yukarılarda da hatıratından bir alıntı yaptığımız, Yakub Kenan Necefzâde 1967'de yayımladığı: "Sultan 2. Abdülhamid ve İttihad ü Terakki" adlı kitabında 50. sahifede, <NasıI Geldiler?> arabaşlığında şunları söyler: <Ni-ya>zi ile Enver ve meşhur Bulgar çete reisi Sandanski ' 31/Mart da Taşkışta<da pek çok Türk subay ve askerlerini öldürüp ve cesetlerini kefensiz ve namazsız şimdiki Hilton oteli civarındaki Surp Agop Ermeni mezarlığına üst üste gömdüler ve ittihatçılar bu hakiki şehidlerle birlikte nahak yere astıkları insanların kanlı ve boğulmuş, donmuş cesetleri üzerine tahtlarını kurdular> demektedir. Daha sonra Şemsi Paşa ve Enver Bey'in eniştesi Selanik merkez kumandanı Nâzım Bey'in yaralanmasındaki ittihatçıları anlattıktan sonra şöyle
devam ediyor: <Öçüncü Ölüm ve kurşun Manastır polis müfettişi Sami Bey'e, dördüncü cinayete kurban gitme piyangosu Topçu Alayı İmamı Mustafa Efendi'ye isabet ediyor> dedikten sonrada, İttihatçıların reisleri İstanbul'a geldikten sonra nice insanları Bayezid ve Sultanahmed meydanlarında İpe çekiyorlar demektedir. Yakub Kenan Necezâde'nin nakli olan hassas şâir Ali Hadi Okan Bey'in çı karmakta olduğu Yeni Cephe adlı haftalık gazetesinin 23/7/1951 tarihlisinde neşrettiği şiirinden şu mısra ile Sultan Hamid'in dokuz defa sad-rıazam yaptığı Said Paşa hakkındaki beyti sayfamıza alarak ziynetlendirelim:
"Padişah lûtfiyle konmuşken mürüvvet, devlete Münki'i inam olup kıydın veliyi nimete" demek suretiyle Şapur Çelebi (Said Paşa) hakkında târihi hükmünü şâir yüreğiyle veriyor.
Meşrutiyetin ilânı peşinden gerek heyet-i askeriyede gerekse, mülkiyede yapılan tensik çalışmaları, hayli mağdur ve mâzul meydana getirmiş, hâttâ sadaret binası karşısında bulunan bir kıraathaneye, Mazûlin Kıraathanesi adı verilmişti. Burada görevlerinden alınmış bulunan mutasarrıf, kaymakam, kâtibler, kadı'ları bulmak kabildi. Burada yeni bir göreve atanabilmek için toplaşıyorlardı.
Ote yandan da Kıbrıs kökenli biri olan Derviş Vahdeti isimli zat, bu gün bile hakkında yazılmış makale ve araştırmalara bakılırsa tam bir hüküm verilemeyenler arasında bulunmaktadır.
Ancak; yazdıklarını Volkan adlı gazetesiyle okuyan dindar insanlar, memnun kalıyor ve yanlışlıklardan haberdar olurken, dine mübalaatı zaif olanlar ise, yazılanları milletin mukaddesatını istismar ediyorlar demek suretiyle, bu gün yaşadıklarımızın tıpkısını yaşıyorlardı. Yalnız Vahdeti, İttihad-ı Muhammedî adlı bir cemiyet kurupda manevî başkanlığına İki Cihan Serveri (s.a.v) Efendimizi seçtiriyordu. İşte bu haber pa- dişah Sultan Harnid'e ulaştığında, padişahın <Bir bu ek-siktî> dediği kuvvetli rivayettendir.
Bakınız Öztuna Bey, Büyük Türkiye Târihi adlı değerli eserinde nasıl bir yorumla 31/Mart Vak'asına, Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesi olmak üzere Sultan Hamid devrinde mevcud bulunmayan tam mürteci bir kısım basın, halkın mukaddes hislerini tahrik etmiştir, dedikten sonra şu satırları döşüyor: "Buna rağmen Rumi takvimle 31/ Mart/V aka'ası'denen 13/fİisan/1909 irtica hareketi, milletten oe halkdan gelmemiştir. Türk milleti, târihin hiç bir devresinde irticadan yana olmamıştır. Hâttâ Mart ihtilâlinin başına az ve çok ehemmiyetli bir tek kişi bile geçmemiştir. Hareketin en büyük lideri Hamdi Çavuştur. Asiler kendilerine subaylar ve devlet adamları arasından bir lider bulamamışlardır.
31/Mart olayı, tam manasıyla aydınlığa çıkmaktan uzak kalmıştır. Başta Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi olmak üzere, devrin bir kısım ricali, bu olayı Suttan Hamid'i devirmek ve iktidarı tam manasıyla ele geçirmek için İttihat ve Terakkinin hazırladığını ileri sürmüşlerdir.
Dayandıktan delil isyanı çıkaran Avcı Taburlarının bir kaç hafta önce Selanik'ten İstanbul'a getirilmiş olmasıdır. Gerçekten padişahın şahsına çok bağlı 1.Orduya güvenemeyen bu ordunun subaylarına nüfuz edemiyen ve merkezi Selanik'de bulunan 3.Orduya dayanan İttihatçılar, irtica olaylarını çıkartan taburları<nlgâhban-ı hürriyet>, <muhafız-ı meşrutiy-yet gibi şaşaalı ve demagoji kokan isimlerle İstanbul'a sev-ketmlşlerdi. 1.Ordunun başına getirdikleri genç Müşir Mah-mud Muhtar Paşa, İttihatçıları tutuyordu. Sonradan İttihad ve Terakkinin en azılı muhaliflerinden olan bu zat, Gaazi Ahmed Muhtar Paşanın oğludur.." diyen Öztuna bu eserini tab ettirdiğinde târihler 1978 yılını bulmuş, nice hatıratlar, nice hatıralar, araştırmalar yayımlanmış tertibin hedefinin yarım kalan Sultan Hamid'in tahtdan indirilmesini ikmâl etmek olduğu büyükten küçüğe herkes tarafından kabul edilmiştir. Öztuna Bey'de bu maksad-ı hakikiyi şüphesiz bilir ne varki bu cümlelerle geçirmeyi lüzumlu bulmuştur. Hele hele, İtti hatçıların vurucu bir silahşoru olan Mustafa Turan'ın itirafları yayınlandığında bu hususun artık gizli tarafı kalmamıştı.
İrtica kelimesini burada islâmla özdeşleştiren masonlar ve onların bu hesaplarına dikkat etmeyenler bu ihtilâli irtica diye vasıflandırmakla mason plânlarına yardımcı olmuş c!u-yorlar. Meselâ padişahı çok seven Avcı Taburlarına yapılanlar, onların abdest almalarını bile önlemeye suları kesmek suretiyle tahrike dönük hareketler, meşhur Ömer Naci'nin din adamı kılığına girerek Taşkışla'da yaptığı konuşmalar, askeri fötr şapka giymeye mecbur edecekleri hakkında yaptığı konuşma ir tica olmuyor, fötr şapka giydirilecekleri söylenenlerin buna itirazları irtica oluyor. Bu bakımdan dönemin en iyi tarihçileri arasında yer alan Öztuna Bey, burada her ne kadar Sultan Hamid Hân'ı vikaye ediyorsa da, sessizce irtica adını İsiâmi bir itirazın üzerine kötüleme şalı olarak atmaktan imtina etmiyor.
Şimdi Meşrutiyetin 2.defa meriyete girmesinden sonraki safahatın bazı mühim bölümlerini Sadaret telgrafhanesi Şifre kâtibi Mehmed Selahaddin Bey merhumun Bildiklerim adlı eserinden takibe alalım:
Konular
- İstibdad Ve Tagallüp
- Babıâli'nin Sadr'ları
- Sıralama Devam Ediyor
- Tevfik Paşanın Sıkışması
- Jön Türkler
- Jöntürklerin Dokuzları
- Tepinen Nazır
- Sömürülüş
- İfşaatta Kor İtham!
- Tarafsız Kalem!
- Tophane Müşiri Zeki Paşa
- Hasan Rami Paşa
- Babıâli'nin İç Yüzü Risalesini Tenkidimiz
- Târihi Bir Tesbit
- Meşrütıyetten-31 Mart Harekâtına
- 31/Mart Hadisesi
- Meşrûtiyetin Birinci Kabinesi-İlk Sadrazamı Ve Şeyhülislâmı
- Kâmil Paşa'ya Suikast Düzenlenmesi
- Hüseyin Hilmi Paşanın İlk Sadareti
- İki Olayın Hikâyesi!
- Ahmed Tevfik Paşanın Sadareti
- Ceza Alacaklarına Ceza Veren Oldular!
- Şeref-İ Adalet Ve İki Şahsiyat
- 31 Mart Yağması
- 2. Abdülhamid'in Hal'î
- Mebusların Meclisde İknası!
- Fetva'ya İhanet Eden İttihatçılar
- Caniler Kabinesi!
- Mevlanzâde Rıfat Bey'in İfşaatı
- 31/Mart İle Alâkalı Mühim Bir İfşaat!