logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Meşrütıyetten-31 Mart Harekâtına


Sultan Abdülhamid Hân'ın meşrutiyeti yeniden mer'iyete sokması kendisini devirmek İsteyen gayri milli güçlerin, on­ların şeriki olan ittihatçıların hesaplarını allak bullak etmişti. Millet; hanedan-ı âlî Osman'a bağlılığının bir nişanesi olarak her yerde padişah lehine alkışlar ve padişahım çok yaşa avazeleriyle kendini göstermesi, meclisin teşekkül çalışma­ları Sultan Hamid'in iktidardan uzaklaşmasının teminini 8 ay, 20 gün sonraya tehire sebeb olmaktaydı.
Ancak hemen ilâve edelimki; İttihatçılarda dâhil olmak üzere, hilafetin ve saltanatın devamından muazzep olan bir tek siyasetçiyi bu|mak kabil değildi. Ne varki ilk meşrutiyetin keyfini Osmanlı milleti 1293/1877 savaşı yüzünden süre­mezken, 2.meşrutiyetin keyfini de, 2 ay, 13 gün sonra Avus­turya'nın, Bulgaristan'ın ve Girid Adası meclisinin yâni 5/Ekim/1908 târihinde Bulgaristan Prensliği Osmanlı cami­asından ayrıldığını, Avustur ya, Bosna-Hersek'i ilhak eder­ken, Girid Adası meclisi de, 6/Ekim/1908'de Yunanistan'a iltihak edeceğini kararlaştırması bu seferki meşrutiyetinde keyfinin çıkarılmasını önleyici bir sebeb teşkil etti. Bulgaris­tan bizden ayrılık manifestosunu yayımlamakla beraber ve bunu fiiliyata koymasına rağmen, bize nüfus olarak 4 mil­yon, 338 bin kişilik bir eksilme getirdi bu ayrılık. Arazi bakı­mından ise yüzbin kilometre kareye yakın bir araziyi de el­den çıkarmış oluyorduk.
Bosna-Hersek'le ilgili kayıplarımız, insan sayısı olarakda, 1.935.000 (lmilyondokuzyüzotuzbeşbin) arazice, 51bin kilo­metre kare idi. Girid'e gelince, 8379 kilometre kare arazi 344.000 nüfusu kaybediyorken önemli bir deniz üssü elimiz­den gitmiş oluyordu. Burayı hukuken kaybetmemizde 1913 senesine kadar sürdü.

Bilhassa milletimizin Bosna-Hersek'i ilhak etme mesele­sinden dolayı Avusturya için epeyi protestolar, yürüyüşler tertiplediği görüldü. Avusturya mensucat fabrikalarında yapılan ve ülkeye ithal olunan fes için bir boykotaj düzenlen­di. Bu boykotaj sayesinde de, Eyüb'de bir Fes'hane açılmış oldu. Beyoğlu cihetinde bulunan Avusturya B.elçiliğinin önü­ne giderek protestolarını duyurmak isteyen ahalinin önüne çıkan ve meşrutiyet dol- ayısıyla Beyoğlu Komiseri tâyin edilmiş o!an Filozof Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Bey, heybetli vü­cuduyla buradan geçmek için benim vücudumu çiğnemeniz lâzım şeklinde ava-z-ı bülend ile seslenmiş, yumruklarını bir boksörün gardım alması şekline getirmesi şaka gibi görün­müş, daha sonra Filizof'un ciddi duruşu da ahaliyi bir hür­mete doğru istikametlendirmiş, ahali dağılmayı tercih etmiş­tir.
Bütün bunlar olurken, 17/Aralık/1908'de Meclis-i mebu-san'in küşâdi yapıldı. Bu meclis için yapılan seçimler ilk seçimler olup, hayli acemilikler ve hilelerle yapıldı. Askeri ve mülkî idarenin kısm-ı azaminin İttihad ü Terakki zihniyetine meyletmesi, tabiatıyla bu çetenin zorbalığımda benimseme­lerine yol açmış bulunduğundan, ahali üzerinde müessir olu­yorlardı. Böylece iki dereceli yapılan seçimlerin tercih mese­lesinde bilhassa azınlıklar ve de Rumlar üzerinde Atinadakİ Yunan hükümeti, Fener Patrikhanesi Rum mebus namzetleri­ne yardımcı'oluyor, siyasetlerini yönlendiriyordu.

İttihatçılar karşısındada Prens Sabahaddin Bey'in başların­da olduğu Ahrar Fırkası vardı. Gazetecilerin her seçime mü­essir olduğu öteden beri bilinen hususattan olduğu bu seçim de de kendini gösteriverdi. İstanbul'da münteşir aznlık gaze­teleri ülke içinde nüfuslarını katbekat yüksek iian etmkte, böylece fazla sayıda mebus çıkarmayı elde etmeye çalışıyor­lardı.

ülke içinde İttihatçıların meşrutiyeti teminden sonra un­surların birleşmesi, yâni İttihadı Anasır politikasını medhü senaya ve tatbike başlamadan evvel zihinlerde bu anlayışı müntesibi oldukları beynelmilel mason teşkilâtlarının kucak­larında yaşatmanın verdiği diyeti taleb ederek bunları ikna-aya muvaffak olduğu bu me'şum fikriyat, Osmanlı devletinin ana yapısını teşkil eden müslümanlığın vijdan hürriyeti için­de teemmülüne, ittihad-ı anasır politikasını tartışmaya başla­yan münevverler, islâm anlayışı yerine ırki anlayışını öne ge­çirdiklerinde memleket de*şapa oturmuş oldu. Bundan da en Çok azınlıklar ve devletleşmeyi, müstakil olmayı hedefleyen ırkların mensupları istifade etmiş oldu. ileride göreceğimiz gibi bu unsurların birleştirilmesi politikası, müslüman olup bağımsızlık peşinde olan ırkî toplulukların ayrıcıhğa başla­masını getirirken,gayrimüslimler arasında mevcud olan ihtilafların ortadan kalkmasına yol açtığından balkanlardada Sırp, Karadağ, Bulgaristan ve Yunanistan ile Romanya ittifa­kının doğduğunu göreceğiz.
Meclis-i mebusan seçimden sonra 275 mebus ile teşekkül etmiş oldu. Bunların 140 tanesi Türk, 60 tanesi Arab, 25'i Arnavut, Kürtler ise 2 mebus çıkarmışlardı. Arab mebusların içinde bir tek hristiyan mebus varken, Arnavutların içinde bir kaç kişi de hristiyan idi. Hristiyanlar içinde cemaatlere göre dağılımları şöyle idi: 23 Rum, 12 Ermeni, 5 Yahudi, 4 Bulgar, 3 Sırp, 1 Ulah olup, tamamı 48 kişiyi bulmuştu. Okurlarımı­zın birazcık tebessümlerini temin için, şunu da anlatalım. Ar­navutlukta İpek adlı şehrin mebuslarından birisi kürsüde günlerden bir gün şöyle konuşma yapar: <Efendiler, gidiyo­ruz geliyoruz, Meşrutiyet Efendi'den konuşuyoruz. Fakat kendilerini bir türlü göremiyoruz. Artık lütfedip ortaya çıksin-da cemâlini görelim. CJzun boylumu, yoksa kısa, şişmanmi veya zayıfmı, esmermi, yoksa sarışınını? Şeklindeki konuş­ması belki bir espri olabilirmi? Fakat şahısların meşrutiyet hakkında malumatları olarak değerlendirilirse ne acip bir şeyle karşı karşıya olduğumuz rahatça anlaşılır.. Tebessüm­den ziyâde, düşüncelere gark ettik galiba..
Meclis-i mebusanın açılış günü olan 17/Arahk/1908 günü padişah,yanında oğlu Burhaneddin Efendi olduğu halde ve refakatinde de sadnazam Kâmil Paşa olduğu halde Ayasofya meydanındaki mebusan binasına geldi. Altun saltanat araba­sıyla gelen hünkârı ahali büyük bir sevgi gösterileriyle karşı­lamaktaydı. Padişah, hazırlattığı konuşmasını hâvi yazıyı Ma-   beyn Başkâtibi Cevdet Bey'e verdi. Cevdet Bey nutk-ı hü­mayunu okuduğunda Sultan Hamid'in işaret ettiği husus pek mühimdi. Çeşitli milliyetlerden gelen mebusların ayrılıkçı bir tutum güdeceklerini İfade ettiği görülüyordu satırlar arasında. Padişa-hın, işaret ettiği diğer ve önemli bir husus, 31 se­ne evvel devletin idarecileriyle yapılan müzakere sonunda meclisin seddedilmesi hususu karara bağlanmış ve ona ri­ayet edilmiştir, dedikten sonra da, şimdiki açılışa da, devlet adamlarının karşı çıktığını fakat kendisinin meclisi açmakta kararlı olduğuna işaret etmesi mühimdi.