Hizmeti, Meskeni Ve Ağacın Meyvesini Vasiyyet Babı
Kölesinin hizmetini, evinde belli bir müddet veya sürekli olarak ulmasım menfaatlerin hâl-i edinIve^aİr ÛSÎnİn müIkü*to alıp temellük edinceye kadar, o şey (musâ blh) menfaat hakkında meyyitin mülkünve muvakka- câiz oIur* Çünkü vasiyyet, bizim kâibunun Çünkü mîrâs, mû- İIâftUr- ° da> ^»rûdlysti devam eden alma2" Hatta kendisine hlzmet edil edilen kimse ölse, ondan o hizmet başkasına mîrâs kalaSİyyet etraek *ahîhdir- Ç«^ü gelir,
menfaatİn hütoünü ^Ur Kölenin ve mûsa Ieh>e vasiyyfît ««i ^ hakkı ^ü^edir. Vârisler ona muâ ne^ûsâ fZ« T""1 kÖ1S Ve Mnenin rakabeleri ?ltaazsa' vâris ile mûsa leh'den her biri köleyi mühâyee ederler. Yânı iki gün vârislere; bir gün de mûsâ leh'e hizmet eder. Çünkü mûsâ leh'in hakkı sülüsdedir. Vârislerin hakkı ise, üçteikidedir. Nitekim ayn'ın vasiyyet edilmesinde hüküm budur.
Kölenin, parça i'tibâriyle taksim edilmesi mümkün değildir. Çünkü köle, bölünme kabul etmez. Şu hâlde, iki hakkın yerine getirilmesi için mühâyee'ye başvururuz. Hâne,' üç sülüs üzere taksim edilir. Yânî mûsî, hanede oturulmasını vasiyyet etse, halbuki hâne sülüsden çıkmasa, hanenin ayn'ı yararlanmak için üç hisseye taksim edilir. Çünkü cüzler ile taksim edilmesi mümkündür. Bu taksim, ikisi arasında eşitliği sağlamak için zâten ve zemânen daha âdilânedir. Mühâyee'de ise; birini zemânen öne almak vardır. Yâhûd hâne, zaman cihetiyle, mühâyee yönünden taksim edilir. Çünkü hak onlara âiddir. Ancak birinci taksim daha uygundur.
Vârislerin, hanenin üçteikisinden ellerinde olan hisseyi satması câiz değildir. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) 'dan bir rivayete göre; buna hakları vardır. Çünkü onların ellerinde olan şey, kendilerinin hâlis mülkleridir. Zahir olan vech şudur ki: Müsâ leh'in hakkı hanenin tümünde oturmak hususunda sabittir. Çünkü meyyitin başka malı olduğu ortaya çıkmakla, bütün hanede oturmak hakkı sabittir. Keza, mûsâ leh'in elindeki mal harâb olursa, mûsâ leh için vârislerin ellerinde olan mala muâraza hakkı vardır. Satış, o vasiyyetin ıbtâlini kapsar. Bu durumda vârisler satışdan m en edil ir ler.
Vasiyyet; mûsînin hayâtında, mûsâ leh'in ölmesiyle bâtıl olur. Nitekim, daha önce anlatıldı ki; vasiyyetin icâbı, mûsînin ölümünden sonradır. Eğer kendisine vasiyyet edilen kimse ölürse, îcâb sahih olmaz. Nitekim satıcının îcâbı, müşterinin ölmesinden sonra sahîh değildir.
Kendisine vasiyyet edilen kimsenin ölmesinden sonra, vasiyyet edilen şey vârislere döner. Çünkü mûsî, mülkünün hükmü üzere menfaatleri alıp elde etsin diye hakkı mûsa leh için gerekli kılmıştır. Eğer vasiyyet edilen mal, mûsâ leh'in vârisine geçerse, mûsînin rızâsı yok iken başlangıçta mûsînin mülküne müstehık olmak lâzım gelir. Halbuki bu, câiz değildir.
Kölenin hizmet etmesi ve hanede oturulması kendisine vasiyyet edilen kimsenin, köleyi veya haneyi kiraya vermesi câiz değildir. Çünkü menfaat, bizim kaidemize göre, mal değildir. Muâveze akdinde eşitliği gerçekleştirmek bakımından, menfaatin mal ile temlikinde, maliyet sıfatının menfaatde ihdası vardır.
Bu zikredilen velayet, yânî köleyi veya haneyi kiraya vermek, raha.be mülküne tebaan mâlik olan kimse veya muâveze akdi ile mâlik olan kimse için sabit olur. Hattâ o kimsenin, velayete, mülkü rakabe-ye mâlik olduğu sıfat ile mâlik olması gerekir. Eğer mülkü rakabeyi ivazsız, maksûd olduğu hâlde temellük etse, ondan sonra ivaz ile temellük etse nıa'nen, temellük eylediği şeyden daha çok temellük etmiş olur. Bu ise, caiz değildir.
Kendisine gelir vasiyyet edilen kimse; esah olan kavle göre; köleyi hizmetinde kullanamaz ve hanede oturamaz. Çünkü mûsî, mûsâ leh'e geliri vasiyyet etmiştir. Gelir, dirhem veya dinarlardan olur. Bu ise, menfaatin kendisini elde etmektir. Şübhe yok ki, köleyi hizmette kullanmak ve hanede oturmak, vârisler hakkında birbirine aykırı ve farklı şeylerdir. Şu bakımdan aykırıdır ki; eğer mûsînin borcu olduğu ortaya çıksa, geliri aldıktan sonra mûsâ leh'den geri aiınmasiyle, vâ-. risler o borcu ödemeye kadir olur. Eğer mûsâ leh, menfaatlerin kendisini elde ederse, vârisler o menfaatleri mûsâ leh'den geri almaya kadir olamazlar.
Mûsâ lelı, hizmet etmesi vasiyyet edilen köleyi beldesinden çıkar-tamaz. Ancak mûsâ leh ve ailesi başka memlekette olursa, o takdirde eğer köle sülüsden çıkarsa, hizmet için beldesinden çıkartır. Çünkü vasiyyet, mûsînin maksadından anlaşılan şeye göre uygulanır. .
Eğer mûsâ leh ve ailesi başka bir yerde iseler; maksâd, kölenin ailesine hizmetini te'nündir. Aynı şehirde iseler; maksâd, mûsâ leh'e yolculuk meşakkati lâzım gelmeksizin kölenin hizmetinden faydalanma imkânı vermektir. Bu takdirde, mûsâ leh'in köleyi memleketinden çıkarması caiz değildir. Eğer köle sülüsden çıkmazsa, mûsâ leh'e hizmet etmek için memleketinden çıkarmak caiz olmaz. Kölede haklan bakî olduğu için, ancak vârislerin izni ile çıkarmak caiz olur.
: Mûsî, kölesinin bir adam için bir yıl, başka bir adam için de iki yıl hizmet etmesini vasiyyet etse; vârisler de izin vermeseler, köle altı gün vârislere, üç gün de iki mûsâ leh'e hizmet eder. Dokuz yıl geçinceye kadar, bir gün bir yıl birinci adama ve iki gün iki yıl da diğer adama hizmet eder. Çünkü kölenin kendisi taksim edilmez. Şu hâlde onların haklarını tamamlamak için, kölenin hizmeti zaman yönünden muhâyee ile taksim edilir.
Mûsî, şu köleyi iülân için ve hizmetini başka bir kimse için vasiyyet etse ve köle sülüsden çıksa, yapılan Vasiyyet sahîh olur. Çünkü,mûsî, mûsâ leh'lerin her biri için belli bir şey gerekli kılmıştır. Mûsâ leh'lerin her biri için belli bir şey vâcib kılması, vasiyyetin ayrı ve tek başına olmasına muhtemel olur. Ve her biri için vâcib olan şeyde, ikisi arasında ortaklık gerçekleşmiş olmaz. Bundan sonra, eğer hizmet sahibi için vasiyyet sahih olup, mûsî rakabede bir şeyi vasiyyet etmediyse, hizmet mûsâ, leh'e âid olmakla beraber, rakabe vârisler için miras olur. Başka bir insan için rakabeyi vasiyyet etmek de zikredilen gibidir. Çünkü vasiyyet, mülkün ölümden sonra sabit olması hususunda mîrâs gibidir.
Mûsî, bahçenin meyvesini, bir adama vasiyyet edip ölse ve o bahçede meyve de olsa, yalnız meyve mûsâ leh'in olur. O meyveden sonra yetişen mûsâ leh'in olmaz.
Eğer mûsî; «Benim bahçemin meyvesi ebeden mûsâ leh'indir!» demekle «ebeden» lâfzım ekledi ise, birinci meyve ile beraber ondan sonra meydana gelen meyve ebeden mutlaka mûsâ leh'in olur. Nitekim mûsî, bahçesinin gelirini vasiyyet ettiği zaman hüküm budur. Yânî mûsî bahçesinin gelirini vasiyyet etse, hâlen mevcûd ve gelecek zamanda hâsıl olacak geliri, her ne kadar «ebeden» lâfzım söylemese de mûsâ leh'indir.
İkisi arasındaki fark şudur; Meyve, örfen mevcûd olanın adıdır. Yok olanı ancak zâid olan delâlet ile kapsar. Meselâ, «ebeden» lâfzını söyler. Çünkü, ancak yok olanı kapsamakla mûsî meyveyi ebediyyen vasiyyet etmiş olur. Her ne kadar bir şey olmasa da, rna'dûm zikredilenden olur. Gelir ise, mevcudu kapsar. Örfen birbiri ardınca araz sıfatıyla var olan şeyi de kapsar. Meselâ; «Fülân bahçesinin; yerinin veya hanesinin gelirinden yer!» derler.
Eğer gelir mutlak olarak söylenirse, başka bir delâlete muhtâc olmaksızın ikisine de şâmil olur. Meyve ise, bunun hilâfmadır. Eğer meyve mutlak olarak söylenirse, ondan ancak mevcûd olan murâd edilir. Bundan dolayı, meyveden sarf (değiştirmek) zâid delüe muhtâc olur. O da, «ebeden» lâfzıdır.
Mûsî, koyunun yününü, kuzusunu ve sütünü vasiyyet etse, müsâ leh'e mûsînin ölümü vaktinde mevcûd olan şey verilir. Mûsî «ebeden» lâfzını eklesin, eklemesin fark etmez. Yâni mûsî koyunun yününü, kuzusunu veya sütünü vasiyyet etse, ondan sonra ölse, mûsâ leh'e, mûsînin ölümü gününde koyunlarının karınlarında olan kuzu, memesinde olan süt ve sırtlarında olan yün verilir. Mûsî «ebeden» desin, demesin hüküm birdir. Çünkü bunlar, ölüm indinde îcâbdır. Zikredilen- şeylerin ölüm gününde mevcûd olmasına i'tibâr edilir. Ölümünden önce olana i'tibâr edilmez.
İkisi arasındaki fark şudur: Kıyâs, yok olanın temlik edilmesini kabul etmez. Ancak meyvede ve yok olan gelirde, muamele ve icâre gibi, şeriat onun üzerine akd yapılmasını kabul etmiştir. Böyle olunca vasiyyette caiz olması evleviyette kalır. Çünkü vasiyyei. babı daha geniştir. Yok olan kuzu, yün ve süte gelince; bunların üzerine akd yapmak asiâ caiz değildir. Bunlar herhangi bir akd ile istihkak edilmezler. Keza vasiyyet altına da girmezler. Fakat onlardan mevcûd olanların hükmü, bunun hilâfmadır. Çünkü tebaan satış akdi' ve hul' akdi ile maksûd yönünden istihkakları caiz olur. Keza vasiyyetle de caiz olur.
Mûsı, hanesinin mescid yapılmasını vasiyyet etse ve hanesi sülüs-den çıkmasa; fakat vârisler ona izin verseler, o hâne mescid yapılır.
Çünkü cevaza engel olan vârislerin haklarının tealluku idi. İzin verince, engel ortadan kalkmış olur. Vârisler izin vermezlerse, hem vârislerin haklarım ve hem de vasiyyeti gözeterek, o hanenin üotebiri mescid yapılır.
merkebinin sırtını Allah (C.C.) yolunda (hayr için) vasiyyet etse, İmâm A'zam (Rh.A.)'a göre, bu vasiyyet bâtıl olur. Çünkü menkûlün vakfı. O'na göre caiz değildir. Keza vasiyyet edilmesi de caiz olmaz, imâmeyn (Rh, Aleyhimâ) 'e göre, caiz olur.
Mûsî, mescide bir şey vasiyyet etse, caiz olmaz. Ancak, «Mescide iniâk edilsin (harcansın)» derse, caiz olur. Çünkü mescid, mülk için elverişli değildir. Vasiyyet ise, temlik etmektir. Nafaka olarak zikredilmesi ve verilmesi, mescidin maslahatları ve İhtiyaçları için vakf menzil esindedir. İmâm Muhammed (Rh.A.)'e göre, caiz olur. Çünkü bu yapılan vasiyyet, sözü tashih etmek için," mescidin ihtiyaçlarına kullanılmasını emretmeye yorumlanır.
Mûsî; «Ben, malımın üçtebirini fülân veya fülân için vasiyyet ettim!» derse, mûsâ leh (kendisine vasiyyet edilen kimse) bilinmediği için, İmâm A'zam (Rh.A.)'a göre, vasiyyet bâtıl olur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.)'a göre, o iki fülân için, sülüs vardır. Yâhûd üçtebiri almaya uzlaşırlar. Nitekim mûsî; «Fülân veya fülânın bende bin dirhem alacağı vardır!» derse, hüküm budur.
İmânı Muhammed (Rh.A.)'e göre, vârisler muhayyer kılınır, hangisine dilerse ona verirler. Çünkü vârisler, muris yerine geçerler. Kâ-fîde de böyle denmiştir. [1]
Konular
- Şahadet Bölümü
- Şahadetin Kabul Edilip Edilmemesi Babı
- Şahadette İhtilaf Babı
- Şahadet Üzerine Şahadet Babı
- Şahadetten Dönmek Bâbı
- Sulh Bölümü
- Borçda Sulh Babı [82]
- Kaza Bölümü
- Kâdî'nın Mektubu Babı
- Çeşitli Mes'eleler [Mesâîl-Î Şettâ]
- Taksim (Kısmet) Bölümü
- Vasiyyetler Bölümü
- Malın Üçte Birini Vasıyyet Bâbı
- Ölüm Hastalığında Âzâd Bâbı
- Akrabaya Ve Başkalarına Vasıyyet Bâbı
- Hizmeti, Meskeni Ve Ağacın Meyvesini Vasiyyet Babı
- Zimmînin Vasıyyetleri Hakkında Bir Fasıl
- Tenbih Vasiyyet İle İlgili Bir Uyarma
- Başkasını Vasi Kılmak (Îsâ) Hakkındadır
- Ba'zı Önemli Meseleler :
- KİTÂBÜ'Ş-ŞÜRÛT
- (BAZI AKİDLERLE İLGİLİ YAZIŞMALARDA BULUNMASI ŞART OLAN HUSUSLAR VE BU YAZILARA ÖRNEKLER)
- 1- HILY VE ŞİYÂT (= İNSAN VE HAYVANLARIN ŞEKİL VE SIFATLARI)
- İnsana, Muhtelif Safhalarda Verilen İsimler:
- İnsan Başının Şekilleri:
- Atların Şekilleri
- Deve, Sığır Ve Davarların Yaşları
- Değirmenle İlgili Lafızlar
- Hamamla İlgili Lafızlar
- Demircilikte Kullanılan Bazı Âletler