Babıâli'nin Sadr'ları

Sevgili okurlarım yazımızın başlığında yer alan "sadr'ları kelimesi sadrıazam efendileri sembolize ediyor. Siz değerli okurlarımıza ulaştırmaya çalıştığımız "Babıâli'nin İç Yüzü" adlı sözde tercüme risaleden sadeleştirmeye devam ediyoruz ve günümüzde yaşadığımız cumhuriyet döneminin devlet adamlarının ve hükümet börokrat ve teknokratlarının zaman zaman basın kanalıyla efkârı umumiyyeye akseden hâl ve davranışları gibi, Osmanlı içtimaî hayatı da, bu minval vaka­lara şâhid olmuştur. Hemen şunu İlâve edelim ki dün de, bu gün de cemiyet hayatında çeşitli görüş ve anlayışlar kendine yakın olana destek, uzak hatta düşman olana ise adamakıllı tenkıyd oklarını fırlattığını hiç ama hiç aklımızdan çıkarma­malıyız. X görüş için pek makbul ve mergub olan birisi Y' görüşü İçin son derece tatsız, ahlaksız, karaktersiz olarak va­sıflandırılır. Üzerinde çalıştığımız risale yazarı bizce meçhul kişi, umumiyyetle bu genelleşmiş kaideden ayrı olarak yazmış değil risalesini... Diyor ki:
Almanya imparatoru Kayzer Wilhelm tarafından Mehmed Kâmil Paşa defalarce himaye olunmuştur. Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa'dan sonra sadaret genç bir zabit olan Cevat Pa­şaya tevcih edilmiştir. Vatan sevgisiyle dolu bir şahıs olan Cevat Paşa 43 yaşında hayata veda ederken o güne kadar hiç bir hastalık çekmediği hatırlanmalıdır.

Bu zâtın peşinden hemen aklımıza Halil Rıfat Paşa gel­mektedir. Bu zat; elli şu kadar yıl bir çok vilâyetlerde bulun­muş olduğundan vücudça ve fikren bitmiş bir kimseydi. Adetâ bir enkazı andırıyordu. Kendisinden bir fikri terakki ve asla ıslahata dönük bir teşebbüs beklenemezdi. Nitekim o da

b"vle bir şey göstermedi. O kadar aşağılanmıştı ki, oğlunun âlum olan sebebden dolayı öldürülmesinden sonra da sad-rıazamlığı iki sene daha sürdü.

Hele son otuzüç. sene içinde babıâlî'nin önemini, sadrı-azamların şeref ve itibarını kesinlikle düşüren bir zaman dili­mi olarak kendini göstermiştir. Yıldız Ormanlarında kurulma fırsatı bulan bir çete, vekillere ve hükümete aid bütün imti-vaz ve selahiyetleri kendi ellerine almak suretiyle adetâ gasb etmişlerdir. Babıâli; varlığına sahte bir görüntü verilmiş bir müessese sıfatına düşürülmüştür. Bu unutturulmuş müesse­sede işitilen kavgaları biraz anlatmaya çalışalım. Eğer resim yapma usûlümde diğer bir tâbirle tasvir san'atımı gösterirken bir kusurum olursa, paletimi fırçamı kırıp istifaya razıyım!
Avlonyalı Ferid Paşa boyu ortadan uzunca, vücud azaları bir birine uygun halde olup, yaşı elliyi az biraz aş mış ve Ar-navud.. Zamanında 2. Mahmud'u hayli üzüp başına gaileler açmış bulunan meşhur Fransız diplomat ve şâir Lâmartin ile görüşen bir kişiymiş Yanyalı Ali Paşa ailesindendir. Ferid Pa­şa uzun zaman pek küçük hizmetlerde kalmış, sonunda İsti­naf mahkemesi azalığına daha sonrada Şurayı Devlete geti­rilmiş. Oradan da güzel idare etdiği söylenen Konya Valiliği­ne getirilmiş idi. Rumca ve Fransızca bilir bir kimsedir.

Son mazhariyeti yâni makamı sadarete getirilmeden önce bir elçilikle taltif edilmeyi temjn için hayli kapıyı aşındırmiş-tir. Beyoğlu'nun hatır sahibi kimselerinin kapılarını çalar, bü­tün sefarethanelerin özel günlerini bilir ve sefirelerin isim günlerini teşbih çeker gibi bir nefesde okur ve onları tebrik etmek ve sevgilerini kazanmaya vesile olacak hiç bir işin,hiç bir fırsatın kaçmasına imkân bırakmazdı. Fransız sefaretha­nesinde Frankfurt muahedesini tenkıyd, Alman elçisiyle Fransa politikasının entrikalarından şikâyet eder, İngilizlerin yanında Rusları çekiştirir, Ruslarla bir olup İngilizleri gülünç ve deli olarak tavsif ederdi.
Avlonyali Ferid Paşanın hariciye siyasetini göstermek üze­re yazılanlar küçük fakat doğru bir ölçüdür. Bu Paşa'nın da­hili siyasetine gelince; uzun zamandan beri kendini me'sud addetmektedir. Kabiliyeti, rikkati ve yardımlarıyla ve her şe­ye uygun davranışı sonunda bir sadrıazam olarak uyanması kabil oldu. Büyük iştahına Nişantaşın'da bir konak aylık ma­aş olarak, 40 bin frank (günümüz parası olarak hesaplarsak sekiz mil yar, yüzyirmi milyonu bulmaktadır.M.H) Para me­selesinde Ferid Paşa'nın dürüstlüğünü muhafaza edip ede­mediğini söylemek mühim bir meseledir. Ferid ve İzzet Paşa­lar bu zâtların her ikisi de en yüksek iktidar mevkiine gelin­ceye kadar birbirini ısırmaya, paralamaya hazırken, iki dev düşman gibiyken birden bire, bu hâli bırakarak, birlik için de olma lüzumunu hissettiler. Bu sadece ve birbirlerine karşı de­ğil,dışarıdan gelecek tehlikelere de birlikte göğüs germek şeklinde yapılan bir antlaşma olduğu söylenmiştir. Netice de bu gün her ikisi de, birkaç milyonluk servetin sahibidirler. Sık sık da, bu servetin menbâının padişahın ihsanı olduğunu söylemekten geride durmazlar. Ferid Paşanın vasf-ı mümey­yizi ve en önde gelen tarafı, Tan Gazetesini alenen okuma-sidir. Paşa; Ruvo gazetesinin son sayısını dâima yanında bu­lundurur. Önceden kararlı olmadığı takdirde, Bank-ı Osrnânî ile iş yapmakdan nefret eder. Hasbihalleri esnasında söy­lediklerine bakılırsa kendisinin sosyalist olduğundan Amele cemiyetine dahil olmak üzere Fransız doğmadığına pek tees­süf eder. Kıymet mahrumu olmayan bu adam; bir çok vas­fıyla büyük bir adam olabilirdi!...

Mevcud İdare bu zâtın elinde yoğrulmuş ve Paşa'nın dile-didi şekle girmişti. İstibdad idarelerinde görüşler net olup, Osmanlı istibdad idaresinin net görüşü şudur: "Ya tezellül ve istihkar ile kolay servet veyahud şeref ve i'tibar ile fakr u zaruret!" Osmanlı devlet adamları emri seçmekte hemen hemen tereddüt etmemişlerdir


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..