Şarta  Bağlı  Hibe Hakkında Bir  Fasıl

Bir kimse, bir cariyeyi hîbe edip ancak cariyenin hamlim (yâni karnındaki dölünü) hîbe etmese veya cariyeyi, kendisine iade etmek, âzâd etmek yâ hû d ümm-ü veled yapmak şartıyla hîbe etse veya bir evi hîbe veya tasadduk edip, o evden bir şeyi geri vermeyi şart koşsa, ya da o hîbe veya sadaka edilen evden bir şey ivaz verilmesi üzere şart et­se, o hîbe sahih olur. Çünkü hîbe, fâsid şartlar ile bâtıl olmaz. Nite­kim, daha önce geçti. Nebî-i Ekrem (SA.V.), ömrî olan hibeyi caiz görmüş, şartı ise ibtâl etmiştir. Nitekim, yakında açıklaması gelecek­tir;    -

Hamlin istisnası-bâtıldır. Çünkü istisna, ancak akdin amel etti­ği yerde amel eder. Sen bilirsin ki, hamlin hibesi caiz plnıaz. Şu hâl­de, istisnası da caiz olmaz.                                                    '

Şart da bâtıldır. Çünkü, akdin ımıktczâsına aykırıdır. O muktezâ, mutlaka mülkün sabit olmasıdır. İmdi zikredilen şartlara i'tibâr edi­lirse, hibe onlarla kaydlanmış olur. Takyîd (kaydlanmak) ise, ıtlâka aykırıdır.

Zeylaî (Rh.A.); Fukahânın; «Ya da o hibe veya sadaka edilen ev­den 'bir şey ivaz verilmesi üzere şart etse.» sözüne i'tirâz edip, şöyle de­miştir: Bununla murâd; ya ivaz şartiyle hibedir, ki hîbe ve şart caiz­dir. Bu takdirde; «Şart bâtıldır.» sözü doğru değildir. Eğer bu sözle hîbe edilen şeyin aynından bir şeyin ivaz olmasını murâd ederse, bu da hâlis (sırf) tekrardır. Çünkü o, bunu; «O hîbe edilen evden bir şey kendisine geri verilmek şartiyle.» diyerek zikretmiştir. Ben derim ki: Biz, birinci şıkkı seçeriz. Zeylaî' {Rh.A.) nin, «O hibe ve şart caiz­dir.» sözü memnudur; hîbe ancak, eğer ivaz ma'lûm olursa caiz olur. Nitekim, daha önce geçen konularda sen bunu öğrenmiştin. Bu bizim cevâbımızı Hidâye sarihlerinin ba'zıları açıkladı. Keza, sadakada da ' hâl böyledir.

Bir kimse cariyenin hamlini âzâd edip cariyeyi hSbc etse, cariye­de hibe sahîh olur. Çünkü cenin, hibe eden kimsenin mülkünde kal­mamıştır. Bu durumda hibe edilen şey (mevhûb), hîbe eden kimse­nin mülkü ile meşgul olmamıştır. Tedbîr, bunun hi.lâfınadır. Yâni ca­riyenin hamlini müdebber edip, cariyeyi hîbe etse, hibe sahih olmaz. Çünkü hami, hibe eden kimsenin mülkünde bakîdir.

Borcdan kurtarmanın (ibranın) şarta ta'lîki, ancak ınevcûd bir şartla olursa caizdir. Alacaklı, borçluya; «Yarınki gün gelirse, sen borç-dan berisin.» dese, ibra bâtıl olur. Çünkü bu, hâlis bir şarta ta'likdir. Eğer alacaklı, borçluya; uŞâyet benim, sende alacağım var ise, seni ondan kurtardım (ibra ettim).» dese ve gerçeklen, o kimsede alacağı olsa, ibra sahîhdir. Çünkü bu alacak, bir şarta ta'likdir. Binâenaleyh, ta'lîksiz vâki' olur.
Umrâ caiz, rukbâ caiz değildir. Uuırâ; evini, başkasına Ömrü bo­yunca vermektir, O evi verdiği adam öldüğü zaman, ev geri verilir. Bu temlik sahîh, şart bâtıl olur. Rukbâ ise; «Eğer ben, senden önce ölür­sem, ev senindir..» demektir. Bu zamana muza* olarak temlik olur. Ruk­bâ, irtikabdan alınmadır. O da intizârdır. Sanki mevhûb-ün leh, hibe eden kimsenin ölümünü beklemiş olur. İmdi bu, sahih olmaz. Çünkü hâlen temlik yoktur. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) demiştir ki: Hâlen temlik olmasına binâen, rukbâ da, umrâ gibi sahîh olur. İmânı A'zam' (Rh.A.) a göre ise; isttrdâd şartı Ölümünden sonradır. Binâenaleyh niza', lâfzîdir. [50]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..