Çeşitli Mes'eleler
Bit kimse kira ile tuttuğu veya ariyet aldığı tarlanın anızlarını (hasâidini) tutuşturup, ateş başkasının tarlasında olan mahsûlü yak-sa; eğer haya rüzgârlı değilse, onu Ödemez. Çünkü bu, şebcb olmakdır, mübaşeret (doğrudan, doğruya kendi fiili) değildir. Bu durumda o kimse, kendi mülkünde kuyu kazan kimse gibi, tecâvüz etmiş olmaz.
Hasâid; «hasîd» in ve «hasîde» ııin çoğuludur. İkisi de, hasâd edilmiş ekinin adıdır. Burada hasâid ile murâd; tarlada hasâd edilmiş olan ekin kamışının kökleridir, ki Türkçe'de ona «Anız» derler.
Şems'ül-Eimme es-Serahsî (Rh.A.): «Şayet rüzgâr sakin olup, ondan sonra hareketlenirse ödemez. Amma rüzgâr hareketli idiyse, zararı Öder. Çünkü rüzgârlı havada ateşi yakan kimse, ateşin kendi tarlasında kalmayacağını bilir. İmdi, bu takdirde mübaşir olur.» demiştir.
Bîr kimse yola ıblr ateş közü koyup; o köz bir şeyi yaksa, yanan şeyi öder» Çünkü, közü koymak sebebiyle tecâvüz etmiş olur. Eğer rüzgâr, o közü kaldırıp bir şeye düşüp, yakarsa Ödemez. Çünkü rüzgâr, o közü koyanın fiilini yok etmiştir Nihâye'de de böyie denmiştir.
Bir kinişe tarlasını, onun tahammül edemiyeceği bir sulamakla sulayıp, o su komşusuna geçse ve ona zarar verse, zararı öder. Çünkü o kimse mübaşirdir, müsebbîb değildir.
Bir terzi veya benzeri, dükkânına bîr kimseyi oturtup ona, dükkânda yarım hisseyle iş verse, bu akd caizdir. Çünkü ba'zan dükkân sahibi, mevki ve hürmet sahibi olur. Lâkin san'atmda maharetli olmaz. O san'atta maharetli olan bir kimseyi dükkânına oturtup, O'na iş verebilir. Bu akd caizdir. Kıyâsa göre, caiz olmamalıydı. Çünkü, o kimseyi işinden çıkanın yansı ile kiralamıştır. Bu ise, meçhuldür. Un satıcısuun Ölçeği gibi. Lâkin bu, istihsâııen caizdir. Çünkü, gerçekde i'ti-bâr ortaklığıdır. Zîrâ dükkân sahibi, makamiyıle insanların işlerini ka-bûî eder. Dükkânına oturttuğu kimse ise, mahâretiyle iş yapar. Bu suretle iş yoluna girer ve ne elde edeceğinin bilinmemesi zarar vermez. Üzerine yük yükletip İki kişi bindirmek için bir deve kiralayıp, ırnT-tâd yükü yüklemek gibi ki, istihsâııen caizdir. Kıyâsen, câİz olmaz, Câİz olmaması, İmânı Şafiî' (Rh.A.)xnin sözüdür. Çünkü yük, farklı ve meçhuldür. Şu hâlde, çekişmeye yol açar. tstHısânın vechi şudur: Bilmemczlik (cehalet) mu'tâda sarf etmekle ortadan kalkar. Deveciye yükü göstermek daha iyidir. Çünkü görmek, bilmemezliği daha iyi ortadan kaldırır.
Bir kimse, bir deveyi, bir miktar (bir küp) azık yüklemek için ki-râlar da sonra ondan yerse, yediğinin bedelini kesmeyip, öder. Çünkü deveci ücreti, o kadar yükü yolun tamâmında taşımakla hak etmiştir. Almaya hakkı vardır;
Bir kimse evini gasb eden kimseye; «Ya evimi boşaltıya da her ayda-şu kadar ücret ver!» dese, o da boşaltmazsa, ev sahibinin söylediği ücreti gâsıbin Ödemesi gerekir. Çünkü ev sahibi ücreti ta'yîn edince, gâsıb zahiren o ücreti vermeye râzi olmuş ve ikisi arasında kiralama (icâre) akdi yapılmış olur. Ancak gâsıb, ev sahibinin mülkü olduğunu inkâr ederse, akd mü n'ak id olmaz. Çünkü gâsıb, onun mülkü olduğunu inkâr edince, her ne kadar ev sahibi mülkü olduğunu isbât etse de, kiralamaya r&zi olmuş olmaz. Ya da gâsıb evin, sahibinin mülkü olduğunu ikrar edip, «Ücrete razı olmadım.» derse; yâni ücrete nzâsı olmadığını açıklarsa, bu takdirde, evde oturmakla zahiren nzâsı fayda vermez.
Müste'cirin kiraladığı işçiyi, mucirinden başka bir kimseye kiraya vermesi caizdir. Mucirine kiraya vermesi caiz değildir. Çünkü kiraya vermek, menfâati temliktir. Müste'cir, menfâat hakkında, mucirin yerine geçer. Bu durumda, mâlike temlik lâzım gelir.
Faydalanma {hususunda İnsanların farklı olmadıkları şeyler, ariyet verilir ve emânet konulur. Çünkü kira ile tutan kimse (müste'cir) menfâatlere mâlik olunca, O'nun temlik etmesi de caizdir, Lâkin fay-dalaninakda, insanlann farklı olmadıkları şeyde caizdir. Eğer insanların farklı faydalandıkları şey olursa, caiz değildir. Çünkü, bu takdirde tecâvüz etmiş olur.
Eğer bir kimse, bfr hayvanı kendisi binmek için kira ile tutsa, başkasına kiraya veremediği gibi, emânet de edemez. Çünkü bu, insanların farklı faydalandıkları şeylerdendir.
Bir kimse, bir haneyi kiralamak İçin birini vekil etse, O da evi kira ile tutup teslim alsa; lâkin vekil, o evi kiralama müddetinin zamanı geçinceye kadar müvekkile teslim etmese, vekil ücretini emreden kimseden alır. Keza ücreti peşin vermeyi şart edip, evi teslim alsa ve kiralama müddeti de geçse ve âmir evi istemese, hüküm zikredilen gibidir.
Eğer âmir evi isteyip, ücreti peşin almak için evi vermekden kaçınsa, vekil müvekkilden ücreti alamaz. Yâni bir adam, bir başka adamı, 'belli bir evi kiralamak için vekil edip; vekil o evi kira ile tutup teslim alsa, fakat müddet geçinceye kadar âmire teslim etmese, ücreti vekilin ödemesi gerekir. Çünkü vekil, hukûkda asildir. Vekîl de, o ücreti âmirden alır. Çünkü teslim almak hususunda vekîl, menfaat hakkında müvekkilin naibidir. İmdi, vekil, hükmen müvekkil için teslim almış olur. Şayet vekîl ücreti peşin almayı (ta'cîlini) şart kıl-sa ve evi teslim alıp, icâre müddeti geçse; âmir dahi vekilden istemese, vekîl ücreti âmirden alır. Çünkü âmir, vekilin teslim almasiy-le, vekilden menetme zahir olmadıkça, teslim almış sayılır.
Eğer âmir evi vekilden isteyip, vekil ücreti ta'cîl (peşin almak) için evi teslimden kaçınsa, ücreti âmirden alamaz. Çünkü vekîl, evi âmire vermeyince ki vermemek hakkıdır ' vekilin eli (yed'i), yed-i niyabet olmakdan çıkmıştır. İmdi, bu takdirde müvekkil hükmen teslîm almış sayılmaz ve menfaatler müvekkilin elinde hükmen meydâna gelmiş olmaz. Bu durumda. ücret, müvekkil üzerine vâcib olmaz. Kâfide de böyle denmiştir.
Kâdî'nın, yazdığı nıektûblara karşılık, başkalarının aldığı kadar ücret «iması caizdir. Çünkü kâdî'nın mektûb yazması, mahkeme işlerinden değildir, ki naram olsun.
Müste'cir, icâre, rehn ve satın alma iddia eden kimseye hasım olamaz. Çünkü da'vâ, ancak ayn'ın mâliki üzere olur. Müşteri, bunun hilâfınadır. Çünkü müşteri, ayn'ın mâlikidir. tmâdiyye'de böyle denmiştir. [75]
Hasâid; «hasîd» in ve «hasîde» ııin çoğuludur. İkisi de, hasâd edilmiş ekinin adıdır. Burada hasâid ile murâd; tarlada hasâd edilmiş olan ekin kamışının kökleridir, ki Türkçe'de ona «Anız» derler.
Şems'ül-Eimme es-Serahsî (Rh.A.): «Şayet rüzgâr sakin olup, ondan sonra hareketlenirse ödemez. Amma rüzgâr hareketli idiyse, zararı Öder. Çünkü rüzgârlı havada ateşi yakan kimse, ateşin kendi tarlasında kalmayacağını bilir. İmdi, bu takdirde mübaşir olur.» demiştir.
Bîr kimse yola ıblr ateş közü koyup; o köz bir şeyi yaksa, yanan şeyi öder» Çünkü, közü koymak sebebiyle tecâvüz etmiş olur. Eğer rüzgâr, o közü kaldırıp bir şeye düşüp, yakarsa Ödemez. Çünkü rüzgâr, o közü koyanın fiilini yok etmiştir Nihâye'de de böyie denmiştir.
Bir kinişe tarlasını, onun tahammül edemiyeceği bir sulamakla sulayıp, o su komşusuna geçse ve ona zarar verse, zararı öder. Çünkü o kimse mübaşirdir, müsebbîb değildir.
Bir terzi veya benzeri, dükkânına bîr kimseyi oturtup ona, dükkânda yarım hisseyle iş verse, bu akd caizdir. Çünkü ba'zan dükkân sahibi, mevki ve hürmet sahibi olur. Lâkin san'atmda maharetli olmaz. O san'atta maharetli olan bir kimseyi dükkânına oturtup, O'na iş verebilir. Bu akd caizdir. Kıyâsa göre, caiz olmamalıydı. Çünkü, o kimseyi işinden çıkanın yansı ile kiralamıştır. Bu ise, meçhuldür. Un satıcısuun Ölçeği gibi. Lâkin bu, istihsâııen caizdir. Çünkü, gerçekde i'ti-bâr ortaklığıdır. Zîrâ dükkân sahibi, makamiyıle insanların işlerini ka-bûî eder. Dükkânına oturttuğu kimse ise, mahâretiyle iş yapar. Bu suretle iş yoluna girer ve ne elde edeceğinin bilinmemesi zarar vermez. Üzerine yük yükletip İki kişi bindirmek için bir deve kiralayıp, ırnT-tâd yükü yüklemek gibi ki, istihsâııen caizdir. Kıyâsen, câİz olmaz, Câİz olmaması, İmânı Şafiî' (Rh.A.)xnin sözüdür. Çünkü yük, farklı ve meçhuldür. Şu hâlde, çekişmeye yol açar. tstHısânın vechi şudur: Bilmemczlik (cehalet) mu'tâda sarf etmekle ortadan kalkar. Deveciye yükü göstermek daha iyidir. Çünkü görmek, bilmemezliği daha iyi ortadan kaldırır.
Bir kimse, bir deveyi, bir miktar (bir küp) azık yüklemek için ki-râlar da sonra ondan yerse, yediğinin bedelini kesmeyip, öder. Çünkü deveci ücreti, o kadar yükü yolun tamâmında taşımakla hak etmiştir. Almaya hakkı vardır;
Bir kimse evini gasb eden kimseye; «Ya evimi boşaltıya da her ayda-şu kadar ücret ver!» dese, o da boşaltmazsa, ev sahibinin söylediği ücreti gâsıbin Ödemesi gerekir. Çünkü ev sahibi ücreti ta'yîn edince, gâsıb zahiren o ücreti vermeye râzi olmuş ve ikisi arasında kiralama (icâre) akdi yapılmış olur. Ancak gâsıb, ev sahibinin mülkü olduğunu inkâr ederse, akd mü n'ak id olmaz. Çünkü gâsıb, onun mülkü olduğunu inkâr edince, her ne kadar ev sahibi mülkü olduğunu isbât etse de, kiralamaya r&zi olmuş olmaz. Ya da gâsıb evin, sahibinin mülkü olduğunu ikrar edip, «Ücrete razı olmadım.» derse; yâni ücrete nzâsı olmadığını açıklarsa, bu takdirde, evde oturmakla zahiren nzâsı fayda vermez.
Müste'cirin kiraladığı işçiyi, mucirinden başka bir kimseye kiraya vermesi caizdir. Mucirine kiraya vermesi caiz değildir. Çünkü kiraya vermek, menfâati temliktir. Müste'cir, menfâat hakkında, mucirin yerine geçer. Bu durumda, mâlike temlik lâzım gelir.
Faydalanma {hususunda İnsanların farklı olmadıkları şeyler, ariyet verilir ve emânet konulur. Çünkü kira ile tutan kimse (müste'cir) menfâatlere mâlik olunca, O'nun temlik etmesi de caizdir, Lâkin fay-dalaninakda, insanlann farklı olmadıkları şeyde caizdir. Eğer insanların farklı faydalandıkları şey olursa, caiz değildir. Çünkü, bu takdirde tecâvüz etmiş olur.
Eğer bir kimse, bfr hayvanı kendisi binmek için kira ile tutsa, başkasına kiraya veremediği gibi, emânet de edemez. Çünkü bu, insanların farklı faydalandıkları şeylerdendir.
Bir kimse, bir haneyi kiralamak İçin birini vekil etse, O da evi kira ile tutup teslim alsa; lâkin vekil, o evi kiralama müddetinin zamanı geçinceye kadar müvekkile teslim etmese, vekil ücretini emreden kimseden alır. Keza ücreti peşin vermeyi şart edip, evi teslim alsa ve kiralama müddeti de geçse ve âmir evi istemese, hüküm zikredilen gibidir.
Eğer âmir evi isteyip, ücreti peşin almak için evi vermekden kaçınsa, vekil müvekkilden ücreti alamaz. Yâni bir adam, bir başka adamı, 'belli bir evi kiralamak için vekil edip; vekil o evi kira ile tutup teslim alsa, fakat müddet geçinceye kadar âmire teslim etmese, ücreti vekilin ödemesi gerekir. Çünkü vekil, hukûkda asildir. Vekîl de, o ücreti âmirden alır. Çünkü teslim almak hususunda vekîl, menfaat hakkında müvekkilin naibidir. İmdi, vekil, hükmen müvekkil için teslim almış olur. Şayet vekîl ücreti peşin almayı (ta'cîlini) şart kıl-sa ve evi teslim alıp, icâre müddeti geçse; âmir dahi vekilden istemese, vekîl ücreti âmirden alır. Çünkü âmir, vekilin teslim almasiy-le, vekilden menetme zahir olmadıkça, teslim almış sayılır.
Eğer âmir evi vekilden isteyip, vekil ücreti ta'cîl (peşin almak) için evi teslimden kaçınsa, ücreti âmirden alamaz. Çünkü vekîl, evi âmire vermeyince ki vermemek hakkıdır ' vekilin eli (yed'i), yed-i niyabet olmakdan çıkmıştır. İmdi, bu takdirde müvekkil hükmen teslîm almış sayılmaz ve menfaatler müvekkilin elinde hükmen meydâna gelmiş olmaz. Bu durumda. ücret, müvekkil üzerine vâcib olmaz. Kâfide de böyle denmiştir.
Kâdî'nın, yazdığı nıektûblara karşılık, başkalarının aldığı kadar ücret «iması caizdir. Çünkü kâdî'nın mektûb yazması, mahkeme işlerinden değildir, ki naram olsun.
Müste'cir, icâre, rehn ve satın alma iddia eden kimseye hasım olamaz. Çünkü da'vâ, ancak ayn'ın mâliki üzere olur. Müşteri, bunun hilâfınadır. Çünkü müşteri, ayn'ın mâlikidir. tmâdiyye'de böyle denmiştir. [75]
Konular
- Selem Babı (Peşîn Para İle Veresiye Mal Almak)
- İstisna' :
- Çeşitli Mes'eleler
- Fâsid Şart İle Bâtıl Olan Ve Şarta Bağlanması Sahîh Olmayan Şeyler :
- Sarf (Sarraflık) Bâbı
- Alım Satım Bölümüne Ek
- Şufa Bölümü
- Kendisinde Şuf'a Olan Veya Olmayan Şey Babı
- Hibe Bölümü
- Hîbe'den Dönmek Babı
- Şarta Bağlı Hibe Hakkında Bir Fasıl
- Kira Bölümü
- Fâsid Kiralama Babı
- Kiralamaya Dâir Bir Bâb
- Kiralamanın Fesh Edilmesi Babı
- Çeşitli Mes'eleler
- Ariyet (Ödünç) Bölümü
- Vedia (Emânet) Bölümü
- Rehn Bölümü
- Rehn Olabilen Ve Rehn Edilmesi Sahih Olan Veya Olmayan Şeyler Babı
- Güvenilir (Adl) Kimsenin Yanına Konan Rehn Babı
- Rehn'de Tasarruf Ve Suç Babı
- Rehn Edilen Şeyler Hakkında Bir Fasıl
- Gasb Bölümü
- Gasb Edilen Şeyler Hakkında Bir Fasil
- İkrah (Zorlama) Bölümü
- Hacr (Tasarruftan Alıkoymak) Bölümü
- Oğlan Ve Kız Çocuğun Bulûğa Erişmesi Hakkında Bir Fasıl
- Me'zûn (Tasarruf Etmesine İzin Verilen Kimse) Bölümü
- Vekâlet Bölümü